bugün

dostoyevski nin ilk eserlerinden biridir ( 26 yaşındayken yazmıştır ). kısadır , hemen okunur. ama sonu kitabın kadın karakterinin * yaptığı şuursuzlukla dumura uğratır insanı.

---spoiler---
dört gecelik bir aşkın öyküsü.. beyaz geceler..
bu yaz mevsiminin en uzun gecelerinde yanan bir aşktır. güneşin , akşamın çok geç vakitlerinde battığı , sabahın çok erkeninde doğduğu uzun gecelerin aşkıdır.
bu aşka belki de iki aşk demek gerekir. nastenka ya aşık düşçü kahramanın aşkıyla , bir başkasına aşık olan nastenka nın aşkı. dostoyevski işte bu aşkları , insan ruhlarının derinliklerine girmeyi başararak anlatıyor.
---spoiler---

orijinal adı için : (bkz: belye nochi)
Saint petersburg'da bir başka yaşanan gecelerdir. 21 Haziran'da hiç gece olmaz. Bugün gündüzün tavan yaptığı gündür.

(bkz: Saint Petersburg)
ruhsal açıdan kötü bir durum içinde olan insanların, pek de bir sebep yokken nasıl da başka birine bağlanmakta olduğunu gösteren bir dostoyevski yapıtıdır.
türkiye'de çekilen köy konulu ilk filmdir. 1965 yılında ömer lütfi akad tarafından çekilmiştir.
dostoyevski'nin düşçü adı altında belkide kendini tasvir ettiği romanıdır.

---spoiler---

Düşçü, bir insan değildir. Tarafsız bir yaratıktır. Bir varlıktan ziyade bir gölge gibidir. Kendi kendine yeten insanlardan uzak ve tek başına. Sizce bu düş sever insan isli, hüzünlü yeşile boyalı dört duvar arasında olmayı neden sever? Yakınlarından bir onu görmeye geldiğinde neden bin bir sıkıntıyla, düşünden uyandırılmış olmanın verdiği rahatsızlıkla, yüzünü ekşiterek onu karşılar. böylelikle bütün dostları onun hayatından çekilmiş olmazlar mı? Böylesi bir düş severin evine adım attığınızda orada ya bir cinayet işlendiğini yada yasa dışı bir iş yapıldığını sanacak kadar tedirgin olursunuz. Öylesine hayatın uzağındadır ki, kendi yazdığı şiirleri bile yayınevine gönderdiği halde, mektupta, ölmüş gitmiş bir dostunun şiirlerini yayınlatmayı üzerine borç bilmiş bir insan tavrı takınır. O kadar kendini gizlemeye ve yok etmeye heveslidir düşçüler.

---spoiler---
nefis bir sonla biten romandır. defalarca okunsa da farklı tadlar verir.
(bkz: nastenka)
az önce okumayı bitirdiğim dostoyevski nin kısacık romanıdır. roman beyaz geceler ve uysal kız düşsel öyküsüyle 2 kısımdır.

dostoyevski 2 kısa romancıkta da aradığı aşkı bulup iki farklı şekilde yitirmiş karakterleri konu etmiştir. birinde yıllar boyu beklediği aşkı- ki daha tanımadan önce de çok sevdiği insanı- bulduğunu zannetmiş ve tamamen artık kendinin olduğunu düşlerken 4. gece gerçekten sevdiği insana gitmesiyle son bulan aşkı konu etmiştir. romancıkların ikisi de çok derin ve yıllar sürecek bir acıyla bitirilmiştir.

beyaz gecelerde, yıllar boyu beklediği aşkın 4. gecelik olması çok üzücü olsa da bunu dostoyevski şu satırlarla ifade etmiştir:

---spoiler---

Ama sana kin bağlamak mı, Nastenka? Tertemiz, pırıl pırıl mutluluğuna gölge düşürmek mi? Acı sitemlerimle seni kederlendirip gizli azaplar vererek, en mutlu anlarında yüreğinin acıyla çarpmasını ister miyim? Gelin olduğun gün, onunla birlikte yürürken siyah saçlarını süslediğin narin çiçeklerden tekini bile soldurabilir miyim? Bunları ben mi yapacağım Nastenka? Asla, asla! Göklerin her zaman açık olsun, sevimli gülümseyişin parlaklığını, mutluluğunu yitirmesin. Yapayalnız yaşayan, sana karşı şükranla çarpan bir yüreğe tattırdığın mutluluk anından dolayı seni hep hayırla anacağım. Ulu Tanrım! O ne uzun, mutlu bir andı! Bir insana böyle bir an yaşam boyu yetmez mi? *

