bugün

entry'ler (223)

deusozluk org

yillarca baska bildigimiz lakin uc gun sonra mesut bahtiyar'dan sarkilar dinleyecegimiz sozluk. aktif hale gelmesi, islerlik kazanmasi icin cok caba sarfeden, cok emek harcayan birkac dostun hatrina basligi da ben acayim. seviniz.

sözlükçülerin connected2 me sayfaları

ilk çaylar müessesemizdendir http://connected2.me/lalettayin

mahir esad

Allah kahr u belası ile muamele etsin bu insanlıktan nasibini almamış kuluna.

Hiç farkında değiliz sebebi olduğu, katlettiği, yurdundan can havliyle söküp attığı masumların. Kurtulabilen 10 bin tanesi kendini sınırdan öteye, Türkiye'ye attı. Ya geride kalanlar?

Arayın bakalım Youtube da neler göreceksiniz? Çenesi parçalanmış, kucakta hastaneye götürülürken gözü açık, ne olduğunu anlamayan bir adam? Kurşunun kafatasını parçaladığı, 12 yaşında bir çocuk? Gırtlağından giren kurşunla can çekişirken, etrafındakilerin şahadet getirtmek için uğraştığı genç?

Derdim kimsenin midesini kaldırıp, parçalanmış insan cesetleri üzerinden oradaki tablonun vehametini anlatmak değil. Bunun neden yapıldığını kavrayacak bir havsala bende yok. Aklı alan biri varsa, aman diliyorum bana da anlatsın.

Müstebit "Hanedan" kültürünü bu dine, bu coğrafyaya kim soktuysa, kim perçinlediyse, kim de ses çıkarmayan dilsiz şeytansa, Allah tekmiline birden, iki cihanda huzur vermesin.

Daha evvel başka bir vesileyle yazmıştım ama tekrar edeyim;

20 milyon oy alsanız, arkanıza da 20 devlet giden bir candan daha kıymetli değilsiniz ey istibdat delisi zalimler. Bir mazlumun ahı cihanı tutuşturmaya yeter; dilerim o gün de yakındır.

hıncal uluç

(bkz: #10715551 / @nerduban)

ilgiye muhtaç ihtiyarın orgazm çığlıkları

Köşesinden verdiği hükümlerle, dünyalar kurup, hayatlar bitirdiği kuruntusuyla olur-olmaz her konuya burnunu sokmak nasıl bir ruh halinin tezahürüdür bilemeyeceğim ancak aklı başında her insanın sabrını zorladığı aşikar.

hazret, bugün yine köşesinde müthiş bir sorunu ele alıp, toplum ahlakına mugayir böyle bir densizliği! cezasız bırakmamış.
malum, tv dünyasına mensup, hangi vasfından ötürü gençlere örnek teşkil etmesi gerektiğini anlayamadığım -ki bu az veya çok her meşhurun, topluma örnek olma misyonu! da ayrı bir yazının konusudur- defne joy foster'ın ölümü üzerine hemen herkes fikir beyan etti, yazdı, konuştu.
olayın trajik olduğu ortada. hal i hazırda evli ve çcuklu bir kadının, başka bir erkekle, hususiyetle erkeğin evinde bir gece yarısı ölümü toplumsal normlar göz önüne alındığında garipsenecek bir durum. lakin toplumsal değerler her zaman doğruyu işaret edecek değildir diyerek, bu konuyu şahısların vicdanında çözmesi gerektiğini düşünüyor ve es geçiyorum.

benim özellikle değinmek istediğim nokta, toplumun ahlaki normları üzerinden, gencecik bir kadının acı ölümünün populist söylemlere malzeme edilmesi. işin garibi bu toplumun değerleri arasında, öleni hayırla yad etme, arkasından konuşmama ve zahiren, hatasına dahi tesadüf etse başını çevirme olduğunu bile bile, dalga geçer gibi mevtanın ardından yok evli kadının o saatte bekar adamla ne işi var, yok evde çocuğu bekleyen kadın bunu yapar mı?
yahu sapıttın mı be adam? sana ne? bana ne? insanlar, dilediği gibi bir hayatı yaşama hakkını ne zamandan beri sana sormadan değerlendirememeye başladılar? memleketin en çok satan gazetesi dediğiniz o mecmuada, kahve ağzıyla, ergen mantığıyla yaptığın ölünün arkasından prim kovalamak değildir de nedir?

