bugün
- hayatınızda kaç kere reddedildiniz15
- ayetullah hamaney'in mini etekli torunu17
- anın görüntüsü21
- erkekler seks yapamayacağı kadınla arkadaş olmaz15
- bik bik için diktiğim şort21
- anneler günü17
- toplu taşımalardaki müzisyen sorunsalı8
- evlilik yaşı kaç olmalıdır12
- zall beceremiyorsan bırak git15
- üstteki yazar gözünde nasıl canlanıyor14
- 13 yaşındaki kıza tecavüz eden 28 kişi17
- icardi190512
- sözlük yazarlarının boy kilo ölçüleri9
- piknikçi grubun varoş olduğunu anlama yolları15
- doğum gününde hatırlanmamak13
- kızların mesajlara geç cevap vermesi16
- icardi1905'in sözlüğü bozması12
- ismet gurbuz 202413
- 19 mayıs 2024 galatasaray fenerbahçe maçı10
- elinin değdiği anı unutamıyorum 5 posta attım16
- en dindar özelliğiniz25
- serdar ortaç renault megane benzerliği8
- ali koç9
- yorgun mermi10
- şizofreni11
- sözlükteki feyk hesap sahipleri tespit edilecek11
- bacağa kramp girmesi10
- 2024 eurovision şarkı yarışması13
- erkeklerin sadakatsiz olması18
- türkiye den soğuma sebepleri11
- erkekler götünüze değil yaptığınız pastaya bakar15
- arkadaşlar sizce bu yüzük nasıl15
- eloande ile evlenip sözlüğü huzura kavuşturmak8
- uludağ sözlükte yazmanın hiçbir anlamı olmaması23
- fazla mastürbasyon yapan erkek9
- kimsenin okumadığı sözlükte yazar olmak11
- uludağ sözlük kapatılacak11
- 45 yaş üstü kadınların muşmulaya dönmesi10
- cami tuvaletinin paralı olması9
bi tartışma programında, MHP' li eski bakanlardan biri şöyle der Nazım Hikmet için: "Nazım, annesi babasını bir sagcıyla aldattığı için solcu olmuştur".
Bunun üzerine Can Yücel sazı eline alır: "Peki senin ananı hangi solcu sikti de sen sağcı oldun?"
Bunun üzerine Can Yücel sazı eline alır: "Peki senin ananı hangi solcu sikti de sen sağcı oldun?"
Buket diye bahçeli bir meyhane vardı,
Yenişehir'de
Yıkıldı çoktan GiMA var şimdi yerinde
Kenarı küpelerle çevrili o küçücük havuzun
Yamacında bir masa
Cahit Ağabey'le otururduk yaz gecelerinde
Fıskiyenin serpintisiyle sırılsıklamdı muşamba
Zaten Cahit'in gözleri daim yaşlı
Şunu siliver; derse garsona
Ne Cahit kaldı, ne Buket, ne fıskiye
Yine bu bahar öğlesinde
Fıskiyenin üstündeki o kırmızı top gibi ;ister kalpten olsun, isterse-
Hop hop ediyor ya yüreğim bidüziye.
şiirini yazan ve beni derinden sarsan hakikatçi şair.
Yenişehir'de
Yıkıldı çoktan GiMA var şimdi yerinde
Kenarı küpelerle çevrili o küçücük havuzun
Yamacında bir masa
Cahit Ağabey'le otururduk yaz gecelerinde
Fıskiyenin serpintisiyle sırılsıklamdı muşamba
Zaten Cahit'in gözleri daim yaşlı
Şunu siliver; derse garsona
Ne Cahit kaldı, ne Buket, ne fıskiye
Yine bu bahar öğlesinde
Fıskiyenin üstündeki o kırmızı top gibi ;ister kalpten olsun, isterse-
Hop hop ediyor ya yüreğim bidüziye.
şiirini yazan ve beni derinden sarsan hakikatçi şair.
kesinlikle iyi bir şair ama belli bir kesim tarafından ilahlaştırılması insanı sinir ediyor..
sunay akın'dan...
can yücel doktora gider ve doktor der ki gırtlak kanserisin.
o da koskoca can yücel nezleden ölecek değil ya...
can yücel doktora gider ve doktor der ki gırtlak kanserisin.
o da koskoca can yücel nezleden ölecek değil ya...
