bugün

küçükken en sevdiğim şeylerden birisiydi trt 2'yi açıp bu amcamı izlemek. sonra öldüğünü duyduğumda ağladığımı hatırlarım *. Bir de ülkemizde neredeyse herkesin bildiği nadir ressamlardan olduğunu düşünürüm hep. Ah, keşke hala yaşasa da birlikte mutlu ağaçlar çizsek...
birçok türk gencinin unutamadığı, gülümseyerek hatırladığı bir şahıstır kendisi. pazar günleri trt 2'yi açıp programını izler, ardından bir tuval alıp yaptıklarına benzer resimler yapmaya çalışırdım. oğlu da ressamdı rahmetlinin, ara sıra onu da çıkarırdı programına. keşke tekrar gösterseler...
doğumu 29 ekim * 1942, ölümü 4 temmuz * 1995.
the joy of painting (resim sevinci) programıyla resimle alakası olsun olmasın herkesi tv ekranına toplayan, ıslak üzerine ıslak "wet on wet" tekniğini icat eden bu sayede 25dk'da resim yapabilen ressam.
Bob Ross TRT 2'de yayınlanan "Resim Sevinci" programında her hafta farklı bir çizimle ekranlara gelen, doğayla birlikte resim sanatını da kitlelere sevdiren "bonus" saçlarıyla ünlü ressam.
düblajını yapan kişi de en az bu adam kadar başarılıydı. kimdi bilmiyorum ama harikaydı.
bir kısım izleyicisinin son çalışmasında o kabarık saçlarını boyaların içine sokup kafasıyla resim yapmasını beklediği ama ömrünün yetmediği büyük sanatçı, huzur veren reessam.
Küçükken bunu türk zannederdim. o zaman ne yapıyorum ? buradan dublaj sanatçısına bir tebrik yolluyorum. * ayrıca, ağaç çizmesine hayran olduğum, yanılmıyorsam titanyum beyazını* her yapıtında kullanan usta ressam.
http://www.penguen.com/Default.asp?gun=20090401
(bkz: eşref armağan)
Bob Ross, liseden ayrıldıktan sonra 10 yıl boyunca Hava Kuvvetleri'nde tıbbi kayıtları tuttu. Bu dönemde resim çizmeye başladı. Asker olarak Alaska' ya gönderildiğinde, kar ve dağ manzaralarından etkilendi. Daha sonraları bu iki öğe, manzara resimlerinde sıkça yer aldı. Askeriyede yer almak, kendi tabiriyle, Zor bir işti. Herkes birbirine bağırıyordu. Askeriyeden bir gün ayrılırsa, farklı davranmayı planlamıştı. Bir daha asla bağırmamaya, o yıllarda söz verdi. en çok sincapları seviyordu Evinde sincap besliyordu. Yaralanmış sincaplara bakıyordu. Programına sincabını da getirdiği olmuştu. Bir keresinde kendi bahçesinde yaşayan sincapları filme çekmişti. Florida' da doğdu ve yine bu eyalette öldü. Resim Sevinci isimli programın bir bölümünde, 6. sınıfa kadar okula giderken ayakkabı giymediğini söylemişti. Mutlu kelimesi, Mutlu ağaç, Mutlu sincap gibi değişik tamlamalarla, her Resim Sevinci programında defalarca yer aldı.
Islak boya üstüne ıslak boya ya da orijinal ismiyle wet-on-wet yağlı boya usulünü kullanıyordu. Bu usulü kullanan ilk kişi olmasa da, pek çok kişi tekniği kendisinden öğrendi. Önce bir kat boya yapılıyor, sonra bu boya kurumadan, bir sonraki kata geçiliyordu. Genellikle ilk boya katmanı, açık renklerden oluşsa da, işlemlerin sonunda tabloya koyu renkler hakim oluyordu. Bu teknikle hazırlanan tablolar genellikle yumuşak hatlara sahip oluyorlardı. Bu teknik, boyamalar arasında vakit kaybedilmemesine sebep oluyordu. Ancak çok hızlı bir şekilde yapılması gerekiyordu. Ross' un boyamayı çok hızlı yapmasının bir sebebi buydu. Tam olarak şöyle söylemişti: "Evet, bu yüzden boyuyorum. istediğim dünyayı boyayabiliyorum, resimlerimdeki dünya istediğim kadar güzel olabiliyor. Kötü şeyler görmek istiyorsan, haberleri seyret." Lenf Bezi Kanseri (Lenfoma) sebebiyle 4 Temmuz 1995' te, 52 yaşında öldü.
hakkinda espri yapilan sanatcidir.
http://img188.imageshack....88/5269/anasayfa339a7.jpg
resimlerinin genelde sağ ya da sol tarafında muhakkak ağaç çizen adam. 20-30 dk içinde fırça darbeleri iyiydi baya.

