bugün

(bkz: geldim gördüm güldüm))
(bkz: pepsi kola çekilişinden ödül kazandınız)
(bkz: seni seviyorum ama aşık değilim)
(bkz: bir başlıkta iki konuyu birden açıklayabilmek)
(bkz: iradeye karşı konsantrasyonel duruş)
(bkz: kurt yesin beni)
(bkz: okuma anlamazsın)
(bkz: 1 tane içeyim tuzağı)
(bkz: sistemin doğruluğunu tartışırken çözümü unutmak)
(bkz: gittim kustum geldim)
(bkz: yazgan vişne şarabı)
(bkz: su ölüm ölüm su su ölüm)
(bkz: cesaret sınavının en kazık sorusu)
(bkz: zamana karşı durulamayan dik açı)
(bkz: aşık olup açılamama halleri)
(bkz: esmeyen rüzgar ve fabrika ayarlarına dönen ayarlar)
(bkz: mors olmanın en yalın hali)
(bkz: aşk adamı deli eder diyen deli)
(bkz: yol tarifi yapan deli)
(bkz: insanın en çaresiz anı hangi zaman ola ki)
(bkz: kadınların erkeklere üstünlüğünün sırrı)
(bkz: su insanı ne kadar öldürebilir ki)
(bkz: ikna kabiliyetine sahip olarak doğmak)
(bkz: istemediklerimizden arta kalanlarla yaşıyoruz mayk)
(bkz: arkadaşlığın çok uzun yıllar sürmemesinin sırrı)
(bkz: yalı ile dağ evinin takası)
(bkz: uyumayla uyumamanın ortası)
(bkz: sessiz bir osuruk her şeyi halleder)
(bkz: kardeşim facebook mağduru hakim bey)
(bkz: uzay çağında türklerin halleri)
(bkz: içtiğim akşamların ertesinde daha üretken oluyorum)
(bkz: insan özünde iyi birisi lan aslında)
(bkz: hayaller gerçek olsa lan)
(bkz: insanın ruh halleri değişime hazır)
(bkz: donsuz bile atlarım denize)
(bkz: idamlığım ama sikseler daha iyiydi)
işte budur üstat diye bir fonksiyonu var bu sözlüğün. onu hatırlatmak gerekiyor sanırım.
kamyon yazıları entryleri.
(bkz: kitap kokusu)
kan entryleri.
(bkz: Sözlük yazarlarının itirafları)

-okey oynarken taş çalıyorum. kimse fark etmiyor
-okula gelmeyen arkadaşlarım için imza atıyordum. rengarenk kalemler alıyordum yanıma sırf bu yüzden. ama onlarda benim yerime atıyorlardı.
-ikinci öğretim okurken boş bir sınıfta gerçekleştirilen ruh çağırma seanslarına katılıyordum
-sınavlarda sağımdaki,solumdaki, ön sırada oturan, arka sırada oturan herkese yardım ediyordum. dersi alttan alanlar bu sebeple geçebiliyorlardı.
rahatladım ya.. (gonulcelen)

(bkz: Söylemek isteyipte söylenemeyen cümleler)

bir zamanlar sevgili olduğunuz kişiye söylenemeyen şeylerdir.

mesela: o hep beğenmediğin ayakkabım vardı ya, hani kot pantolonunun altına hiç gitmemiş diyerek bir daha giymememi ima ettiğin, onun altı da delikti. kışın hep su alıyordu ayağım ıslanıyordu. ama yenisini de alamıyordum. çünkü babamın ayakkabı al diye verdiği parayı senle yemiştim. (vendetta)

(bkz: dünyanın en adil dağıtılmış şeyi)

ölüm. geç veya erken. (mirror)
(bkz: çocuklarla girilen diyaloglar)

bir kreşte oluvermişti bu diyalog.. 'can, kenara otur, bu oyuna katılmayacaksın, çok yaramazlık yaptığın için cezalısın.' tabi üzülsün bi daha yapmıycam desin ibretlik tablo ortaya çıksın beklentisi içindeyiz biz.
bizim can hiç bozmadı ki istifi; 'öğretmenim, bence oturmak hiç kötü diiiil ki, oturuyorum bööle köpek balıkları hayal ediyorum ayaklarımın altında, onlar ayaklarımı gıdıklıyor, arkadaş oluyoruz, bence oturmak çok güzel. hayal gücünü yerim çocuk da, tüm sınıf bıraktı oyunu köpek balıklarıyla takılıyorlar şimdi ona napıcaz? (ryma)
(bkz: fikir muhendisi fikrinin girdiği entryler) *
(bkz: insanların ihtiyaç duydukları sözler)

"seni anlıyorum"

öyle ihtiyaç duyulan bir sözdür ki hem de.

toplum içinde ağlamak hiç adetim değildir. çoğu kez üzüldüğüm ağlama ihtiyacı hissettiğim zamanlarda yalnız kalmayı tercih etmişimdir. ama her insanın bir gafleti oluyor.

nasıl olduysa anlık bir sinir boşluğuyla çok sevdiğim bir arkadaşımla kafede otururken aniden ağlamaya başladım. onca yıllık arkadaşlığımız boyunca beni ağlarken hiç görmemişti kendisi. öyle panik olmuştu ki. "ne oldu" diye sorduğunda içimden geçen her şeyi bir bir dökmeye başladım. işin kötü tarafı ben onları döktükçe gözyaşlarım daha da artıyordu. gözyaşlarım arttıkça da arkadaşım daha çaresiz kalıyordu karşımda, hissediyordum. "ben seni hiç böyle görmemiştim, sana ben çok imreniyordum, neden böyle oldu?" diye şaşkınlığını belli ediyordu.

daha fazla üzülmesin diye kendimi susturmayı denedim. ağlamak da gülmek gibi bazen kriz haline gelebiliyormuş; kendimi durdurmak istedikçe arttı. baktım olmayacak anlatıp ağlamaya devam ettim. ben anlattıkça o da bana kendinden örnekler veriyordu.

"sen öyle diyorsun ama enurchem, ben daha kötü haldeyim." diyip her söylediğime kendinden bir şeyler buluyordu.

çok kızdım o an ona. ya hu dedim, beni dinleyip destek olacağına, kendi dertlerini açtı bana. daha da devam etmek istemedim. sustum, sinirlenip.

sonra çok oturmadan ayrıldık. daha sonra sakinleştiğimde, o panik olmuş halleri bana öyle sevimli geldi ki. kendinden bana örnek vermesi, bir çeşit "seni anlıyorum" du aslında. illa direk söylemeye gerek yok, beni anladığını hissettirmişti ya, bu yetti. (enurchem)
önceki günlerde bana göre en dikkat çekici, güzel entry'lerin yazıldığı başlıktır. *

(bkz: türkiye de yabancı olmak)

biziz onlar yani öz türkler. artık bütün programlarda bir kürt meselesidir gidiyor. yok ezilmiş halk yok hakları elinden alınmış halk türkler bu topraklara son gelen ırk neredeyse bu topraklarda hiç hakkı yok demeye getiren embesiller bile var. yeter ulan yeter burası türkiye cumhuriyeti sevsenizde sevmesenizde burası adından da anlaşılacağı gibi biz türklerin kimse ortak olma çabasına girmesin. (kutukbay)

(bkz: yanlızlık)

en vefalı sevgilidir, dosttur. hani demiş ya hz. yusuf;

ben hiç yalnız kalmadım ki, hep beş kişiydik, ben ve dört duvar...

yalnızlık içselleşir bir yerden sonra ve onu aramaya çalışırsın artık. var ol be yalnızlığım. (cesarettin abi)