bugün

Sigindigim en guvenli liman. Yargilamadan dinleyen en yasli dostum. Canim yandiginda ilk kostugum. Gulusu dunyalara bedel. Her sozunu binlerce kez tekrar ettigim. Yasin kac olursa olsun, canini kim yakmis ne yakmis fark etmeden yine babana kosuyorsun. Sen olmasan ayakta kalamazdim babam. Her zaman dag gibi arkamda durdugun icin tesekkur ederim. Bugun dolu dolu 61 yasini doldurdun. Yuzunun guldugunu gormek kadar motive eden bir sey yok su hayatta. Yas al ama hic yaslanma olur mu.. Sen hep gul deniz kokan super kahramanim. Iyi ki varsin..
O iş sözlerle olmaz.

insan kendisi için bile söz verse tutamayabilir siz bir başkası adına nasıl söz veriyorsunuz buna aklım ermiyor.

Bakın ben de gelecekteki çocuğum ve eşim için elimden geldiğince iyi bir eş ve baba olacağımın sözünü verebilirim ama hayattır bu yarın bizi ne bekler hiç bilinmez. Şu yaşadığım zaman zarfında o kadar fazla kişi oldum ki yarın nasıl bir adam olacağımı bilemiyorum. Belki de şimdikinden daha aksi daha tahammülsüz daha anlayışsız biri olabilirim. Öyle olmak istemesem dahi olabilirim. Veya sizin harika anlayışınızla eşinizin ve çocuğunuzun harikadan anladığı bambaşka şeyler olabilir.

Baba olmak zaten artmış olan sorumlulukların daha da artması mânâsını taşır. Baba sıfatına layık olmak için insan elinden ne geliyorsa yapmalıdır ama hiç kimse harikulade, hayallerdeki baba olacağının sözünü bence vermek için aceleci olmasın. Hele çocuğunun babasının öyle olacağının sözünüyse hiç vermesin derim.

Tercihleriniz en doğrusu gibi görünse bile yanılmak insana mahsustur.
tam yedi gün önce yerde yatarken gördüm korkumdan baba diyemedim bir kaç dakika bakakaldım. o bir kaç dakika saatler gibi geldi en sonunda baba dedim ve cevap yok. tam yedi gün önce yarım kaldım. tek kolum tek bacağım tek gözüm var artık. 34 senede çok şey gördüm yaşadım ama ben acının ne demek olduğunu tam yedi gün önce anladım. babam bana cevap vermediğinde, onu yıkarken.. musalla taşında ona hakkımı helal ederken.. acı neymiş, ben yedi gün önce öğrendim, öyle bir acıki 77 sene geçse aynı duracak.. alışılırmı ? asla!
içimdeki yeri dolmayacak boşluğun ve en büyük yaranın adı.
Ölmeden ölüme terkettiğim babama yazdım.

Kanayan yaramsın
Dinmeyen gözyaşım
içimdeki boşluksun
Eksik kalmış sol yanımsın

Saçımı sola tarardında ben bozardım, artık ben tarıyorum baba
Gömleğimi üteler 'herzaman temiz düzgün giyin' derdin, giyiniyorum babam aklın kalmasın
Kimseye minnet etmiyorum, kimseden menfaat beklemiyorum, kimseden de korkmuyorum ve herzaman güçlü olmaya çalışıyorum.

Ama babaa...

Tek kalınca gölgelerde seni görüyor, tâ en derin yerimden

Can evimden kanıyorum baba.
Babam be olmasaydı sonumuz böyle...
Her gece aklıma gelme artık.

Profil fotoğrafından da beni kaldır.

Lütfen baba lütfen...
Çocuk sahibi erkek kişi.

Hepimizin varlık sebeplerinden eşit miktarda biyolojik muhattap kişi.

Sevgili dostlarım babalarımız çoğumuz için önemli rok oynuyor hayatımızda evet bizler hayatı kavrama eşiğinde onların ellerine tutunarak doğrulur yürür büyür şekil alırız. Konumuz baba olduğu için anne rolü için yazmayacağım. Fakat bilinmelidir ki anneler daha önemlidir. Buradan lezbiyen ve asalak feminen düşüncelerde aktivist olanlara söz hakkı doğmasın diye bu açıklamayı da yaptığıma göre konuya girebilirim.

