bugün

erkek adam ağlamaz lafını çürüten film.
hiç izlemediğim ancak çok merak ettiğim filmdir. boş zamanım olmasına rağmen uzun olduğu için gözüm kesmemektedir.
soundtrack'leri insanın ruhuna işler.
mel gibson' un başrollerini oynadığı ve yönettiği, film boyunca bruce ve babasını ekrana vurarak dövmeme neden olan muhteşem film. özellikle william' ın freedom diye haykırdığı bölüm hepimizi çok etkilemiştir ayrıca izlemekte neden bu kadar geç kaldım diye de sordurmuştur. izleyin, izletin değerli sinemaseverler.
epik savaş filmlerinin en iyisisidir.

emperyalizme karşı savaşılmış özgürlük mücadelesini anlatır. tıpkı kurtuluş savaşında ingilizlere ve yunanlılara karşı savaştığımız gibi.

ayrıca

(bkz: william wallace)
hayatımda ilk defa bir filmde ağladım.niye ağladım bilmiyorum ama wallace'in ölmeden önce murron'u gördüğü sahne beni benden almıştır.
Unutulmaz filmlerden birisidir, sizi her seferinde aglatabilir.
savaş sanatını anlatan bir film. filmin çok hoş bir kritiği de var internette: http://erdemligenclik.net/2013/10/14/savas-sanati/
gerçekten çok güzel bir savaş filmi. ancak bazı yerlerde gereksiz uzatılmış.
mel gibson neden bu kadar iyi diye sorduran film.
sinema tarihinin (bkz: kült) filmlerinden biri...
hali hazırda film hakkında onlarca (bkz: entry) girilmiş ve gerekli (bkz: methiye)ler dizilmiş.
kaç defa izlediğimi bilmiyorum. lise yıllarından başlayıp da günümüze varıncaya dek, onlarca defa izlediğimi tahmin ediyorum.

film, savaş sanatının inceliklerinden tutun da, politik hamlelere, tutkulu aşklara, toplumsal katmanların hayatı algılayış şekline varıncaya dek birçok hususa eğiliyor. mesela kadın ve erkek ruhlarının birbiri ile etkileşimi hakkında sayfalarca yazı yazdırabilecek ince detaylara sahip... oyunculukların başarılı olması, filmi etkileyici kılan bir diğer husus. tüm bu (bkz: veçhe)ler bir yana, film en temelde bir özgürlük mücadelesi/bir özgürlük tutkusunu dillendiriyor.

yasaklanmış enstrümanlarla, yasaklanmış ezgileri mırıldanan bir halkın özgürlüğe duyduğu hasret ve bu hasrete kıvılcım olmuş tutkulu biri: (bkz: william wallace)

film, iskoç özgürlük mücadelesini konu edinmiş olsa da, özgürlüğün gasp edicisi konumundaki inglizlere daha fazla projeksiyon tutulmuş gibi... ingilizlerin politik arenadaki özellikleri ile ilgili birçok ayrıntı filmde kendisine yer bulabilmiş.

ingilizlerin tarihte bırakmış olduğu etkiye, milletlerin zihninde oluşturduğu algıya paralel bir öykü söz konusu... yani ingilizler, sadece savaş alanında değil, cephe arkasında da mücadele eder! ortalığı karıştırır. safların sıklaşmasına müsaade etmez, fitne üretir...

dolayısıyla iskoçların (bkz: meşru) özgürlük mücadelesi, bir bakıma bu ingiliz profilinin arz ettiği menfi duygu ile pekiştiriliyor.

