bugün

meksikalı yazar. bir öykü kitabından sonra james joyce, william faulkner, john dos passos gibi yazarlardan etkilenerek yazdığı ilk romanında doğduğu kentin ruhunu kavramaya girişti. yapıtlarında, yüzyılın ilk yarısındaki meksika burjuvazisinin eksiksiz bir portresini çizdi. deneme ve oyunları da vardır. birçok yapıtı türkçeye çevrilmiştir.
1988 ' de ispanyolca yazan yazarlara verilen en saygın ödül olan "cervantes ödülü" nü almıştır.1984'de meksika'nın en prestijli edebiyat ödülü kabul edilen "ulusal edebiyat ödülü" nü almış ,daha geriye bakılırsa 1978'de "romulo gallegos ödülü" nü Mario vargas llosa ve gabriel garcia marquez'den sonra alan üçüncü yazar olmuştur.

marksistliği ile tanınan yazar 1968 olimpiyat oyunları sırasında ülke dışına sürülmüştür.
Meksikalı romancı. Kitaplarında yaşadıklarından izler vardır. Sadece aşklarını değil oyuncu olan eski karısı Rita'dan da bahseder: "ne yapsam bağışlıyordu; her zaman ona dönerdim. O benim güvenli limanım, rahat yazabileceğim sakin koyumdu. Benim gerçeğimi biliyordu. Gerçek sevgilim edebiyattır, geriye kalan her şey, seks, politika, din (eğer olsaydı), ölüm (ne zaman gelecekse) edebi yaşantının alanından geçer. O bunu biliyordu." demiştir. demiştir ama fuentes, her şeyi bile o sabırlı kadına her zaman da dönmemiştir. Bir ilişkisinden sonra ünlü bir gazeteci olan Silvia Lemus ile evlendi. Onunla iki çocuk yaptı, ikisini de kaybettiler.

"Hatırlıyorum ve sonsuza dek o gece benimle olduğu gibi kalacağı anı yakalamak için yazıyorum. Bir yaradır edebiyat ve bu yaradan sözcüklerle şeyler arasındaki gerekli farklılık akar. Bütün kanımız o delikten akıp gidebilir. O korkunç kehanetin ne kadar doğru olduğunu itiraf edebilmek için anlatacağım bu hikayeyi. Ben sevmeyi bilemedim. Bende sevme yeteneği yoktu! Yazmak için oturduğunuz anda ölüme karşı savaşa başlıyorsunuz." diyen Fuentes bu cümleleri sadece iki ay birlikte olduğu oyuncu Jean Seberg için yazdığı Diana adlı kitabı için söylemişti.

Jean Seberg, Fuentes'le birlikte olduğu zaman bir başka ünlü yazarın Romain Gary'nin karısıydı. Onunla uzun yıllar evli kalan, onun şaibeli ölümünden sonra intihar eden Gary, romanlarında karısını doğrudan hiç anlatmadı.
Bu yüzden Fuentes'in onun için yazdığı Diana sayesinde o küçücük kadını, trajik sonunu, dünyayla kurduğu cılız ve küstah ilişkiyi yazarın anlattığı gibi okuyoruz. "Diana soren'in öyküsü, onun yalnızlıklarının öyküsüdür. Diana yalnız avlanan tanrıçanın ta kendisiydi. Onun için herşeyimi verebilirdim, çünkü o benim için hiçbir şeyini vermezdi. Diana'dan uzaklaşmamı, yeniden birlikte olacağımıza dair her türlü romantik yanılsamadan vazgeçmemi sağlayan bu gerçeği kabullenmemdi. Belki de aramızda hala bir tek halkası vardı zincirin: Bir aşk ilişkisinden hiç kimseyi incitmeden kurtulmak isteyenlere aynı şeyi söyleyebilirdik. imkansızdır!"

Sonucunda herkes bilerek incindi ve incitti. Geriye bu roman ve edebiyatın diliyle bile anlatılamayan , hiç dokunulmamış saf hikayeler kaldı. "Kıskançlık aşkı öldürüyor, ama arzuya hiç dokunmuyor. ihanete uğrayan tutkunun gerçek cezası bu. Aşk kavlini bozan kadından nefret ediyorsun, ama onu arzulamaya devam ediyorsun, çünkü ihaneti onun tutkusunun bir kanıtı." demişti. fuentes'e göre bazen insan olmak, edebi üne ulaşmak umudundan daha büyük bir acımasızlık gerektiriyordu. O acımasız olmayı değil tehlikeyle sevişmeyi seven bütün yazarlar gibi zor olanı seçti. Vaktiyle çok eleştirilen bu kitabı etrafındakileri de istemeden hançerleyeceğini bilerek kendini gizlemeden 26 yıl sonra anlattı. Diana romanındaki Seberg, yazar Fuentes'in kadınıydı. Ve ona göre Jean o kadar güçlüydü ki , dünyanın zaaflarına karşı savunmasız kalmıştı. (Esra Yalazan'ın 27.09.2009 tarihli Taraf gazetesindeki yazısından derlenmiştir)
"buraya gülmeye mi gelmiştik, ağlamaya mı? Ölüyor muyuz, yoksa doğuyor mu" aforizmasının sahibidir. (bkz: terra nostra)
"tanrıya inanmak insanın hiç kaybetmeyeceği bir bahistir. tanrı varsa ben kazanırım. yoksa, zaten önemi yok." diyerek hayat felsefemin temel taşını oluşturan yazar.
kaygı veren dostluklar kitabı can yayınlarından çıkmış usta kalem.
"kötü kitaplar, yazarın henüz yazmadan ne olduğunu bildiği şeyler üzerinedir" demiş yazar.
Modern Meksika romanının kurucusu yazar:

''beni sınıflandırmayın, sadece okuyun! tür değilim, bir yazarım.''

vefat etmiştir malesef. Artemio Cruz'un Ölümü, Terra Nostra, Laura Diaz'lı Yıllar , The Good Conscience gibi eserleriyle ünlüydü.
belki kötü çeviri yüzünden belki de yazarın kendisi yüzünden sefer isimli romanının anlatım tarzını sevmediğim yazar. anlattıkları şeyler değerli ama kişiyi yazıdan kopartıyor alakasız cümleleri. bi 5 sene sonra yeniden okumalıyım sanırım.
Cennetteki Adem adlı romanında meksikadaki adalet sisteminin bozukluğunu anlatır.
über yazar.tanınmaması garip.
edebiyatın doruk noktası. deri değiştirmek veya terra nostra isimli şaheserlerinde insanı, geçmişi, belleği ciddi sorguya çekmiştir. Deri değiştirmek isimli romanda bir mahkeme salonunu kurar ve anlatıcının hesap soran nitelikteki yaklaşımı ile suçun kendisini mümkün kılar.