bugün

Ahmed Cemal, 6 Mayıs 1872'de Midilli'de doğdu. Babası askeri eczacı Mehmed Nesib Efendidir. Kuleli Askeri idadi­si'nde ve Mekteb-i Harbiye'de öğrenim gördü. 1895'te kur­may yüzbaşı olarak orduya katıldı. ilk görevi, Genelkur­may Birinci Şubesinde idi. 1896'da Kırklareli istihkam in­şaat Şubesinde görevlendirildi. 1897'de rütbesi kolağalığı­na (önyüzbaşı) yükseltildi. Ertesi yıl Selanik'teki Üçüncü Orduya atandı ve redif fırkası (tümeni) kurmay başkanlığı­na getirildi. Çok geçmeden buradaki gizli örgüte, ittihat ve Terakki Cemiyetine girdi ve cemiyetin askerler arasında ör­gütlenmesi için çalışmaya başladı.

hasan cemal, torunudur.
güne kahvaltı ile başlamadan önce 20 arap idam eden ittihatçı liderimiz....
Kral aq

görsel
görsel

ruhun şad olsun.
görsel

Nadir fotoğraflardan...

Cemal Paşa, Enver Paşa ve Mustafa Kemal Paşa.
ittihatçı bir paşadır kendisi.

Moskova'da, vaktinde bahriye mektebine girmesine yardım ettiği nazım hikmet'e "şimdiki aklım olsa seni astırır, sonra da altına oturur ağlardım" dediği rivayet olunur.

Nazım da cevaben "siz memleketi batırdınız paşam. aramızdaki fark şu ki, ben sizi astırır, ama altınızda oturup ağlamazdım" demiştir.
Torunu da kendisi gibi hain olan arap kasabı

görsel
Allah ona rahmet ve merhamet etsin.
ülkenin ağzına sıçan başka bir ittihatçı. osmanlı, filistin cephesini bu çüküne sahip olamayan adam yüzünden kaybetti desek hiç abartmış olmayız heralde.

ingiliz destekli yahudi casus ağının parçası olan fahişelerle yatan bu adam, fahişelerin topladığı istihbaratla her türlü teçhizatı(uçak, top, mermi vb) ingilzilere kaptırmış. yetmemiş yine bu fahişelerin istihbaratlarıyla ingiliz orduları osmanlı savunmasını yarıp geçmiş.

tarih binlerce ölen şehidin sorumlusunu unutmayacak cemal efendi.
enver-talat-cemal: ittihad ve terakki dönemini anlamak için bu üçlünün oynadığı kritik rol çok iyi irdelenmelidir.
bu toprakların yetiştirdiği gerçek yiğitlerden, ne var ki gerektiği kadar tanınmıyor.
ittihatçı triumvira'nın azametli üyesi.
Adana'nın bir semti.
her nedense hakkında ciddi bir biyografik eser olmayan ittihad ve terakki nin sac ayaklarındandır.
cemal paşa afganistan'da.(elinde tüfek olan-1921)

görsel
milli mücadele sırasında atatürk’le teferruatlı mektuplaşmaları olmuştur: http://wwturkiye.org/cema...a-kemal-pasaya-mektuplar/
"Arap kasabı" diye bilinen, ittihat ve terakki cemiyeti'nin üç önderinden biri.
100 bin müslümanı öldüren ermeni.
arap kasabı olarak da bilinir. zati lakabı da kasap cemal imiş.

(bkz: falih rıfkı atay)

(bkz: zeytindağı)
rahmetle anıyoruz .
yaverleri nusret ve süreyya beyler ile şehit edilen osmanlı paşası,sabık bahriye nazırı,itc üyesi.
kendini mahkeme yerine koyarak verdiği idam kararlarıyla bugün hala suriye ve lübnan da 6 mayıs tarihinin şehitler günü olarak anılmasına neden olan dönemin ortadoğu umumi valisi. arapların türkleri arkadan vurduğu söylentilerinin perde arkasında yatan isim.
refik halit karay - efendiler nereye

ziyafet bitti, fakat ağzınızı silmeden, elinizi yıkamadan, bir acı kahvemizi içmeden; efendiler nereye?

yaz başlarında sırtı karnına yapışmış, sarı, sıska, cansız bir takım tahtakurular çıkar, iğne gibi vücudumuza batar, derimizi haşlarlar, kanımızı emerler, sonra sabaha karşı etli, canlı, iri yarı, şuraya buraya kaçarlar... galiba şafak attı, güneş doğuyor; tahta kuruları nereye?

