pragmatist ve makyevelist her insan evladı gibi mustafa kemal de nerede ne söyleyeceğini iyi bilirdi. komunizm hayali görememişti belki ama ona yakın özgürlükçü bir demokrasi anlayışı vardı. bu idealist kısmı. pragmatist kısmı ise, demokrasiyi yerleştirmek ve korumak için demokrasiyi uygulamanın çok gerekli olmadığını düşünmüş olmasıdır.
Atatürk'ün bu dönem için yaptıkları Genç Cumhuriyet için faydalıdır. Hatta o zamanlar kapitalizm'i gelişim evresine sokabilmek adına karma ekonomik sistemi benimsemek zorunda kalmıştır devlet.

Sovyetler birliği kurulmadan önce Rusya'ya yardımın önlenmesi artık kaçınılmaz olan tüm iktidar sovyetlere sürecini hızlandırmıştır. Daha sonradan halk devrimi sürecini tamamlayan sovyetler birliği artık sosyalizm'e geçme sürecinde bir iç savaş sürecine de girmiştir. işçi sınıfının büyütülmesi v.s.

Atatürk ise bu dönemde kabul edilen devlet rejiminin gideceği yoldan emin olarak aslında ikili oynamak zorunda kalmıştır. Sosyalist bir biçim değil burjuva demokratik bir sistem oluşturmaya çalışan T.c emperyalizm e karşı savaşrak kendi emperyalist sürecini oluşturmak istediği aşikardır. eğer bu yönde bir sıkıntısı olmasaydı açıkça batıyı reddedebilme ve müttefik olarak doğuyu alabilme şansımız vardı. Fakat bu nedenle batıdan kesinlikle uzaklaşılamazdı. emperyalist savaştan çıkmış T.c'nin hem bir müttefike hem de bir tehdit olarak gördüğü (Tarihte tüm milletleri düşman sanmak) Sovyetler ile ilişki kurmak zorundaydı.

Bu nedenle aslında diplomatik üçkağıtçılık dönemi gelmiştir. Lenin atatürk hakkında tüm fikirleri doğruyken atatürk'te tum bunların bilincinde olarak karşılıklı bir anlaşma yoluna gittiler. Aynı zamanda ulusların kaderini tayyin hakkına saygısı bulunan genç sovyetler'in yardım etmesinden daha doğal bir durum olamazdı.

Fakat sonradan 2. paylaşım savaşı sürecine giren Dünya'da yine genç tc'nin gelişimini hala tamamlayamaması ile bu savaşta da ikili oynamak zorunda kaldı. Kuzeyde tehdit olarak gördüğü sovyetler ile birlikte aslında tüm dünya tehlike olarak görülmekteydi. Yine gelişmiş kapitalist ülkelerle ilişkileri geliştirebilmek adına sovyetler'e biraz yaklaşıp tekrar batıyla büyük ilişkiler içerisine girilmiştir. Savaş sonuda bilindiği gibi son anda girerek batıya yaranılmaya çalışılmıştır.

Fakat bugün tarihin affetmediği bir şey vardır. Herkesin düşmanlığından emin olan T.c'nin döneklik süreci bugünkü sürecide beraberinde getirmiştir. Kendinden emin olamayan kompleksli t.c sürekli bir tarafa yaranmaya çalışmıştır. Tarih dönekleri italyanlar da da görüldüğü üzere hiç bir zaman affetmez.

Peki bugün ne oluyor? Hala yaranma çabaları ile kapitalizm hayalleri yerle bir olmuş durumda. Kapitalizm'i ithal etmek olarak algılayanlar bugün ülkede hakim konumda. Belirli ideolojiler üzerine oturmamış t.c bugün sovyetler'in de yıkılmasıyla tamamiyle batının bir oyuncağı haline gelmiş durumda. Ne ürettiğimiz güzelim muzları satabiliyoruz, dışarından saman muzları alıyoruz. Ne de kendimiz üretebiliyoruz. Komplekslerimiz aslında bu süreçleri beraberinde getirdi. Bugün tarih, tabuları yargılamaktadır. Atatürk'ün başlattığı süreç belirli temellere oturamamış ve tabii ki sonucunda bugün kü sürece getirmiş oldu.

Eğer ki kendinden emin bir T.c olsaydı ve ilişki batı ile yoğunlaştırılıp vahşi süreçte bu şekilde emin yol alınsaydı, inanıyorum ki bugün Türkiye burjuvazisi çok daha güçlü konumda olurdu.