bu zorlu rakip karşısında çeşitli hamleleri deneyen, çıkar derdine düşmüş iskoç soylularını ve esareti içselleştiren derebeylik köylülerini özgürlük arzusu ile donatmaya çalışan william wallace, hızlı ve etkileyici bir ilerleyiş sağlamış, halkın dilinde efsaneleşmeye başlamış olsa da, en nihayetinde ingiliz kurnazlığı ve birkaç arpalık için mücadelesini satan esir ruhlu soyluların soysuzluğu karşısında yeniliyor. ve bir komplo ile (bkz: derdest) edilip idam ediliyor.
Filmi kadar, tüm soundtracklerinin de harikulade olduğu yapım.
william "freedom!!" diye bağırdığında tüyleri diken diken olmayan insan var mıdır ki acaba?
Love of a Princess parçasını dinleyin derim.
Naçizane bir tavsiye sadece.
bir milletin özgürlük hikayesinin anlatıldığı filmdir.. william wallace
şu an olsa da izlesek filmidir. (bkz: mel gibson)
Samanyolu tv'de yayınlanması manidar olan film. Sanırım bize bi şey anlatmak istiyorlar.
filminden ziyade bir neon jungle şarkısıdır.
http://www.youtube.com/watch?v=ilt2SZxvlGU Film kadar müziğide çok etkileyicidir .
(bkz: dünya ingilizin daşşagını yesin)

Saka maka ingilizleri tutuyordum hep savaslarda.

Film kurgudan ibarettir. Savaslar haric tabi.

Yoksa okudugum izledigim kadarı ile wallace ibne gibin pust gibin bisey.
Dikkat: aşağıda spoiler falan olabilir.

Son yarım saatine kadar çok sağlam ilerleyen ama son yarım saatte boka saran gelmiş gecmis en iyi savaş filmi. Sonunda boka sardı benim gözümde. Beğenemedim. Zaten filmin türü biyografi olsa da gercegi yansıtmıyor. Sen ki yoktan koca bi ordu kur ama idamına sadece iki arkadasın izlemeye gelsin. Olacak is değil. Açıkcası onların orada onu kurtarmasını ve kraliçe olacak hatunla William in birlikte olmasını bekledim. Dedim ya kurgu nasıl olsa. Salla biraz daha nolacak. Ama sonlara doğru "yiter gayri bitirelim" demişler belli.
Ama güzel filmdi be. Yıl olmuş 2014-2015 halen filmlerde kan diye pembe boya kullanıyorlarken 95 yapımı bir filmde kan olayını bu kadar gerçekçi yapmaları şüperdi bana göre. Savaş sahneleri müthişti zaten. Kandaki basarı sahnelerin gerçekçiliğini baya artırmış. Filmin sonu hariç herseye özenilmis. Soluksuz izletiyor kendini.

Filmde işlenmiş birçok olayın tarihsel gerçekliği yok. Tamamen işkembe-i kübradan sallayarak müthiş bir eser çıkarmışlar.
Mızraklarla süvarilerin haşat edildiği olayın, erkeklerin etek giymesinin, moruk kral-oğlu-gelini-ve William aynı zamanlarda yasaması falan tamamen uydurma. iyi uydurulmuş ama. Helal olsun.
--spoiler--
''herkes ölür ama herkes gerçekten yaşamaz.''
--spoiler--

(bkz: william wallace)
finallerdeki boşluktan yararlanıp youtube suggestionlarinda fink atarken birkaç aksan videosuna rastlayip scottish accent aradıktan hemen sonra "dur lan su braveheart'i bi izliyim artik"la izlediğim filmdir. şimdilik sevdim ben filmi. belki daha sonra editlerim.
"Freedoooooooooooomm" sahnesiyle insanların türlerini diken diken eden filmdir. Şimdi ki iskoç'ların izleyip ibret alması gerekmektedir.

(bkz: entry nick uyumu)
Birkaç gün önce izlediğim harikulade film. 1995 yılında çekilen film yıllar boyunca sinemada gösterilip tarihe geçmiştir.
hayatımda kemal sunal filmleriyle beraber en çok izlediğim filmdir. izleyin izlettirin.
--spoiler--

herkes ölür ama herkes yaşamaz.

--spoiler--