Bugün senin küçücük elinle yalnız yattık
Senin küçücük elinle yalnızlık, Kandilli ilkokulu kadar kalabalık. Diye yazan saygı duyduğum şair.
Senin küçücük elinle yalnızlık, Kandilli ilkokulu kadar kalabalık. Diye yazan saygı duyduğum şair.
--spoiler--
bir başka yolculuk dalından düşmek yere
yaşadığından uzun
bir tatlı yolculuk dalından inmek yere
ağacın yüksekliğince
dalın yüksekliğince rüzgârda
ve bir yeni ömür
vardığın çimen yeşilliğince
nerde gördüklerim
nerde o beklediğim
rengi başka
tadı başka.
--spoiler--
ben beni anlatmaya çalışsam
ben aşklarımı anlatmaya çlışsam
ben yalnızlığımı, özlemimi, isyanımı anlatmaya çalışsam
senin gibi anlatamazdım beni.
yaşadığın yıllar için teşekkürler can baba.
bir başka yolculuk dalından düşmek yere
yaşadığından uzun
bir tatlı yolculuk dalından inmek yere
ağacın yüksekliğince
dalın yüksekliğince rüzgârda
ve bir yeni ömür
vardığın çimen yeşilliğince
nerde gördüklerim
nerde o beklediğim
rengi başka
tadı başka.
--spoiler--
ben beni anlatmaya çalışsam
ben aşklarımı anlatmaya çlışsam
ben yalnızlığımı, özlemimi, isyanımı anlatmaya çalışsam
senin gibi anlatamazdım beni.
yaşadığın yıllar için teşekkürler can baba.
fıkra şairi. kendisi de fıkra olmuştur.
1 günlüğüne dirilip sözlükte yazar olsa idi buraya şöyle bir entry girmesi muhtemel idi;
(bkz: sktim öldü)
(bkz: sktim öldü)
yaşamayı bilmiş, korkusuz şair. ve söylemeyi bilmiş, gerçek şair:
işleyen Demir
Bir kadın gördüm azbuçuk çirkin
Ama ışıl ışıldı gözleri
Bir kadın gördüm şahane güzel
Masada karşımda oturuyordu
On dakka sonra unuttum
Bir ev gördüm Datça'da ışıklar içinde
Evler gördüm Duisburg'de pencereleri kör
Tuğlayla kapatılmış
Bir ağustos böceğidir karanlıklar
Kıvılcımlarla öten
Her taş bir güneş
Her maden bir Merih, ışın saçıyor
Radyumdan granite kadar
Kimi az kimi çok ışıyor
Yalnız tükentileri değişik
Sönmüş yanardağlar kimi,
Havada havadan bir gökkuşağı belirdi,
Bütün insanlar güneş çocuklarıdır
Kimi ölü kimi diri,
Yaşlar iniyor gözlerimden göktaşları
işleyen Demir
Bir kadın gördüm azbuçuk çirkin
Ama ışıl ışıldı gözleri
Bir kadın gördüm şahane güzel
Masada karşımda oturuyordu
On dakka sonra unuttum
Bir ev gördüm Datça'da ışıklar içinde
Evler gördüm Duisburg'de pencereleri kör
Tuğlayla kapatılmış
Bir ağustos böceğidir karanlıklar
Kıvılcımlarla öten
Her taş bir güneş
Her maden bir Merih, ışın saçıyor
Radyumdan granite kadar
Kimi az kimi çok ışıyor
Yalnız tükentileri değişik
Sönmüş yanardağlar kimi,
Havada havadan bir gökkuşağı belirdi,
Bütün insanlar güneş çocuklarıdır
Kimi ölü kimi diri,
Yaşlar iniyor gözlerimden göktaşları
(bkz: şair).
seke seke geldi, s.ke s.ke gitti. şiirimizin fıkra şairi.
disconnectus erectus bir abimizdi.
küfrü yerinde ve güzel kullanırdı, geçen can şenlikleri yapıldı ve mezarı şarapla sulandı gene.
jim morrison gibi mezarından toprak almıyorlar. *
can babanın şiirleri güzeldi falan da öyle çok da büyük şair değildi.
not: malum x sensin y de sana girsin mevzusu can yücel ile duygu asena değil ece ayhan arasında geçmiştir.
küfrü yerinde ve güzel kullanırdı, geçen can şenlikleri yapıldı ve mezarı şarapla sulandı gene.
jim morrison gibi mezarından toprak almıyorlar. *
can babanın şiirleri güzeldi falan da öyle çok da büyük şair değildi.
not: malum x sensin y de sana girsin mevzusu can yücel ile duygu asena değil ece ayhan arasında geçmiştir.
