bugün

modern şiirin en önemli öncülerinden biri.kurulu düzenin din ve ahlak kurallarına şiddetle karşı çıkan,geleceğin karmaşasını değişik bir dille haber veren bir şair.şiiri yazmayı on dokuz ya da yirmi yaşında bırakmış.
bir haykırışı:'' ben! ben ki ya sihirbaz,ya da melek gözüyle bakmıştım kendime,her türlü aktörden sıyrılmıştım,toprağa geri verildim aramak ödeviyle ve o katı gerçeği kucaklamaya! köylü! aldandım mı?acımak benim için ölümün kızkardeşi mi yoksa?yalanla beslendiğim için özür dilemeyeceğim artık.bırakın beni.ama bir dost el de mi yok!nereye tutunmalı?''
(bkz: charles baudelaire) hayranı sembolist şair..hayranı demek sanırım biraz az oldu ona ilahlık derecesi atfeder..
(bkz: rimbaud ya da büyük isyan) *
deniz görmeden yazdığı iddia eliden sarhoş gemi adlı şiirini cebine koyup paul verlaine ile paris'e gidip aşk yaşayan dahi fransız eşcinsel şairdir.
leonardo di caprio nun rimbaud'u oynadığı total eclipse adlı filmde hayatı ele alınmıştır. Rimbaud u sevenler için görülmesi gereken bir filmdir.

rimbaud rimbao diye okunur.
sembolist şair. on altı yaşından yirmi bir yaşına kadar, beş yılda, şiirin bütün geleneklerini, yapısal ve zihinsel düzenini parçalayıp altüst etti. Düzyazı şiirleriyle yarattığı dil, günümüz modern şiirinin son sınırları olarak kabul edilir.

1854'te Fransa'nın kuzeyinde Ardenler bölgesinde Charleville kasabasında, Bourbon Sokağı 73 numaralı evde doğar. Subay olan babası Frédéric, annesi Vitalie'yi genç yaşta terk eder. Vitalie Cuif(Rimbaud)'nun Roche kenti yakınlarında çiftlik sahibi olan varlıklı bir aileden geliyordu. ilk doğan çocuklarına babanın adı olan Frédéric ismi konulur. Ailenin ikinci çocuğu Arthur, üçüncü çocuğu annesiyle aynı adı paylaşan Vitalie, dördüncü çocuğu Rimbaud'nun hayatında önemli rolleri olan Isabelle'dir.

Annenin genç yaşta eşinden ayrılmasının baskısıyla yaşayan Rimbaud 8 yaşında laik bir eğitim sistemi olan Rossat Okulu'na verilir. Daha sonra Sous Les Alleés sokağına taşınırlar ve Sofu olan annesi tarafından dini eğitimde verilen Charleville Koleji'ne verilir. Din dersleri ve Latincesi oldukça iyi olan Rimbaud'ya okulda "küçük pis yobaz" adı takılır. Öğretmeni Ariste Lheriter'in destekleri üzerine yazdığı şiire daha çok özenir. Charleville'de düzenlenen geleneksel edebiyat yarışmasında birinci olur.

Henüz 16 yaşındayken evden kaçıp Paris'e gider. Bundan sonra evden savaş ortamında 2 kere daha kaçmasına rağmen, perişan hallerde geri döner. Bu sırada Paris'in meşhur kafelerinde şiirler yazıp, çağın sanatı, siyaseti hakkında tartışmalara katılır ve absinth içip, afyon yutmaya başlar. En son evden kaçışında, mektup ve şiirle dostluğunu pekiştirdiği dostu Verlaine'ın evine sığınır. Bundan sonraki dönemde yazdığı şiirler olgunluk dönemine ulaşır. 1873'te ilk şiir kitabı Cehennemde Bir Mevsim (Une Saison En Enfer) yayımlanır. ilk kitabını annesi para vererek 500 kopya bastırır, fakat Rimbaud Afrika'ya giderken bunların 495 tanesini yakar.

