bugün
- bik bik ve insan olmaya ceyrek kala dansı9
- butun erkeklerin ayni olmasi13
- erkeklerde ses tonu11
- israil lübnan savaşı12
- kimseyle konuşmak istememek18
- sözlüğün en hanımefendi yazarı21
- selahattin demirtaş adam gibi adamdır14
- kasap dükkanına saldıran koyun11
- karınızın mini giymesine izin verir misiniz25
- hacda cesetlerin çöpe atılması17
- 2 kişilik yiyorum hihihi diyen hamile12
- arabaya temmuz zammı11
- samet akaydın22
- ülkücülerin ülkeye katkıları25
- astrolojiciler bi bitmediniz amk10
- hacca gitmek çok mu önemli15
- gideon reid morgan jj20
- anın görüntüsü9
- hayat bombokken bir şey olup daha da bombok olması9
- yaprak dökümündeki en suçlu karakter8
- gece yazıp gündüz yazmayan erkek34
- elazığ da sokakta çırılçıplak namaz kılan adam12
- sahip olunan ilk otomobil12
- 24 haziran 2024 hırvatistan italya maçı11
- diyarbakırda şeriatçıların şubelere saldırması12
- galatasaray lobisi14
- fener'in devletten yaklaşık 2 milyar tl istemesi17
- güzellik algınızı tam karşılayan ünlü18
- hava grubu burçları9
- true'nin gay olması29
- yaşamak için geçerli sebepler8
- arkadaşlar sizce bu gömlek nasıl20
- ismet gürbüz9
- kadınlar tipe bakmaz25
- 22 haziran 2024 türkiye-portekiz maçı70
- ilim vs bilim11
- düğmeye basıldı silik olması an meselesi8
- namaz kılan tecavüzcü kılmayandan daha iyidir19
- kedimin boğazımı sıkması18
- yalnızlığın anlaşıldığı anlar10
- hazal kaya10
- en nefret ettiğiniz ülke12
- paraya ihtiyacım var8
- müstakil eve asansör koymak10
- ülkesi abd ce işgal edilsin isteyen mal cemaatçi9
- gideon reid morgan jj silik yesin kampanyası11
- ağzı burnu kırılmak istenen sözlük yazarları13
- arkadaşlar sınava çalışıyorum birşey diyor musunuz17
- köşeyi dönmek için yapılacaklar10
- erkek dediğin efendi olmalı10
"bugün, kaçıncı kez ölüyordum hatırlamam. ölümlerimi hatırlayabilecek kadar ayık gezmedim ilk öldüğüm günden beri. "
"sen şimdi gidiyorsun, ben bütün spermlerimi bıçakladım. annesiz büyümemeli yavrularım, özür dilerim. "
"sen şimdi gidiyorsun, ben bütün spermlerimi bıçakladım. annesiz büyümemeli yavrularım, özür dilerim. "
sağlamdır.
"intihar ediyordum, ölesiye değil, doğasıya. tanrının koynunda."
"şimdi uyumalıyım, babaannem söyledi; uyursam geçer..."
"boynuma tabelalar asarım 'cenaze dolayısı ile kapalıyız' diye aşık olunca şakasına. sonra şaka kaka olur o ayrı bir vaka."
"hayat çok garip... hacılar, hocalar, şarapçılar ve orospular falan... he bir de deliler..."
"şimdi uyumalıyım, babaannem söyledi; uyursam geçer..."
"boynuma tabelalar asarım 'cenaze dolayısı ile kapalıyız' diye aşık olunca şakasına. sonra şaka kaka olur o ayrı bir vaka."
"hayat çok garip... hacılar, hocalar, şarapçılar ve orospular falan... he bir de deliler..."
yedinci yeni harekatıyla türk şiirinin yeni bi boyut kazanmasına önder olan kişi.
(bkz: yedinci yeni harekatı)
edebiyatta yeni bir akım başlatmış ve bu yola baş koymaya kendisine söz vermiş edebiyat kişisi.
mütevazi yollarla büyük işler yapmayı başaracağına dair inanç büyüktür.
(bkz: yedinci yeni harekatı)
mütevazi yollarla büyük işler yapmayı başaracağına dair inanç büyüktür.
(bkz: yedinci yeni harekatı)
karakteri sağlam yazardır. hiçbir kibir bi bok oldum havası yoktur belki de aşırı samimi olması onun için kötüdür ama aslında yaptığı iyidir samimiyeti saygısızlığa cevırenler suçludur. kendine şair demyerek de alçakgönüllülüğün mınakoymuştur diyorum ve noktayı koyuyuorum.
aklını intiharla bozmuş şair.
küçük iskender sonrası türeyen internet şairlerindendir. Facebook sayfasıyla tanındıktan sonra kitap çıkarmıştır.
