bugün

her seyde illa ki bi fark yaratmak isteyen amerikalilarin, esas ingilizceden farkli olarak, bir iki kelimeyi veya kelimenin bir iki harfini degistirerek olusturduklari yama.

ornek;
theater - theatre

(bkz: ingiliz ingilizcesi)
sadece sondaki -re hecesinin -er şeklinde değiştirilmesine indirgenemeyecek dil*. ingiliz ingilizcesinden, seslerin okunuşu, kelimelerin biçim deiştirmesi, kelimelerin anlam değiştirmesi, tamamen farklı kelimelerin kullanılması gibi konularda farklılıklar gösterir. internet ingilizcesinin babasıdır.
amerikan ingilizcesinde esas alınan temel aksan, new york aksanıdır. özellikle, mesela, what's the matter with you ve forget about it gibi karakteristik amerikan kalıplarında bu new york orijininin etkisi daha açıkça görülür.
ingilizce nin almancasıdır bu.
amerikan ingilizcesi dendiğinde karşımıza iki tür çıkar,

newyork ağzı diye de adlandırılan, bir nevi bizde ki istanbul türkçesi tadında, yavaş ve anlaşılır biçimde konuşulan aksandır; ki genellikle metropollerdeki beyaz ağırlıklı insan güruhudur bunun müsebbibleri.
bir de daha çok homeless diye tabir edilen evsizlerin yaşadığı harlem gibi kenar mahallelerde oluşan, bir nev'i baskın sınıfa protest olarak da irdeleyebileceğimiz kelimelerin yuvarlandırıldığı ve göreli olarak hızlı, devrik ve kısaltmaları dayalı cümlelerle kullanılan 'street language' (ağırlıklı teksas aksanı kaynaklı diyebiliriz bir bakıma) vardır; ki bunun müsebbibi ise çoğunlukla siyahi kesime ait insan güruhudur.

en temel kullanım farklılıkları:

are not / ain't
going to / gonna
want to / wanna
ought to / should (temelde klasik ingiliz edebiyatından gelen fakat zaman içerisinde 1.kısım tarfından da benimsenmiş 'ought to' günümüzde kalkmaya yüz tutmuş ve yerini hemen tüm kesimlerde should almıştır.

(bkz: slang)

ingiliz ingilizcesiyle amerikan ingilizcesi(ağırlıklı new york) arasında ise biçimsel değil sadece kelimesel veya deyimsel bir takım farklılık vardır, ki dil okullarında abartıldığı kadar kesinlikle olmayıp toplasanız en fazla 200 kelime ve/ya deyim farklılık ihtiva etmektedir.

Misal bir 'top 10' yapsak! :

holiday / vacation
luggage / baggage
subway / underground
taxi / cab
biscuit / cookie
trousers / pants
shop / store
elevator / lift
flat / apartment
sweets / candy

bir de ingilizlerle amerikan arasında şimdi hatırlayamadım bir sebeple fazladan ingilizlerin ekstra bir 'u' veya başka bir harf koyma veya iki harfin terini değiştirme hadidesi vardır ki; başka da dişe dokunur fark yoktur iki dil arasında.

color / colour
catalog / catalogue
theater / theatre
toilet / toilette
veranda / verandah
center / centre
traveler / traveller
asphalt / asphalte
program / programme
wagon / waggon
'ingiliz "who are you" derken amerikalı "hey man, who the fuck are you?" der..'
gibi farkları olan ingilizcedir..
york city, new york city kadar farklı..
sinemalarda a$ina olup lise hazirlik doneminde ingilizce ogretmenlerinden ayar ustune ayar yememi saglayan dil. want to desene lan ne oyle ot cigneyen inek gibi wannnaaa demeler falan. $erefsizler sizin yuzunuzden genclik donemlerimin ilk adimlarini agir ve cokca aksak attim*.
i wanna be ur angeelll dim dim dim ~
anlaşılması ingiliz ingilizcesinden çok daha kolay olan aksan. türklerin dil yatkınlığı daha fazladır amerikan aksanına. ingilizler kelimelerin sonuna yeni sesler eklerken amerikalılar yutarlar heceleri.
altına girilen pek çok entrinin burhan altıntopun * amerika deneyimleri gibi işkembeden "şimdik şöle olüyür" tadında girildiğini hissettiren başlık. * **
ingilizce'nin zaten kıt olan ruhunu kaybetmiş versiyonudur. Telaffuzlarda abartı, deyimlerde ise uygunsuzluk vardır.
(bkz: türk ingilizcesi)
resmen tiki ingilizcesi. yalandan harf yuvarlamalar filan. ingilizce dediğin britanya adalarında konuşuluyor. bugün bi irlanda, iskoçya, ingiltere aksanları ne fenadır di mi?
(bkz: green street elite)
ingiliz ingilizcesinden beş kat daha anlaşılır ingilizcedir.
kardeşim resmen anlamıyorum ingiliz aksanıyla konuşan, ingiliz ingilzcesi konuşan adamları. karşıma bir ingiliz çıksa, konuşsa, ağzının ortasına vururum "ne diyon lan, ingilizce konuş!" diye, amerikan gelse çatır çatır konuşur anlaşırız.
ingiliz ingilizcesinden bin kat daha güzel ve anlaşılır aksandır.
kelimeleri vurgulamaları ve söyleniş tarzı kesinlikle daha iyi. *
daha sempatik geliyor.
(bkz: KIZILDERiLi TÜRKÇESi)
dido ve sting şarkılarında farkedilebileceği gibi, ingiliz ingilizcesinin tam kelime vurgusundan farklı olarak, kelimeleri yuvarlayarak telafuz edilendir.
kelime bazında farklılıkların yanı sıra telaffuz olarak da farklılıklar vardır.

