bugün

(bkz: hayatın anlamı)
konuyla ilgili güzel bir yazı:

--spoiler--
Anlam, hayatımızı yönlendiren, hayatımıza istikamet veren şeylerden bir tanesi ama anlam sadece bizim kendi benliklerimizden neşet ettiği zaman çok yanar-söner bir şey olamaya da mahkum. insanlar kendi anlamlarını, kendi hayatlarını ve kendi benliklerini aşan yerlere yerleştirdikleri zaman o anlam çok daha kalıcı oluyor. Benim hayatıma biçtiğim anlam benim hayat sınırlarımla kaim değilse, ben öldükten sonra da o anlam duygusu kalabilecekse veya bir başkası bayrak yarışı gibi o anlamı alıp bir başka yere taşıyabilecekse, o anlam duygusu çok daha güçlü olur. O yüzden insanlar anlam duygusuna çok ihtiyaç duydukları zaman nerelere yöneliyorlar? Dinlere yöneliyorlar, ideolojilere yönleniyorlar, fikir akımlarına yöneliyorlar. Yani benimle doğup, benimle biten bir şey bana yetmiyor daha yüce bir şey olması lazım. Benim benliğimi aşan bir şey olursa o çok daha sağlam, çok daha kalıcı, çok daha huzur verici bir şey oluyor. Bazen hayatımıza biçtiğimiz anlam, başka insanların hayatlarına öyle bir kahredici bir gölge olarak ta yansıyabilir. Biz kendimizi evrenin kurtarıcısı olarak sayabiliriz, böyle bir anlam biçebiliriz kendimize fakat karşımızdaki insan kurtarılmak istemiyordur bizim tarafımızdan, onu zorlayacak mıyız yani kendi hayatımıza biçtiğimiz anlam yüzünden? Anlam duygusunun ahlaklılıkla beraber olması lazım. Şimdi bizim hayatımıza biçtiğimiz anlam ne olursa olsun onun evrensel ahlak ölçülerine vurulduğunda bir değer ifade etmesi lazım. Az önce söyledim, bir işkenceci de çok anlamlı bir hayat sürdüğünü düşünüyor olabilir, çok yüce bir ideale hizmet ettiğini düşünüyor olabilir. Bakıyorsunuz, bu ülkenin geçmişine de baktığınız zaman bir sürü karanlık işlere bulaşmış insanlar da görüyoruz değil mi? Onlara sorduğunuzda “Vatan için yaptık.”diyorlar. Yani herkes çok yüce bir davaya hizmet ettiğini iddia ederek kendi süfli, basit arzularını rasyonalize edebilir. insan çok kolay kendi kendini kandırabilen ve yalan söyleyebilen bir varlık. Demek ki ahlak bir ölçü. Ahlaklılık olursa anlam duygusu insana rehberlik edebilecek bir ışık oluyor. Ahlaklılık olmazsa o anlam bizi daha iyi yerlere götürmüyor. Anlam duygusundan kasıt insani olarak kendimizi geliştirebileceğimiz, bizi daha iyi yerlere taşıyacak bir ışık, bir meşale, bir yön duygusu. Hayatımızı niçin yaşadığımız sorusunun cevabı. Bu soru çok önemli bir soru ve bu soru sadece dinin, sadece bilimin ve sadece ahlakın alanına bırakılmaması gereken bir soru. Herkesin en yakıcı sorusu bu, en derininde hissetmesi gereken soru. Hayatımıza bir anlam duygusu katabildiğimiz zaman, hayatımızı daha sakin daha huzurlu, eskilerin deyimiyle mutmain olarak yaşamış oluyoruz. Hayatına anlam duygusunu katan herkes mutlu olmayabilir. Anlam duygusu olmayan insanların mutsuz olacağını çok rahatlıkla söyleyebiliriz. istiklâl Harbi’ni düşünün, bir sürü insan ne kadar ıstırap çekti