Babam ha?

Evet ben erişkin bir abbas ım ve bu yaşa geldiğimde edindiğim bazı tecrübelerde olumsuz tecrübelerde babamın rolü büyüktür. Aranızda babasıyla ilgili anılarını yazan ve o benim duvarımdır yaslandığım ağaçtır diyen dostlarımın yazılarını okuduğumda mutluluk duyuyorum.

Neden mi?

Benim babam hiçbir yerde şahit olamayacağınız bir adamdır. Arkadaşlarım tarafından çok sevilmesine rağmen bugün bile gazabını bizden eksil etmez sağolsun

Sayesinde 3 koca kışı tek gözlü katalitik bir soba başında bundan 10 sene önce geçirdik. sebebi fatura ödemez bu adam huyu değil bir kere. Alır taksitle ödemez ben öderdim.
Faturayı da öderdim o zman ama inat etmiştik ailecek kardeşlerimle dize kadar kar var biz kaçak elektrikle kendimizi idare ettik.

Daha bu başlangıç,

Peder bey bizi hep döverdi efsanevi öfke patlamaları olurdu her gece istisnasız her gece döverdi bizi mutlaka bir sebebi vardı yumruk kalkardı havaya çocuktuk hepimiz ama babam bizi erişkin arkanıyla kavga eder gibi döverdi. Yumrukla tekmeyle tokatla. Acımazdı o Acımazdı benim de canım Acımazdı. Zerre acımazdı kahramanım olduğunu düşündüğüm adam benim babam senin babanı dövebilir derdim arkadaşlarıma çünkü bizi acayip dövebiliyor. Çıkarım yapardım.

Her bayram sabahı kavga olurdu evde ne zman samsun a gidecek olsam o sabsh döverdi beni dayağımı yerdim üç aylık yaz tatili boyunca idare ederdi beni o dayak. farkında değildi tek mesele kalbim kırılırdı sonra kırılan kalpten geriye nefret ve zamanla da duygusuzluk kaldı.

Çocukluğuma dair keyifle hatırladığım babamla eğlenceli aaa bak hatırlar mısın dediğim her cümle kardeşlerimle konuştuğumuzda mutlaka dayakla bitiyor bugün. Biz bir araya gelip konuştuğumuzda mutlaka babam bizi ne döverdi deriz.

Sadece dövmesi değil akılsız adamdır. Aslında acayip zekidir kendisi fakat sorun şu ki annemi de döverdi tüfek doğrultmuşluğu bıçak sallamışlığı var.

Şöyle ki dövmek bir şey değildi üzülürdüm ben hayalperest bir adamım hâlâ daha öyle ve hayalimdeki babam ı gerçekteki babam döve döve öldürdü. Üzülürdüm kendime keşke böyle olmasa derdim şimdi umrumda değil. Herkes büyüdü herkes kendi yolunda bana neden loş ışıkta sessiz bir evde yaşadığımı neden müzik dinlemediğimi neden televizyonumun olmadığını sorarlar tek bir cevabı var ben 23 yaşına kadar her gece kavganın olduğu duvarlarda nefretin küfrün sektiği tuzu az olan yemeğin duvarlara çalındığı. Kapı çalmasıyla korkunun bizi esir aldığı bir evde büyüdüm. Yeterince ses dinledim şmdi sessizliği dinliyorum.benim için bu müthiş bir lüks çünkü ben hep arkadaşlarımın da aynı şeyden muzdarip oldğunu zannederdim ta ki bir akşam bir arkadaşımın evinde kaldığımda aslında bizde yaşanılan durumun normal olmadığını keşfettim. Çocuktum çok ısrar ettim olmaz ya babam izin verdi kaldım o akşam babası geldi arkadaşın yemek yedik muhsbbet ettik ders çalıştık kedi okşadık sonra yattık eee dedim bu kadar mı diye düşündüm yani babası annesini dövmeyecek mi olmadı sessizliğe gömüldü ev karanlığa ve sessizliğe heyecandan mı içimdeki boşluktan mı nedir uyuyamadım. Aydınlanmıştım. Artık daha da mutsuz oluyor kendime aile fertlerime daha çok üzülüyordum yapacak bir şeyim yoktu kaldı ki babamdan aşırı korkardım. Seslendiğinde öfkeden fışkıran o sesi bilirim. Ve çakılır kalırdım işerdim altıma gelirdi bir arabs döverdi keşke daha iyi gerekçeyle dövseydi. Hepsi de sikik sebeplerdi. Dövmesi değildi mesele