Eğer o dönemde politiklar farklı işletilseydi, batıya bilmem kaç yıllarına kadar borç ödemek zorunda da kalmazdık.

Çözüm nedir peki? Kangren olmuş bu devleti yıkıp yerine yenisini kurmak tabii ki.
mustafa kemal pasa, komunizm le ilgisi olmadigini cesitli ortamlarda belirtmistir, ancak türkiye´nin o zamanki yoksul durumundan dolayi ve sovyetler le birlikte "emperyalist" güclere karsi savas vermekte sovyetlerle birlestigi bir nokta oldugundan o ülkeyi onlari incitmeksizin türkiye´nin yararina ,kendi yaninda tutmaya calismis ve basarmistir.

su söylenebilir. lenin pasayi kendi yanina cekememistir ama, pasa, lenin´i kendi yanina cekmeyi basarmistir. sonucta türkiye komunist olmamis, ve onlara dahil olmamis, ama ruslarin da biraz yardimlariyla batililarin usagi da olmamistir. "türkiye" olarak kalmistir. mustafa kemal pasa nin istedigi sey de bu olsa gerektir.
öyle bir sistemin yıkılacağını düşündüğü için cumhuriyeti getirmiştir paşamız.
atatürk'ün komünizmi öven sözleri olmasının yanında komünizmin ülke için en büyük düşman olduğunu söylediği konuşmaları da vardır. Atatürk o dönem için yapılması en mantıklı olan yolları izlemiştir. atatürk'ün sosyalist düşünceye sahip olduğu çıkarımı atatürk'ü biraz olsun tanıyanlar açısından yanlış bulunur.
atatürk ün sosyalizm ile uzaktan yakından alakası yoktur. atatürk bir türk milliyetçisidir. türkçüdür. şu sözleri söylemiş bir adamı kendi yanınıza çekmeye çalışmayın.

''türk aleminin en büyük düşmanı komünizmdir, her görüldüğü yerde ezilmelidir.''
''biz ne komünist ne bolşevikiz, biz doğrudan doğruya vatanperver ve türk milliyetçisiyiz''
atatürkün, sosyalist bir lider olduğu, inkılapları ve devrimci liderlik yaklaşımı ile anlaşılmaktadır. fakat atatürkün sosyalist fikirlerini, komünist rusyanın yönetim şekli ve erki ile kıyaslamak yanlış bir yaklaşım olacaktır. sosyalizmi uyguladığını iddia eden, rusya tam bir faşizan erk tarafından idare edilmekte idi ve atatürk bunu ayan beyan görmekte idi, rusya ile ilişkilere, karşılıklı çıkarlar doğrultusunda bakmasının nedeni, kapitalist batı ülkelerinin masasında pay edilmekten daha yeni kurtulmuş ülkemizin, kapitalist batıya karşı bir gözdağıdır.
soğuk savaş dönemini önceden öngören atam, ne birinden ne diğerinden olmayı seçmiş, ikisinide, birbiri ile korkutarak idare etmesini iyi bilmiştir.
kars tarafından yüksekce bir tepe üzerinden, uzun uzun bakmış ve gerisin geri yüzünü kendi topraklarına cevirmiştir.
rejimi açısından olumsuz, ama ilişkiler açısından -karşılıklı çıkarlar çerçevesinde- olumlu olan bir bakıştır. atatürk'ün beyanatları ve aksiyonlarına genel bir bakışla böyle bir sonuca varmak mümkündür. (yazarın naçizane yorumu atatürk'ün ekonomide özel teşebbüsü esas aldığı, kapitalizm ağırlıklı bir ekonomik yönetimi düşündüğü, ama 1930'ların ekonomik kriz ortamında ve türkiye'nin mevcut şartlarında kendisinde bunun en azından o dönem için yürüyemeyeceği kanaati oluştuğundan, devletçilik uygulamasına gittiği yönündedir.)
- aşağıdaki metin, tbmm'nin 22.01.1921 tarih, 1.devre, 1.içtima, 31.bahis, 3.cilt, 334.sayfa'daki atatürk'ün söylemlerini içeren gizli celse kayıtlarından alınmıştır.

"- Efendiler, iki türlü önlem alınabilirdi. Birisi doğrudan doğruya komünizm diyenin kafasını kırmak; diğeri Rusya'dan gelen her adamı derhal denizden gelmiş ise vapurdan çıkarmamak, karadan gelmiş ise, sınırın dışına atmak gibi zorlayıcı, şiddetli, kırıcı önlem kullanmak.

