bugün

mahallede futbol oynayan çocukların bağırışları ister istemez duyulmuştur ve küçük çocuğun düştüğü yürek parçalayan acı dramına dayanamayarak müdahale etmek zorunda kalınmıştır;

1. çocuk: ahmet sen şut çekceksin ben kaleye geçicem.
ahmet: tamam ama barajda olsun.
1. çocuk: hüseyin, recep, kemal sizde baraj kurun
hüzün kaplı küçük çocuk: bende baraj olmak istiyorum lütfen.. (ağlamaklı bir tavırla)
ahmet: olmaz sen küçüksün..!
ben: üzülme..sende hakem ol barajı kur.
kardeşim küçük kuzenle kavga ediyor sonra yanıma geldi:
- abi ya bu osman bana hep murat diyor bi abi dedirtemedim
- e olum işi bilmiyosun sen
- nasıl?
- bana geldi bu, senin adı ne dedi. ben de registerlater abi dedim. işte bu nedenle bana hep registerlater abi diyor.
iftara yakın anne aşağıda oynayan çocuğuna sesleniyor:
-orkun eve çık artık,akşam oldu
-anne nolur biraz daha kalayım..nolur
-olmaz çabuk gel diyorum sana
-anne nolur yirmi dakika daha..
-olmaz yirmi dakikası falan yok..yarım saate gelmezsen babana söylerim.
insanı afallatan sasırtan cozumsuz bırakan hadisedir. soyle ki, 5 yasındaki yegenim mert ile teyzemlere gidiyoruz, o sırada altıparmaktan geçiyoruz ve baslıyor mert.

m: simdi biz nerdeyiz?
k: altıparmak'tayız.
m: altıparmak ne demek?
k: bu semte konulan isim mertcim.
m: kim koymus?
k: bilmiyorum herhalde belediye baskanı filan koymustur?
m: neden altıparmak demisler peki?
k: bilmiyorum mert.
m: sen ne biliyorsun ki zaten..belediye baskanı ne demek?
k: sehri yoneten kisilere denir.
m: altı tane parmagı vardır kesin onun dimi?
k: ????
kaça gidiyon?
yine kahraman mert, bu sefer kurban dolmus soforu, bizimkinin asırı sofor hayranlıgı var, dayanamıyor baslıyor.

mert: sofor amca, siz cok guclu musunuz?
sofor: evet.
mert: ben buyunce sofor olucam. babam da bana araba alacak. o zaman da sizi gecicem.
sofor: aferin, bak senle bir anlasma yapalım, benim hic oglum yok, sen benim oglum ol, bende sana arabamı vereyim ne dersin?
mert: olmaz, ben annemi bırakmam.
sofor: ama arabamı sana vericem.
mert: siz bana kızınızı verseniz
üç yaşında bir çocukla aranızda geçiyorsa şöyle gelişebilecek diyalogdur.
çocuk- bacakta neler var?
anne -kemikler, damarlar, diz kapağı vs vs..
çocuk- diz kapağı ne? açılabilen birşey mi?
........
normaldir, sadece bambaşka bir bakış açısı..
şöyle de olabilir.
çocuk- anne neden hazırlık yapıyorsun, misafir mi gelecek?
anne- hayır, bayram geliyor ya...
iki gün sonra.
çocuk- anne bayram ben uyurken mi geldi, niye görmedim.?
.
bir gece çocuk yatağından seslenir. yanına gittiğinizde ağlamış olduğunu görürsünüz. acil durumdur, rahatlatılması derdinin öğrenilmesi gerekir. yanına yatarsınız ve konuşma başlar.
anne- neden üzgünsün?
çocuk- bacağım acıyor?
anne- bir yere mi çarptın? (aslında bahane olduğu belli ama o başlasın diye beklersin)
çocuk- aslında bacağım acımıyor ama öleceğimizi düşündüm. hepimiz bir gün öleceğiz.
anne- evet ama daha çooook zaman var, yıllar yıllar var. (ne söyleyeceğini bilememişsindir)
çocuk- ama birgün öleceğini bilerek yaşamak ne kadar acı...
aynen bu cümle. çocuk diyip geçmemek lazım.
-baba panislavizm ne demek??