21 Ağustos 1926'da istanbul'da doğdu. Milli Eğitim eski bakanlarından Hasan Ali Yücel'in oğlu. Ankara Üniversitesi Dil Tarih ve Coğrafya Fakültesi Klasik Filoloji Bölümü ve ingiltere'de Cambridge Üniversitesi'nde öğrenim gördü. Uzun süre Fransa'da Paris ve ingiltere'de yaşadı. Londra'da BBC'nin Türkçe bölümünde spikerlik yaptı. Yurda döndükten sonra bağımsız çevirmen ve şair olarak yaşamını sürdürdü. 12 Mart döneminde iki kitabın çevirisi nedeniyle 15 yıl hapse mahkum edildi. 1974 affıyla özgürlüğüne kavuştu. 12 Ağustos 1999'da yaşamını yitirdi. Edebiyata şiirle başladı. Çeşitli dergilerde yayınlanan şiirlerini 1950'de basılan ilk şiir kitabı "Yazma"da topladı. Bu kitabın ardından uzun süre biçim arayışlarıyla uğraştı. ilk şiirlerinde uyaklı söyleyiş, coşkulu anlatım, geleceğe umut ve güvenle bakış belirgin özelliklerdi. 1973'te basılan ikinci şiir kitabı "Sevgi Duvarı"nda imge-sözcük-anlam üçlüsünün birbiriyle dengelendiği insan-doğa ilişkilerini konu alan şiirleri dikkat çekti. Kara mizah öğeleri taşıyan siyasal içerikli bazı şiirlerinde tarihsel ve günlük olayları iç içe işledi. 1974'te çıkan üçüncü kitabı "Bir Siyasinin Şiirleri", önceki dönemlerin bileşkesiydi. Bu şiirlerde cezaevinden dışarıya dönük gözlemlerini, izlenimlerini, duygu ve düşüncelerini politik kiliğini de sorgulayarak yansıttı. Hiciv gücü ve sözcük oyunlarıyla eriştiği dil ustalığı, geniş kültürüyle beslenen şiirini yeni boyutlara ulaştırdı. Halk ağzı, türküleri ve deyişlerinden de yararlandı.
önde gelen şiirleri;
MUHABBET
KÜÇÜK KIZIM SU'YA
HAYATTA BEN EN ÇOK BABAMI SEVDiM
SARDUNYAYA AĞIT
BiR SEN EKSiKTiN AYIŞIĞI
NUHUN KIZI
MASKULiNiZM
AKDENiZ YARAŞIYOR SANA
BU DA ÖYLE BiR AŞK
HAYAL OYUNU
UYUMAYAN UMUT
BiR DOĞAÇ DAHA
DENLi
HÜRRiYETE iLAN
SENG-i DERYA
EL TUTUŞA TUTUŞA
BU KADARCIK
OKUYANA RAHMET
AŞK DERSi
FiTiLLi
HAL ÇARESi
iKi PARÇA
KiTABESiZ SENG-i MEZAR
iNTiHAR
NEŞE'YE SONe
NiMET
NUR iNDi
ÖLEMSiZ
SUSSS-MA
GÜZEL'E
MUHABBET
KÜÇÜK KIZIM SU'YA
HAYATTA BEN EN ÇOK BABAMI SEVDiM
SARDUNYAYA AĞIT
BiR SEN EKSiKTiN AYIŞIĞI
NUHUN KIZI
MASKULiNiZM
AKDENiZ YARAŞIYOR SANA
BU DA ÖYLE BiR AŞK
HAYAL OYUNU
UYUMAYAN UMUT
BiR DOĞAÇ DAHA
DENLi
HÜRRiYETE iLAN
SENG-i DERYA
EL TUTUŞA TUTUŞA
BU KADARCIK
OKUYANA RAHMET
AŞK DERSi
FiTiLLi
HAL ÇARESi
iKi PARÇA
KiTABESiZ SENG-i MEZAR
iNTiHAR
NEŞE'YE SONe
NiMET
NUR iNDi
ÖLEMSiZ
SUSSS-MA
GÜZEL'E
küfür etmenin en cok yakıstıgı güzel insan. büyük şair.nazım hikmet ran dan sonra severek okudugum ikinci sairdir.
duygu tercümanıdır şöyle ki :
bugünlerde herkes gitmek istiyor.
küçük bir sahil kasabasına,
bir başka ülkeye, dağlara, uzaklara...
hayatından memnun olan yok.
kiminle konuşsam aynı şey...
herşeyi, herkesi bırakıp gitme isteği.