değil mi? ülkemiz için bir çaba verdi dedelerimiz, atalarımız. Çanakkale Savaşı’nda 250-300 bin şehit verdik. Mutlu muydu sizce oradaki insanlar? Mutlu olduklarını sanmıyorum, siperlerde uyudular ama huzurluydular ve hayatlarına anlam duygusu katan bir şeyler vardı. Yani oradaki müzeyi gezdiğinizde, bir Türk askerinin mektubu vardır ve insanı ağlatır gerçekten. O anlam duygusunun orada nasıl tüttüğünü, nasıl oradan buram buram hissedildiğini görüyorsunuz. Burada biz bir amaç için bulunuyoruz anneciğim diyor. Hayatımızda bir anlam duygusu olduğu zaman, yediğimiz darbeler geriye dönüp baktığımızda bizi zenginleştiren tecrübeler oluyor. Hani Nietzsche’nin o ünlü sözü var ya: “Beni öldürmeyen şey, beni güçlendirir.” O zaman aldığım darbeler benim daha mukavemetli bir insan olmamı sağlıyor. Hayata karşı daha hoşgörülü, daha bilgece bakabilmemi sağlıyor. Değişik alternatifleri hesaba katabilmemi sağlıyor. Hayat, Sting diye bir şarkıcı var, -süremi de aşmayayım, sorulara vakit bırakayım, ben burada Marx’tan bahsettim, Mevlana’dan bahsettim şimdi de Sting’den bahsediyorum- şöyle diyor: Şöyle bir şeye kuvvetle inanıyorum. insanlığın ortak malı olan bir bilgelik var, bir hikmet var. Kimileri buna geçmişe dönüp bakıyorlar mesela Aldous Huxley, “Perennial Philosophy/ Kalıcı Felsefe” diyor. Onun mesela Türkçeye de çevrilmiş olan “Kalıcı Felsefe” kitabı çok ilginç bir kitaptır, Batı dünyasında çok satmıştır ama Türkçe’de bin tane ya basıldı ya basılmadı, pek kimsenin dikkatini çekmedi herhalde, pek bilinmeyen bir yayınevinden çıktı. Orada Mevlana’dan alıntı yapar, Lao Tzu’dan alıntı yapar. Üç-beş tane dünyanın en uzak yerlerindeki adamlardan alıntı yapar, bir bakarsınız ki, hepsi aynı şeyi söylemiş. Değişik, yani insanlığın en eski çağlardan beri gelen, kadim çağlardan beri süzülüp gelen bir bilgeliği var ve bu bazen bir pop şarkıcısının sözlerinde karşınıza çıkar, bazen bir şairde çıkar, bazen köydeki Mehmet ağanın sözlerinde. Anneannem o kadar hikmetli sözler edermiş ki, annem bana anlatıyor, benim ağzım bir karış açık kalıyor bunu anneannem mi söylüyordu diye. Geçmişin kadınlarında da böyle bir irfani gelenek var. Okullara gitmemişler ama çok hikaye dinlemişler. Toparlamak gerekirse, Sting şöyle diyor: “Her şey yıkılıp giderken geride kalan şeylerle güzel bir şeyler kurmaya çalışmaktır hayat.” Her şey yıkılıp gidebilir, ama geride kalan şeylerle eğer ben hala iyi bir hayat kurmaya çalışıyorsam işte o zaman anlamlı biçimde yaşamaya çalışıyorum demektir.
--spoiler--
Bir diğer tabiriyle deyiş biçimi, mazmun, mefhum olarak da yorumlanabilir.
En geniş anlamda bir nesnenin anlamı, o nesnenin sözkonusu birey ya da grubun dene­yimiyle ilişkili olan tüm diğer nesnelerde ilişki­li olma konumudur. Sosyal bilimciler anlam konusundaki felsefi tartışmalarla bir miktar il­gilenmiş olsalar da, onların asıl katkıları anla­mın kültürel, psikolojik ve sosyal boyutlarını açıklığa kavuşturmak olmuştur.