Perdenin arkasında avucumdaki kelebekleri öldürürken, vurdumduymaz bir adam portresi çizdim hep yüzüme, biraz daha üstüme basmasınlar diye.
Batuhan Dedde
Batuhan Dedde
yazıları güzeldir.
+ ne yapalım Dedde mutluluklar daima tadımlıktır bunu da tanrının bize oynadığı bir oyun olarak görmeliyiz...
- tanrı en az beş bin yaşında. utanmıyo mu bu yaşta oyun oynamaya?
- tanrı en az beş bin yaşında. utanmıyo mu bu yaşta oyun oynamaya?
5. Adım
-içinde Sıkışıp Kaldığım Roman-
Beş metrekare. Her yer toz içinde. Sehpanın üzerinde sigara külleri, yemek kırıntıları, boş sigara paketleri ve kirli bir kupa bardak. Üç dört adet takı. Yanan ve yanmayan çakmaklar. Etrafa saçılmış boş bira şişeleri, hazır yiyecek ambalajları. Türlü türlü kitaplar, elbiseler, çoraplar, bir futbol takımına ait atkı ve forma. Kirli perde, yastık, terlik, birkaç defter ve o defterlerden koparılmış yarısı yazılı kağıt parçaları. Onlarca kitap. Uzun zamandır. Çok uzun zamandır yaşadığım beş metrekarelik kafesin nüfus kağıdında bunlar yazıyor. insan yıkıldığında genelde olmaktan korktuğu şeylerden biri olmaya başlıyor. Belki bir cahil, belki bir yaratık, belki başka bir şey. Neyden korkuyor ve tiksiniyorsa, onlardan biri olmaya başlıyor insan.
Her yerim kanıyor. Acılar içinde ağrılar çekiyorum. Neden ve nasıl olduğuna dair bir fikrim yok. Aslında var ancak gücüm kendime ifade etmeye. Bilgisayarı başından kalkmayan, şişman, yağlı bir tene sahip, kendini sanal alemde işe yarar bir adam haline getiren, bütün gün sanal alemde ahkam kesen, porno izleyip otuz bir çekmekten başka bir boka yaramayan adamlardan korktum hep. Öyle adamlardan olmaktan. Yavaş yavaş korktuğum şeylerden biri olmaya başladım. Henüz pornografik eğilimlerim yok, şişman ve yağlı bir vücuda da sahip değilim ve diğer belirtilerin çoğu da yok ancak aylardır beş metrekarelik bu kafesten çıkmayışım, o yola doğru girdiğimi gösteriyor gibi. Bu beni ürkütüyor. Ürkmekten başka bir bok yapamamak daha da korkunç. Gücüm yok. Kalkıp koşmaya gücüm yok. Nefes almaya gücüm yok. Sevmeye gücüm yok. Yok. Hiçbir şeye gücüm yok. Olanları kabullenmeye bile gücüm yok. Ruhum ağrıyor. Sabahları aynada yüzüme bakmaktan korkuyorum çünkü gözbebeklerimin arkasında çığlık atan bir ruh görüyorum. Kıvranan bir ruh. Elini bana doğru uzatan bir ruh. Sanki uzattığı eli tutarsam beni o ağrıların içine çekecek gibi.
Her türlü inançtan vazgeçtim. Kendime inanmaktan vazgeçtim ilk. Sonra dualara inanmaktan vazgeçtim. Çünkü bunca yıl o kadar dua ettim ve bir işime yaramadı. Sonra tüm insanlara olan inancımdan vazgeçtim en sonunda tanrıyla aram açıldı ve işte uzun zamandır lanetlenmiş bir şekilde beş metrekare kafeste lanetlenmiş bir şekilde, yalnızlığa mahkum edilmiş bir şekilde göğsüm inip kalkıyor. Göğsüm inip kalkıyor sadece çünkü bunca olana rağmen yaşadığını iddia edemeyecek kadar zeki bir adamım.
Bu beş metrekare kafeste tanrı yok. Dua yok. Merhamet yok. Duygular yok. Bataklık gibi. Ağrı var, acı var, yangınlar var, kötü kokular, kötü duygular, kötü anılar ve gözyaşı bol bol. Her gece uyuduğumda sabahları uyanmamak adına düşler kuruyorum. Bir sabah yatakta öylece ölü bulunmak. Ambulans sesleri, polis telsizlerinden yükselen anonslar, otopsi raporları ve görkemsiz bir cenaze töreni. Bu beş metrekare, tüm uygarlığın bitip en ilkel acıların başladığı topraklar gibi.