"Kerem'in adını duyunca, Gökmen Özdemir'i aradım, Vatan'dan.. Arkadaşı..
"Sor bakalım kerataya, evli barklı ve çocuklu kadını niye götürmüş evine" dedim. "Sordum bile ağbi" dedi, Gökmen.. "Vallahi daha o gece tanıştık. ikimizin de kafası iyiydi. Gittik işte" demiş, Kerem.."

bakın bu alıntı, hıncal uluç'un yazısından. 'sor bakalım kerataya', 'evli, barklı ve çocuklu kadın' gibi ifadelerdeki kadını öteleyen, aşağılayan, çapkınlığı erkeğin en doğal hakkı, evli bir kadının başkası ile flört etmesini ise -ki doğruluğu bile kesin değil- zinhar yasak gören sakil mantığı sezebiliyor musunuz?

ahlak namına atıp, tutarken birisi de çıkıp demez mi bu had bilmeze; "bre adam sen evladın yaşındaki kadınlar ile düşüp kalkarken neredeydi bu basiret?"
ortada fol yok fos yokken tutup bunu birisi derse uluç'a, döner ona da "sana ne? istediği ile, istediğini yapar" derim ama bunları yapma hakkını kendisinde gören bir adamın ahlak bekçisi kesilmesi hiç de komik değil.

ben tüm bu kargaşadan nemalanma çabasını başlkta da belirttiğim gibi, ilgi muhtacı bir adamın kendi tatmini esnasında, etrafın ne diyeeğine aldırmadan attığı çığlıklar olarak algılıyorum. ve maalesef beni dahasına ikna edecek bir geçmişi yok hıncal uluç'un.

şevki yılmaz

kısık şevki yılmaz sesiyle;

"Kemalizm, kapitalizm, laiklik ve butun seytani duzenleri boykot ederek, nobete geliyoruz!"

http://twitpic.com/3w61au

bizim ülkemizin dinamikleri farklı

idare-i maslahatçı güruhun durup dinlenmeksizin, kendi iktidarlarının bekası adına kalkan yaptıkları bir iddia bu; "Bu coğrafyanın dinamikleri farklı"

hüsnü mübarek de abc televizyonuna verdiği demecin bir bölümünde;

"obama, mısır'ı tanımıyor. ben çekilirsem neler olacağını tahmin bile edemiyorum." buyurmuş. devlet namına iş görenlerin zamanla kendisini devlet yerine koyması görülmemiş şey olmadığı gibi mübarek vesilesi ile mısır'da karşımıza çıkması da ilk değil.

uğur mumcu suikastının ardından taziyeye gittiği eşine, "o tuğlayı çekerseniz, altında devlet kalır." tehdidinde bulunan mehmet ağar'da da aynı kibir göze batıyor. hoş, o kibrin görünmeyen yüzünde sırtını devlete dayamış, gücünü ancak böyle muhafaza edebilen korkakların telaşı da yer alıyor.