Ben aptal mıyım?

Babam beni bizi aptal yerine koyar tek ayak üstünde bile durmadan bin yalanı peşpeşe dizer inandırır bizi. biz de o heyecanla beklerdik.

Bana akülü araba alacaktı karnen iyi olsun sana akülü araba alacağım demişti karnem iyi oldu almadı.

iyi dereceyle bitir istediğin liseye göndreceğim dedi bizim dönemimizde süper lise vardı kaldı ki ingilizceyi ve bilgisayarı çok severdim tutturdum.

Okuyup ne yapacak amınaoodumun oğlu dedi göndermedi.

Kaderimi o çizdi. Ben yaşadım.

Bize hep söz verirdi hadi akşama hazırlanın gezmeye gideceğiz derdi annem garibim misler gibi giydirirdi bizi hazır ederdi heyecandan vakti geçiremezdik. Olmazdı babam akşamüzeri dediğinin üstünden gecenin bir yarısı gelirdi. Bir posta da dayak yerdik.

Bazen götürürdü lüks bir restorana milletin içinde öfkelenir döverdi bile bir tokat çakardı kaşla göz arasında ben utancımdan küçülüp yok olurdum insanlar bize bakarlardı baktıkları için kıpırdayamazdım bile gerçekten. Kıpırdayamazdım. Babam adına utanırdım. Bugün krinç mi diyorsunuz o videoları izleyemiyorum gerçekten o çocukluğumdaki his sarıyor beni yerin dibine giriyorum.

Bitti mi dedim ya bu başlangıç.

Babam etrafımdakilere de yalan söylerdi

Aaa naber ev almışsınız derdi yaşlı bir adam anlardım o an evet derdim aldık. Aslında yoktu öyle bir şey hiç olmadı. Babama güvenmeyi insnmayı çok denedim. Şu dünyada pek bir yer kaplamam ama şu koşulsuz güvem hissi nedir bilmiyorum ve bunu tecrübe etmek için her şeyimi verirdim dedim babama srn bu hissi bilmeyeceksin ne hissettiğimi anlamazsın dedim çünkü dedem öğretmen ve alkolik olmasına rağmen disiplinli bir adamdı. Muhtemelen ben ona benzedim. inanmak isterdim güvenmek isterdim o adama babam. Babs bile demiyorum artık ve kendisine dair hiçbir hissim yok biyolojik bir bağdan öte değildir.

Böyle olmayanlarınız adına hep çok seviniyorum. Bazı konularda arkadaşlarla veys yeni tanıştığım biriyle karşılaştığımda aile bağlarının iyi olduğunu öğrendiğimde heyecanla tebrik ederim şaşırırlar garip bile gelir onlara. Çünkü evet haklılar normal olan bu biliyorum ama ben bunu hiç tecrübe etmedim.

Bsbs figürü alkollik olabilir bunu garipsemm ama yalancı ve güvensiz olması yıkıcıdır.

Nerden mi bilmiyorum. Ben enkazın molozuyum çünkü

Abbas derler sen iyi baba olur musun

Bilmiyorum derim ama kötü baba nasıl olunur biliyorum. Nasıl kötü bir baba olmamam gerektiğini ööğrendim ben.

Nasıl iyi baba olacağımı bilmem tecrübe etmedim.

