bugün

kısa metraj tadında çektiği filmleriyle festivallerin vazgeçilmez yönetmeni. uzun metrajlarıda kısa filmleri gibi basit şeyleri derinlemesine anlatıyor. ayrıca yaptığı çalışmalarla iran'da sinemanın gelişmesinde çok önemli bir rolü vardır.
abbas kiarostami iran'lı usta yönetmenin ta kendisidir. ''nema-ye nazdik'' yönetmenin en önemli filmidir bu film için yönetmen ''gözbebeğim'' sözünü kullanmıştır doğruda demiştir ve bu film izlenmelidir mutlaka ama mutlaka.
Türkiye'de kafi miktarda tanınmamakla birlikte iran'ın küçük yerleşim birimlerindeki sıradan insanların basit yaşamlarını filme alarak harikulade, şiirsel, tam anlamıyla olağanüstü filmler çeken yönetmendir. adının Farsçada okunuşu Abbas Kiyarüstemidir. Büyük iran depremini yaşayan Koker bölgesinde 3 film çekmiş ve dikkatleri de buraya çekmiştir.ayrıca değişik kurgu teknikleri uygulayarak sinema tarihine geçmeyi hak etmiştir. Cannes ve Palmiyeler onun filmlerini çok sever neredeyse katıldığı her filmi ödül almıştır. siyah gözlüğüyle bütünleşmiştir hemen hemen gözlüksüz fotoğrafı yoktur.

filmlerinden bazıları şunlardır.

(bkz: on) (deh)
(bkz: rüzgar bizi götürecek) (bad mara hahed bord)
(bkz: arkadaşımın evi nerede) (hane-yi dost kocast)
(bkz: yaşamak ve başka hiçbirşey) (zendegi ve diger hiç)
(bkz: zeytin ağaçlarının altında) (zir-i dırahteha-yı zeytun)
(bkz: kirazın tadı)(ta'am-ı gilas)
(bkz: yakın plan) (nema-yı nezdik)
(bkz: biletler)(tickets)
(bkz: lumiere kumpanyası) (kısa filmlerden oluşan bir çalışma ile katıldı)
(bkz: ABC Africa)(Afrikadaki çocukların açlık ve yoksullukla boğuşmalarına dikkat çekmek için hazırladığı belgesel)
quentin tarantino hakkında "quentin amerikada şiddet bitmek bilmediği için, onunla dalga geçiyor. ve bence bu da şiddeti azaltıyor" demiş yönetmen. Abbas hoca'yı ben de severim ama bu görüşüne katılmıyorum.
iran sinemasına adete hayat veren filmlere imza atmış tarzıyla büyük beğenimi kazanmış yönetmen.
kiyarüstemi'nin metaforlarla anlatımı oldukça şahane.

izlediğim filmlerinde o ışığını verdi bana bu iranlı adam. ta'm e guilass'ta bize kurgu nedir, o çizgiyi ustalıkla göstermiştir.

a bence filmlerinde gizli kamera kullanıyor, zira oynayanların çoğu oyuncu değil. ama kendisi çıkıp der ki, el manana yanlıyorsun evlat derse, tamam abi der, yanağından öper yerime otururum.

kiyarüstemi'nin bu çocuk temalı filmleri, bana françois truffaut filmlerini hatırlatıyor. ama ondaki bu yorumlama gücü, majid majidi, bahman ghobadi gibi. zaten iran sinemasının temelini bu taşlar oluşturuyor.

üçlemesi var, şiddetle öneriyorum :

