bugün

moruk lan, neden arkadaşlıklar hiçbir zaman uzun ömürlü gitmiyor da mazide bir yerlerde saplanmış bir bıçak gibi öylece takılıp kalıyor hiç düşündün mü?

mesela 55 ile 60 yaş arasındaki figürleri göz önüne alalım. kendi istatistiğini kendin tut moruk. çevrende o yaşlardaki insanlara bir sor bakalım; ''20 li yaşlardan beri görüştüğün can ciğer bir arkadaşın var mı?'' de.
sorduğun 20 kişiden en az 15 i '' hayır yok'' cevabını verecektir.

arkadaşlık neden bir yerde tıkanıyor moruk?

babama sordum geçen gün; ''çoğuyla kaybettik birbirimizi'' dedi, ''ne telefonu ne de adresi''
''görüştüğün var mı?'' dedim, ''ehh kırk yılda bir denkgelirsek merhaba-merhaba'' dedi.
olay bitmiş anlayacağın.

insan psikolojisini ve yaşam sürecini incelemede kullanmak için çok önemli bir etmen aslında bu;
arkadaşlık...

eğer bu, gerçekten zaman ile aşıma uğrayan, deforme olup kaybolan bir olgu ise, buna paralel evliliklerde de çiftlerin arkadaşlaşma süreci ve zamana bağlı olarak deforme olup biten ilişkilerinde bunun payı ne ölçüdedir bakabilir,
aslında sürdürülebilirliği var da insanlar tarafından evrilip farklı kimliklere taşındıysa da, ne tür bir değişim yaşadığı tespit edilip, ''ne kadarı geri getirilebilir'' , onu düşünebiliriz.

arkadaşlık nedir? neden uzun sürmez?
buraya kadar yazılanların ana teması bu. bana göre mayk; bunun uzun vadeye yayılamamasının ana sebebi; ''samimiyetteki ayarsızlık''
arkadaşım dediğin kişi ile sıkıntılarını paylaşırken, aynı zamanda da zaaflarını da paylaşmış olursun aslında.
bu ilk dönemlerde her iki taraf için de sıkıntı yaratmaz iken ilerleyen dönemlerde hiç bir zaman bitmeyen iş, aşk, ev, aile, para, irade vs. ile ilgili zaaflarını ortaya döken taraf, zamanla karşısındaki kişinin gözündeki popülerliğini yitirir ve aynı zamanda birbirini tamamlama anlamında normal üstündeki meziyetlerinin de alışkanlığında verdiği etkiyi de gözönünde bulundurarak, kaybolmasını engelleyemez.

yapılan arkadaşlıklarda, kişiler birbirlerinin bazı meziyetlerine tav olur. bunun açıkçası budur mayki. zaman içinde bu bir alışkanlık haline gelir ve görev halini alır. artık o, normal, sıradan biridir. (beklenti çıtasının önlenemez yükselişi)
zaafları da öğrenildikten ve uygulama anlarında, önceden bilindiği için görev dağılımındaki değişiklikler yüzünden bağ kopar. arkadaşlık ölür. buna ne konuşacağını tahmin ettiğiniz bir konuşmacı ve fikirleri ezberlenmiş birini de eklerseniz monotonizm iyice ağır basar ve çökertir zaten. iyisi mi eklemeyelim, ama olay kendi iradesini her zaman korur böyle konularda.

peki buna paralel bir soru daha takılmıyor mu kafana mayk; evlilikler, ilerleyen senelerde bir arkadaşlaşma sürecine girip az önce bahsedilen zamana karşı önlenemez deformasyon konusunda ağzının payını aldığında, bir çürüme yaşamaz mı? bence yaşar.

kısacası evlendiğin kişi ile zamanla arkadaş olursun-ki hep söylerler ''iyi bir arkadaşsan evlilik daha iyi yürür''- ve bu arkadaşlık deformasyon yaşadığında evliliğin de çatırdar.

akılda iki soru kalıyor bende; arkadaşlığın tanımı mı değişmeli? yoksa ''evlilikte arkadaşlık yapmak'' diye bir olguyu mu tanımamalı insan.

tek tek irdeleyelim; arkadaşlığın tanımı nasıl değişir. kontrolü kişilerin elinde olan bir durum bu. serzeniş paylaşımı yerine yaşanan güzel anların paylaşımı yer değiştirebilir mesela. geçmişten konuşmak ve pişmanlıkların paylaşılması yerini zevk alınan anlık da olsa mutlulukların palyaşımına bırakabilir. beraber yapılan ortak hobiler üstünde daha fazla durup onlar hakkında ''daha fazla ne yapılabilir?''ci muhabbetlere önem gösterilebilir. ağlamak yerine gülünebilir kısacası. bizimkiler takmış kafaya arkadaş dediğin dert dinler. yarrak dinler. zamanı gelince beyin kullanıyor işte onları senin üstünde. insanoğlu bu, durun lan çiğ süt emmiş demeyeceğim, zaafları var! alala...

