bugün

bir tren rayı var karanlıklar içinde ve üzerinde bir tren. bu artık rayından çıkması gereken bir tren. rayından çıkmak değil de trenin makas değiştirmesi. bunu yapıyoruz çünkü; ''diğer taraftan kabuk değiştirmeyen yılan ölür. aynı şekilde düşüncelerinin değiştirmesine engel olunan kafalar da öyle.''

bu bir edebiyatta kabuk değiştirme ve sosyal medyanın gücünü olumlu anlamda kullanma harekatı. birilerinin artık taşın altına elini koyması gerekliydi. amacımız, kıyıda köşede kalmış amatör ve profesyonel kendi halindeki yazarların gün yüzüne çıkması. amacımız (bkz: birinci yeni) ve (bkz: ikinci yeni) şiir ve edebiyat akımını harmanlayıp ve üzerine de diğer akımlardan tuz biber ekip kendimizden de bir şeyler katarak yeni bir şeyler yaratmak.

yedinci yeni, kendisinden önceki akımlara tepki olarak değil, bunca yıldır Türk şiiri için ‘yazmaktan’ evla bir katkı yapmamış, bir fikir aşılamamış, bir yenilik getirememiş onlarca şaire, yazara tepki olarak ortaya çıkmıştır.

yedinci yeni, somut adımlar atmayan şairlerin, yazarların yanı sıra, Türk Edebiyatını oluşturan temel unsurlarda olan okurların, bir yenilik isteği, bir yenilik arayışının içine girmemesine tepki olarak ortaya çıkmıştır.

yedinci Yeni, kendisine ait şiirlerde kural, biçem, hece, aruz gibi şeyler istemez, barındırmaz.

isteyen, istediği serbestlikte şiirlerini icra edebilir.

yedinci yeni’ye göre, Şiirin barındırdığı anlamlar, okuyucudan köşe bucak kaçmalı, düşünceleri yormalıdır.

ahenk, ölçü ve uyakla değil, anlatım zenginliği ve kelimeleri hissettirmekle mümkündür.

sizler bunlara gülüp geçebilirsiniz, önemsemeyebilirsiniz. Ancak biz, ölürken de bundan bahsedeceğiz. Kimse yok ise, biz varız! iki kişi de olsak. Bizim için Türk Edebiyatında Yedinci Yeni devri başlamıştır.

Başlangıç olarak bu kadar…
batuhan dedde ve ve burak dikoğlu'nun beraberce ortaya attıkları yeni edebiyat akımıdır.

edebiyatı bu yolda ilerletmeyi hedefleyen bu mütevazi edebiyat kişilerinin fikri bir göz atmaya değerdir doğrusu.
Orhan Veli'ler, Cemal Süreya'lar ile birlikte anmak istediğimiz akım.

"günümüzde sosyal medya, çok önemli olmakla birlikte bir o kadar da boş kısmı var. rusya gibi aynı. yüzölçümü çok büyük ama kullanılan kısım az. fenomen olan dizilerin esprilerine bakıyoruz, sosyal medya odaklı. bu güzel bir şey. demek ki birileri sosyal medyayı ciddiye aldığında, ciddiyetle iş yaptığında kaymağını yiyebiliyormuş. eskiyi düşünürüm ben hep. orhan veli'nin zamanında olsaydı türk şiirindeki devrim ne yönde seyrederdi acaba... ya da nazım hikmet, şiirlerini facebook profilinden paylaşsa, nazım hikmet olabilir miydi? attila ilhan, "vatansız ricardo ile birlikte au vieux chatalet’de" diye yer bildirimi yapar mıydı sabah akşam? onların zamanında bu tür şeyler yoktu. belki bu yüzden çok büyük şair oldular. ya da olsaydı daha büyük birer şair olacaklardı, gelecek asırlara mıh gibi çakılacaklardı... maalesef ben böyle gittiği takdirde bir asır sonra bu güzel insanların unutulacağı kanısındayım...

milli mücadele yıllarında, beş hececiler ortaya çıktı. şiirlerinde milli duyguları işlediler. iyi de yaptılar.

sonra has adamlar ortaya çıktı. o güne kadar ki yerleşmiş anlayışa başkaldırı gösterdiler. şiirde var olan aşırı duygusallığa, şairaneliğe karşı çıkıp, söyleyiş güzelliğini esas aldılar. kuralsızlığı kural edindiler.

sonra, yedi meşaleciler çıktı ortaya. beş hececilere tepki olarak geldiler. onların şiirlerini sığ bulduklarını söylediler. türk şiirinde yeni ufuklar açmayı hedeflediler… bir başka kültürün edebiyatını örnek alacaklardı, başaramadılar…