şimdi aynı yave, zulmün tecessüm etmiş hali, vicdan kavramından nasipsiz hüsnü mübarek tarafından, halkını tehdit etmek maksadıyla savruluyor ortalığa. buna aba altından sopa göstermek bile diyemeyeceğim. kendi güç ve iktidarını, o tiksinerek seyrettiği halkına devretmektense, onların canlarından, kendisinin dahi boğulup gideceği bir kan gölü oluşturmayı göze alabileceğinin sinyalini veriyor.

bize düşen de ancak mısırlı kardeşlerimize destek olmak;

dayan tahrir, dayan mısır!

sidas

hrant dink'e ait bir tek makale, söyleşi ya da anektod okumuş mudur kendisi çok merak etmekteyim.

hrant dink'in diaspora ve ermenistan ermenileri nazarındaki değerini, türk-ermeni toplumlarının ilişkilerini geliştirmedeki gayret ve başarılarını veyahut türkiye ermenilerinin bilinen yüzü olmasını bir kenara koyuyorum, türkiye de ermeni sorunu dendiğinde '03 yılından o meşum hadiseye kadar başvurulacak ender vicdan sahibi insanlardan olması bile kendisinin ne derece standart üstü bir insan olduğunun kanıtı.

kaldı ki insanların yazın dünyasına ait başarısızlıklarını ilan ederken, yazım hatası yapıp, basit bağlaçlardan ya da ekleri ayırmaktan bihaber olmak, değerlendirme sahibinin salahiyeti hakkında fikir sahibi olmamıza yarayacaktır diye düşünüyorum.

uludağ sözlük yazarlarının twitter sayfaları

http://twitter.com/lalettayin_

despot mübarek ileri demokrat recep tayyip erdoğan

Hüsnü Mübarek, tam 30 sene evvel Mısır Devleti'nin başına geçmiş, o gün bugündür de musallat olduğu halkının başından ezayı, cefayı eksik etmeyen bir lider. Bu otuz yıl süresince kendi zengin sınıfını, kendi bürokrasisini, kendi medyasını ve kendi kolluk kuvvetini oluşturdu.

Zengin sınıfını, ayaklanma başladıktan birkaç gün sonra uçaklarla yurtdışına kaçarken gördük. Kendi medyası ve bürokrasisi ise isyanın başından beri ülke sınırları içinde kararttığı, yabancı takipçilere de manipüle ederek ilettiği bilgileri servis etmekte. Zira sürekli geveledikleri bu birkaç bin muhalifin hareketidir yalanını, iki gündür Tahrir Meydanı'nda dünya alem seyretti milyonlar sayesinde. Kendi kolluk kuvvetine gelince, o Mübarek'in son kozuydu ve bugün o kartı oynadı. Mübarek lehine slogan attığı iddia edilen kalabalık, muhaliflere saldırdı ve muhalifler tarafından yakalananlarının, birkaçının üzerinden polis kimlikleri çıktı.

Şimdi bu adam despotizmin, tek adamlığın her türlü emaresini sergilerken ve bunu dünyanın gözü önünde yaparken, Mübarek'in diktatör olmadığını kabul etmeyen yok gibi.

Yaptıklarına bakıyorum;

Devletin koşulları ve parası ile, kamu ihaleleri aracılığıyla zengin sınıfını oluşturmuş.

Öyle veya böyle kendisine alternatif olabilecek, en ufak muhalefetin dahi sesini kesmek için cezaevine atmış.

ABD ile safları sıklaştırırken, Orta Doğu'da israil'in birkaç müttefikinden biriyken müslümaların hassasiyetleri üzerine oynamış.

Sayacak olsak, Başbakanımızın izlediği politika ile bire bir örtüşecek onlarca hamlesi daha var Mısır üzerine. Sadece şu zikrettiklerimi bile muhafazakar-zengin sınıfın yükselişi, atv özelinde kendi medyasını oluşturma, kck bahanesi ile halkın seçtiği kimi belediye başkanı, hepsi sivil siyasetçileri hapislere atma, ABD-Nato işbirliğinde politikalar geliştirme gibi örneklerle incelersek bariz benzerlik ortaya seriliyor.

