bugün

osmanlida cikartilan ilk mizah dergisi.
sinoplu feylesof(m.ö. 413 - 327).
(bkz: Romen Diyojen)
fıçısının içinde yaşayıp gündüzleri elinde fenerle neden dolaştığını soranlara " adam arıyorum, adam." yanıtını veren, şu meşhuur "gölge etme başka ihsan istemem senden." sözünün de sahibi sinoplu filozof.
dünyanın nimetlerine ve yaşayışına zerre kadar önem vermeyen filozofun filozofluğuna da yakışır biçimde verdiği yanıtlar da pek ünlüdür.
Zenginliğinden ve kibrinden başka bir şeyi olmayan bir adamla, birinin yol vermeden geçemeyeceği dar bir sokakta karşılaştıklarında adamın:"ben bir serseriye yol vermem." demesi üzerine: "ben yol veririm." yanıtıyla da lafını sokmuştur rivayete göre.
"gölge etme başka ihsan istemem" lafını büyük iskendere söylediği rivayet edilse de diyojen iskender den bir yüzyıl sonra yaşamıştır.
Diyojen bir gün zengin, kibirli bir insan ile dar bir sokakta karşılaşır, geçebilmeleri için birinden birinin* yol vermesi gerekmektedir.
zengin*:
- Ben bir serserinin önünden kenara çekilmem.
Diyojen*:
- Ben çekilirim!!
Milattan önce 412 ve 320 yıllan arasında Sinop'ta yaşamış olan yoksulluk içinde yaşadığı, halka açık yerlerde yatıp kalktığı ve yiyeceğini dilenerek topladığı halde, herkesin aynı şekilde yaşaması gerektiğini savunmamış bir filozoftur. en büyük amacı kişinin en kısıtlı yaşam koşullarında bile mutlu ve bağımsız olabileceğini göstermek olmuştur. cumhuriyet bayramı öncesi sinop a sinop un tanıtımına destek olur fikriyle dikilen heykeli tartışmalara da yol açmıştır.
fıçının içinde yaşayan romalı ünlü filozof.nası gidiyo ve türevi sorulara yuvarlanıp gidiyoruz demesi olası ve kinaye ötesinde kalan, büyük iskendere verdiği ayarla (bkz: gölge etme başka ihsan istemez) beni benden alan karizmatik insan.
kanımca en büyük ayarlarından biri,
bir gece vakti atina sokaklarını elinde kandille adımladığı sırada kendisine yöneltilen, " ne arıyorsun ? " sorusuna, " adam arıyorum! " yanıtını vermesidir..

felsefe aleminde kendilerine köpek olarak hitap edilen kynik'lerdendir diogenes.. ona göre asıl erdem, dünyevi zevk ve ihtiraslardan arınıp, doğayı sahiplenmek ve pejmürde ya$amaktır.

tahtadan bir bakraç kullanırmı$ baba su içmek için; bir gün avcuyla su içen bir çocuk görmü$ ve onu da kırmı$ !
Evinin kapısının önünde '' Bu kapıdan içeri kötülük girmesin'' yazan birinin evine bakarken, ev sahibine '' Peki evin sahibi nasıl buradan girecek o halde?'' diyerekten sağlam ayar vermiş adamdır. Ayrıca agoranın ortasında mastürbasyon yaptıktan sonra ''Keşke açlık da mideyi böyle ovuşturunca geçse'' diyen akıllı mıdır ahlaksız mıdır belli olmayan aşmış bilgedir. * (Kaynak k dergi)
hayatını bir küfe içinde geçiren, güneşlenirken önünde duran sonra da dile benden ne dilersen yollu şov yapan iskender'e "gölge etme başka ihsan istemem" diyerek kaşınan ipne budur.ayrıca bir nevi eski çağ anarşizmi olan sinizmin önde gidenlerinden, bayrak sallayanlarından birisidir.abimizin atina sokaklarında gündüz vakti fenerle "dürüst bir adam arıyorum" diyerek bağırmışlığı bile vardır.ilginç bir köle-filozoftur vesselam.
sinizm'i hakkıyla yaşayan filozof.
''memlektini güzel bulan insan daha yolun başındadır, her yeri kendi yurdu gibi gören insan güçlüdür ama bütün dünyayı yabancı olarak gören insan mükemmeldir'' diyen, st. victor'lu hugo'nun pek sevdiği filozof..

