bugün

hâhi ki genc-i aşk konî levh-i sîne-râ
ez-dil beşûy âyine sân gird-i kîne-râ

(eğer gönül levhasını aşk hazinesi yapmak istiyorsan, aynanın üzerinden toz siler gibi gönlün üzerinden de düşmanlık tozunu sil süpür.)

selîmî/ yavuz sultân selîm
mehabbet míhrí tâbından vücûdün mahv kılmış yok
ararsan gülşen-í dehrí benímle jâleden* gayrı

(bkz: hayâlî bey)

(aşk güneşinin parlaklığı vücudu mahvetti eritti
zamanın bahçesinde bulamazsın benimle jâleden gayrı)

*jale çiy damlası demektir, şair aşkını güneş karşısında eriyen çiy damlasının buhar olmasına benzetiyor.
payın sadası gelse de hiç gelmesen
men dinlesem kıyamete dek, vuslat istemen
bulsam izinle semtini, ol semte ermesem
aşsam zamanı hasretin encamı gelmeden

(bkz: ismail hami danişmend)
"yerin od etmedik kim vardır erbâb-ı mehabbete
semenderler* gibi uşşâk da sükkân-ı âteşdir"

(aşka gönül düşürüp de yeri ateş olmayan, yanmayan olur mu hiç. âşık için yanmak mukadderdir.*âşık, efsaneye göre ateşte yaşayıp ancak orada rahat eden semendere benzer..)

"seni bu hallere koyan gülün aşkıdır ey bülbül
neye düşse anı yakıp kül etmek şân-ı âteşdír"

(ey bülbül! düştüğü yeri yakıp kül etmek ateşin şanındandır, hâlinde şaşılacak şey yok.)

(bkz: şeyhülislam yahya)
Âşık ifnâ-yı vücûd eylemeden kasdı budur
istemez yârânına bar olduğunu tâbutun

(bkz: Nâbî)

(bilir misiniz âşık neden vücudunu yok etmek istercesine gayret içerisindedir? tabutunu taşıyan dostlarına yük olmak istemez de ondan...)
Ders-i aşkın müşkilin Yahyâ nice halleylesin

Söyleyenler kendini bilmez bilenler söylemez

Ş.Yahyâ.
"bıraktı yok hesâbına felek ben zâr u bîmârı
hele gâhî gelir yoklar gam-ı dil-dâr var olsun"

(bkz: baki)

(felek, ben gibi hasta ve inleyeni yok hesabına bıraktı, bazen gönül alan gam yoklar beni -o- var olsun.)
Müge anlı’nın programında çıkan ad soyad kombinasyonu gibi.
didüm itün gibi olam mı ki kûyunda azîz
didi bizi ko yüri var mısıra sultân ol

(bkz: mesihi)

“senin bulunduğun yerde köpeğin gibi değerli, yüce olabilir miyim ki dedim.
sevgili de bizi bırak yürü git mısır'a sultan ol dedi"
ahmed'in cânına zahm urdu ezelde tîr-i aşk
bir avuç ten toprağıyla gizlenir mi yarası

ahmed paşa)
"bilinse aşk-ı mutlak kimse olmaz izzetâ âşık
koyup nâmın muhabbet hüsn-i ta’bîr eylemişlerdir"

(bkz: keçecizâde izzet molla)

(mutlak aşkın ne olduğu bilinse ortada aşık falan kalmaz, -insanlar küçük duygu ve eğilimlerine- güzel bir tabirle muhabbet adını vermişler.)
sâye-i cehlinde nâdân dâimâ âsûde-hâl
cây-ı râhat bulamaz dânâ çeker derd ü taab

(bkz: şeyhülislam yahya)

(cahil, cehalet gölgesinde rahat bir haldedir. bilgili ise dinlenecek yer bile bulamaz, hep dert ve yorgunluk çeker.)
der-neyâbed hâl-i puhte hîç hâm
pes suhan kûtâh bâyed ve’s-selâm

(ruhen yükselmemiş, ham kalmış kişi, yetişkin, olgun kişinin hâlinden anlamaz. 
öyle ise sözü kısa kesmek gerektir, vesselâm.)

mevlânâ/
Aşket resed be feryâd er hod besân-i Hâfiz
Kur’ân zi ber behânî der çârdeh rivâyet

(Hâfiz gibi Kur’ân’ı on dört rivayet üzerinden
ezbere okusan dahi, imdadına ancak aşkın koşar.)