Mübarek kendi yönetimini protesto edenlerin meşru hakkını gaspetmek için tren seferlerini iptal ederken despot ilan ediliyor ki öyle. Recep Tayyip Erdoğan ve kabinesi -hadi güncel olsun- torba yasaya muhalefet için gösteri düzenlemek isteyen kesk temsilcilerinin, ikamet ettikleri şehirden ayrılmasına bile izin vermezken ileri demokrasinin yılmaz savunucusu olarak lanse ediliyor.

Yesinler sizi, oy canlarım benim.

oray eğin

üslubunu oluştururken kibirli jakoben tavra öykündüğü kesin zira kaleme aldığı hemen hemen tüm yazılarda analizden çok bilgi parçacıkları ile hüküm veriyor.
resmi ideolojinin muğlaklaştırıp, önümüze sunduğu tarih kırıntılarını vitrininden indirmemesi bir yana bürokrasi goygoyculuğunda sınır tanımaz hale geldi.
bakınız ne buyurmuş 7 Mayıs tarihli yazısında;
''...yaşar büyükanıt, tarihe fenerbahçe maç kaybettiğinde ağlayan bir general olarak geçti; yüzüne gözüne bulaştırdığı e-muhtıranın yanı sıra...''
yüzüne, gözüne bulaştıran bir genelkurmay başkanı istemiyor hazret. istiyor ki o muhtıra başbakanın ya da seçilmiş yöneticinin alnının çatına yapıştırılsın. genelkurmay başkanı becerebilirse ne ala, yok değilse resmi görevi bittikten sonra inzivaya çekildiğinde böyle ithamlar ile saldırmak şart değil mi?
12 Eylül için ciyak ciyak bağıracaksınız, Kenan Evren yargılanmalı diyeceksiniz ama iş tasvip etmediğiniz yönetime posta koymaya gelince karşı çıkma bir yana sırt sıvazlayacak, beceremeyince alay edeceksiniz.
sakil zihniyeti ağzından, kaleminden dökülüyor zarıl zarıl. aynı yazıda kendince ilker başbuğ'a da akıl veriyor üstad ama uzun süre değil, yakında emekli olacak 'hain avcısı' genelkurmay başkanımız da. bakalım O'nun ardından ne pespayelikler döktürecek.

güler zere

maruz kaldığı sistemli, maddi-manevi ve resmi şiddeti kınamak için sol ya da sosyalist olmak gerekmez. suçlu ya da suçsuz bu devletin herhangi bir vatandaşına sağlamak zorunda olduğu haklardan mahrum kaldığı ise alenen ortadadır.
fikren ayrı mecralarda bulunmaklığımız onurlu duruşunu görmezden gelmemizi gerektirmez.
Hakkın rahmeti üzerine olsun. ailesine ve sevenlerine sabır diliyorum.

edit: ruh hastası, sapık bir zihniyetin mensupları tarafından kendisine rahmet dilemem yadsınmış. kendileri cennet-cehenneme bilet kesip Allah lık taslamak yerine okuyarak kim hakkında ne dileneceğini öğrenebilirler. veyahut zerre miktar kaldıysa vicdanlarına şunu sorabilirler, ölenin bir insan olduğununun farkında mıyım?

siirt te yaşananları görmezden gelmek

şimdi başlığa bakarak tecavüz ve taciz olayı sürerken sesini çıkarmadan buna şahitlik edenleri kastettiğimi düşünenler olacaktır, peşinen söyleyeyim onlar şahit değil bizzat faildir gözümde.