Fransız halkının, imparatorluğa (III.Napolyon iktidarı) karşı Paris'i kuşatarak devrim yönetimi kurduğu koşullarda yaşayan Rimbaud, imparatorluğun çöküşünü alkışlamış, Devrim Hükümetini mutlulukla karşılamıştır.

Verlaine'ın eşiyle arasının açılması ve Rimbaud ile eşcinsel ilişkilerinin başlamasıyla; Fransa'da dışlanan ikili Almanya ve Belçika seyahatlerine başlarlar. Verlaine'ın, Rimbaud'yu Brüksel'de bir tabanca kurşunu ile yaralamasının ardından, eşcinsel ilişkileri yüzünden başları belaya girer. Verlaine kürek mahkumu olarak hapse atılır, Rimbaud ise serbesttir. 1875'te stuttgart'ta son kez görüşmelerinden sonra bir daha asla görüşmezler. rimbaud, bu tarihten sonra şiir yazmayı bırakır.

1878'de Marsilya'dan iskenderiye'ye geçer ve bir süre Kıbrıs Larnaka'da Rum, Türk ve Araplara çevirmenlik yapar. Buradaki şirketin kapanmasıyla Afrika'ya yol alır, Habeşistan Harrar bölgesinde, Mısır'ın işgal altında olmasından faydalanıp; kahve, fildişi, deri, ıtır ve zamk üretimi yapan Vianney Bardey firmasında işe başvurur. Asistanlığın yanı sıra silah tüccarlığına başlar, bu işlerden çok para kazanır. Afrika'da geçirdiği günlerde dinini islam olarak değiştirdiği söylentisi olsa da, somut bir delil yoktur. Daha sonra kalçasında oluşan bir şişlik ve yarayla hastaneye yatar, teşhis Kalça Neoplazmasıdır (bir çeşit kalça kanseri), bu yüzden bir bacağı kesilir. 21 Mayıs'ta annesine yazdığı mektupta hastalığından sinovit, hidrartroz, eklem ve kemik hastalığı olarak bahseder. Bu sırada asker kaçağı olarak arandığı için hasta haliyle zor günler yaşar. Sadece "Jean Rimbaud" ismini kullanır ve kayıtlarda ismi bu şekilde geçer. Aşırı morfin tüketimi ve kanserin yayılması ölümünü hızlandırır. 10 Kasım 1891'de henüz 37 yaşındayken Marsilya'da ölür. Rimbaud'nun 10 yılı aşkın çetin çalışmasının toplam ürünü 36.000 altın franktır, 8 yıl yanında hizmetkarlığını yapan Camii'ye 10.000 frankının verilmesini, Isabelle'e vasiyet eder.

Hep başka bir yaşam bulmanın hayaliyle yaşayan Rimbaud, ilk gençlik yıllarından itibaren içinde yaşadığı toplumun yıkılmasını düşledi. "Korkunç inat ediyorum, özgür özgürlüğe tapmakta" diyen, şiir ve başkaldırının aynı şey olacağı zamanların özlemini taşıyan fransız şair Arthur Rimbaud'nun yaşamı, düş kırıklıkları, taşraya kin, Paris özlemi ve özgürlük tutkusunun bir bileşkesi.

(bkz: cehennemde bir mevsim)

(bkz: sarhos gemi)
rembo diye okunurdur. fransız alfa-beta'sının kuralları gereğincedir.*
ayrıca bu genç yetenek şair, pek de havai ve serseri ruhlu olmakla birlikte az süren şiir sayıklamalarını öyle bereketli şekilde kullanmıştır ki, dünyanın dört bir yanında tanınmıştır. ofelya adlı şiiri en bilinenidir:

"yıldızların uyuduğu, sessiz,kara
dalgalarda ofelya iri bir zambak,
yüzüyor duvaklı, uzanmış sulara...
avsı borularının ezgisinde bak.