ücra dağ başlarında, gözleri ateşli, dişleri keskin, tüyleri dimdik aç kurtlar vardır. köpeksiz sürülere dalarlar, etrafa kan kemik saçıp, mideleri dolu inlerine koşarlar... galiba çoban göründü, köpekler havlıyor: tok kurtlar nereye?

kedisiz evlerde fareler vardır. kilerlere girerler, dolaplara dalarlar, şunu bunu kemirip sağa sola koşuşup baş köşede gezerler, bir patırtı olunca deliklere girerler. galiba koku aldınız. kedi geziyor: koca fareler nereye?

dul annelerin haylaz çocukları vardır? sandıkları kırarlar, paraları çalarlar, bohçaları aşırıp tefeciye satarlar ve sonra korkup sokak sokak kaçarlar... galiba foyanız meydana çıktı. yakanız ele geçecek: ziyankâr evlatlar nereye?

vurdular, kırdılar, yaktılar, yıktılar, astılar, kestiler, kızdılar, kavurdular; nihayet leşimizi meydanlara sererek yılan gibi kaçtılar. memlekete düşmanları sokarak üstümüzden aştılar. eli sopalı, beli palalı, gözü kapalı paşalar damdan dama nereye?

o zamanlar kalemler kırık, gözler yumuk, boyunlar eğri, ağızlar kilitliydi. gel diyordunuz, halk karnını yerde sürüye sürüye ezile büzüle koşuyor, ayaklarınızın altına sokulup tir tir titriyordu. git diyordunuz kapıya kendini dar atıyor, merdivenleri dörder dörder atlayarak canını güç kurtarıyordu.

siz âmir olmadınız, sergerdelik [kabadayılık] ettiniz... siz valilik yapmadınız, asesbaşılık [polis şefliği] ettiniz... efelere, taş çıkardınız; zorbalara parmak ısırttınız...

as deyince sıra sıra dar ağaçları kurulur, yak deyince alev alev meşaleler tutuşur, bas deyince tabur tabur jandarmalar üşüşürdü. elinizde zindan anahtarları, belinizde idam ipleri, sırtınızda dar ağaçları vilayet vilayet dolaştınız. ali&'ye çattınız, veli'yi bastınız, ahmed'i kazıdınız, mehmed'i kavurdunuz, beş senedir her tarafta kargalara insan leşinden ziyafet çektiniz.

muhalif mi? al aşağı. muharrir mi? vur başına... türk mü? sür ölüme... rum mu? iste parasını... ermeni mi? kes kafasını... arap mı? çek ipe... kadın mı? gönder eve... haydut mu? buyurun köşeye... külhanbeyi mi? gelsin yanıma... yahudi mi? sor fikrini... kalan kimseye at sopayı... paraları koy cebine... işte sizin programınız bu!

palalarla sopalarla işe giriştiniz; sürülerle insanları dağ başlarına götürüp satırlardan geçirdiniz; babaları, evlatları yoktan yere harcayarak anadolu içerisinde dul kadından, yoksul yetimden başkasını bırakmadınız. ne oluyordunuz? bu kanlı işgüzarlıklar, bu canavar akını, bu fitne ve fesat siyaseti ne fayda verecekti? ne kazanacaktık? dünyayı mı alacaktık, mısır'a sultan mı olacak, hind'e şah mı gidecektik?

sizin sadrazamlıkla, seraskerlikle, nâzırlıkla gözleriniz doymamıştı, a padişah heveslileri... şam'da, halep'te az daha namınıza hutbe okutup, isminize sikke kestirecektiniz. yenilik sizde, kahramanlık sizde, avurt zavurt sizde, caka tavır hepsi sizdeydi. şimdi böyle sinsi sansar gibi tavandan tavana nereye?

evet, nereye gidiyorlar? mahalle kahvesinden bir adımda sadarete, meyhaneye iskemlesinden bir basışta nezarete, tulumbacı koğuşundan bir hamlede valiliğe eren bu türediler: nereye gidiyorlar?

kendileri kürklere büründüler, milletin derisini soydular. kasalarına altın doldurdular, bizim ceplerimize kağıt tıktılar. halk sersefil cami avlularında yatarken çiftlikler aldılar, kâşâneler yaptılar. açlıktan ölenlerin lokmasını ağzından çalarak haspalara ziyafet çektiler. susuzluktan kavrulanların testisini aşırıp havuzlarını doldurdular...

halk sokaklarda pösteki kemirirken, onlar konaklarda ebabil beyni yediler, kuş sütü içtiler. anamıza sövdüler, babamızı dövdüler, tırnaklarımızı söktüler. işte milleti artık büsbütün öldürdüklerinden emin olsunlar. zira damarlarımızda bir damla kan, kollarımızda bir zerre kuvvet kalmış olsaydı yakalarına yapışır, öcümüzü alırdık. halbuki kollarını sallaya sallaya yüzümüze tüküre tüküre gittiler!..

aşk olsun, at da size yaraşır, meydan da!.. bizde bu ölü kan, sizde o yaman surat olduktan sonra bir gün olur yine gelirsiniz. eteklerinizi öptürüp ciğerlerimizi söndürürsünüz. biz size "kırk katır mı, kırk satır mı" diye sormadık. yarın sizin bize: ölümlerden ölüm beğen demek artık hakkınızdır.

lâyığımız olan paşalar! topumuzun kellesini kesmeden nereye?
taziye şerefsizliğinin gündeme düştüğü şu günde ruhu için dua ettiğimiz, ermeni taşnaklarınca şehit edilmiş bahriye nazırıdır.
marifetleri sayesinde(!) lübnan ı kaybettirdi. kanal cephesini açan kafa.
güncel Önemli Başlıklar