benim burada değinecek olduklarım olayı okuruna duyurmakla mükellef bazı basın kuruluşları, özellikle de gazeteler. soruşturmanın sürdüğü, savcılık talebi ile gizlilik kararı alındığı hepinizin malumu ancak hiç değilse girizgahı itibarı ile bazı ajanslar bu haberi geçti ve hürriyet, radikal gibi gazeteler bu olayı duyurdu. fikren tamamen ayrı mecralarda bulunsak da bu haberdir ve beni bundan haberdar ettikleri için bu gazetelere minnet duyuyorum. ancak yine beni ergenekon, kafes eylem planı, balyoz darbe girişimi... gibi cidden sivil siyaseti sekteye uğratacak, ülkeyi kaosa sürükleyecek olayları duyurarak haberdar eden sabah, zaman, yeni şafak gibi gazetelerde iki gündür tek satır ne haber ne yorum görüyorum. tamam soruşturma aşamasında, tamam gizlilik kararı var, tamam kişilik hakları ama hiç değilse olayı ana hatları ile duyurun. bu kadar sessiz kalınması insanı şüpheye sevketmese de düşündürüyor.

manşetten, sürmanşetten doğan grubuna sallarken, haber kaçırmakla, manipülasyon yapmakla itham ederken sizi alkışlıyoruz ama aynısını siz yapınca bu size de öfke duymayacağımız anlamına gelmiyor.

korkak polis

bunun bir de etliye sütlüye karışmayanı vardır. kocasından yediği dayak yüzünden karakola sığınan kadını, barıştırıyorum bahanesi ile tekrar kocasına teslim eder ki daha kolay öldürülsün. güvenlik kuvvetiymiş, peh.

2010 da 9 bin 500 polis alımı

meclise sunulan yeni yasa tasarısı ile sayı 20.000 e çıkmıştır.
tıpkı tsk gibi emniyet genel müdürlüğü de mensuplarına gerekli ve yeterli eğitimi verip yetkin bir güvenlik gücü oluşturmak yerine sayıca fazla olmayı strateji olarak belirlemiş güzide kurumlarımızdandır.
sistemli polis şiddetinin yadsınmadığı, hatta kabullenildiği bu topraklarda insanı ürkütüyor bu pervasız yüksek kadro talebi.

mayın demokrasi ise yumruk neden faşizm

yılmaz özdil'in sığ ideolojik tespitlerinden birisi daha. dün kaleme aldığı yazıda manipülasyonun şahını yaparak farklılıklardan, özgürlükten, sivil siyasetten ne anladığını ayan beyan ortaya dökmüştür bir kez daha.
muş'ta açılan davayı samsun'a alarak provokasyona gel gel çeken yargıtayın resmi sözcüsünün ağzına da başka ifadeler yakışmazdı zira.

tepkiler demokratik sınırlar içinde kalmalıdır

kapatılan dtp nin eşbaşkanı, yasaklı siyasetci ahmet türk'ün taburcu olurken gazetecilere verdiği beyanatın özüdür.
suratına yumruk yediği anda bile ''provokasyona gelmeyin, sakin olun'' çağrısı yapabilen olgunluğa yakışır bir cevap daha vermiştir kendisi. 'adalet tokmağı' diye o yere batası yumruğa övgüler düzen ırkcı, bağnaz, yoz köşe yazarlarına da gerekli büyüklük dersini vermiştir.

ntv nin el classico saatinde dizi yayınlaması

geçtiğimiz hafta şampiyonlar ligi maçları esnasında papatyam ı yayınlayan star tv nin yayın direktöründen esinlenirlerse vah başımıza gelenler nidası eşliğinde karşılaşabiliriz bu durumla. boşa konuşmuyorum arkadaşlar; doğuş yayın grubu cennet mahallesi nin yayın haklarını satın almış diye duydum. bu akşam maç saatinde deneyeceklermiş, eğer tutarsa da the big bang theory nin yerine cennet mahallesi yayınlanacakmış.

(bkz: aklım başımda değil)

gaspirali

musul ve kerkük ile ilgili ahkam kesmeden önce resmi tarih söyleminden başka tanıklıkları da okuması gereken yazar. zihniyetinin sakilliği ise şu veya bu etnik kökeni hor ve hakir görme hakkını kendinde bulması ile açığa çıkıyor.

sesine tapılası insanlar

sir ian mckellen.