bugün

Yönetmenliğini Wolfgang Petersen'nin yaptığı, Jürgen Prochnow ve Herbert Grönemeyer'nin başrolünü oynadığı, 1981 yapımı film. ikinci dünya savaşı'nda görevde olan bir U-boat*u konu alan, denizaltının klostrofobik, gerici ortamını ve deniz altındaki yaşamı çok iyi perdeye yansıtmış, mürettebatla birlikte boncuk boncuk terlememe neden olmuş başarılı film.
tüm zamanların en iyi savaş filmi olarak da lanse edilen film.ımdb'de 8.5 gibi muazzam bir puan almıştır.
ikinci dünya savaşı konulu bi filmde almanca replikler duyup karşı taraf yerine bu replikleri söyleyen adamları tutmanızı sağlayan muazzam bi film.

engin ardıç da arada bahsederdi, harbiden bu elin faşistleri bile inanılmaz zevk sahibi ve estetikler. bütün faşist türk külliyatını karıştırsan bi tane wie heist lili marleeeeen satırı kadar güzel melodi bulamıyorsun. bu filmde de o inanılmaz karizma (ve tabii ki yönetmen ve senaristin nazi karşıtı dokundurmaları da sayesinde) kapıp götürüyor adamı. o cebelitarık boğazı'ndan geçiş sahnelerinde (ilkinde de ikincisinde de) nasıl gaza getiriyor adamı anlatamam.

cebelitarık demişken, alman aksanıyla okkalı bi "gibraltaaağğğrrrr" nidası yeter bu filmi seyretmek için.

işbu entry şu an u96'den das boot dinlenip kalça ve omuz sallarken yazılmıştır.
(bkz: u boot)
klostrofobisi olanların izleyemeyeceği bi film.
lothar günther buchheim'ın u 96 ile çıktığı bir devriyede yaşadıklarını anlattığı aynı adlı romanından uyarlanmıştır. roman olduğu için haliyle gerçekten yaşanan bazı olaylardan uzaklaşılmıştır. bu devriyede yaşanan olayların orijinal versiyonunu ise u boot krieg isimli kitabında anlatır buchheim.

filmin director's cut versiyonuna doyamayanlara 5,5 saatlik uncut versiyonu şiddetle tavsiye edilir. 25 saat de sürse izlenesi filmidir. jurgen prochnow'a tek kelimeyle hayran kalmamıza vesile olmuştur. almanya'nın en meşhur rock yıldızlarından herbert grönemeyer ise burada henüz sübyandır.

filmdeki denizaltı u 96'dır. kaptan kişi ise en meşhur 10 u boot asından* biri olan heinrich lehmann willenbrock'tur. filmi ne zaman izlesek hemen silent hunter 3 oynama isteği uyanır. ne zaman silent hunet 3 oynasak bu filmi izleme isteği uyanır.
ayrıca zamanının en iyi denizaltı simülasyon oyunlarından biridir.

http://www.abandonia.com/en/games/603/Das+Boot.html

http://www.lemonamiga.com/?game_id=1695

görsel
inanilmaz bir film. tum zamanlarin kesinlikle en iyilerinden. ozellikle savastaki insan psikolojisini cok basarili yansitmislar. mutlaka izlenmeli, hem de defalarca...
üç buçuk saat boyunca izleyeni de denizin yüzlerce metre altında olduğu hissine inandıran "korku" filmi.
kesinlikle izlenmesi gerekir. bir film bu kadar mı etkileyici bitirilir, bu kadar mı gerçekçi olabilir.
herbert grönemeyer'in meşhur olduğu film. daha sonrasında oyunculuk yerine müziği seçmiştir kendileri.
en iyi ikinci dünya savaşı filmlerinde stalingrad ile birlikte kafaya oynayan müthiş film. 200 dakika soluksuz izlenen film boyunca u-96 her su yüzüne çıkışında izleyici de derin bir nefes alır. cebelitarık boğazı'ndaki gergin anlarda tayfalar kadar ter döker, üzerinde dolaşan destroyerlerden kurtulmak için dua bile edebilir. filmin finali de son derece dramatiktir.

enfes müziği için;

http://www.youtube.com/watch?v=snnwjoToN-8&feature=related
izlediğim belki de bir daha izleyemeyeceğim en iyi savaş filmidir.
üç saat boyunca hiçbir zaman sıkmayan,finali bu da olmaz şimdi canım dedirten cinsten bir film.içinde uydurma kahramanlar, imkansızı nefes alıyormuşcasına rahat gerçekleştiren kişiler yoktur, gerçek insanlar vardır zorluklar karşısında kafayı yeme seviyesine gelen mürettebatı görürsünüz orada.verilen tepkiler, yapılan konuşmalar ben olsam bende böyle olurdum herhalde, dedirtiği için belki de bu kadar hayran bıraktırmıştır kendine.
über film. baştan sona gerim gerim gerilirsiniz, heyecanlanırsınız. biraz uzundur ama hiç çaktırmaz.
(tnt de saat 22 de izlemeye başladık, reklamlar falan derken 3-4 gibi bitti hayvan)

