bugün

aynı kelimeyi iki kez yanyana yazıp bir birleşik kelime elde edilmesi halidir.
hiç görülmediği halde çok özlenen.
En kıymetli büyüğümdür. Ve en kıymetlisi olduğumdur.
Yılda bir kez görülse de hic akıldan cıkmayandır.

Korkuyorum bazen seni kaybetmekten. Seni cok ama cok seviyorum huysuz kadın.
belki en çok size değer veren, size düşkün olan güzel insan, ayrıca ailemde ilk kaybettiğim kişi.

(bkz: nur içinde yatsın)
zamanında sıkça ziyaret etme fırsatı bulamadığım pamuk elli, güzel yüzlü insandır benim için.
vallahi de cansın billahi de cansın.

ben öğrenci evindeyim ayrı şehir.

görüntülü konuşma yapıyoruz annemler falan hepsi orada.

tam da yemek vakti, balık kızartmışlar.

anneannem geldi içeriden kapatın bilgisayarı dedi çocuğun canı çekecek.

bir yandan da bana bağırıyor sen gelince istedğini yaparım oğlum ben diye *

ananem ya.
Yarın ömrümde ilk defa ziyaretine gideceğim. Çok heyecanlıyım. Belki geçen ay geçirdiğim hastalık beni duygusal yaptı ama gidip dertleşmek istiyorum.

Anneanne biliyorsun çocukken hep senin için ağlardım ama yarın ağlamayacağım. Sen de çok şaşıracaksın beni gördüğüne ama geleceğim işte. Mezeranın başında sana dua okuyacağım.
Tonton olur,çok güzel yemekler yapar,mis gibi kokar, en güzel anlarınızın onla geçmesi muhtemeldir. Bir de benimki gibi boşnakça şarkılar söylüyorsa tadından yenmez.
gereksiz kişi.
sarıldığınızda annenizin kokusunu duyabileceğiniz ve sırf bunun için bile çok gerekli olan, kendi annanemi düşününce hayatının son yıllarını geçirdiğini düşünmek dahi istemediğim ama bir gerçek olan insan. annenin hammaddesi, dedenin can yoldaşı, teyzelerin ve dayının da yapımında emeği geçen nadide kişilik.
nedense annem kadar yakın hissettiğim, ayrı kalınca özlediğim ve çok sevdiğim varlık.
tabi bebeklikte ve küçükken anneannemin fazlasıyla ilgilenmesinin büyük payı var. 20 küsür torunu olmasına rağmen beni hep ayrı tutar. çünkü onunla en çok vakit geçiren benim.
ama beni asıl ona bağlayan şey sanırım çocukluğumun anıları.
köyde evler de yakın olduğundan aileyle her kavga edişte oraya kaçar; bahçesine dadanıp sınırsızca dut, kiraz, vişne ne varsa yerdim.
özellikle kışın o karlı havalarda sobayı doldurması, beraber trt 1 de ana haberleri, ardından yedi numara yı izlememmiz, dedemin bana çekirdek soyması, soba fırınına atılan mis gibi patatesler hala hatırımdadır. hüzünle, özlemle anarım.

ama asıl anneannemi daha çok sevmemi sağlayan şey, gerçekten çok zeki olması. okuma yazması olmamasına ve kimsenin de öğretmemesine rağmen, bir çok şeyi anlamlandırıp ilişki kurabilmesi, bir çok telefon numarasını aklında tutabilmesi, pratik zekası ve olayları çözümleme yeteneğiyle kendisine hayran bırakır. ancak bunun tersine dedem, zeka ve akıl düzeyi olarak oldukça geri bir seviyede; ve bu yüzden anneannem her zaman ailede baskın olmuştur.
8 tane çocuğu olmasına rağmen 6 sı üniversite okumuş ve hepsi de çok iyi hayatlar kurmuştur kendisine. lakin, ünv okumayanlardan biri de annemdir ve malesef zekasının büyük kısmını dedemden almıştır. bu yüzden aneannemi annemden üstün tutar ve çok severim.
canımın içi içi.
"Doydum, tokum, istemiyorum, yeterli" komutlarını anlayanı icat edilmemiş dünya güzeli.
yakın zamana kadar yürekten sevdiğim, zamanın ibneliğine yenik düşmüş hatun kişisi. hepimizin deli divane etrafında dolanmamıza karşılık üç beş kuruş dünya malı için hepimizi götünün arkasına atışının şokundayız. bu yaşta hala ev alma kiraya verme derdinde. ulan bu kadar inançlı kadını bile bozuyorsa dünya malı, tüm tapuların anasını fikeyim !
annenin annesi.

özlediğimdir, rüyalarıma girendir; gerçek mutluluklardan bile utanır haldeyim i gittiğinden beri.

