bugün

buram buram anarşizm kokan bir laf. "anarşistçe pek anarşistçe"! ayrıca, şibumi'nin karizma ve bilgelik s.çan karakteri nicholai hel'in de bir konuşmasında buna benzer bir laf ettiği okunmuştur.
türkiye gibi diktatörya ile demokrasiye giriş yapmış bir ülke için söylemesi çok normal olan laftır. ancak gerçek demokrasiye baktığımızda ilgisi alakası yoktur.

%10 barajlı seçimlere girerken herkes biliyor ki, %40 oy alan bir parti, %10 barajını geçememiş oyların toplamını da otomatikman kendine alacak ve oyun etkisi %50 hatta 60'lara varacaktır.

böyle bir ortamda demokrasiden söz edilemez, diktatörlüktür bu.

ancak gerçek demokrasilerde asla ama asla oy barajı %2 veya %3'ü geçmez. ki böyle bir ortamda %40 alan bir parti bile hükümeti tek başına kuramaz ve koalisyon olur. bir koalisyonun oluşabilmesi için o meclisteki her bireyle uzlaşmak gerekir. sağcısı, solcusu, dincisi, sosyalisti herkes toplanıp bir orta yol bulurlar. bulunan orta yolun sonucunda çoğunluğun diktatörlüğü geçerliliğini yitirir ve %2'den fazla oy alabilmiş azınlığın bile söylediklerini dikkate almak zorunda kalınır.

güzeldir demokrasi. tabi, siz anlamını bilmeyen küçük çakma anarşistler anca türk demokrasisinden demokrasiyi yorumlayabilirsiniz.

türk işi demokrasinin niçin demokrasi olmadığına gelirsek ve gerçek demokrasinin nasıl bir uzlaşı olduğunu görmek istersek: (bkz: #6537244)
(bkz: bir halk vardı sahi ona ne oldu)
bir ülkede şeriat yanlısı fazlaysa, buna binaen ülke de şeriatla yönetiliyorsa bu; şeriatı istemeyen azınlık için diktatörlük olur ama şeriatı isteyenler için demokrasi. * yani değişkene bağlı olarak değişen bir yargı.
çoğunluğun diktatörlüğü olmasında fayda var en azından sikilen insan sayısı az ya tersi olsaydı.
demokrasilerdeki çoğunluğu diktatör olarak görenlerin demokrasiyle hiçbir alakası yoktur.
bunu söyleyenin 'demokrasi', 'dikatatörlük' ve 'çoğunluk' kelimelerinden hangilerini layığı ile bildiğini veya açıklayabileceğini merak etmeme sebep olan cümle. kıstas olarak kabul ettiği bizim ''demokrasi''miz ise durum daha da vahimdir zira aslını bilmeyen demokrasiyi rezil bişey zanneder.
bir bakıma doğru bir bakıma yanlış bir önerme. demokrasi; bir sınıflı toplum tahayyülden yola çıkan ve geniş kitlelerin özgürlük yanılsamaları içinde kalabileceği bir yönetsel erk biçimdiir. siyasal iktidar, güç ve otorite ile mutlak bir sınıf hegemonyası olamadan kendine alan bulamaz. dahası demokrasi çoğu kez azınlığın diktatöryası, çoğunluğun kandırılışıdır. demokrasi azınlığın isteklerinin çoğunluk olarak dayatılmasıdır. demokrasi ideolojik aygıtların mutlak tahakkümüdür. maddi eşitlik ilkesinin yerleşmediği ortamlarda, maddi eşitsizliklerden doğan bilinç farkının mutlak bir yanılsama yaratmasıdır. dediklerim çok mu soyut. o halde siyasete katılma mekanizmaları ile seçimlerde seçilenlerin profillerine bakın. hepsinde zenginleri göreceksiniz.
demokrasi insan hakları ile sınırlandırılmadığı zaman çoğunluğun diktatörlüğüne dönüşür. "çoğunluk ne isterse o doğrudur" görüşü fransız ihtilalinden sonra ilk uygulanan demokrasilere uygulanmıştır. ama zamanla görülmüş ki eskiden insan hakları çerçevesinde hakları olan azınlıkta kalan insanların haklarını çoğunluk gaspedebilmekte ve zulüme dönüşmekte. bu nedenle insan hakları demokrasinin sınırlarını çizmiş ve bu şekilde uygulanmaya başlanmıştır.