Zihnimi öldürmek istiyorum. içindeki bütün beni ben yapan şeylerle birlikte. Hatıralar, bilgiler, IQ taneleri, acılar, kaygılar, endişeler vs. ne varsa içinde. Hepsi. Sonra boş bir beden, boş bir beyin ile, yepyeni bir kimlikle, dilini, dinini, kültürünü bilmediğim bambaşka bir coğrafyada gözümü açmak. Hafıza kaybına uğramış bir adam gibi.
Bu olmalı. Bu olmalı çünkü bu içinde sıkışıp kaldığım romanın sayfalarında oksijen tükenmeye başladı. Ve ciğerlerim batıyor artık.
-Biri romanın sayfalarını çeviriyor.-
Reverans…
B
at
uha
n Ded
de
-içinde Sıkışıp Kaldığım Roman-
Beş metrekare. Her yer toz içinde. Sehpanın üzerinde sigara külleri, yemek kırıntıları, boş sigara paketleri ve kirli bir kupa bardak. Üç dört adet takı. Yanan ve yanmayan çakmaklar. Etrafa saçılmış boş bira şişeleri, hazır yiyecek ambalajları. Türlü türlü kitaplar, elbiseler, çoraplar, bir futbol takımına ait atkı ve forma. Kirli perde, yastık, terlik, birkaç defter ve o defterlerden koparılmış yarısı yazılı kağıt parçaları. Onlarca kitap. Uzun zamandır. Çok uzun zamandır yaşadığım beş metrekarelik kafesin nüfus kağıdında bunlar yazıyor. insan yıkıldığında genelde olmaktan korktuğu şeylerden biri olmaya başlıyor. Belki bir cahil, belki bir yaratık, belki başka bir şey. Neyden korkuyor ve tiksiniyorsa, onlardan biri olmaya başlıyor insan.
Her yerim kanıyor. Acılar içinde ağrılar çekiyorum. Neden ve nasıl olduğuna dair bir fikrim yok. Aslında var ancak gücüm kendime ifade etmeye. Bilgisayarı başından kalkmayan, şişman, yağlı bir tene sahip, kendini sanal alemde işe yarar bir adam haline getiren, bütün gün sanal alemde ahkam kesen, porno izleyip otuz bir çekmekten başka bir boka yaramayan adamlardan korktum hep. Öyle adamlardan olmaktan. Yavaş yavaş korktuğum şeylerden biri olmaya başladım. Henüz pornografik eğilimlerim yok, şişman ve yağlı bir vücuda da sahip değilim ve diğer belirtilerin çoğu da yok ancak aylardır beş metrekarelik bu kafesten çıkmayışım, o yola doğru girdiğimi gösteriyor gibi. Bu beni ürkütüyor. Ürkmekten başka bir bok yapamamak daha da korkunç. Gücüm yok. Kalkıp koşmaya gücüm yok. Nefes almaya gücüm yok. Sevmeye gücüm yok. Yok. Hiçbir şeye gücüm yok. Olanları kabullenmeye bile gücüm yok. Ruhum ağrıyor. Sabahları aynada yüzüme bakmaktan korkuyorum çünkü gözbebeklerimin arkasında çığlık atan bir ruh görüyorum. Kıvranan bir ruh. Elini bana doğru uzatan bir ruh. Sanki uzattığı eli tutarsam beni o ağrıların içine çekecek gibi.
Her türlü inançtan vazgeçtim. Kendime inanmaktan vazgeçtim ilk. Sonra dualara inanmaktan vazgeçtim. Çünkü bunca yıl o kadar dua ettim ve bir işime yaramadı. Sonra tüm insanlara olan inancımdan vazgeçtim en sonunda tanrıyla aram açıldı ve işte uzun zamandır lanetlenmiş bir şekilde beş metrekare kafeste lanetlenmiş bir şekilde, yalnızlığa mahkum edilmiş bir şekilde göğsüm inip kalkıyor. Göğsüm inip kalkıyor sadece çünkü bunca olana rağmen yaşadığını iddia edemeyecek kadar zeki bir adamım.
Bu beş metrekare kafeste tanrı yok. Dua yok. Merhamet yok. Duygular yok. Bataklık gibi. Ağrı var, acı var, yangınlar var, kötü kokular, kötü duygular, kötü anılar ve gözyaşı bol bol. Her gece uyuduğumda sabahları uyanmamak adına düşler kuruyorum. Bir sabah yatakta öylece ölü bulunmak. Ambulans sesleri, polis telsizlerinden yükselen anonslar, otopsi raporları ve görkemsiz bir cenaze töreni. Bu beş metrekare, tüm uygarlığın bitip en ilkel acıların başladığı topraklar gibi.