(bkz: güzel)
orjinali 6 küsür saat süren süper uzun ve müthiş filmdir. ayrıca bir çok heyecanlı, komik, gerici, sıradan vs. sahneler kesilmiştir. 3 saatlik versiyonlarını izleyenler çok şey kaçırmıştır. filmi beğenen bu kadar kişi varsa; düşünün artık gerisini. "harika sahneler kesilmiş lan."
şu an uydudan yayın yapan kanal 9 isimli kanalda yayınlanmaktadır. Seyretmek isteyenlere duyurulur.
filmi az önce bitirdim ve tüylerim ürperik gözümde yaşlarla gelip entry girmeye karar verdim. filmin çok başarılı olduğu, klostrofobik öğeler içerdiğini bilerek izlemeye başlamıştım ama izledikçe şunu farkettim; "bir savaşı bu kadar içinde yaşıyormuşsunuz izlenimi olan başka bir film olduğunu zannetmiyorum."

Ben filmin 3 saatlik halini izledim ki bu halde bile filme hayran kalıp içim parçalandı bir de 6 saatlik orjinal halini izleseydim muhtemelen antidepresana falan başlardım. Kendimi o kadar destroyer'in içinde can çekişerek hissettimki siz düşünün.

Özellikle son bölüm çok güzeldi. Denizlerde, cebelitarıkta batmayan gemi geldi çıkarma yaparken battı. Hele kaptan destroyer'inin batışını izledi ve destroyer'i suyun altına indiğinde o da yere düşerek can verdi. Çok manidar ve çok güzel bir sahneydi.

alman sinemasını seviyorum ben. gerçekten çok iyiler bir diğer sevdiğim alman yapımı film için lütfen; (bkz: das leben der anderen)

edit:

--spoiler--
-Söylesene burnunda biraz kıl var mı?
+Neden?
-Benim kıçımda biraz var, onları birbirine bağlayabiliriz.

Das Boot
--spoiler--

edit: benim kıçımda kısmı konyalee adlı arkadaşımın yardımıyla düzeltilmiştir.
2.dünya savaşını objektif biçimde anlatan kült wolfgang petersen filmidir. ne kadar 2.dünya savası filmi izlediysek filmin içinde naziler kakadır,vahşidir,canidir mesajını almışızdır.öyle ki bu filmleri izledikten sonra bir cogumuz elimize silah alıp nazi avına bile çıktık bilgisayar oyunlarında.ama hiç bir oyun,hiç bir film sorgulatmadı başkalarının sapkın idealleri uğrana bok yoluna giden alman askerlerini.bu film öyle bir sorgulatmış ki bu olguyu..3bucuk saat sonunda u-bot içerisinde kıç kadar kamaralarda her an ölüm korkusuyla yaşayan bir avuç insanın dramını görebiliyorsunuz.denizaltı derine daldıkça basıncın etkisiyle çıkan ürpetici sesle irkiliyor,deniz altı yüzeye cıkınca o askerlerle beraber nefes alıyorsunuz.mürettebatı kurtarıldı zannedilen gemiye yollanan nazi torpidosu ile yanan ve u-bot'a yüzüp yardım isteyen müttefik güç askerlerini emirler gereği gemiye alamayan alman askerleri ile beraber ağlıyor,savaşa beraber lanet ediyorsunuz.

filmin özeti:''savaşı yaratanlar vahşidir,savaşanlar değil''
tecno müziğin öncülerinden u96'ın meşhur şarkısı.
30 yıl önce klaus doldinger tarafından yapılan şarkı. u96 90 yıllarda bu şarkıyı bir tekno pop versiyon yapmıştır.
yaklaşık 3 sene önce izmir de inciraltı'nda yeralan denizaltıyı gezme fırsatım olmuştu.
O ortamın ne kadar zor koşullar olduğunu keşfedebilmiştim.
40 yaşındaki bir bünyeyi 70 yaş gibi çökertmesinin nasıl makulleştiğini gözler önüne seriyordu.

Filmi izlerken tekrar o daracık alanda ve basınçla yaşam savaşı vermelerini hissettim. tabiki benim hissetmem yarım saat adamlar ayları bulmuş akıl karı değil...
Savaşın boktan yanını gözler önüne seriyordu cidden. denizaltıyı icat edene mi küfür edeyim, karargahın tutumuna mı, savaşı çıkaranlara mı? 3saat boyunca pozisyondan pozisyona girdim. can pazarında kah tıfıl mürettebat oldum kah kaptan.