Edit: bu da kendimle ilgili gerçekleri içeren tek entrydir. Dahası da olmayacaktır bunu neden yazdım bu akşam yine babamla ilgili bir şeye maruz kaldı kardeşim. Ürktüğünü fark ettim takma dedim ben buradayım. Artık çocuk değilim.
Candır,adamdır,fedakardır her şeydir benim için.Yeri gelir arkadaşım olur Tarkan şarkısına eşlik eder.Yeri gelir sarılır teselli eder.Adam gibi adamdır canım babam.
12 yaş sonrası hayatımın her alanında bana düşman olmuş, insan psikolojisinden bi haber asabiyet makinası.
baba:
a. 1. Çocuğu olan erkek, peder. 2. Çocuğun dünyaya gelmesinde etken olan erkek.

bak baba, senin o kadar şey sığdırmaya çalıştığın 4 harfin tanımı ne kadar da kısa. sahi tüm o çabalarından biri dahi mi tutmadı hiçbirimizde? sana göre temelde hepimiz olamamışlardanız. dilekolay, sen de haklısın. 17 yaşında ülkeni, ağa babanı terk edip diyar diyar gezen, 6 dil bilen, oxfordda eğitim alan, balya balya dolarları sobaya atan, 17 yaşından beri ticaretle uğraşıp her ülkeye vizesi, her ülkenin ticaret mecrasında ismi olan, soyadı bile tek olan kaç kişi var bu dünyada? hiçbirimiz yetemedik sana. en çok yanında olan benken, en çok da ben yetemedim sana.

seninle elele gezdiğimiz günlere gidiyorum son zamanlarda en çok. her hastane raporlarını tek başıma omuzlamaya kalktığımda çocukken düştüğümde beni kaldırdığın anları getirdim gözümün önüne. talih bu ya, onca hastanenin lokasyonu hep çocukluğumda izi olan yerlerdi. ama en çok samatya'yı unutmam. ikinci bahar'ın merdivenlerine dayanıp da bütün çocukluğum gözümde canlanırken elimde o raporla şok olmuşluğumu hiç unutmam. ben çok küçüktüm, langa'da büyükannemin yanına her geldiğimizde ikinci bahar olurdu televizyonda. iki sokak aşağımızda da dizinin çekimleri vardı zaten. çocukluğumla bütünlenmiş o yıllarda. hastaneden sonra ayaklarımdaki tonlarca yükle kendimi o merdivenlerde bulmuştum. gitmeye hiç cesaret edemediğim o lokantanın önünde.

bazen kızıyorum sana. ben hem ideallerimin yakasından tutabilmek hem de yanında olabilmek istedim. sen ikisini aynı anda mümkün kılmadın asla. hayalimdeki kadın bana çok uzak değildi, o ideallerimi gerçekleştirebileceğim ne çok kapı açıldı önümde. çocukken hayranlıkla izlediğim orkestra şefinin komutasında eğitim vermekten tut, hep gönlümün attığı tiyatroya kadar. ben hepsini yaptım baba. hiç sevmediğin komünistlerden oldum eylem eylem gezdim, bildirilerden kuşlamalar yaptım. asla olmamı istemediğin müzisyen oldum, 1 milyon kişilik konserlerde sahnede yerimi aldım. ''ne işin var'' dediğin sahnelerde brecht eserlerini oynadım. yetmedi bunların eğitimlerini de üstlendim beş kuruş menfaat gütmeden ne öğrendiysem başkalarına öğrettim sınıf sınıf. kapıyı çarpıp çıktım ve bunları yaptım. sinirlenip kırdığın enstrumanlarıma rağmen, bir kez olsun kimsemin gelmediği sahnelerime senin de gelmemelerine rağmen, henüz korodayken almam gereken gömlek için senden ilk kez para istediğimde ''ben bu işten razı değilim'' deyip başını başka tarafa çevirmene rağmen senden asla buğz etmedim.