---spoiler---

uysal kızda ise durum farklıdır. hernekadar "yüce gönüllü" olarak kendini görse de, karısını sevmeyi bi türlü becerememiş (belki de sevgisini gösterememiş veya sevdiğini kabullenememiş, veyahut da sevildiğini adamakıllı anlayamamış veya veya sevildiğinden hoşnutsuz olmuş vb.) insanın sevdiğinin elinden gitmesiyle tıpkı birinci romandaki gibi karakterin duygusal yanlızlığını konu etmiştir. bu romancıkta da en can alıcı ve ağlamaklı kısmı ise son paragraf yani burasıdır:

---spoiler---

Ah, kör yazgı! Alnımızın kara yazgısı! Biz insanlar yeryüzünde yapayalnızız, işte en büyük felaket burada! Rus bahadırı savaş alanında, "Sağ kalan varsa çıksın karşıma!" diye bağırmış bir zamanlar. Bahadır değilim, ama ben de haykırıyorum, ancak sesimi kimseler işitmiyor. Güneşin evrene can verdiğini söylerler. Güneş gökyüzüne yükselsin de görün bakalım, o bir ölü değil mi? Her şey ölü, her yerde ölüler var. insanlar yeryüzünde yalnız, çevrelerinde ölüm sessizliği; bizim dünyamız bu işte... "insanlar, birbirinizi seviniz!" Bunu kim söylemiş, kim bize böyle bir vasiyet bırakmış? Saatin sarkacı habire vuruyor, duygusuz, soğuk soğuk... Saat gecenin 2'si. iskarpinleri yatağının ucunda duruyor, giymesi için onu bekliyor. Sahi, yarın onu götürdüklerinde ben ne yapacağım?*

---spoiler---
kısa sürer ama sürükleyicidir."dostoyevski neden en iyi?" sorusunun en kısa cevaplarından birisidir.
kara gecelerden kurtulup huzura erdiğini anladığın, mutlu ve temiz geçirdiğin geceler gibi ...
'Dostun Yevski'nin Beyaz Geceleri yazdığı yaştasın. Kendine gel arkadaşım!'

Aynadakine böyle sesleniyordum, Kitabı bitirdikten sonra ilk tuvalete (lavabo değil) gittiğimde. Dostoyevski'nin Beyaz Geceleri yazdığı yaşta olmak? Kendini Dostoyevski ile kıyaslamak kendine yapabileceğin en baba iyiliktir. Her defasında Dostonun gollü galibiyetlerle müsabakadan galip çıkmasından mütevellit, hep daha iyi olmak daha çok çalışmak isteyeceksin, ne de olsa lig uzun maraton.

-Dostoyevski kiim, sen kim birader?
+ben cage, nickless cage...memnun olabilirim belki.
-hadi nicktir ordan.

ilk dönem eserlerinden olan beyaz geceler, aşk romanı sayılabilir. Sevilip sayılmalıdır da. Hazinli yalnız bir düşseverin aşık olabilme süreci, hesaplaşmaları, içsel tahlilleri, içsessel çekişmeleri, kendini hor görmeleri, dahiyane tespitleri, aşka inanmaları , bir inanca aşık olmaları ve daha bir çoğunun gerçekçi bir şekilde, sakin sakin, canlı canlı, korkusuzca anlatıldığı bir kısa roman...

"...Yirmi altı yaşındayım ve beni henüz Tanrı'nın bir kulu bile sevmemiştir daha." Kaç kişi bu kadar cesur olabilir?

Herhangi bir kızın yanında, bir şekilde kendini en az bi kere de olsa hıyar, beceriksiz yani anti-tarık akan hissetmiş arkadaşım. Sana söylüyorum. Okumalısın bu kitabı. Güleceksin, kendine ve şaşacaksın tespitlere.