2.dünya savaşı adına pekçok film var. Ama denizaltını konu alması izleyenleri derinden vurmuştur. gözardı edilemeyecek kadar dramatik bir külttür.
kafi derece tatmin etmeyen fakat hayli gişe yapan air force one , troy filmlerinden tanıdığımız yönetmen wolfgang petersen 'in zamanında turnayı gözünden vurduğu kült film. 1981 yapımı.
film öncelikle savaşın soğuk yüzünü gösterme açısından çok başarılı. hitler dönemi bir alman denizaltının yaşadıklarına tanık oluyoruz. ve bu denizaltı ingiliz destroyerlerle kapışıyor. hem de mütemadiyen. belli bir noktada durumdan az hasarlı bir şekilde kurtulacakken bu sefer emir büyük yerden geliyor ve denizaltı boğaz'dan geçmek zorunda bırakılıyor. ve ingiliz savaşa gemileriyle dans ediliyor. emir, kimilerince zekice bulunurken bazıları yaşam savaşının içinde psikolojik gelgitler yaşıyor. bir nevi ölümle yaşam arasında inanılmaz zor bir süreçten geçiliyor. hatta 260 metre derine çakılıyor denizaltı. ağır hasarlar oluşuyor. içindeki insanlar umutlarını yitirme aşamasına geliyor. şef, fazlaca çaba gösteriyor. johan'ın psikolojisi bozuluyor. alman subay tipik bir lider rolünde. gözünü hırs bürümüş doğal olarak. kameraman gibi fransız nişanlısına sürekli mektup yazan bir eleman daha dikkat çekiyor. nişanlısı hamile falan. özlemler, dışarıdaki hayatlara öykünmeler zamanla keskinleşiyor. ve sıkışmışlık duygusu filmi büyütüyor. savaşın soğuk yüzü filmin finaline cuk diye oturuyor. sen yeri gelir 260 metre derinden kurtulursun ama savaşta ölüm burnunun dibindedir diyor das boot. ve estetik açıdan doruk sayılabilecek bir bombalama karşılanma esnasında, kurtuluş anında buluyor denizaltındakileri ve diğer alman vatandaşlarını.
denizaltındaki askerlerin ruh hali hayli gerçekçi yansımış.190 dakika boyunca filmi pür dikkat izlemenin nedenlerinden en mühimi bu.
(bkz: başyapıt)
10 üzerinden 8,5!
her seferinde tamam bu defa bitti iş diye diye 3,5 saat soluksuz izlediğim film. bir daha izlemedim. çünkü sıkılmak istemiyorum yılda bir izlerim artık.
pulp fiction gibi yönetmenliğe özüm özüm özendiren filmdir. çekimlere 1979 da başlanmıştır ve bitmesi 1 sene sürmüştür. gösterime girmeside, çekimlerin bitmesinden 1 sene sonra olmuştur. gösterime 1981 yılında girdiği için, o yılın filmi sayılmaktadır. efekt konusunda en hızlı devrim yaşanan dönem olan 1978 - 1984 olan bir devrin başında yapılmasına ve hollywood yapımı olmamasına ramen, dönemin çoğu filminden kat kat üstündür. ayrıca filmdeki karakterler arasındaki hiyeragraşi öyle gerçekçidir ki; asker-komutan ilişkisi full metal jacket hariç hiç bir filimde bu kadar kusursuz ve doğru olmamıştır. yani o alıştığımız, komutanına küstahça espiriler yapabilen amerikan savaş filmleri gibi sikindirik değildir. her kişinin haddini bildiği bir ortam vardır filmde. o derece. ayrıca bu film gerçek bir hikayeden gelmektedir. söz konusu olan teğmen wegner'in kendi hayatını kaleme aldığı romandan esinlerenek, sadece bazı şeyleri değiştirerek filme alınmıştır. çünkü hollywood'u neredeyse tam kontrol eden yahudilerin, filmi küresel bir boykota alma korkusu yüzünden wolfgang petersen ve filmin yapımcıları hikayeyin bazı unsurlarını değiştirmişlerdir. sırf bu değişikliklere ramen hakettiği yere gelememiş bir filmdir. fakat yinede oscara aday gösterilmesi sayesinde, bizim gibi tarafsız gözle merakla bakanların çokluğundan dolayı çoğu ülkede yayınlanmıştır ve yayılmıştır. ayrıca kaptan rolündeki jürgen prochnow'un, belkide sinema oyuncularının en büyüklerinin bile gösteremeyeceği derecede üstün bir oyunculuk performası çıkarttığınıda belirtelim.