türkiye cumhuriyeti ise ilkel demokrasiyi belki işine geldiği için almıştır ve uygulamıştır. "egemenlik kayıtsız şartsız milletindir" demek ile bu tastiklenir. 1960 ihtilaline kadar bu şekilde yönetilmişken iktidardan uzaklaşan güçler anlamışlar ki yeri gelip kendileri muhalefette kalabiliyor ve kendi hakları da çiğnenebiliyor. bu nedenle mecburi modern demokrasiye geçilerek anayasal haklar belirlenmeye çalışılmış ve bu anayasaya uygun kanunlar çıkarılabilsin, uygun olmayanlar çıkarılmasın diyerek anayasa mahkemesi kurulmuştur. fakat bizim anayasada toplumun bir kısmını kısıtlayan hükümler vardır. anayasalar her insanın hak ve özgürlüklerinin belirlenip çiğnenmemesini sağlaması gerekirken, bizim anayasamız bir çok yerinde kişilerin haklarını kısıtlayıcı bir anayasadır. neden insanların haklarını açıkça belirlemek yere insanların hakları olmayanları belirlediğine gelince durumu açıklamak benim açımdan kolaydır. muhalefete düşme ihtimaline karşı cuntacılar kendi haklarının yenmemesini istiyor fakat yeri gelip başkalarının haklarını da kısıtlı bırakmak istiyorlar. şu bu şekilde özgürdür yazarsanız her insan o özgürlüğe ve hakka kavuşur. ama şunun sınırları şuraya kadardır derseniz kendi istediğiniz kadarını özgür bırakmakla yetinebilirsiniz. birde kendinizden olan bir anayasa mahkemesi kurarsanız muallak terimler yaşanan zamana göre farklı uygulamalar yapabilmeyi mümkün kılar.
demokrasiteorilerinden ve çoğulculuk ilkesinden haberi olmayan ve en kötüsü ise demokratik yollarla iktidara gelmekten ümidini kesmis cuntacı yazar iddiasıdır.
(bkz: postal yalama sporları)
* günümüzde normal işleyen demokrasilerde temel insan haklarını güvence altına alacak mekanizmaların oluşturulmasıyla çoktan aşılmış bir risk iddiasıdır. ayrıca, söz meclisten dışarı olmakla birlikte, gerçek diktatörlük veya totaliterizm rejimlerini savunanların veya alttan alta övenlerin ağzında son derece sakil duran bir söz olmaktadır.
Demokrasi her koşulda burjuvazinin diktatörlüğüdür.
aristo bu yüzden "cumhuriyetin çürmüş bozulmuş şeklidir demokrasi" der. iyi mi ? hayır tabiyki halt eder. halkın cühela olduğu bir zamanda yaşasaydık bir nebze hak verirdim ama şu an değil hak vermek, pay bile vermiyorum. belki kemikleşmiş yapılara aristo'nun bu lafı iyi bir argüman olur. 7.oku koymaktan böylece vazgeçerler. hani boru mu koskoca aristo söylüyor bu lafı.
demokratım diye götünü yırtan muhaliflerin seçim kaybedince sığınacakları şemsiyedir.
Başta türkiye olmak üzere demokrasi kavramını kavrayamamış ülkelerde, ya da kavramış ama rte gibi işine geldiği gibi kullanan ülkelerde rastlanan durum.

demokrasi kavramını anlamış ve uygulamak isteyen bir birey olsaydı rte bu yargıyı kırardı. ancak tam tersine her defasında bu durumu güçlendiriyor.
cumhuriyet varken diktatörlük olabilir. ama demokraside olamaz.
yaa bi git.

tarih bugüne kadar demokrasiden daha popüler bir araç üretemedi. fakat en mükemmel demokrasilerde bile sınırlamalar vardır. ancak bunun farkında olan kesimlerden bugüne kadar hiç kimse çıkıp da farklı bir alternatif sunamadı. "konsensus" mu? siktir et, bu hukukun en düşük ortak paydası anlamına gelir. belki diğer bir çözüm seçeneği olarak "tüm" kararların oybirliği ile alınması gerektiğini gündeme getirmek olabilir. yani, sadece tek bir bireyin muhalefet, çoğunluğun ise toplum iradesini felç etme üzerine en antidemokratik yöntemleri kullanması mıdır seçenek? böyle bir uygulama olsa bile o küçücük azınlığın her oylamada veto haklarını devreye sokması tek bir bireyin diktatörlüğü anlamına gelmez mi? bence gelir, sence?
(bkz: çoğulcu demokrasi çoğunlukçu demokrasi ayrımı)