"...Benim tüm yaşamım ancak koskoca bir sıfırdır, bir hiç, kurgulanmamış bir düştür."

nalet olsun ha...Dostum yevski, daha ne desin ki? mamafih diyecek. daha çok diyecek. anlayacağız okudukça.

e-dit: "...gollü galibiyetlerle müsabakadan galip çıkmasından " mı? o ne demek be oğlum...ahahhahha. fırın var mı yakınlarda, fırın?
---sonra spoiler diye gelmeyin bana, var birşeyler işte---

aleksi aleksandroviç.

yalnız. raskolnikov gibi. bu bile yeterdi kendini özdeşleştirmeye, bu kısa hikayeyi, yazarını da bir kez daha sevmeye. raskolnikov sonya'sını bulduktan sonra durulmuş, hayatının anlamını keşfetmişti suç ve ceza'da, burada da bir sonya arayışıydı belki anlatılmak istenen. bulduğuna da inandı aleksi, nastenka'ydı adı, yıllarca süren karanlık gecelerin ardından çıkıp gelen, gecelerini beyaza çeviren nastenka. aleksi inandı, dolayısıyla ben de. 3. gece'de artan, 4. gece'de birden tavana vuran ve aynı gece birden çöküp giden bu inançtı.

Her şeyin bir anda iyileşeceğine, rüzgarın tersine döneceğine hiç inanmam ama burada taşlar öylesine yerine oturmuştu ki, piyotr petroviç'in yokluğuyla aleksi'nin hayatının bir gecede mükemmeliyete erişmesi saf bir sarhoşluk içinde bırakmıştı beni de, aynen sonya gibi başka birileri de vardı, yıllarca beklendiğine değecek, her şeyiyle mutluluk verecek, nastenka, ah nastenka. hayal dünyasından tek kelimeyle çıkarıyordu hem anlatan aleksiyi hem dinleyenleri.

+ Nastenka, yoksa bu gelen o mu?
- Evet, o...

suç ve ceza nasıl hikayenin sonuna kadar insanı parçalarcasına sıkıp, en sonunda derin bir nefes alırcasına rahatlatıp, umut aşıladıysa bu hikaye de tam tersine hızla mutlu etmiş, hayale daldırmış, saniyesinde de hayalin içinden çekip, hatta söküp almıştır. hikayeyi her hatırladığımda ah be nastenka desem de kin değil bu içimdeki, aynı aleksi gibi;

--final--
Ama sana kin bağlamak mı, Nastenka? ... Bunları ben mi yapacağım Nastenka? Asla, asla! Göklerin her zaman açık olsun, sevimli gülümseyişin parlaklığını, mutluluğunu yitirmesin. Yapayalnız yaşayan, sana karşı şükranla çarpan bir yüreğe tattırdığın mutluluk anından dolayı seni hep hayırla anacağım. Ulu Tanrım! O ne uzun, mutlu bir andı! Bir insana böyle bir an yaşam boyu yetmez mi?
--final--

velhasıl bu güzelim hikayenin radyo tiyatrosu versiyonu da mevcuttur, ilgisi olanlar 54 dakikalık su gibi akıp giden bu eseri dinleyerek yaşama fırsatını kaçırmamalıdır. son olarak;

ah be nastenka, ah*...
elimdeki bordo siyah yayınlarından çıkmış kötü çeviri yüzünden okumaktan zevk alamadığım kitaptır. sıradanlığın içindeki farklılığı yakalayabilen dostoyevski eseridir.
bir solukta okunabilen harika dostoyevski romanı. gerek betimlemeleriyle, gerek karakterleri ile harikadır. sonu ise bambaşka bir güzelliktedir. benim gibi mutlu sonla biten film ve romanlardan haz etmeyen, hayali de olsa birilerinin açı çekmesini isteyen birisine zevk vermiştir.
lise yıllarında okuduğum yanlış hatırlamıyorsam yüz on dört sayfalık bir roman daha doğrusu uzun hikaye bile denilebilir. fakat güzeldir tavsiye edilir hem kısa hem güzel daha ne lan.
hayalperest kahramanımızın hayal kırıklığı ile biten öyküsüdür Nastenka sonunda hepimizi dumur eder.
an itibariyle başlarında olduğum iki senedir okunacaklar listesinde yer alan dostoyevski romanı..
--spoiler--
-yarın sizi burada bekleyeceğim. lütfen hoş görün beni, sizden, daha şimdiden çok şey istemeye başladığım için.
-evet, görüyorum, çok sabırsızsınız. hatta, neredeyse emredeceksiniz.
-lütfen dinleyin beni, bir dakika olsun dinleyin, diye kestim sözünü. eğer uygunsuz bir şey söylersem de bağışlayın lütfen. itiraf ediyorum. yarın buraya gelmemek elimde değil benim.
--spoiler--
iki kere iki dörttür kadar basittir ki aşık maşuğun geçme ihtimali olan yolda bekler. yani evet gelmemek elinde olmaz.*
ana karakterinin ezik ötesi olduğu, okuru da üzüm üzüm üzen dostoyevski'nin "öteki" adlı romanıyla beraber çok da beğenilmeyen ve bu beğenilmemenin dostoyevski'yi bunalıma sokan bir romandır.
edit:beğenilmeyen demem birini rahatsız etmiş galiba ama bu dostoyevski tarihinde yazan birşey.inanmayan iletişim yayınları-öteki romanının önsöz kısmında bunu okuyabilir.
--spoiler--
-sakın bana aşık olmaya kalkmayın, inanın bana bu olanaksız bir şey, bu mümkün değil. sizinle dost olabiliriz ancak. işte elimi uzatıyorum ama sevmek, aşık olmak, bu olanaksız...