-ananın...
belediye görevlileri sokakta başıboş bir köpeğe aşı yapmaktadır.bir grup önlüklü okul çocuğu, acı çeken ve ağlayan köpeği izlemektedirler. bu durumu çocukların psikolojisi açısından yanlış bulan ve kendisini sorumlu hisseden genç bir bayan çocuklara:
- çocuklar neden izliyorsunuz bakayım, hadi girinsenize okulunuza!
(çocuklar bir ağızdan)
-sanane be gerizekalı? sen niye izliyon?
-aaa terbiyesizler!
kadın ağzını açtığına bin pişman, kahraman olacam derken rezil rüsva olmuştur iki bacaksız velet yüzünden. kuyruğuna bakaraktan sıvışır.
çocuklar 3-4 yaşlarında kendi kendilerine anlaşılmaz bir dille konuşurlar. büyükler fazla dikkate almaz. ama annesi gezmeye gittiği için evinizde misafir kalan, büyümüş de küçülmüş, cadaloz bir veledin ağzından şöyle bir cümle yakalarsanız eğer:
-bakkalcı kurtuluş amca annemi dudaktan öptü.
-ha?! ne dedin bakim sen? bi daha söylesene doğacım, canım benim, ablasının bi tanesi sana şeker vercem. hı?
çoğu zaman insanı şoke eden diyaloglardır.

ipek ve babaanesi bahçede oturmuş, konuşuyorlardır. ipek daha 3 yaşındadır, doğal olarak sürekli sorular soruyordur. o sırada sela okunmaya başlar.

i: ipek
b: babaanne

i: babaanne bu okunan nedir?*
b: sela yavrum, biri ölünce sela okunur, yukarıdaki mahalleden bir komşumuzun bilmemnesi ölmüş. onun için okunuyor bu sela.
i: çok üzüldüm, şimdi orda olup, komşumuza destek olmak, onun acılarını paylaşmak isterdim.

ve bir başka diyalog;

i: babaanne benim küçük tuvaletim geldi
b: * şuraya yap ipekcim.
i: babaanne yaa nası oraya yapıyım, herkes görür. bana daha gizemli bi yer göstersene.

(bkz: adam olacak çocuklar)
--spoiler--
bir gun bir evde televizyon ariza yapmis, tamirci gelip TV nin arkasini acmis ki bir suru ekmek kirintisi... tabi kimin yaptigini hemen anlamislar, evin dort yasindaki hasari kizi. anne ofkelenmis fakat bir muddet sonra sebebini sordugunda duyduklarinin ardindan ne diyecegini bilememis. kucuk kiz ekranda afrika daki cocuklari gordukce mutfaktan ekmek alip Tv nin arkasinda acik buldugu tek yerinden, izgaralarin icine ekmek atiyormus.
--spoiler--
bir akrabanin 2-3 yasindaki oglu taci ve ben;

-taci ayakkabin cok güzelmis yav dur cikarayim da ben giyeyim.
+seni manyak birak ayakkabimi!
karsı komsumuzun dort yasındaki kızı selin kapıyı calar, amacı el opmek ve bayramlasmaktır.

selin : bayramınız kutlu olsun.
kabaktadı : seninde selincim. cikolata ister misin?
selin : tesekkur ederim istemem.
kabaktadi : neden canım al bir tane.
selin : yok yok alamam, annemin selulitleri var, yedigi cilolatalardan oldugunu soyluyor babam, artık cirkinmis, babam da onu terkedebilirmis...
yer: labaratuvar
kahramanlar: anne, cocuk, hemsire.

cocuktan hemsire kan almaya calısmaktadır, cocuk izin vermemekte ağlamakta, annede onu ikna etmeye calısmaktadır.

hemsire: ac bakalım kolunu, hic acımayacak.
cocuk: acmıycam iste, yalancı.
anne: oglum acımaz korkma.
cocuk: banane acmıycam, huuuu huuuu
anne: bak eger acarsan kolunu seni mc donalds'a goturcem soz.
cocuk: yalancı, acmıycam iste, hep kandırıyosun beni
anne: kızdırma beni, ac yoksa fena olacak, patlatıcam simdi tokadı.
cocuk: ben de babaanneme soylerim o zaman.
anne: soylersen soyle, hem ne soyleyecekmişsin bakalım, santajcı seni.
cocuk: (hemsireye doner, gayet sakin bir sekilde, bagıra bagıra) annem gecen gece naptı biliyormusun, babamın pipisini dondurma gibi yaladı...
çocuk, sevgilinize platonik bir aşk duyar. ama yanında siz varsınızdır ve sizden de içten içe nefret eder.
+sen emre abiyi seviyor musun?
-evet seviyorum.
+ama o seni güzelsin diye seviyor ya ben büyüyünce senden güzel olursam seni bırakır amaa..
-ağlarım ama ben.
+banane! ağlaaaaaaa..
-hööö!? emre şuna bir şey söyle yaa gülme kıs kıs..
karşılığında çocukla çocuk oluyorsun tarzı ayar veren bir adet sevgili, bir adet duruma kahkahalarla gülen arkadaş, bir de yanınızda tekmeleme hissi uyandıran bir veletle kalakalırsınız. daha da üstüne gitmeyin tükürür bu veletler bir de..
misafir ortamına gidilirse bu tür diyaloglarda çok zorlanılır çünkü çocuk ağzına geleni söyleyebilir size. geçen gün komşunun çocuğuyla girdiğim diyalog, bunu kanıtlar nitelikte...

