bugün

Bireyin belli şart ve durumların alacağı biçimler veya kendisinden beklenenler konusundaki öngörüsü.*
borsanın esas olayıdır. çünkü borsa beklentilerin alınıp satıldığı yerdir. daha doğrusu borsa beklentinin alındığı yerdir; (bkz: beklentiyi al gercegi sat) beklenti gerçekleştikten sonra, eğer malın hareketi sadece bu beklentiyle alakalı ise hareketlenme durur, durgunluk başlar.
mutlak suretle kendisini tanıyan bireyler tarafından icra edilmesi gereken bir eylemdir.
ayakların yorganlara göre uzatılmadığı beklentiler, günümüzde pek bir yıkıcı olabiliyor. elimizde bulunan kartları iyi benimseyip, ileriyi görerek hareket etmemiz gereken, sonuca giden bazen keyifli, bazen sancılı yoldur beklenti.
her söylenen söz karşısında kendine verilecek bir şeyin olduğunu sanmak. *
hayal kırıklığı sebebidir.

ve artık bir tarihten sonra tek bir kişidir.
Adamin hayatina kayan sey , beklentisiz yasayan insan özgürdür ancak.
acabalar, belkilerdir.

akabinde keşkeleri ya da iyi kileri getirebilir.
john michael osbourne(ozzy) un gözlükleriyle (hayatim boyunca o tür gözlüge sahip olmayı istedim) charlie parker in konserinde piyano olmakti beklentim. yeni ve olacak bi beklenti icerisine girmek sanırım en dogrusu!
ing. expectation.
ilgili olarak bkz. keep expectations low in order to be happy.
Hayatta mutsuzluğun temel nedeni başka insanları kendimize karşı borçlandırmaktır. Mesela "Hayat adil olmalı" diye inanmak, hayatı belli bir şekilde davranmaya borçlandırmaktır. biz böyle düşünürken acaba hayatın fikrini aldık mı? bilmeliyiz ki, hayat bizim beklentilerimize göre değil, kendi varlık nedenine göre davranır. "Sevgili dediğin söyle yapar" diye düşünürken de başka birini kendimize karşı borçlandırdırdığımızın farkında mıyız ? "alacaklarımızı" biz kafamıza göre yazıyoruz ve tahsil edemeyince de "hayat kırıklığı" yaşayıp mutsuz oluyoruz. düşüncelerimizi başkalarını bize borçlandıran inançlardan temizlemeliyiz. Mutlu olmayı başarmanın yolu, başkalarından ve hayattan beklentileri sıfırlayıp, kendimizden beklediklerimizi artırmaktır.
tek bir açıdan değil her açıdan incelenmesi gereken kavramdır.

"beklentileri öldür." diyen iblisler vardır ya. ya da melekler. bilinçliler fazlasıyla. ya da bir bok bilmeyip "nefis terbiyesi" ile ilgili vaaz veriyorlar. o kadar kolay bir şey değildir, en azından ağızdan bir çırpıda çıkan cümle kadar. insanlık; kısmi acziyetin göstergesidir. yaradılış teorisine inananlar için, allah'ın insan ruhuna kendinden çok az bir parçayı katmasıdır. bu nedenle insan, allah ile aynı vasıfları taşır. öfkelenir, mutlu olur, evet beklentiye de girer. kenidini yarattığına inadığın allah'ın bile seni cennetine koyabilmesi için ibadet beklentisine girdiğini göz önünde bulundurursan, bu beklenti olayını aşabilmenin insan hatta tanrı üstü bir vasıf olduğunu anlarsın.
bu nedenle bu konu hakkında öyle bilgece laflar etmeye pek gerek yoktur. ne var ki kendimi kusuyorum sayfalara. o yüzden o mastürbasyon sonrası pişmanlığına benzer "keşke yazmasaydım." pişmanlığını aştım bir şekilde. sözü fazla dolandırmaya gerek yok. "beklentilerimi bitireceğim." diye bir şeye kasarsan beklenti kuyusuna düştüğünden daha derin bir kuyu seni bekliyor olur.
o derin felsefenin seni götürdüğü yer kanımca kanalizasyon çukuru olur. her şeyin en derininde bokluğun yattığını çözmek çok zaman almaz herhangi seviyede bir insan için. düşünceler ve insana özgü diğer tüm nitelikler sigara gibidir. içine çektiğin an senindir. öbür türlü, onları sadece ziyan edersin. ve hiç bir işe yaramaz onlar, bir bakarsın ki izmarit olmuş, yere atmışsın. başkaları üstüne basar ve haklıdırlar. ömrü yeni izmaritlerle dünyayı kirleterek harcamamak gerek. ya da harca. ne belan varsa kendin gör. insanoğlu tövbe tutmayan fahişe gibidir nasıl olsa...
umut etme! mutlu ol.. felsefesiyle rafa kaldırılabilecek kelime
olduğun yerde durmaktır. oysa hayat sürekli hareket halindedir. beklentileriniz ne kadar az ise o kadar başarılı ve mutlu olursunuz..
bir çeşit umut belirtisi.
http://bilemiyorumaltan.b...kleme-beni-gelecegim.html
Mutluluğun baş düşmanı
Beklentileri olmayan insan herşeyden vazgeçmiştir.
hiçliğe doğru yol almıştır
Aynı zamanda da kaybetmiştir.
kaybetmek mutlu olmak demek değildir.
beklentisiz olmaktır.
--spoiler--
'insan beklentileri kadar mutludur' Robin Sharma
--spoiler--
evet mutluluğun sırrı bu kelimede yatıyor. beklenti sürekli bir şeyler bekliyoruz çevremizden kimi bir tas çorba, kimi araba, kimi ev, kimi de ömrünü verebileceği bir sevgili...
yani sürekli bir beklentinin içerisine sokuyor yaşadığımız şu hayat. ya beklentimiz olmadan yaşayabilir miyiz?
bence mümkün, göreceksiniz hayatı hiçbir şey beklemeden yaşayın o zaman göreceksiniz mutluluk denen şeyin ne olduğunu.
ayrıca bu durumu özetleyen nazım hikmet'in yaşama dair şiirini okuyup daha da iyi anlayabiliriz.