bin yıl geçti, ofelya yine üzgün,
uzun sularda kefen gibi akıyor.
bin yıldır,gündüz gece, deli gönlünün
hüznünü meltem yellerine döküyor.

açıp sularda salınan tüllerini
beyaz göğüslerini öpüyor rüzgar,
söğütler eğmiş omzuna dallarını
ağlıyor.uykulu alnında kamışlar.

yöresinde üzgün nilüferler bazan
dağıtıyor ofelya kızılağacın uykusunu,
bir kanat vuruşuyla dallar yuvadan
salıyor yıldızların altın şarkısını

sen ey solgun ofelya, kar gibi güzel!
sulara gelin oldun ergen çağlarda!
çünkü norveç doruklarından esen yel
acı özgürlüğün tadını öğretti sana:

savuran bir soluk gür perçemlerini
büyüyordu düşlerinin akışında;
dinliyordun doğa'nın ezgilerini
ağacın,gecelerin yakınışında;

çünkü boğuk sesi çılgın denizlerin
o tatlı, çocuk göğsüne yorgun vuruyordu;
bir nisan sabahı, yorgun bir atlı senin
dizlerinde sdessizce oturuyordu!

gök! aşk! özgürlük! bu nasıl düş deli kız!
güneç vuran kar gibi eriyip gittin;
konuşma sus! seviyi bizlere dilsiz
o mavi gözlerinle çoktan öğrettin!

ve diyor ki ozan: aydın gecelerde
ofelyam çiçekler devşiriyorsun;
hep böyle yüz, ak gelinliğinle suda
dalgalar beşiğini sallayıp dursun.*
[çeviri:erdoğan alkan,cumhuriyet kitapları]
küçük iskender ona hayranlığını bir kitabına ismini vererek göstermişti.
(bkz: rimbaud a akıl notları)
kısacık ömrüne bir sürü macera sığdıran ve ömrünü hayalleri üzerine kuran fransız şair.

--spoiler--
sonsuzluğu buldum
denizle karışık bir güneşmiş meğer
--spoiler--

total eclipse adlı, paul verlaine ile aykırı ilişkisini anlatan filmde leonardo di caprio tarafından canlandırılmıştır.
Mavi yaz akşamlarında, özgür, gezeceğim,
ayaklarımın altında nemli, serin kırlar;
Başakları devşirip, otları ezeceğim,
Yıkayıp arıtacak çıplak başımı rüzgar;

Ne bir söz,ne düşünce, yalnız bitmeyen bir düş
Ve yüreğimde sevgi; büyük, sonsuz, umutlu,
Çekip gideceğim, çingene gibi, başıboş
Doğada, -bir kadınla birlikte gibi mutlu.
20 yaşında şiir yazmayı bırakmış ama o ana kadar yazdıklarıyla 3000 yıllık şiir yazma geleneğini kökünden değiştirmiş büyük bir ruh.

yerleşik düzenin hiçbir kurumuyla uzlaşmayan iflah olmaz bir mutsuz.

"elbet bendim engine açılan dalgakırandaki terkedilmiş çocuk
ağaçlı yolda yürüyen alnı gökyüzüde değen o küçük uşak"
çocuk taciri olduğu söylenir. yeraltı edebiyatı için pir seviyesindedir.
israf derecesine vardırdığı bohem yaşantısı, sarhoş gemi ve paul verlaine ile yaşadığı şiddete varan aykırı ilişkisi ile akıllarda yer etmiş fransız şair. kuzey afrika' da kadın tacirliği yaptığı söylenmektedir.
yanılıyorsam düzeltim ama sanırım andre gide'e göre; 'rimbaud şiiri bırakmamış, tamamlamıştır. o sessizliğe ulaşan ilk şairdir'

ilgilenenler için bir başka isim verelim;
(bkz: jean genet)
15 yaşında şiir yazmaya başlamış, 16 yaşında evden kaçıp şehir şehir başıboş gezme cesaretini göstermiş, daha sonra şiirlerini yolladığı zamanın ünlü ozanlarından olan "verlaine" in yanına, paris e gidip orada yeni arkadaşıyla "eşcinsel" bir hayat yaşamaya başlamış...