4 sene unutmaya yetmezmiş bazen.

gittiğin yerde huzur içinde ol anneannem.
insanın, kendisini annesinden bile daha çok seven kişidir.
benim minnoşum öyleydi en azından.

sıradan bir gündü. acısını saklamak en iyi yaptığı şeydi. o yüzden bana sıradan gelmişti.
erkenden uyandı. bana o en sevdiğim sütlaçını yaptı. her yaptığı yemeğin içine, malzemesini ölçmeden koyardı. göz kararıydı. tam kıvamını tutturmak zor değildi onun için. en sevdiğim kaseye koydu.
tarçını biraz yüksekten özenle serpti. kokusu burnuma geldi.
-ne zaman soğuyacak anneannee- dedim.
-yemekten sonra- dedi.

sonra banyoya girdi. yeşil sabunun kokusu genzimi yaktı. hiç sevmezdim o kokuyu.
beni de yıkadı. kaynar suyla. sonrada lifledi. sırtım acıdı, kıpkırmızı oldu.
ağladım. sabunla kafama vurdu. ama şefkatle.
sonra saçlarımı taradı, okşayarak ördü. beyaz kurdele bağladı. saçlarımı öptü.

giyindi. başörtüsünü çenesinin altında özenle bağladı. kınalı dalgalı saçlarının perçemini dışarı çıkardı. saçlarının yarısı elinde kaldı. kimseye göstermeden saklayıp çöpe attı. havalardan mı nedendir, saçları çok dökülüyordu. kırmızı rujunu yanaklarına sürdü. özenle yaydı. o şekilde yüz ifadesi çok komikti. güldüm. o da güldü. haçtan getirdiği esanstan sürdü. bana da sürdü. çok çirkindi kokusu.
tüm kokular birbirine karıştı.
bir çanta hazırladı. temiz gecelik, ve iç çamaşırı koydu.
dedemin resmine baktı, kokladı öptü. takım elbiseli dimdik duran dev gibi ve çok yakışıklı siyah beyaz bir adam resmi. onu da çantaya koydu.
geceleri koynuna koyardı o resmi. bazen ağlardı. neden ağlar ki bir insan? kaynar suyla yıkanırken canı mı acıyordu ki onun da.

sonra babam geldi. onu aldı. annemle bir yere gittiler.
bir kaç gün gelmediler. halam bizde kaldı.
ben sütlaç yedim. çizgi film izledim. onun dolabını karıştırdım.
topuklu ayakkabılarını giydim. kocaman iç çamaşırlarıyla dalga geçtim. haçtan getirdiği sütyenlerini giydim. eğlendim. çok komikti. huni gibiydi.

sonra babam yine geldi. beni devlet hastanesine götürdü.
minnoşum çok çirkin bir yatakta yatıyordu.
ayılır gibi oldu. annemden kırmızı ruj istedi. çünkü çok solgundu.
ona annem sürdü. ben saçlarını okşadım. kına kokuyordu.

günler sonra eve geri geldi. ben sütlaç bitti diye üzülüyordum.
yine yaptı.
sonra koltuğa oturdu. uzandı. kalkmadı. göz yaşı gözündeydi.
sonra beni dayımlara gönderdiler. eve geri döndüğümde yere yatırmışlardı onu.
üzerine çarşaf sermişlerdi. bir de bıçak vardı.
sütlaçları kokladım, kınasını kokladım, yeşil sabunu kokladım. hacı esansını kokladım. bu sefer çok güzel geldi o esansın kokusu.

minnoşum gitmiş. bir daha gelmeyecek dediler. babam ağlama dedi. ağladım. 20 sene oldu. gerçekten de gelmedi. kimse öyle sütlaç yapamadı. kimse saçımı örmedi. yeşil sabun kimse eve almadı. hacı esansı bitti. kokusu da gitti. kendi de.
benim için annemden hiçbir farkı yoktur. hastalandığımda bana bakar, moralimin bozuk olduğunu gördüğünde bana sürekli dua eder. beni düşünür uyuyamaz. evimi özleyip özlemediğimi bile düşünür, ne yeyip ne içtiğimi. eski kız arkadaşımın sonradan yazıp yazmadığını. her şeyimi düşünür, bana bakar. iyi ki var.
gözlerimin dalmasına neden olan başlık.

7 sene olmuş sensiz. oysa ki daha dün gibiydi saçlarımdan koklayıp, beni sevmen. en küçük torunun olunca tabi senin en yaşlı dönemine yetiştim. belki sen benimle oyunlar oynayamadın, belki beni hiç bakamadın ama sen bana sevgini verdin. hasta yatağında yatarken bile beni sevdin, bizi hep merak ettin. özledim seni anneanne. hiç bozmadık biz alışkanlığımızı. bayramda ilk önce sana gelirdik ya şimdi de ilk mezarına gidiyoruz bayramlaşmaya. çok şeyler değişti sen gittiğinden beri.ama hiç iyi bir şey olmadı anneanne.
sevdiğim.
büyüdüğüm.
öğrendiğim.
şımardığım.
sevildiğim.
koruyucum.
kollayanım.
öptüğüm el.
annemannem.
özlediğim.
çok özlediğim.
kaybettiğim...
neden ölürler anlamıyorum.
Ailelerin belki de en çok sevilen, en tonton üyesidir.

Keşke ölmeseler, keşke hep yumuşak yanaklarını, buruşuk ellerini öpüp, sarkmış gerdanlarına sarılabilsek.

Keşke hep koklayabilsek kokularını, hep aileyi toplasalar. Her konuda arkamızda duran bi' anneanne hep olsa keşke...
huysuz ama tatlıdır.
Sinirlenince çok çok sevimli olanıdır. Allah sağlık, uzun ömür versindir.
durum ne olursa olsun Sümerbank ında verecek harçlığı olandır, candır..