-yemin ederim diye haykırdım ve elini sıktım..
--spoiler--
o çocuk bilmezdi. lakin dostoyevksiyle şahsım bilirdik ki aşk olmam deyince olunmayacak bir şey değildi...
dostoyevski'nin güzel mi güzel kitabıdır. baş karakteri aşık olduğu kişiyle gitmiş, doğru olanı yapmıştır.
afedersiniz ama ben bu roman yüzünden dostoyevki'ye az küfür etmedim. sen böyle bi entrikayı yazarsan, içimize böyle bir kurt düşürürsen küfür etmezler mi adama?
--spoiler--
-bu benim yaşantıma ne de çok benziyor sen benim yaşadıklarımı yaşıyorsun dedi gözyaşları boncuk boncuk yanaklarından süzülürken nastenka heyecandan titreyen sesiyle

ve devam etti; artık o hayat bitti! birbirimizden bu durumda ayrılamayız. iki akşam dediğiniz nedir ki bundan sonra hep beraber olacağız!
--spoiler--
bilemezdi çocuk ve tam böyle bir şeye ihtiyacı varken inanırdı. lakin yaşayan bilirdi ki bu söyleyenin farkında olmadan sarfettiği bir yalandı...
beyaz geceler.. pahalısını burnumuzdan çekeriz ortayollusunu kolumuzdan.. (mazallah)
--spoiler--
seninle buluşmadan bir saat önce yataktan kalktım ama sanki hiç uyumamış gibi bir his vardı içimde. acayip bir şeyler oluyordu bana. sanki zaman durmuştu. bir tek arzu, bir tek duygu içimde sonsuza kadar yaşayacakmış gibi geldi.
--spoiler--
anlıyordu çocuk aşık olduğunu hemde aşık olmaması gereken birine ve bu anlayış saatleri aslında bir hayatın acıyla uyanışıydı.
--spoiler--
-hayır, yeter! bu kadarı yeter, susun! nastenka aceleyle konuşmaya başladı. işin farkına varmıştı şeytan kız!
--spoiler--
şeytan diyebilir miydi insan aşık olduğu birine? diyebilirdi eğer aşık olmaması gereken birine aşık olduysa. peki... aşık olunmaması gereken kişi diye bir kavram olabilir miydi? işte bu ancak şeytanın yapabileceği bir işti...
--spoiler--
-sizi düşünüyordum. bana o kadar iyi davranıyorsunuz ki duygulanmamam için taştan yapılmış olmam gerekiyor. ve biliyor musunuz, az önce ikinizi şöyle bir karşılaştırdım ve sizin daha iyi olduğunuza karar verdim ama her şeye karşın onu daha fazla seviyorum
--spoiler--
ha bre vicdansız kız insan kendisine aşık olduğunu bildiği birine böyle şeyler der mi? diye düşündürendir...
--spoiler--
-ah meğer ne kadar zalim ne kadar vicdansızmış! diye devam etti hıçkıra hıçkıra. bir tek satır olsun bir şey yazmaya bile zahmet etmedi! tek bana ihtiyacı olmadığını beni reddettiğini söyleseydi de yine birkaç satır bir şey yazsaydı, bu kadar yanmazdım..
--spoiler--
okurken dostoyevskininde aşık olduğunu anladığımız bir romandır ayrıca. evet beklenir saysın sövsün ama bir şey desin bir şey çok ufakta olsa ya da kötü de olsa bir şey. ama çoğu zaman gelmez yani bir defa yazıldıysa o aşkta acı çekileceği sevilen kişi sizi iplememe konusunda rekor üzerine rekor kırar...
Gündemdeki Haberler
güncel Önemli Başlıklar