öyle "yanına almak istediği üç şey" falan yok.
bir kendisi.
bu yeter zaten.
herşeyi, herkesi götürdün demektir.
keşke kendini bırakıp gidebilse insan.
ama olmuyor.
hadi kendimize razıyız diyelim, öteki de olmuyor.
yani herşeyi yüzüstü bırakmak göze alınmıyor.
böyle gidiyoruz işte.
bir yanımız "kalk gidelim",
öbür yanımız "otur" diyor.
"otur" diyen kazanıyor.
o yan kalabalık zira...
iş, güç, sorumluluk, çoluk çocuk, aile,
güvende olma duygusu...
en kötüsü alışkanlık.
alışkanlığın verdiği rahatlık,
monotonluğun doğurduğu bıkkınlığı yeniyor.
kalıyoruz...
kuş olup uçmak isterken, ağaç olup kök salıyoruz.
evlenmeler...
bir çocuk daha doğurmalar...
borçlara girmeler...
işi büyütmeler...
bir köpek bile bizi uçmaktan alıkoyabiliyor.
misal ben...
kapıdaki rex'i bırakıp gidemiyorum.
değil bu şehirden gitmek,
iki sokak öteye taşınamıyorum.
alıp götürsem gelmez ki...
bütün sokağın köpeği olduğunun farkında,
herkes onu, o herkesi seviyor.
hangi birimizle gitsin?
"sırtında yumurta küfesi olmak" diye bir deyim vardır;
evet, sırtımızda yumurta küfesi var hepimizin,
kendi imalatımız küfeler.
ama eğreti de yaşanmaz ki bu dünyada.
ölüm var zira.
ölüme inat tutunmak lazım,
inadına kök salmak lazım.
bari ufak kaçışlar yapabilsek.
var tabii yapanlar, ama az.
sadece kaymak tabakası.
hepimiz kaçabilsek...
bütçe, zaman, keyif... denk olsa.
gün içinde mesela...
küçücük gitmeler yapabilsek.
ne mümkün.
sabah 9, akşam 18
sonra başka mecburiyetler
sıkışıp kaldık.
sırf yeme, içme, barınmanın bedeli
bu kadar ağır olmamalı.
hayatta kalabilmek için bir ömür veriyoruz.
bir ömür karşılığı, bir ömür yani.
ne saçma...
bahar mıdır bizi bu hale getiren?
galiba.
ben her bahar aşık olmam ama
her bahar gitmek isterim.
gittiğim olmadı hiç,
ama olsun... istemek de güzel
edit:duygu tercümanı demek bir tanımdır ve şiirini de ekleyince örneklemiş oluyorum.başlık entry uyumsuzluğunu ispiyonlayan şahıs ve entrymi silen kişi bir daha öğrensin.
bugünlerde herkes gitmek istiyor.
küçük bir sahil kasabasına,
bir başka ülkeye, dağlara, uzaklara...
hayatından memnun olan yok.
kiminle konuşsam aynı şey...
herşeyi, herkesi bırakıp gitme isteği.
öyle "yanına almak istediği üç şey" falan yok.
bir kendisi.
bu yeter zaten.
herşeyi, herkesi götürdün demektir.
keşke kendini bırakıp gidebilse insan.
ama olmuyor.
hadi kendimize razıyız diyelim, öteki de olmuyor.
yani herşeyi yüzüstü bırakmak göze alınmıyor.
böyle gidiyoruz işte.
bir yanımız "kalk gidelim",
öbür yanımız "otur" diyor.