benimle kapalı tribüne (!) maça gelmek isteyen 10 yaşındaki çocuk annesini ikna etmeye çalışmaktadır;

ç: çocuk
a: anne
o: optio

ç: anne ya ben de optio abiyle maça gideyim n'olur.
o: ehehe. ben kendimi zor tutuyorum orda, seni hiç tutamam pipican.
a: bak gördün mü? gidemezsin demiştim ben sana.
ç: salak herif. tam kandırıyordum. ne salaksın ya.
o: ehehe çocuk işte. *
bugün başıma gelmiş hadisedir efendim. kafam güzel zaten çıkmışım sigara alıp zıkkımımı içmek üzere geri döneceğim. tekel bayisine girdim. arkamdan da bir velet geliyor. ağzında gevelediği sözleri şarkı gibi söylüyor:
'benim ablamın adı yılldızzzz senden de daha güzeeelll'
'benim ablamın adı yılldızzzz senden de daha güzeeelll'
'benim ablamın adı yılldızzzz senden de daha güzeeelll'
bir olur iki olur üç olur. zaten kafam iyi. çocuğun melodiden girdim:
'senin ablanın adı yıllldızzzz ben ona kayarım...'
-hade sktir git yıldızmışşşş peeeeeehhh...
ve çocuk kaçtı. evet evet benden korktu ve kaçtı..*
arkadasımın dort yasındaki oglu cagatay, babası isi dolayısı ile bir haftalıgına sehir dısına cıktıgı icin, kendini yanlız hissetmektedir. evleri ise henuz yerlesimin cok olmadıgı * bir bolgededir. karsı sitede henuz bir apartman yapılmakta ve calısan isciler bulunmaktadır. balkona cıkar ve iscilerle sohbet etmeye baslar.

cagatay: sizin cocugunuz var mı amca?
insaat iscisi: var oglum.
cagatay: benimde babam var.
insaat iscisi: babanı seviyor musun peki?
cagatay: seviyorum ama babam yok simdi, bir hafta annemle ben evde yalnızız, bize gelsene, sana kamyonumu gosteririm hem.
insaat iscisi: ??
cagatay: anne misafir cagırdım eve, babam yok ya, onunla oynıycaaamm...
5 yaşındaki yeğenle, pamuk prensesteki ayna diyalogu .

ozican : ayna ayna söyle bana, en güzel kim bu dünyada ?

yeğen : ben ! (ev ahalisi yarılır )

ozican : güzelim, sizsiniz kraliçem, demen lazımdı .

yeğen : ama ben senden güzel değilmiyim dayı, ühhüüü .
büyük kuzenle (yaş 12) 11 eylül 2001 günü hakkında muhabbet edilmektedir.
ben: şöyle oldu böyle oldu vs vs..
kuzen: evet ben de hatırlıyorum, haberlerde izlemiştim vs vs..
bu esnada muhabbeti dinlemekte olan küçük kuzen (yaş 10) lafa karışır:
k. kuzen: o filmde ben en çok entlerin savaşını beğenmiştim..
ben/kuzen: ent??
k. kuzen: e iki kulede entler yok muydu?
ben/kuzen: iki kule?? ikiz kuleler.. ahahhahahha *
küçük kuzenle* beraber uyunmaktadır. gecenin bir yarısı başa indirilen sağlam bir yumrukla uyandırılır.
- hmm? ayşegül?? ne yapıyorsun?
kuzen gözlerini açar, şöyle bir bakar, sonra gözlerini kapatır:
+ ehehe ben rüyamda abimle kavga ediyordum, ona patlattım bir tane. uyu sen..
- ne?? e peki uyuyayım bari...
çocuğu bir süre küçük psikopat diye çağırdım ondan sonra*
kapı önünde bir öksürük sesi duyulur ve içtenlikle* küçük kardeşe sorulur:

-sanki biri mi öksürdü kapının önünde?

küçük kardeş de ciddiyetle* cevap verir:

+hayalettir, hayalet. o da benim gibi hasta olmuştur belki...**