Zihnimi öldürmek istiyorum. içindeki bütün beni ben yapan şeylerle birlikte. Hatıralar, bilgiler, IQ taneleri, acılar, kaygılar, endişeler vs. ne varsa içinde. Hepsi. Sonra boş bir beden, boş bir beyin ile, yepyeni bir kimlikle, dilini, dinini, kültürünü bilmediğim bambaşka bir coğrafyada gözümü açmak. Hafıza kaybına uğramış bir adam gibi.
Bu olmalı. Bu olmalı çünkü bu içinde sıkışıp kaldığım romanın sayfalarında oksijen tükenmeye başladı. Ve ciğerlerim batıyor artık.
-Biri romanın sayfalarını çeviriyor.-
Reverans…
B
at
uha
n Ded
de
hayran olduğum şayir. beğenmeyenlerin duygusuz olduğunu düşündürür. tamam facebook ile bazı kitlelere ulaştı fakat bu devirde bir şeyi böylesine içten anlatan bir adam tanımıyorum ben. bütün yazılarını flash diskimde toplamıştım ama 200den fazla virüs birikince mecburen flasha format attırmak zorunda kaldım. buda böyle hüsran dolu bir anımdır.
şimdi sorsanız batu'ya en güzel günlerin ne zamandı diye, eminim 2010 öncesi der.(tanıdığım batu bunu söyler) paşa kelimesini çok sever. Açık sözlüdür. Şiirlerinde değil, normal hayatta da açık sözlüdür. Clemente şiirleri okunması gerekir. 35'lik şiiri en vurucu olanıdır. Sakıncası varsa, popüler şiidir. Biraz geri planda kalması lazım, Atila ilhan'ı çok sever, youtube'den sizi 1 gecede kafayı çıldırtacak müzik listesi açabilir(sadece melodi) her nese bir türk dili ve edb. olarak batuya şunu diorm, adamdır;ama biraz arka planda kal be paşa,...
Yeni cikartacagimiz mizah dergisinde bizimle calismaya evet diyen sempatik yazar. Cok eglenceli, is konusunda ciddi ve profesyonel bu cocuk. Tam bir sosyal medya uzmani.
Çapulcu, Morfinsiz Çekilen Düş Sancıları ve Rasyonel Şizofreni adlı eserlerin yazarı. Dede olan soyadını çok sevdiği Cemal Süreya' ya gönderme yaparak Dedde şeklinde değiştirmiştir. içinde yaşadığımız toplumda eline kalem alanın şiir yazarak kendine şair demesine olan kızgınlığından dolayı kendine şayir der ve şiyir yazar. Yedinci Yeni akımının kurucularındandır.
(bkz: ot dergisi)
(bkz: tipsy channel)'da salı, cuma ve cumartesi yayın yapan kişidir.
bugüne kadar basılan dört kitabı vardır.
program adı müntehir'dir.
salı: 21:00-00:00
cuma: 00:00-02:00
cumartesi: 22:00-02:00
http://www.tipsychannel.com
bugüne kadar basılan dört kitabı vardır.
program adı müntehir'dir.
salı: 21:00-00:00
cuma: 00:00-02:00
cumartesi: 22:00-02:00
http://www.tipsychannel.com
2-3 yıl öncesine kadar "morfinsiz çekilen düş sancıları" facebook sayfasının sıkı takipçisi olduğum, ankara albatros'daki turuna katıldığım ve yazmakta usta olduğu kadar konuşmakta olamadığını düşündüğüm şapkasını kafasından düşürmeyen kişi. edebiyatının okuyucusu olmanın yanında bana kazandırdığı mabel matiz'dir. sayfasında tavsiye edilenlerden gördüğüm mabel matiz'in yüklediği bandları, henüz meşhur olmamış ve albüm çıkarmamışken benim duymamı sağladığı için ayrıca önemli görürüm bu adamı.
Çapulcu kitabında kah gülüp kah hüzünlendiğim adam gibi adam. Artık bırakmam peşini ne yazarsa okurum.
Ot dergisi sayesinde tanıştığım yazar. Birkaç saat önce de 6.45'den istedim kitaplarını,kitap beklemek çok ayrı bir heyecan,hele bu kadar övgüyle bahsedilen birinin kitaplarını beklemekse bambaşka.
güncel Önemli Başlıklar