"otur" diyen kazanıyor.
o yan kalabalık zira...
iş, güç, sorumluluk, çoluk çocuk, aile,
güvende olma duygusu...
en kötüsü alışkanlık.
alışkanlığın verdiği rahatlık,
monotonluğun doğurduğu bıkkınlığı yeniyor.
kalıyoruz...
kuş olup uçmak isterken, ağaç olup kök salıyoruz.
evlenmeler...
bir çocuk daha doğurmalar...
borçlara girmeler...
işi büyütmeler...
bir köpek bile bizi uçmaktan alıkoyabiliyor.
misal ben...
kapıdaki rex'i bırakıp gidemiyorum.
değil bu şehirden gitmek,
iki sokak öteye taşınamıyorum.
alıp götürsem gelmez ki...
bütün sokağın köpeği olduğunun farkında,
herkes onu, o herkesi seviyor.
hangi birimizle gitsin?
"sırtında yumurta küfesi olmak" diye bir deyim vardır;
evet, sırtımızda yumurta küfesi var hepimizin,
kendi imalatımız küfeler.
ama eğreti de yaşanmaz ki bu dünyada.
ölüm var zira.
ölüme inat tutunmak lazım,
inadına kök salmak lazım.
bari ufak kaçışlar yapabilsek.
var tabii yapanlar, ama az.
sadece kaymak tabakası.
hepimiz kaçabilsek...
bütçe, zaman, keyif... denk olsa.
gün içinde mesela...
küçücük gitmeler yapabilsek.
ne mümkün.
sabah 9, akşam 18
sonra başka mecburiyetler
sıkışıp kaldık.
sırf yeme, içme, barınmanın bedeli
bu kadar ağır olmamalı.
hayatta kalabilmek için bir ömür veriyoruz.
bir ömür karşılığı, bir ömür yani.
ne saçma...
bahar mıdır bizi bu hale getiren?
galiba.
ben her bahar aşık olmam ama
her bahar gitmek isterim.
gittiğim olmadı hiç,
ama olsun... istemek de güzel
edit:duygu tercümanı demek bir tanımdır ve şiirini de ekleyince örneklemiş oluyorum.başlık entry uyumsuzluğunu ispiyonlayan şahıs ve entrymi silen kişi bir daha öğrensin.
Kendisinin bi postal tartışması vardır. Duygu Asenanın Nazım hikmet hakkında kartpostal şairi demesi üzerine bir söz söylemiştir. Ancak lafı söyleyen Ece temel kuran ortaya olduğu çıkmıştır. nazım'a kartpostal şairi denmesinin üstüne kart sensin postal da sana girsin demiştir.
Ellerimde Bir Göztaşı
Ellerimde bir göztaşı, gözlerim boş gidiyordum
Ne bileyim, bir damlanın böyle deniz olduğunu
Şaştım, mavi bir fal gibi açılınca önümde
Giritli bir ölümüm varmış, bir balıkçı fitili gibi
Patlayacakmış avucunda otuz çubuklu gençliğim
Üç günde mi desem, üç gökte,üç kulaçta mı
Ben ki, o camgöbeği çiçekler açan ağaç
Kırılmaz bardaklar gibi tuzla buz olacakmış
Ne zaman boğulsam böyle yosun kokuyordu ışık
Sabahçı kahvelerde bir çiroz oturuyordu
Ve dalgalarımı geçen o deniz şöförleri
Böyle uyur düşlere bindirmiş gemiler
Uyuklar gibi üstünde mermer masaların
Bir tahta parçasıydım, Osmanlı bir kazadan kalmış
Yüzüyordum, islam kaptanın ahşap ayağında
Öbür tahtalara öbür insanlara doğru
Cumhurdu mürekkep balığı, simsiyah yüzüyordum
Ne bileyim, bir korkunun böyle destan olduğunu
Ağardım, nisanlayınca gece, ve yavrulayan yalnızlık
Ya da ilk insanın doğduğu, olduğu dağdı Moby Dick
Nefes aldıkça filbahriler köpürüyordu sulardan
Çanlar çalıyor kulaklarımda, yunuslar yarışıyordu
Alyuvarlar, dolkuşları ve rüzgar midyeleri
Dedim, dünya gibi bulut yok dünya üstünde
Ellerimde bir göztaşı, gözlerim boş gidiyordum
Ne bileyim, bir türkünün böyle Veysel olduğunu
Açıldım, çıkmaz bir sokak gibi, kapanınca denizde.