1950’li yıllardan sonra ortaya ikinci yeni çıktı. ece ayhan, edip cansever, cemal süreya ve diğerleri… garipçilere ve toplumcu gerçekçi kuşağına tepki olarak ortaya çıktılar. amaçları türk şiirinde değişik imge, çağrışım ve soyutlamalarla yeni bir söyleyiş bulmaktı. dilin alışılmış kalıplarını yıkıp, sözdizimini zorlayacaklar, değiştirecekler ya da bozacaklardı.
şiirde hayal gücüne ve duyguya ağırlık verdiler. bireyin yalnızlığı, sıkıntıları, çevreye uyumsuzlukları gibi temaları sıklıkla işlediler. söylemek istediklerini soyut bir dille anlatmaya çabaladılar. amaçları verilmek istenilen duyguyu anlatmaktan ziyade hissettirmekti. bunu başardılar. ancak uzun soluklu bir akım olmadı, maalesef… geniş bir okuyucu kitlesine de sahip olmadı hiçbir zaman. ancak türk şiirine yepyeni bir boyut kazandırdılar. onlara göre; şiir, şiir içindi. ahenk, ölçü ve uyakla değil, musiki ve anlatım zenginliğiyle sağlanabilir bir şeydi. bu akımda kimse ortak hareket etmedi. bütün şairler birbirinden bağımsız davrandılar, bu akım ortaya çıktı…

aradan yıllar geçti. ortaya farklı dönemlerde üçünce ve dördüncü yeni olarak yeni akımlar ortaya atılsa da, sahip çıkılmamış, ortalık yerde bırakılmış, eski akımlar üzerine basarak geçmişlerdir. zayıf bir girişimden öteye geçememiştir maalesef. dolayısı ile hala ikinci yeni ve diğer önceki akımların ekmeğini yemekteyiz. ben mesela, kendimden örnekleyecek olursam. birinci ve ikinci yenicileri harmanlayıp, öyle bakıyorum şiire. yakın bulduklarım, benimsediklerim, bu iki akımın harmanlanmış halidir…

artık türk şiirinin, kabuk değiştirme zamanı gelmedi mi sizce de?

bu pek çoğuna göre delilik, çılgınlık. eminim, götüyle gülmeye çalışanlar da olacaktır. pek umrum(uz)da değil…

çok uzun zamandır düşünüyorum bu konular üzerinde. nasıl yaparız, nasıl ederiz… nasıl deriz, nasıl bir biçem veririz buna… benimsediğimiz iki akımı kullanıp, diğer akımlardan da tuz biber ekerek, nasıl bir şey çıkartabiliriz ortaya… biz bugün, değerli ağabeyim burak dikoğlu ile bunun sonucuna vardık. karar kıldık…

artık kabuk değiştirmek vaktidir. artık türk şiirinde yedinci yeni vaktidir. delilik bu! delilik, bulaşıcı bir hadisedir. biz içimizde var olan deliliği, şablonunu oluştururken bu akıma da bulaştırdık. buradan da size ve diğer insanlara tesir edip, türk edebiyatının orta yerine oturması dileğiyle…

üçüncü yeni değil. dördüncü yeni de değil. çünkü üçüncü ve dördüncü yeni, daha evvel zayıf girişimlerle ortaya atılmıştır. biz bu işi yapmaktan keyif alıyoruz. umuyoruz ki, öldükten sonra da yazabilelim. o derece… biz yedinci yeni’yi inşa ederken, belki bir başkaları da üçüncü yeni ile dördüncü yeni’nin boş bıraktıkları temelini doldurur, bunun için mücadele eder, onu inşa eder. geri kalanları da dördünce yeni’den itibaren çalışmaya başlarlar diye umuyoruz. biz yedinci de bekliyoruz…

- yedinci yeni, kendisinden önceki akımlara tepki olarak değil, bunca yıldır türk şiiri için ‘yazmaktan’ evla bir katkı yapmamış, bir fikir aşılamamış, bir yenilik getirememiş onlarca şaire, yazara tepki olarak ortaya çıkmıştır.

- yedinci yeni, somut adımlar atmayan şairlerin, yazarların yanı sıra, türk edebiyatını oluşturan temel unsurlarda olan okurların, bir yenilik isteği, bir yenilik arayışının içine girmemesine tepki olarak ortaya çıkmıştır.

- yedinci yeni, kendisine ait şiirlerde kural, biçem, hece, aruz gibi şeyler istemez, barındırmaz.

- isteyen, istediği serbestlikte şiirlerini icra edebilir.

- yedinci yeni’ye göre, şiirin barındırdığı anlamlar, okuyucudan köşe bucak kaçmalı, düşünceleri yormalıdır.

- ahenk, ölçü ve uyakla değil, anlatım zenginliği ve kelimeleri hissettirmekle mümkündür.

sizler bunlara gülüp geçebilirsiniz, önemsemeyebilirsiniz. ancak biz, ölürken de bundan bahsedeceğiz. kimse yok ise, biz varız! iki kişi de olsak. bizim için türk edebiyatında yedinci yeni devri başlamıştır."

yazının tamamını okumak için ; http://www.facebook.com/p...527&type=1&ref=nf
tanrı'nın yeryüzündeki yansımasıdır. Şuan itıbarı ile twitterda #yedinciyeni hastagı ile yoğun ilgiye ulaşmıştır.