bu iki sıradışı insan avrupanın neredeyse tamamını gezdikten sonra birbirlerine küsmüşler, sonra bizim kahramanımız yoluna devam ederek afrikaya kadar gidip; orada bilimum "silah kaçakçılığı", "köle tacirliği" gibi her türlü b.ktan işi yapmış, 37 yaşında da gencecikken, körpecikken, ölüvermiştir...

işin en ilginç kısmı ise; arthur rimbaud un parise kaçmasından, yirmi yaşına kadar şiir yazmış olmasıdır...
sadece dört yıl....

uçuk şiirlerini yazmasındaki temel nedeni, çocukluk döneminin baskı ve monotonlukla geçmesine bağlıyorum...

(bkz: illuminations)
(bkz: cehennemde bir mevsim)
Geceler, demiryolu kemerleri, kötü gök,
Korkunç arkadaşları bunu bilmiyorlardı;
Ama bu çocuktaki söz cambazının yalanı
Pipo gibi fırlıyordu ağzından: soğuk,
bir şair yaratmıştı.

Bitik ve lirik dostunun ısmarladığı içkiler
Hiç şaşmadan aklını karıştırıyor,
Alıştığı saçmalıklara son veriyordu;
Lirden de, bitiklikten de bıkıncaya dek.

Kulağa özgü bir hastalıktı şiir;
Tutarlılık yetmezdi; çocukluğun
Cehennemi gibi bir şeydi:yeniden denemesi gerekti.

Şimdi, Afrika'da dört nala, düşünde
Yeni bir kimlik, oğul ya da mühendis,
Yalancıların benimseyebilecekleri gerçeği.

Wystan Hugh AUDEN
ölüm anında arapça "allah kerim" dediğine dair rivayetler dolaşıyor ortalıkta. Kardeşinin yazdığı bir mektupta da benzer bir ifade var: "günlerdir kerim allah diyor" yazmış kız kardeşi, ismini şimdi hatırlayamadığım birisine yazdığı bir mektupta. yine bir mektubunda rimbaud "artık müslümanların inandığı gibi inanıyorum..." (kader mevzuunda) ve "...kuranın karmaşık bilgeliği..." gibi ifadeler kullanıyor. bütün bunlar ne ifade ediyor? bence hiç; ancak karpuzun içinden çıkan allah yazısına göre daha fazla etkiliyor beni, hayatını bütün yerleşik kurallara saldırarak geçiren, geleneği ve ahlakı tamamen yıkmaya çalışan birisinin hayatının içerisine, bana çok farklı anlatılmış bir hayat tarzını yerleştirince ortaya çıkan durum bana ilginç geliyor. belki de "küfre yaklaştıkça imanım artıyor"?
Ben sizinle sarmaşdolaş olmuşum dalgalar,
Pamuk yüzlü gemilerin ardında gezemem;
Doyurmaz artık beni bayraklar, bandıralar;
Mahkum gemilerin sularında yüzemem.
*
ayrıca;
(bkz: yola çıkış)
aşağıdaki harikulade şiirinin sahibi nihilist yazardır;

bir mucidim benden öncekilerden çok daha başka değerde; hatta bir müzisyenim, aşkın anahtarı gibi bir şeyi bulan. şimdi beyefendisiyim göğü sade kekre bir kırın, duygulanmak istiyorum düşünüp anısını dilenci bir çocukluğun, çıraklığın ya da tahta ayakkabılarla gelişin, kalem kavgalarının beş ya da altı dulluğun ve güçlü başım engel olduğu için dost uğultulara erişemediğim şu ya da bu balayı gecelerinin. eski göksel kıvanç payımdan yakındığım yok: bu sade havası kekre kırın harıl harıl işliyor acımasız kuşkuculuğumu. ama zaten kuşkuculuk artık işe yaramayacağından ve kendimi yeni bir kargaşaya adadığım içindir,- bekliyorum beterin beteri bir deli olmayı.
ilumınatıons/yaşamlar 2
CEHENNEMDE BiR MEVSiM