platon "çılgın sokrates" demiş ona.. her mevsimde yalınayak dolaşmış, harmanisine sarınıp tapınak kapılarında yatmış ve fıçıda yaşamış filan işte.. seviyorum, hastasıyım!
diyojen'e bir gün sormuşlar:
+ üstad, bir insanın akıllı olduğunu nasıl anlarsın?
bilgin cevap verir:
- konuşmasına bakarım.
+ ya hiç konuşmuyorsa?
cevap çok gecikmez:
-o kadar akıllısına hiç rastlamadım.
öldüğü zaman yüzüstü gömülmek istemiş kinik filozof. sebebiniyse, ' aşağıdakiler yukarı çıkacak. ' diye açıklamıştır. aşağıdakilerden kastı makedon krallığıdır.
dostum olsun, kankam olsun, abim olsun, kardeşim olsun, bişeyim olsun, bizim mahallede yaşasın ne bileyim dirilsin gelsin. oda olmassa ben gidicem yanına. ahirette herkes birbirini görecekmiş ya o zaman ilk yanına gideceğim adamlardan birisi.
(bkz: diogenes)
M.Ö. 411, 412 veya 413 yılında, Sinop'ta dünyaya geldiği bilinen tarihte Sinoplu Diogenes(Diyojen) diye ün yapan bu Kinik filozof, asıl mesleği kuyumculuk olan ve parayı çok sevdiği için kalp para basan bir kalpazanın oğludur. Babası kalp para bastığı için Sinop'tan sürülmüş, baba oğul Atina'ya gelip yerleşmişlerdir.

Diogenes, Atina'da umduğunu bulamamıştır. Babası ile birlikte çok sıkıntı çekmiş, sefalet içinde yaşamıştır. Antishene'i tanımadan önceki hayati sefalettir, açlık, rezillik ve korkunç sıkıntılarla ilgili günlerin anıları içindedir; dostsuz, arkadaşsız ve himayesiz kalan bu kişi farelere imrenecek kadar yokluklar içinde kalmış, bir gün yiyecek bulmak için koşturan bir fareyi görünce: " Hele bak bu hayvan Atinalıların mutfağına girmeyi biliyor da ben onların sofralarına oturamamak talihsizliğindeyim" diye bağırmıştır. Ve o andan itibaren hayvanların yaşamını doğaya daha uygun bularak onların yaşamına özenmiştir. Bu arada Antisthene'in doğaya uygun yaşama çağrısını işitmiş ve ona koşmuştur. Bu inatçı adamın inadı ve ısrarına dayanamayan Antisthene yeminini bozmuş ve yeniden öğretmenliğe başlayarak Diogenes'i yetiştirmiştir.

Diyojen bir sürgündü, kötü bir suçla suçlanmış bir adamın oğlu idi, her yerde ve herkes tarafından itilmiş, terzil edilmiş, hakaret ve istihkarla karsılaşmış; sefaletin her çeşidini tatmıştır. Onda güçlü bir irade, kararlılık ve cesaret vardı. Üstelik çok iyi konuşuyordu, üstün ve pırıl pırıl bir zekaya sahipti. Bütün bunlar Antishene'in bu öğrencisine kendi felsefe ve öğretisini telkin, onu eğitmek için yeterlidir.

Özel hayatında fakirlikten başka bir şey yoktu. Çok zaman kirli ve pis elbisesi ile ayrıca köpek derisine benzeyen mantosu ile dolaşır, geceleri heykel diplerinde ve sokak köşelerinde yatardı. Bir keşkülü, bir fıçısı ve bir sopası vardı. Fıçının içinde yasaması herkesi şaşırtıyor, kendisine sual soranlara da köpek olduğunu söylüyordu. Fıçısından başka bir de çanağı vardı, başka eşya kullanmıyordu. Fakat bir gün bir çeşme başında avucu ile su içen bir çocuğu görünce, elindeki masrafa çanağı kırıp attı ve "Bu çocuk bana fazladan eşyam olduğunu öğretti" diye söylene söylene uzaklaştı.