evlilikte arkadaşlık yapma olgusunu tanımamaya da gerek kalmaz böylece. yap kardeşim, eşinle de arkadaşlık yap ama her zaman güçlü görün. bu senin iyiliğin için. güçlü görün dediysek de artislik yapma ama. götün başın oynamasın.
yarın öbür gün bu anlatılanlar başına gelirse de beni hatırla. arkamdan küfür etme ama. yazık havada asılı kalır da zavallı, iletişimi filan etkiler günaha girersin bak.

moruk!!! sana diyorum oğlum kulağını aç dalyarak. bütün gün kös kös oturmak değildir yaşamak!!!
arkadaşlığın ömrüne dair.

hayat kısa,
yeni gelenler arkaya
sıkışalım beyler hanımlar.
mahalle arkadaşlıklarını bi kenara bırakacak olursak en büyük nedeni paylaşacak bir şeyin kalmaması, sizi bileştiren amacın sona ermesi olan durum.

liseyi düşünün. 4 sene boyunca her türlü şaklabanlığı yaptığınız, doğru düzgün kötülüğü bilmediğiniz bu zamanlarda can ciğer kuzu sarması olursunuz milletle. yıllıklara bu kardeşlik ömür boyu, yine beraber olacağız falan yazarsınız. okul biter. önce haftada, bilemedin 15 günde bir görüşürsünüz. sonra ayda, 2 ayda 1 e düşer.2-3 sene geçer bi bakmışsınız ki ramazanda iftar yapmaktan başka buluştuğunuz zaman kalmamış. yani yılda bir. hatta bazıları artık sizin için: "daha önce hayatıma girmiş miydi" diyecek kadar uzak olurlar. istisnaları var tabi. kaide genel ama.

dersane arkadaşlıkları ortalama 1 yıl sürer. sizi bileştiren şey bir sınavın kazanılmasıdır. sınav bitip herkes yolunu bulduktan sonra zaten çok kısa süre içinde birbirinize yabancılaşırsınız.

üniversiteden bir arkadaşım vardı. allahın günü okulda takılır,sergilere falan giderdik. o zaman bi görüşme yapsak 15-20 dakka konuşurduk telefonda. geçen adamı aradım. nasılsın iyisin hoş beşten sonra kapattım telefonu. bi baktım 5 dakka konuşmuşum; o da zorlayarak, bazı şeyleri iki defa sorarak.

tıkanıyo bazen bazı şeyler bi yerlerde...
insanın yalnızca kendi için yaşamasıdır. kırk yıllık arkadaşın da olsa istemediğin bir şey yaptığında sırt çevirirsin. anlamaya çalışmaz, tüm ortak paylaşımları bir anda çöpe atarsın.
(bkz: kıskançlık)
Herkesi kendin gibi sanmaktır.
empati, anlayış yoksunluğudur. tecrübeyle sabit 16 sene.
mükemmel olmasını beklemek. olabilir o da hata yapabilir, herkes biz kadar mükemmel değil, ılımlı olmak gerek.
samimiyettir. samimiyetin olmadığı yerde hiç bir şey olmaz.

edit.
iletişimsizliktir. iletişimi başlatan taraf olmaya üşenen, iletişimi başlatan taraf olursa işiteceği azarı düşünmekten kafayı tırlatan birinin kuracağı arkadaşlık arkadaşlık olmaz çünkü.
zamanla herkes ayrı birer yerde hayatına devam ediyor çünkü.
Çevresi değişiyor, problemleri değişiyor, kafası değişiyor..
Kaldı ki insan belli bir düzeye kadar sosyal ilişkisini devam ettirebilir.
Yani arkadaşlığın devam etmemesi çok çok normaldir.
Ay kardeşim ay arkadaşım tiplerine girmek. ilk kıvılcımda muhabbet biter.
Erkek iki arkadaş ise araya kız girmesin ölümüne gider ama bir kız girdiği anda biter.Böyle berbat birşeydir.
nettir; karsi tarafin isine gelmeyen bi' hareket yeter genelde.
Bende de surmuyor. Demekki normalim ben.
Zamanla yerini başka insanlar aldığı için zaman aşımına uğrar. Bu arada en eski arkadaşım ilkokul 2 ' den. Yani 24 yıllık.
Samimiyet.
Yakınlık veya uzaklık. Ölçülebilir cins olan yakınlık veya uzaklıktan bahsediyorum. Evet evet
bir zamanlar aynı ortamdasınızdır, benzer amaçlara sahipsinizdir ve yakın olmuşsunuzdur fakat herkes kendi yoluna dönüp farklı hayatlar yaşamaya başlayınca artık konuşulacak ortak konular teker teker gider geriye sadece mazi kalır. arayıp sormalar azalır azalır ve bir gün öyle bir zaman araya girmiş olur ki arkadaşın aklına gelmiş olsa bile artık arayıp sorma gereksinimi bile hissetmezsin.