ben tüm bunları yaparken sen incindin. çünkü sen hep doktor olarak hayal ettin beni. ben de isterdim doktor olmayı biliyorsun. ki bu benim ellerimdeydi. az buz puanlarla dönmüyordum sınavlardan. ama öyle gelişti işte be baba. bazı şeylerin sevdası ağır bastı. öyle sandığın gibi bir insanın sevdası değildi bu. anlatsam anlar mısın ki? insan olmanın insan onuruyla yaşamanın sevdası ağır bastı. ne kadar da kızardın ben her gün evden çıkarken. her gün akşam sağ salim dönebilecek miyim diye düşünür dururdun annemle. hadi o konuda haklıydın da, ya gerisi baba?

o tuhaf hastalık ellerini yakana attığından beri bitti her şey. zaten yapım olumsuzluklar timsali. neden anlayamadım, kaydı yeryüzü ayaklarımdan. oysa salt gerçekliklerin her zaman bilincindeydim. bana ne oldu baba? seninle aynı anda bitiyoruz anladığım kadarıyla. umarım bitmeyiz baba. çünkü bana şimdi sorsalar ben yine saçlarımdan öperek varlığını bilerek uyanmaya feda ederim her şeyimi.

dayattığın fikirleri incinme diye uygulamaya başlamış olmam senin hatan değildi. eğer bir hata varsa bu benimdi. istesem başka türlü bir seçim yapabilirdim. normalde babalar kızlarına kıyamaz ama esas ben sana kıyamıyorum baba. kıyanlarından olmak istemiyorum. üvey ablamın yaptığı seçimi yapamadım ben. o şimdilerde senin gibi, bakıyorum bazen sen onu reddetmiş olsan da. gerçekten babamın kızı, bunu görebiliyorum. tıpkı senin gibi ticaret peşinde, çok para kazanıyor, sürekli ülkelerden ülkelere yolculuk halinde. nasıl da benziyor sana değil mi? üvey abim ise senden fevriliğini almış. yüzü bile çok benziyor sana biliyor musun? ikisi de çok acı çektirdi sana laflarıyla, tavırlarıyla.. bir de öz abim var. senin kopyan. gram anlaşamadığın son oğlun. o da buralarda değil artık. hepsi birer birer gittiler. ben hep başucumdayım baba. söylesene ben nereden çekmişim sana? evin dışında herkes bana ''babasının kızı'' diyor hep. artık ben de diyorum ''babamın kızıyım'' diye her hatamda her doğrumda. ben yanında değilken sana benziyorum en çok. diğerlerinin sana çeken tüm huyları fazlasıyla var bende. hatta bir fazlam bile var; annemi bırakıp gitmedin. fazladan o huyunu da almışım. ben de seni, sizi bırakıp gitmedim. senden bana geçen ve her an patlayabilen o tehlikeli genlerin namlusunu asla size doğrultamadım. ben onlar olmadım. olamadım değil, olmadım baba. ne senin trilyonlarca malın mülkün ilgilendirdi beni ne de her kapının anahtarı soyadın. ve itiraf etmeliyim ki çok kurtulmak istedim soyadımdan. ve çok feragat etmek istedim noter huzurunda olası bir mirastan. hiçbirini kabul etmedin. o çok sevdiğim romandaki gibi oldu her şey evlatlarında; ''hasan kaçan'lar' ve metin kaçamayan''

ne olacak şimdi dersin? elele tutuşup yeniden gidelim mi sahile? soslu fıstık alırız belki istasyonda kitapçılar köprüsünde yeriz çocukluğumdaki gibi. gökyüzünü öğrendiğimden beri daha çekilebilir geliyor hayat. insanlar bulutlarla ay ışığına olan sevgimi klişe zannediyor. kimse bilmiyor ki ben çocukluğum boyunca balkonda yatar seni beklerdim her geçen uçakta. bir tek annem bilir. battaniye alıp buz gibi havaya rağmen balkonda seni beklerken sabahlayan bir çocuktum ben. her uçakta sen varsın sanırdım. akşam yemeğimden gizlerdim bana yârenlik eden ay ile paylaşırdım. gerçekten ay'ın yemek yiyebileceğini düşünüp bir köşeye yemek bırakırdım ben ona. o yılların meşhur aydede bisküvisinden alır ondan verirdim ona. ışığında beni muhafaza ederdi her gece. gündüzleri de bulutlarla söyleşirdim, kahvaltılıklarımdan bulutlarıma ayırırdım. bazen yokluğunda paralar iyicene suyunu çektiğinde ay ile bulutları kuru ekmekle beslediğim olurdu. ama biliyor musun bir gün bile burun kıvırmadılar ne bana ne de ikramlarıma.