Diyojen aşırı gururlu bir insandı ve herkesi küçümserdi. (!) Sıradan insanlardan nefret eder ve hepsini o derece küçük görürdü ki, bir öğle vakti elinde fener "bir adam arıyorum" diye bağırarak Atina sokaklarında dolaşmış, böylece Atina'da adam görmediğini anlatmak istemiş. Her şeye rağmen Atina'da sayılan bir insandı, krallar bile onun ilmine, zekasına ve kişiliğine hürmet ederlerdi. Corinth'e gelen Büyük iskender, Diyojen'i ziyaret etti ve bir dileği olup olmadığını sordu. O ise bu soruya "Evet var, gölge etme başka ihsan istemem." yanıtını verdi.

Kış günleri çıplak ayaklarla karlar üzerinde dolaşır, donmuş heykelleri kucaklar, vücuduna zulüm ederdi. Eflatun (Plato), ona Çılgın Sokrat (Sokrates) derdi. Servet ve varlık düşmanı idi ve bunların erdeme (ahlakin övdüğü iyilikçilik, acıma, alçak gönüllülük, yiğitlik, doğruluk gibi niteliklerin adi, fazilet - virtue) ters düştüğünü iddia ederdi. Zamanın felsefe (madde ve yaşamayı ve bunların dünya, toplum, ruh gibi türlü belirtilerini neden, ilke, amaç bakımından inceleyen zihin çalışması ve bu çalışmanın verimi. 2. Görüş, düşünce sistemi - philosophy) okullarına da dokunmaktan çekinmeyen çekinmeyen bir tabiata sahipti. Günün hatiplerine "zamanın uşakları" tabirini uygun görür, Eflatun'un öğretimine "zaman kaybettirme" derdi. Eflatun ona "Çılgın Sokrat" demiştir. Servet ve varlık düşmanı olan Diogenes bunların erdeme ters düştüğünü iddia etmiştir. O'nun felsefesine göre iki disiplin vardır.
1-Ruh disiplini, 2-Beden disiplini.

Çok güzel konuşan, üstün zekası ile herkesi etkileyebilen bu ünlü Kinik filozof bütün gariplik ve anormal hal ve tavırlarına rağmen saygı görmüş, ölümünden sonra Onun adına Korintoslular bir sütun, Sinoplular da bir heykelini dikmişler, adını ve anısını yaşatmışlardır.

Diyojen, MÖ. 324 yılında Korintkos'ta ölmüş.

Kaynak: http://www.sinop.gov.tr/S_unluler.asp
ermeni asıllı osmanlı aydını teodor kasap'ın 1870'de çıkardığı ilk mizah dergisidir. yazar kadrosunda; teodor kasap, ali bey , ebüzziya tevfik, namık kemal, ahmet mithat gibi isimler yer alıyordu.
malazgirt meydan muharabesi'nde sultan alparslan'ın karşısındaki bizans hükümdarı.

(bkz: roman diyojen)
Diyojen, istanbul'da Teodor Kasap tarafından 1870 yılında haftada üç gün olarak yayınlanmaya başlayan dergi ilk Türk mizah dergisidir.

Türkçe yayımından önce bir süre Fransızca, Rumca çıkan dergi Ermenice olarak da yayınlanmıştır. Türkiye'de modern mizahın ilk örneklerinin yayınlandığı dergi, Ali Bey, Ebüzziya Tevfik ve Namık Kemal'in imzasız yazılarına yer verdi.

Yayın yaşamını 1873 yılına kadar sürdürmüş olan dergi 183 sayı çıkmıştır ve üç kez geçici olarak kapatılmıştır. Ancak son sayısı olan 183. sayısında siyasal içerikli mizah yazıları nedeniyle 9 Ocak 1873 tarihinde yönetimce yayımına son verilmiştir.
büyük iskender ona; "dile benden ne dilersen" dediğinde (diojen güneş ile ilgili bir deney yapmaktadır) önümde güneşimi engelleme, gölge yapma yeter diyen cesur, sinopda yaşamış olan filozof ve bilim adamı.
koca omrunu kucucuk bir fıcının ıcınde gecıren unlu dusunur.
büyük iskender Diyojen'i, birbiri üstüne yığılmış insan kemikleri içinden bir şey ararken görür ve ne yaptığını sorar. Diyojen, "Babanızın kemiklerini arıyorum, ama hangisinin kölelere, hangisinin babanıza ait olduğunu kestiremiyorum" der.
çeşmeden eliyle su içen çocukları görünce, sahip olduğu su kabını da lazım olmadığı gerekçesiyle atan insan.