Antropolojide anlam, daha çok ilkel toplum­ların incelenmesi dolayısıyla önem kazanmış­tır. Yabancı bir kültüre sahip bireylerin davra­nışları 'o kültürün' anlam sistemi bilinmeden, o bağlam tanınmadan mümkün değildir. Sos­yal psikologlar ise aynı şekilde belirli bir ola­yın anlamını o olayın içinde vuku bulduğu bağ­lamı tanımadan belirlemenin mümkün olma­dığını iddia ederler. Antropoloji kültür/toplu­mu bağlam olarak kabul ederken, sosyal psiko­loglar bireyi bağlam olarak benimserler. Sos­yolojide ise anlam, toplumsal ilişkilerde kulla­nılan sembollerin o toplum/kültür bütünü içindeki bireylere ne ifade ettiğiyle ilgili ola­rak kullanılır. Terimin ayrıca modern felsefe­de de temel bir yeri vardır.

Dil felsefesinde anlam, bir dönemde genel olarak kabul edildiği şekilde düşüncelerin bü­tünüdür. Bütün olarak cümleler olsun, mantıksal olarak bölünebilir cümle parçaları olsun dilbilimsel ifadelerin duyurduğu, yöneldiği ya da çağrıştırdığı şeye anlam denir. Bir cümle­nin anlamı, unsurlarının sahip olduğu anla­mın bir işlevidir. Bir ifadenin anlamı ise, onun söylem içindeki kullanımını belirleyen kural­lardır: Semantik kurallar onu (ifadeyi) nesne­lere, özelliklere, içinde bulunduğu durumlara bağlarken, cümlenin yapısıyla ilgili (sentaktik) kurallar onun diğer ifadelerle birleşme ihti­mallerini ve başka ifadelerle kurduğu mantık­sal ilişkileri belirler. Bir sözcüğün anlamını bil­mek, onun kullanım kurallarını bilmek demek­tir. Zira bir sözcüğün anlamı olması demek, onun bir konuşmacı grup içerisinde bir kural­lar kümesine uygun olarak kullanılan bir pratiği olması demektir. Bir sözcüğün, dünyadaki nesnelerle bağlantısını sağlayan kurallar yardı­mıyla anlamını tesbit etmek, bizzat bu nesne­lerin herhangi bir oyunun kurallarından daha fazla anlama sahip olduğu anlamına gelmez. Bununla birlikte, anlamın felsefesini yapan­lar, anlamları tesbit etmek yönünde ya anlam­lı sözcüklerin kendisine gönderildiği normal nesnelerle ya da özel olarak görevlendirilmiş alışılmışın dışındaki varlıklarla ilgili zamanla kökleşmiş bir eğilime sahiptirler. Normal nes­neyi ya da bir terimin anlamına göndermede bulunan nesneleri esas alanlar, bir adın taşıyı­cısının onun anlamı olmadığı olgusunu gör­mezden gelirler: Aynı anlama gelmeyen iki ay­rı ad, aynı taşıyıcıya sahip olabilir. Terimlerin anlamları oldukları öne sürülen normal dışı nesneler arasında, "evrenseller" ve "kavram­lar" gibi soyut varlıklar olduğu gibi, imajlar gi­bi salt zihni varlıklar da vardır.
Bazı şeylerde ısrarla olmayan nitelik..
anlam diye bir şey var ise, insan zihninin bir keşfi olan dil kullanılarak tanımlanması mümkün değildir. Olmamalı. Anlam insan zihniyle birlikte ortaya çıktıysa onu bilmeye değmez. anlam kelimelerin ötesinde, evrenin başlangıcında bile var olmalı. Yani anlam yok. Anlam diye bir şey yok. bizim sebep sonuç ilişkisiyle çalışan aklımız her şeyin altında bir sebep arıyor sadece.
Bir şeyi veya bir insanı alıp kendi anlamsızlığına maruz bırakmaktır.
ifadedir.

kendini ifade edememek anlamsızlık doğurur. hayat sana bir şey ifade etmezse; birilerine duyduğun sevgin, saygın, arzun ifadesizse anlamsız olursun.
kendine bir şeyleri açıkladığında da anlam bulursun.
o yüzdendir kafanın uyuşmadığı kişilerin sana anlamsız gelmesi. ifade edemezler kendilerini, senin gibi.
“Özgürlük ancak her şey anlamını yitirdiği zaman ortaya çıkabilir; çünkü anlam, ne tur olursa olsun, yalnızca ideolojik bir kabuktur"

Jean-paul sartre
Bir şeyin beyinde yansıyan özü.
Bir önermenin anlatmak istediği. fehva.
anlam seni yaratmaz, sen anlamı yaratırsın.
An olarak bilinçli olarak hatırlamak kökünden, bilinçli hatırlanacak şekilde zihne alınan "anla-"dan türetilen kelime. Yani etimolojik açıdan anlam, bir şeyin bilinçli bir biçimde hatırlanacak şekilde zihne alınmasındaki değerdir.
Bir şeyleri yapma nedenimdir. O işte mutlaka bir mana/anlam ararım.
Mana,meal,fehva,deme,mazmun,medlul, valör.
Bir işâret, kelime, hareket veya olaydan anlaşılan şey, mânâ anlamına gelmektedir lugatim sözlüğüne göre.
anlam, sözcüklerin ağızdan çıktığı, işaret edilen herhangi bir nesne ya da şeyin orada olduğunu bildiğimiz halde ona yüklenir. bergson'un dediği gibi, seslerden imgelere, imgelerden anlama gitmeyiz: anlama ''birdenbire'' yerleşiriz.
30'lu yaşlardan sonra hayalleriniz gerçekleşmediyse daha çok aradığınız olgu. hep bir şeyler eksik sanki...
Birçok anlam buldum. Bunlar benim aradıklarım değildir, hayatın anlamı bu olamaz dedim. Yanılmış olma riskim var. Çünkü bulacak anlam kalmadı geriye, anlamsızlık dahil. Bu, bundan sonra hiçbir şekilde anlamlı yaşayamayacağım riskini doğuruyor.
bir şeyin ifade ettiğidir.
Bazense kendisine rağmen anlamsız gelendir.
Kökü anlamak olsa da anlaşılmamaktadır.
Bazen Karmaşasında boğulan kelimelerin bütünüdür,
Bazen de ifade etmenin güç olduğu şeyleri anlatmaya çalışan parçadır..
Üzerinde harcanan zamanlar kadar değer kazanılan bir ifade.
maddi hayatın kendisinde değil, zıtların birlikteliğindedir.

ruh (zihin, bilinç )-madde.
aydınlık-karanlık.
iyi-kötü.
doğru-yanlış.