mesela bir futbol maçında oyuncuyu kastederken ingiliz pleyır derken amerikalı playağ der.
koskoca refrigerator'a fridge demek olsa gerek.
amerikan ingilizcesi' nin kendine has melodik bir yapisi vardir. ayrica ingilizlere gore daha rahat, hatta fazlasiyla rahat, hatta yavsak yavsak konusur bu amerikalilar, civiklar babam afedersin.
bu dili konuşanlar arada bir bazı sorulara 'daaaağğğğ' diye cevap verirler. hemen ürkmeyin, meali ' herhalde , bu da sorumu ' gibi bi anlama tekabül eder.
öyle aradaki farkları anlatacak değilim fakat yaraktan bozma bir ingilizcedir amerikan ingilizcesi.

sanırım geçen salı akşamıydı vegas'ın en büyük kumarhanelerinde batak atıyorduk 3 arkadaş.

excuse me ' diye seslendim garsona. batak kağıtlarını değiştirmesini isteyecektim. yapışıyordu kağıtlar. vegasta olsa adam gibi iş yapmalı. velasıl,
pirezınt pörfek tenslerden oluşan, propozeyşınları tam yerinde kullanarak gramatik olarak hatası olmayan sıralı bir cümle ile iletişim kurdum. yüzüme bön bön vaktı ve anlamadı.
bir ara sadece hey dude! diyip el hareketleriyle bişeyler anlatmaya çalıştı.
kes ulan diye böldüm sözünü ve hareketlerini.
adamlar konuşmuyorlar el kol hareketleriyle anlaşıyorlar azizim. bölye boktan bir memleket görtmedim ömrümce. konuşmanın sanki dibine vurmuşçasına ingilizceyi yavşaklaştırmış sulandırmışlar.
buradan amerikaya dil öğrenmek için giden gençlere sesleniyorum. dil öğrenmek için amerikaya gitmek denyoluktan öte değildir.
(bkz: amerikan kültürü ve edebiyatı)
yo check it out this !
hey wotz up my buddy?
give me five man !
mike in the house yeah!

gibi kalıplara sahip ingilizcedir.
aslinda genelleme yapilamayacak kadar genis bir kavramdir. bolgeden bolgeye dialektik farkliliklar gosterir, mesela guneyli birinin konusmasi dogudakine tuhaf gelebilir, yada doguda bile new england bolgesindekiler new yorktakinden oldukca farkli konusur ama her halukarda hangi dialektikle konusurlarsa konussunlar ingilizlerin gay gibi konustugu konusunda cogu amerikali hem fikirdir.
orijinali, amerikalıların "laid down" diye tabir ettikleri bir usul ile konuşulan, halk arasında kimi yerlerde, ingilizlerin yaptığı "queen's english" tanımlamasına gönderme olarak, "king's english" diye tabir edilen, çeşitli bölge, eğitim ve kültür seviyeleri arasında oluşan farklılıkların dışında, ingiliz ingilizcesi ile kelime yazılışları ve okunuşları ile de resmi olarak ayrılan dildir. aynı kelime, ingiliz ingilizcesi ile amerikan ingilizcesinde aynı yazılıp farklı okunabildiği gibi, farklı yazılıp farklı da okunabilir. halkın kullanımıyla ortaya çıkanlar haricindeki resmi farklılıklar, en güzel şekilde cnn ve bbc televizyonlarının kullandığı dil ile anlaşılabilir. halk arasındaki kullanımda, çok çeşitli jargonları ve aksanları oluşmuş olmakla beraber, bence anlaşılması en zor olanı "redneck" tabir edilen amerikan köylülerinin konuştuğudur. duyguğum bütün aksanlar arasındaki en anlaşılmaz olan bu türün en iyi örneği, looney tunes'da, bugs bunny'yi avlamak için hep peşinden koşan avcı karakter tarafından konuşulmaktadır. bu serinin orijinal seslendirilmiş halini bularak avcının söylediklerini net olarak anlayabilmeniz durumunda, amerika'da ingilizcesini anlayamayacağınız adam kalmamış demektir.

edit: imla

edit2: neyini beğenmedin anlamadm ki. yanlış bişey varsa eksile tamam da, bir de doğrusunu yaz onu da öğrenelim di mi?