bugün

1996 doğumlu olan Nerea Camacho'nun harika bir performans sergilediği ispanyol yapımı iç parçalayan film.
açık konuşmak gerekirse bir odunu bile ağlatabilmiş film. hayatımda hiçbir filmde ağlamadım. bu film başardı. cidden etkileyici.
(bkz: the stoning of soraya)dan sonra en çok ağladığım film.

-erkekler ağlamaz ivan
-diego dur allahını seversen
tekilada bir meksika markası. olmecadan daha ucuz olmasına rağmen tad olarak çok fazla farkı olmayan içilebilir tekilalardan.
mar adentro ile peşpeşe izlenmesi durumunda hayatı ciddi bi şekilde sorgulatan film. halbu ki ne kadar basit ve azdı beklentilerimiz!
insanın içini paramparça edip ağzına sıçan bir filmdir.

http://www.youtube.com/watch?v=yQL3wvuAO0g
o küçük kızın inancını gerçekten, kıskandım başıma gelen ufak tefek meseleleri büyüttüğüm için üzüldüm, allahım bana dayanma gücü ver diyen minik eller. bizler dururken sen ölmemeliydin.
beyni yıkanmış yobazların her dinde olduğunu bir kez daha kanıtlamış film. kızın anasını döve döve sündüresim geldi. lan bi sus ne mıymıntı bir şeysin sen. acıdan isyan eden kıza yok bu küfüre girer yok tanrı yok papaz de. yeter ulan. 8 10 yaşında bebe nereden anlasın dinmiş tanrıymış. bi rahat bırak kızcağızı yahu. tamam yeri gelince söyle diyeceğini ama her dakika her dakika içim bunaldı be. elim ayağım titredi sinirden.
Gece gece izleyin, üstüne sigara için, bırakın gözyaşlarınız kurusun rüzgarda.
izlediğim her sahnede baba ve kizin kacip kendilerine yeni bir hayat kurmasini istedim.

o geberik anne ve teyze ile kanser olmamak imkansiz zaten.

--spoiler--
kiza mi, babaya mi yoksa beyni yikanan ablaya mi uzulsem bilemeyeceksiniz.
kesin olan birşey varsa aglayacaksiniz. hem de çok.

--spoiler--
hayat dolu küçük bir kızın, hastalığı sebebiyle son aylarını hiç hareket etmeden, sadece tavana bakarak geçirmesini anlatan gerçek bir hayat hikayesi. kızın annesi ve teyzesine temiz bir sopa çekmek istedim izlerken. ama izledikten sonra bazı sahneler sebebiyle tüylerim hala diken diken oluyor.

--spoiler--
müzik kutusunun içinde babasının bulduğu ve ayakta olduğu son saatlerde hoşlandığı çocuğa ondan hoşlandığını belirttiği kalp içerisinde isimlerinin yazılı olduğu kağıt,

"baba beni viyana'ya götür demesi. ama sonra anlıyoruz ki, viyana hoşlandığı jesus'un çalıştığı pastanenin adı.

babasının öldüğü sahne.

ve tabii ki son nefesini verdiği o anlar. hastalığı sebebiyle artık görmeyen ama hala gülen gözleriyle ne kadar mutlu olduğunu söyledikten sonra...
--spoiler--

yazarken bile tüylerim ürperdi. uzun zamandır etkilenmemiştim bir filmden böylesine. ah be küçük kız, gece gece gözyaşlarına boğdun beni.
dün akşam cnbc-e de rastgelip salakça izleyeyim bari dediğim filmdir.
allah belasını versin gece gece ağzıma sıçtı.bütün psikolojimi altüst etti.
lan bu kadar acımasız bir hayat hikayesi bu kadar açık mı anlatılır.resmen dün geceden beri hala etkisi devam ediyor.izlemeyin psikolojinizi bozmayın... yada izleyin; bu bela hastalığı ve çaresizlikten dine sığınmaktan başka bir yol bulamayan bir kızcağızın dramını yaşayın.
insanı derin hüzünlere sürükleyen, etkisinden uzun süre kurtulamayacağınız bir film. gerçek bir hikayeden uyarlanması ve yaşanılanları tüm çıplaklığıyla yüzümüze çarpması etkisinden kolay kolay kurtulamamanıza sebep oluyor. mutlaka izlenmeli.
4 defa izlediğim, dördünde de hönküre hönküre ağladığım filmdir.
o değil, anneme izlettiğime pişman oldum. kadının iki günü ziyan oldu.
Beni ağlatan tek film.