"şimdide prusya mavisi ve biraz da alizarin alıyoruz..."
(bkz: bob ross gazıyla manzara resmi yapıp sıçmak)
(bkz: sanatçı)
şurada mutlu insanların yaşadığı ama biraz hırpalanmış bir kulübe yaparsak fazla zaman kaybetmiş olmayız gibi tatlı cümleler sarfeden, bir kaç fırça darbesiyle karlı dağları gerçekmiş gibi yapabilen ama kuşları ilkokulda yaptığımız yöntem olan M çizerek baştan savan saygı duyulası rahmetli sanatçı.
küçüklüğümüzün bob amcasıydı o.
ne zaman tv karşısına geçsek karşımıza çıkardı. tek bir dokunuşla ağaç yapar, hepimizi resim dersi öncesinde iyice havaya sokardı. ama bizim yaptıklarımız bir moka benzemezdi.

hala gördüm mü durur izlerim, küçüklüğüm gelir aklıma.
"işte böyle, nasıl çok kolay değil mi?"

dediği anda olay bitmiştir bu bonus abimizin. yarım saatte manzara resmini yapmış, "ulan o ne hız abi, azcık yavaş anlayalım ne yaptığını" demeye kalmadan programı kapatıyordur bile. yıllar sonra arkadaş gurubunda geçen muhabbet:

+ oha lan adam bitirdi. günde kaç tane yapıyordur bu acaba. psikoya bağlamış herif.

- kanka bu adam yarım saatte bir resim yapsa, günde 5 saat çalışsa on resim eder. sonra bunların tanesini 30 liradan satsa 300 lira. parayı kırmıştır şimdiye kadar zati.

+ harbiden lan. hşşt olm bul bi yerden bunun programını, diskografisini filan indir. yarından tezi yok biz de başlıyoruz resim yapmaya.
her resim yaptığında bir noktada insana "aha sıçtı resmin içine" dedirten ressam. alır bitmiş resmin ortasına simsiyah boyayı vurur, "aha sıçtı resmin içine" dedirtir ama bir bakarsınız ki o siyah leke olmuş sana güzel bir ev, olmadı şirin bir ağaç. bu sizin dünyanız, istediğiniz şeyi koyabilirsiniz. biraz da fan dayk sarısı..
Kimi insanlar vardır. Yüzlerini gördüğünüzde yüzünüz aydınlanır. Kendisiyle ilgili pek çok bilginiz eksik bile olsa, çok yakın hissedersiniz.
Bu kişilerden biri de Bob Ross dur. Belki seslendiren kişinin ses sıcaklığı da etki etmiştir ama, bu adam nedense bana hep sevinç vermiştir. "Aman çok çirkin oldu bu ağaç oraya konulur mu" dediğimiz anların hepsinde ağzımızı açık bırakmıştır.
Hayat da bazen karşımıza olmadık şeyler çıkarır. maharet fırçamızı onun gibi kullanıp aleyhimize gözüken engelleri lehimize kullanmaktır.
Neden böyle yazdım bilmiyorum. Adını aniden görünce içimde bir şeyler kıpırdadı. Barış Manço gibi, Adile Naşit gibi hiç tanımadığım ama, hep sevdiğim kişilerden biri.

Yazdıklarımı tekrar okudum. Hiç bir akıcılık yok. Cümleler kesik kesik. Belki, şuraya bir ağaç koyarsam...
saçlarıyla dikkat çeken bir sanatçı...

kişisel tanım: saçlarımdan dolayı bana, ya 'bonus' ya da 'trt'deki ressam' dedikleri, trt'deki ressam.
(bkz: alizarin kırmızı)
(bkz: titan beyazı)
(bkz: prusya mavisi)
gün itibariyle en çok özlenen ressam.
renkleri dillerden düşmüyor.
ne müthiş ressamımızdın sen bob amca.
resimden bir gıdım dahi anlamayan annem bile izlerdi.
sıradan izleyicisine bile içinde keşfedilmemiş picasso olduğunu düşündüren harika adam.
eminim mekanı cennet olmuştur. yüreklerde bu kadar yer edindiğine göre...
küçükken ağzı açık izlediğim harika manzara resimleri yapan bonus kafalı ressam.
pek severdim. öldüğünde cidden ağladım.
sayesinde resim çizmeyi sevmiştim.
seni özledik be abi
her ne kadar yaşadığı süre içerisinde mükemmel tablolar çıkarmış olsa da bence bizde kendisini unutulmayan kılan şey, 7den 70e herkesin ilgisini çeken şey kendine has anlatımıydı, samimiyetiydi. yaptığı resmi içinde yaşıyodu adam. izleyenleri ressamlığa özendirmek için biçilmiş kaftandı. bunu elinin tek bir fırça darbesiyle başarıyodu. toprağı bol olsun.*