Bu önlemleri almak, iki noktadan yararsız görülmüştür. Birincisi, iyi ilişkilerde bulunmayı gerekli saydığınız Rusya Cumhuriyeti tümüyle komunisttir. Eğer böyle zorlayıcı önlem uygularsak, o halde kayıtsız koşulsuz Ruslarla ilişkide bulunmamak gerekir.

Oysa biz, birçok siyasal düşünce ile birçok neden ve etkenden dolayı Ruslar'la temas ve ilişkide bulunmak ve görüşmek istedik ve istiyoruz ve isteyeceğiz.

O halde, uygulayacağımız önlemlerde dostluğunu istediğimiz bir ulusun, bir hükümetin ilkelerini tahkir etmemek zorundayız. işte bunun içindir ki zorlayıcı önlem kullanmak istemedik.

ikinci bir noktadan da zorlayıcı önlem kullanmayı yararlı görmedik;

Bildiğiniz gibi bu düşünce akımlarına karşı, düşünceye dayanmayan kuvvetle karşılık vermek, o akımı yok etmedikten başka, herhangi bir kişiyle, herhangi bir insanla konuşulduğu zaman onun herhangi bir kişiyle, herhangi bir düşüncesini kuvvet zoru ile reddederseniz, o ısrar eder. ısrar ettikçe kendi kendini aldatmakta daha çok ileri gidebilir. Bundan dolayı, düşünce akımları cebir ve şiddet ve kuvvetle reddedilmez. Tersine takviye edilir. Buna karşı en etkili çare, düşünce akımına karşı düşünceyi oluşturmak, düşünceye düşünce ile karşılık vermektir.

Bundan dolayı, komünizmin memleket için, milletimiz için, dinimiz için, kabul edilmez olduğunu anlatmak, yani kamuoyunu aydınlatmak en yararlı çare görülmüştür..."

- bu görüşlerle paralellik gösteren ve atatürk tarafından kaleme alınarak kurtuluş savaşı sırasında rusya devlet başkanı lenin'e gönderilen resmi mektubun tam metni de aşağıdadır.

''Ekselans vladimir ilyiç ulyanov lenin,

Emperyalist Hükümetler aleyhine 26 Nisan 1920 harekatı ve bunların tahakküm ve esareti hakkında bulunan mazlum insanların kurtulması amacını güden Bolşevik Ruslarla işbirliği ve harekatı kabul ediyoruz.

Bolşevik kuvvetleri, Gürcistan üzerine askeri harekat yapar veyahut takip edeceği siyaset ve göstereceği tesir ve nüfusla Gürcistan'ın da Bolşevik ittifakına dahil olmasını ve içlerindeki ingiliz kuvvetlerini çıkarmak üzere, bunlar aleyhine harekata başlamasını temin ederse Türkiye Hükümeti de emperyalist Ermeni Hükümeti üzerine askeri harekat icrasını ve Azerbaycan Hükümetini de Bolşevik devletler zümresine ithal etmeyi taahhüt eyler.

Evvela, milli topraklarımızı işgal altında bulunduran emperyalist kuvvetleri tart ve ileride emperyalizm aleyhine vuku bulacak müşterek mücadelemiz için dahili kuvvetlerimizi organize ettirmek üzere şimdilik ilk taksit olarak beş milyon altının ve kararlaştırılacak miktarda cephane vesaire harp vesaiti ve sıhhiye malzemesinin ve yalnız doğuda harekat icra edecek kuvvetler için erzakın Rus Sovyet Cumhuriyetince temini rica olunur.

Yüksek hürmetlerimin ve samimi duygularımın kabulünü rica eylerim.

tbmm Reisi Mustafa Kemal''

- şüphesiz, atatürk'ün rusya ve sosyalizme bakışını tariflemek için bunlara tek bir eklenti dahi yapmaya gerek yok! ancak bence, çok önemli bir detay; meclis tutanaklarından alınan yukarıdaki metnin beşinci paragrafında gizlidir ki, bu tespitinden 40 yıl sonra, yani 61 anayasası'nın 141 ve 142.maddeleri ile türkiye'de komunist faaliyetleri yasaklayan; yasakçı zihniyetin temelleri atılmıştır.

- şimdi! bizler, bu insanların 'atatürkçüyüm!' diye böbür-böbür böbürlendiklerini görüyor ve doğal olarak gülmekten kendimizi alamıyoruz.