Ellerimde bir göztaşı, gözlerim boş gidiyordum
Ne bileyim, bir damlanın böyle deniz olduğunu
Şaştım, mavi bir fal gibi açılınca önümde
Giritli bir ölümüm varmış, bir balıkçı fitili gibi
Patlayacakmış avucunda otuz çubuklu gençliğim
Üç günde mi desem, üç gökte,üç kulaçta mı
Ben ki, o camgöbeği çiçekler açan ağaç
Kırılmaz bardaklar gibi tuzla buz olacakmış
Ne zaman boğulsam böyle yosun kokuyordu ışık
Sabahçı kahvelerde bir çiroz oturuyordu
Ve dalgalarımı geçen o deniz şöförleri
Böyle uyur düşlere bindirmiş gemiler
Uyuklar gibi üstünde mermer masaların
Bir tahta parçasıydım, Osmanlı bir kazadan kalmış
Yüzüyordum, islam kaptanın ahşap ayağında
Öbür tahtalara öbür insanlara doğru
Cumhurdu mürekkep balığı, simsiyah yüzüyordum
Ne bileyim, bir korkunun böyle destan olduğunu
Ağardım, nisanlayınca gece, ve yavrulayan yalnızlık
Ya da ilk insanın doğduğu, olduğu dağdı Moby Dick
Nefes aldıkça filbahriler köpürüyordu sulardan
Çanlar çalıyor kulaklarımda, yunuslar yarışıyordu
Alyuvarlar, dolkuşları ve rüzgar midyeleri
Dedim, dünya gibi bulut yok dünya üstünde
Ellerimde bir göztaşı, gözlerim boş gidiyordum
Ne bileyim, bir türkünün böyle Veysel olduğunu
Açıldım, çıkmaz bir sokak gibi, kapanınca denizde.
Yazdigi siirleri ailesinin, anasinin, bacisinin yaninda okuyamayacak olan -tabi biraz ar duygusu varsa- kisilerin buyuk sair, buyuk sanatkar olarak niteledikleri zevat. Bu zevata sair dersek eger Fuzuli'ye, Baki'ye hakaret etmis oluruz. Tanri biliyor Onlar Fuzuli'yi, baki'yi duymamistir bile. Onlarin misralarindaki dehayi, siir inceligini anlamayacak kadar da ahmaktirlar. Kurtulus savasi doneminde yazdiklari siirler ile millete manevi guc ve milli suur asilayan mehmet emin yurdakul gibi sairler fasisttir onlara gore. ama bu bilmemne ne sudur, bilmem ne de sana girsin diyen ahlak duskunu zevat buyuk sairdir onlara gore.
MENAPOZ adlı şiirinde şöyle der can yücel:
yardımı kesildi ya amerikan dostluğunun,
gençler kendinize mukayet olun.
n'apacağı belli olmaz,
adetten kesilmiş kibar orospunun.
yardımı kesildi ya amerikan dostluğunun,
gençler kendinize mukayet olun.
n'apacağı belli olmaz,
adetten kesilmiş kibar orospunun.
"s*çarım karanlığınızın içine, b*kumun fosforuyla aydınlanırsınız"
diyen, ağzından bal damlayan adam.
diyen, ağzından bal damlayan adam.
o ürkütücü görüntünün altında yatan yüreğiyle yazdığı denemeler , kompozisyonlar ve şiirler cok etkileyicidir. acıkcası böyle bi adamdan '' gitmek '' şiir/deneme sini yazmis olmasi beni cok $a$ırtmı$tı zamanında.
'' ben bi osuruk agaciyim ,
yellendikce şiir açan .''
'' ben bi osuruk agaciyim ,
yellendikce şiir açan .''
solculara asil gerekli olanin tüzük değil büzük olduğunu anlayan ve bunu ifade eden baba adam. masa basi komünistlerine selam olsun.
"çiçekleri geride bırakmaktan korkuyorum, kururlar diye."
"...çok sevmeyeceksin mesela.
O daha az severse kırılırsın.
Ve zaten genellikle O daha az sever seni,
Senin O'nu sevdiğinden.." diyerek çok şahane bir tespit yapan küfürbaz adam.
O daha az severse kırılırsın.
Ve zaten genellikle O daha az sever seni,
Senin O'nu sevdiğinden.." diyerek çok şahane bir tespit yapan küfürbaz adam.
güncel Önemli Başlıklar