Aldanmıyorsam bir zamanlar hayatım,önüne
bütün gönüllerin açıldığı, yoluna bütün şarapların
döküldüğü bir şölendi.
Bir akşamdı dizimi oturttum Güzelliği-Terslik
edecek oldu-iler tutar yerini bırakmadım ben de.
Bayrak açtım adalete karşı.
Aldım başımı kaçtım. Ey büyücüler, size ey
bahtsızlık, ey nefret, hazinem size emanet.
Azmettim, söndürdüm içerimde insan ümidi adına
ne varsa. Bir yırtıcı hayvan amansızlığıyla atıldım
üzerlerine boğayım diye cümle sevinci.
Cellatlara seslendim, ısırayım diye ölürken
mavzerlerin kabzalarını. Seslendim salgınlara,
boğsunlar istedim, kan içinde, kum içinde beni. Tanrı
bildim musibeti. Gırtlağıma kadar battım çamurlara.
Cürümün ayazında kurundum. Hop oturup hop
kaldırdım çılgınlığı.
Bana baharın getirdiği iğrenç bir budala kahkahasıydı.
Derken az önce işte, bir de baktım ki kıkırdamak
üzereyim; aklıma eski şölenin anahtarlarını aramak
geldi, dedim belki de yeniden heveslenirim.
Hayırmış meğer o anahtarın adı-Anlaşıldı ben bir
düşteymişim.
"Sen canavar kalacaksın..." falan filan... atıp
tutmaya başladı başıma bu şirin hasırları ören şeytan.
"Ölümüne sürsün cümle iştahın, bencilliğin, cümle
bağışlanmaz günahın."

Ah, canıma yetti arttı-Kuzum şeytan, ne olur daha
bir öfkesiz bakıver de benden yana ufak tefek, yolda
kalmış alçaklıklar vara dursun, sen ki yazarda tasvir,
öğreticilik vergilerinin yokluğuna vurgunsun, senin için
kopardım lanetli gün defterimden bu uğursuz yaprakları.
albert camus rimbaud için
"rimbaud yalnızca yapıtında başkaldıran bir şairdi. boşuna efsaneştirilen yaşamı aslında onun tam bir nihilist olduğunu gösteriyor. harrar'dan yazdığı mektupları okuyan nesnel bir göz bunu kolayca anlar." diyor.
fransız şair. 1854 yılında doğdu. 1875 yılında henüz 21 yaşındayken şiir yazmayı bıraktı. böylesine kısa bir sanat yaşamına pek çok şiir ve "illuminations" ve "cehenmende bir mevsim" gibi iki şiir şahikası sıkıştırmayı başardı.

şiir yazmayı bıraktıktan sonra avrupayı terketti ve kıbrıs, afrika gibi karşı dünyalar da yaşadı.şiirden nefret etti, bir daha o konuyla ilgili konuşmak istemedi.

bu dönem içerisinde köle ticareti yaptığına dair bir takım iddialar da vardır.

rimbaud ile ilgili pek çok şey söylenebilir ama o herşeyden önce gerçek bir sıradışı ve yabandı.

mutsuzluğa yazgılı bir üstün yetenek...

1871 yılında marsilya da 37 yaşındayken öldü.
(bkz: ofelya/#5995586)
bir seyyah yaşamı sürmüş, paul verlaine ile uzun süre dost yaşamına sahip olmuş, fransız şiirinde yepyeni ölçüler oluşturmuş fransız şair.