Hafız-ı Şirazi/
yüzünün hayâli göz gülşenine uğrayınca gönül bakmak için göz penceresine gelir.

hâfız/ 349. gazel.
Ez-to hem beched to dil ber-vey me-nih
Pîş ez-ân gû bechet ez-vey to becih

(Dünya sana da vefalı olmaz, seni de terk edip gider; ona meyletme.
O senden vazgeçmeden, sen ondan vazgeçmeye çalış)

mevlana/
fikr-i müstakbel ü maziyi bırak ârif isen
böyledir hâl-i zaman, bir var imiş bir yoğ imiş

(EĞER ARiF iSEN BIRAK GEÇMiŞ VE GELECEK ENDiŞESiNi
ZAMANIN HALi BÖYLEDiR, BiR VARMIŞ BiR YOKMUŞ)

(bkz: koca ragıp paşa)
her rind bu bezmin nedir encâmı bilir
dünyâmızı nâ-gâh zalâm örtebilir
bir bitmeyecek şevk verirken beste
bir tel kopar âheng ebediyyen kesilir

(bkz: yahya kemal beyatlı)

(üstadın rind dediği kimse gönül eridir, kalenderdir. gönül eri odur ki, dünya meclisin nedir? yolun başını bilir sonunu bilir.

dünyamızı ansızın karanlık örtebilir, sözünde ise hususen bir anlamla ele alır ki, dünyamızdan kasıt herkesin kendi iç alemidir. (bkz: insan alemden bir surettir)

bestemiz çalar, şevke dalar insan! hiç bitmeyecekmiş gibi keyfinden keyif bulur. insanın bu dünyadaki hayatıda böyledir, hiç bitmeyecekmiş gibi yaşar ve dalar hayatın hengamesi içine...

ve o çalan beste en güzel yerinden kopar... alemde ahenk vardır. her şey ahenk içinde akar ve yolunu bulur! ama o da ne? insanın ahengi ebediyyen kopar. üz-er hepimizi...)

bir insanın hayatının seyri böyle devran eylerken, şairimiz 2. dizede uyarır bizi nâ-gâh zalâm örtebilir bu şevketli hülyada... ölümün soğukluğu ve yaşamın sıcaklığını hatırlatır bize yahya kemal. hayatın neden değerli olduğunu zıttıyla birlikte tekerrürle izah eder, karamsarlık yüklemez tam aksi der ki;

birçok gidenin her biri memnun ki yerinden, birçok seneler geçti; dönen yok seferinden.

bonus;

Ölüm âsude bahar ülkesidir bir rinde,
Gönlü her yerde buhurdan gibi yıllarca tüter.
Ve serin serviler altında kalan kabrinde
Her seher bir gül açar, her gece bir bülbül öter.
Hoş hırâmân mî-revî ey cân-ı cân bî-men me-rov
Ey hayât-ı dûstân der-bûstân bî-men me-rov

(Ey canımın canı! Beni bırakıp böyle salına salına gidiyorsun.
Ey dostların canına can katan! Gül bahçesine bensiz gitme, istemem)

Mevlânâ/
ba'd-ı nevmidî besî ümmid hâst
ez-pes-i zulmet besî hurşid hâst

(ümitsizlikten sonra nice ümitler var...
karanlığın ardında nice güneşler var!)

hüdâvendigâr/
eyyâm-i gul çu omr be reften şitâb kerd
sâkî be dovr-i bâde-i gul-gûn şitâb kun

hâfız-ı şirâzî/

(geçmekte gül mevsimi, ömür gibi aceleyle
saki, gül renkli şarabı döndürmede aceleyle)
istanbul'dan ankara'ya giderken kahvaltı yaptığım yer geldi aklıma. Kahvaltısı güzeldir.
Berceste deyince aklıma Bolu'daki berceste geliyor.

Her an önceliğim yemektir arkadaşlar. Beni şu dünyada mutlu eden tek şey.
Âvâzeyi bu ‘âleme Dâvûd gibi sal
Bâkî kalan bu kubbede bir hoş sadâ imiş

(bkz: Baki)

beyitleri severim, hele ki bu dizeler bana beni hatırlatıyor bilenler bilir, insan her zaman yaşadığı bir sürelik kısımda hayırla yad edilecek eserler bırakması ancak "hoş bir sada" ile (güzel olan ile) mümkündür, bu kubbeye(sözlükte) de hoş sada bırakmış isem ne mutlu bana, kendinize iyi bakın efendim...

iyi geceler!
Yok dilimden anlayan bir hemdemim, bir mahremim
Sanki zât-i pâk-i Hakk'la olmuşum râ'nâ garîb

Abdülbaki Gölpınarlı