her baba kızına ayı ve bulutları öğretir, ama yanında öğretir. ben yokluğunda öğrendim hepsini. şimdi mi? şimdi ben hâlâ aynıyım. eskisi kadar teselli bulamasamda yine de geceleri ay, gündüzleri bulut yetiyor bana. şimdiki evimizden çok az gözükseler de hâlâ sadığım onlara. her gece ve gündüz onlarla gözgöze gelmeden durmam.

ne dersin şimdi gidelim mi yine çocukken gittiğimiz o kırlara? piknikte bile takım elbise giyen adamsın sen. hayatımda 1 kez takımsız gördüm ben seni. tarihi de çok yeni. en güzel gömleğini ütülerim sana söz. o güzel kol düğmelerini de takarız. kravat da beğenirim sana yine. iğnesini de iliştiririz üstüne. gittiğimiz yerde sana yine yalanlar söylerim. ben uzun zamandır sana çok yalan söyledim. nefret etmeme rağmen yalandan, yüzün gülsün diye çok sığındım. sırf önüne gerçek bir belge koyabilmek için sınava girdim ben. üniversiteye kayıt yaptırdım. mutlu ol diye istediğin bölümü seçtim. sonra da bir daha uğramadım oralara. umarım daha uzun yaşarsın ve 3 sene sonra sana diplomayla ilgili hesap vermek zorunda kalırım. diploma dedim de aklıma geldi; aşk olsun diploma satın almak nedir baba? gram istemedim o okulu da o koleji de. eğitim için göndermek istediğin ülkeleri de. benim ülkem sadece gökyüzü. bayraksızım ben senin aksine baba. neyse, canın sağolsun. nolur canın sağ olsun.

belki sana bahsedemem bende de aynı tuhaf hastalıktan şüphelendiklerini. ama seninki kendiminkinden ağır basıyor yüreğime, bilemezsin. affet beni çoğu şeyi gizliyorum artık senden. bu sadece onlardan biri.
çok enteresan bir durum. şans veya şanssızlık olabilir. vicdanınız rahat olsun yeter.
Geçen kalbimi kırdığından beri aramakta çekiniyorum. Kendisi farkında değil tabi. Hey yavrum hey. Ne kadar yakınlaşırsak yakınlaşalım aramızda hep bir buzdağı olacağı gerçeği çok üzücü ama bunun için onu suçlayamam. Sonuçta bir ailesi var ve önceliğinin onlar olması normal. Yine de keşke ortaya laf atarken yüksekten atmasa. Çok çabuk inanan biriyim ben.
çok özledim, keşke olsan fikrini alsam, korkmasam hiçbir şeyden.
Asla sevgisini belli etmeyen klasik türk babasına sahip pek çok çocuk girdiği hazin depresyon sonucu babasından nefret ediyor.