1

yaşamak şakaya gelmez,
büyük bir ciddiyetle yaşayacaksın
bir sincap gibi mesela,
yani, yaşamanın dışında ve ötesinde hiçbir şey beklemeden,
yani bütün işin gücün yaşamak olacak.

yaşamayı ciddiye alacaksın,
yani o derecede, öylesine ki,
mesela, kolların bağlı arkadan, sırtın duvarda,
yahut kocaman gözlüklerin,
beyaz gömleğinle bir laboratuvarda
insanlar için ölebileceksin,
hem de yüzünü bile görmediğin insanlar için,
hem de hiç kimse seni buna zorlamamışken,
hem de en güzel en gerçek şeyin
yaşamak olduğunu bildiğin halde.

yani, öylesine ciddiye alacaksın ki yaşamayı,
yetmişinde bile, mesela, zeytin dikeceksin,
hem de öyle çocuklara falan kalır diye değil,
ölmekten korktuğun halde ölüme inanmadığın için,
yaşamak yanı ağır bastığından.

1947

2

diyelim ki, ağır ameliyatlık hastayız,
yani, beyaz masadan,
bir daha kalkmamak ihtimali de var.
duymamak mümkün değilse de biraz erken gitmenin kederini
biz yine de güleceğiz anlatılan bektaşi fıkrasına,
hava yağmurlu mu, diye bakacağız pencereden,
yahut da sabırsızlıkla bekleyeceğiz
en son ajans haberlerini.

diyelim ki, dövüşülmeye değer bir şeyler için,
diyelim ki, cephedeyiz.
daha orda ilk hücumda, daha o gün
yüzükoyun kapaklanıp ölmek de mümkün.
tuhaf bir hınçla bileceğiz bunu,
fakat yine de çıldırasıya merak edeceğiz
belki yıllarca sürecek olan savaşın sonunu.

diyelim ki hapisteyiz,
yaşımız da elliye yakın,
daha da on sekiz sene olsun açılmasına demir kapının.
yine de dışarıyla birlikte yaşayacağız,
insanları, hayvanları, kavgası ve rüzgarıyla
yani, duvarın ardındaki dışarıyla.

yani, nasıl ve nerede olursak olalım
hiç ölünmeyecekmiş gibi yaşanacak...

1948

3

bu dünya soğuyacak,
yıldızların arasında bir yıldız,
hem de en ufacıklarından,
mavi kadifede bir yaldız zerresi yani,
yani bu koskocaman dünyamız.

bu dünya soğuyacak günün birinde,
hatta bir buz yığını
yahut ölü bir bulut gibi de değil,
boş bir ceviz gibi yuvarlanacak
zifiri karanlıkta uçsuz bucaksız.

şimdiden çekilecek acısı bunun,
duyulacak mahzunluğu şimdiden.
böylesine sevilecek bu dünya
"yaşadım" diyebilmen için...
"umut en büyük kötülüktür çünkü, işkencenin süresini uzatır ." demiş nietzche.
işte aynı o umut gibi bu beklenti.
elden gelenin yapılmış olmasına karşın olması istenen olayın gerçekleşmesi başka bir etmene bağlı olduğu için beklemektir.
ebesini siktiğim afedersiniz ama gerçekten bu lafı hakediyor beklenti üstümde ki baskının da en büyük nedeni.
insanı insan yapan en önemli şeylerden biri bir şeylere karşı beklenti içinde olunmaması gerekliliğidir.
çünkü insan kendi içinden geçenleri harekete geçirme noktasında sadece var olabilir ve hareketlerin sürekliliği kişinin benlik noktasına ve özüne sadık olduğu kadardır.
bir kişi beklenti duyduğu vakit benlik noktasından sapar buda onu korku duygusu ile tanıştırır. neyin mümkün olup olmadığını insan kendi hayatı için sadece kendi belirlemelidir. ve bunun için de beklentilerinden mümkün olduğunca arınmalıdır.
bilkentli diye okuduğum başlık. tanım: umuttan beslenen insan icadıdır.
mutlulukla ters orantıda olandır.
Olasılık kuramında, belli koşullar altında bir olayın oluşma olasılığı.
üzücüdür. kişiye göre değişir beklentiler. kimi sınavlarının iyi neticelenmesini bekler, kimi sorunlarını aşabilmeyi,kimi eski iyi olan sağlığına kavuşmayı, kimisi ise sevdiğini bekler. bildiğim tek şey beklentilerin insanı yormasıdır. bekleme süreci zordur, sancılı geçer. sabretmek lazım gelir. ama gösterilen sabır da beklemek de ziyadesi ile üzer ve yorar insanı.