Oysa kafka’nın dediği gibi ihtiyacımız olan şey biraz cesaret, biraz güler yüz, geleceğimizi aydınlatmaya yetecek kadar yardımdı. Çocuklarınız için her şeyin ölçütü olmaktan vazgeçin. Hebinizin ellerinden öbüyor ve iyi bayramlar diliyorum.*
boş beleş adamın teki.
Kendisiyle hiç anlaşamayız. Tamamen farklı düşüncelerin, hayatların insanlarıyız. Sürekli aramızda patlama potansiyeli yüksek bir gerginlik hakimdir. Mümkün olsa hep uzağımda olsun isterim ama buna rağmen ironik bir şekilde en sevdiğim insan da odur.
Anadolu’nun bir köyünde büyümüş, ortaokul terk bir adamdı: ama kendini yetiştirmiş, Zeki bir adamdı. O tarihlerde köyden ilçeye haftada bir iki gün araç gider gelir insanlar eksiklerini bu sisteme göre giderirdi, babamın iki günlük gazeteye ve iki aylık siyasi dergiye aboneliği vardı, köy kahvesinde bile gazete okunmazken, bizim evimize üç günde bir de olsa gazete girerdi, bir köşeye oturur gazeteleri bana okutur, dinlerken bir yandan bulmacaları çözerdi ve bu adam köyün ağası, zengini falan değil gariban bir çiftçiydi. Ben babamdan vatanımı sevmeyi öğrendim, insan hayatında vicdanın ne denli önemli olduğunu, kimseye el açmadan, boyun bükmeden yaşamanın ne demek olduğunu öğrendim, okumanın, araştırmanın, sorgulamanın, dümdüz bir adam olmamanın ne kadar gerekli olduğunu öğrendim. Tek sıkıntı erken gitmesi oldu eminim bana katacağı çok daha fazla şey vardı. Her şeyden önce kendisine yaşadığım sürece saygı duyacağım ki onun gibi bir adamı sevememek mümkün değildi. inançlı bir adam değilim ama her bayram mezarını ziyaret ederdim, bu bayram bir yanım eksik kaldı.
Sanırım hep bir yara olarak kalacak içimde.
bi yandan dünyaya geliş sebebimiz olan kişi.
moron beyinsiz despot madrabaz sabit fikirli ataerkil pinti kabadayı küfürbaz bir piç.
Kendisi baba kelimesinin tam zıttı bir insandır. Pardon insan demişim insanda değildir. Tüm hayal kırıklıklarımın ve yarım kalmışlığımın sebebidir. Biliyorum ömrüm boyunca hiçbir zaman tam mutlu olamayacağım. Hep bi yarım kalmışlık hissi olacak. Arkadaşlarımın babalarıyla olan ilişkilerini gördükçe içimde hep bir sızı olacak. Ne zaman çocuğuna sarılan ya da onunla oyunlar oynayan baba görsem tarif edemediğim bir sızı oluyor .

Onu sizlere biraz anlatmak isterim. Öyle bir insandır ki sizi gafil avlamak için pusuda bekler. En doğru anda ise boynunuza dişlerini geçirir. Tek bir kelimesiyle yaptığı tam olarak budur. Onun girdiği ortamda çiçekler solar , bülbüller susar , cıvıl cıvıl olan renkler rengini kaybeder ve her şey gri olur. Onun olduğu yerde yaşayamaz , nefes alamazsınız . Öldüm sanırsınız ama maalesef yaşarsınız. Üzgünüm ölmenize asla izin vermez. Onun çocuğu olmak demek ; nefes al dediğinde alacaksınız , o konuş dediğinde konuşacaksınız, onun istediği saatte uyuyacak o uyan dediğinde uyanacaksınız. Kötülüğün vücut bulmuş halidir. Ne kadar şanslısınız onu görmüyorsunuz. Onu görmek demek hastalık gibi bir şeydir. insanda ateş , mide bulantısı , nefes alıp vermede zorluk, boğazda bir şişlik ve kalp ağrısı gibi belirtiler göstermenize sebep olur. Virüs gibidir. iyileştim sanırsınız ama o sizden alacağını almıştır. Artık tam değilsinizdir.
görsel

(bkz: swh).
koruyan, kollayan. senden önce tehlikeleri göğüslenen. bazen seninle ağlayan. güçlü görüntüsünün arkasında daima bir kırılganlık olan adam.
Hala sızlar bir yanım telaffuzunda, Damlalar süzülür yanaklarıma isimini anınca! Keşke yanımda olabilseydin be babam! Babalar günün kutlu olsun.
Babalar gününü Kutladığımda teşekkür edebilsin, ona aldığım hediyeye yalandan ne gerek vardı diye kızabilsin isterdim.