(bkz: khane-ye doust kodjast)
(bkz: zendegi va digar hich)
(bkz: zire darakhatan zeyton)
(bkz: ta m e guilass/@la paz)
rüzgar bizi götürecek ve özellikle kirazın tadı başyapıtlarıyla iran sinemasının öncül yönetmenlerinden. bahman ghobadi'nin sarhoş atlar zamanı ve kaplumbağalar da uçar, yahut majid majidi'nin cennetin rengi ve cennetin çocukları başyapıtları gibi iran sinemasının yeni dalgasını büyük ölçüde beslemiş yönetmendir kendisi.
bahsettiğim iki filminde de ele alınan dikkate değer olgu yaşam ile ölüm arasındaki ince çizgidir.kirazın tadı'nda intihar yöntemine dahi karar vermiş kişinin gelgitleri ve yaşama bir şekilde tutunması ilgiye namzettir. gene rüzgar bizi taşıyacak'ta da buna benzer bir yapıyla ölümü beklenen teyzenin son anlarına gideriz.ölüm belli kalıba sokulabilecek bir şey değildir aynı yaşam gibi. belli bir süre bekleniliyor çekimler için, alalacele gidilecek ordan. fakat ölümün soğuk yüzü gelmek bilmiyor. abbas kiyarüstemi filmleri hayatın doğal atmosferi içinde iğneleyici noktalarla farkını belli ediyor. beni hayli etkileyen filmine dair zamanında karaladığım bir güzelleme için;
(bkz: #6706811)
(bkz: bad ma ra khahad bord)
(bkz: köker üçlemesi)
yeni yüzyılın en büyük sinemacısı.
Yerel olandan yola çıkarak, evrensel olana nasıl ulaşılabileceğini kusursuz bir şekilde gözler önüne seren yönetmendir. Kiyarüstemi filmlerinde ilk göze çarpan şey kuşkusuz ki sadeliğin, basitliğin ortaya çıkardığı minimalist estetik anlayışıdır. Bunu yaratırken yönetmen küçük şeylerden yola çıkar her zaman. Filmlerinde ne büyük senaryolara ne de estetik algısını zenginleştirmeye yardımcı mekanlara rastlayabilirsiniz. Bir arabanın içinde yaratır o estetik algısını yahut sıradan bir köy çeşmesinin başında. Ben buna gerçekliğin estetiği adını veriyorum. Ki bence bu puslu bir gölde taşınan devasa bir Lenin heykelinin yarattığı estetik algısından kat be kat daha değerlidir.
arkadaşımın evi nerede: köker üçlemesinin ilk filmi. öğretmeni tarafından ödev yapması için son kez şans verilen arkaşının kitabını yanlışlıkla alan ahmed'in hikayesidir. bir final sahnesi vardır ki insanlığa destan.

ve yaşam sürüyor: köker üçlemesinin ikinci filmi. 1990 iran depreminden sonra yerle bir olan iran'da bir baba ve oğlunun arkadaşımın evi nerede oyuncularını bulmasını anlatıyor. ahmed'in büyümüş haline nasıl şaşırıyoruz.

zeytin ağaçları altında:köker üçlemesinin üçüncü filmi. ve burada anlıyoruz ki ikinci bir de bir filmdi. izleyenler bu anlamsız cümleyi anlayabilir izlemeyenler için spoiler vermeyeyim. üçleme böyle yapılır diye diğer yönetmenlere gözdağı veriyor kiyarüstemi.

10 / ten: güpgüzel bir kadının arabasında geçen 10 farklı hikayeyi görüyoruz. belgesel niteliğinde daha çok. dar alanda yapılan güçlü hikayeler. bu filmde dikkat çeken kiyarüstemi'nin ana karakter dışındaki kişileri pek göstermemesidir. yan karakterlerin ya elini görürüz ya sadece sesini duyarız yahut arabadan indikten sonra uzaklaşan hallerini. mania akberitürk kızları gitsin iran kızları gelsin denecek güzellikte.

şirin: 2008 kiyarüstemi filmi. bu dağları delen ferhad'ın filmi işte, fakat filmde biz sadece her zamanki gibi o destanı duyuyoruz başka şeyler görüyoruz. spoiler yok dedik arkadaş.

kirazın tadı:intihar etmek isteyen bir adamı caydırma üzerine dönen hikayelerin olduğu film. 1997 yapımı filmdir. dut bu filmde çok önemlidir.

yakın plan: sevdiğimiz bir diğer iranlı yönetmen mohsen makhmalbaf'ın yerine geçen sabrizan'ın hikayesi. belki de kiyarüsteminin en iyi filmi. yakın plan filmi kiyarüstemin göz bebeğim dediği filmdir. film aynı zamanda dünyaca ünlü tarantino, martin scorsese, werner herzog,godard gibi yönetmenler tarafından övgü almıştır.

bu kadar dayandık arkadaş spoiler veriyorum: filmde makhmalbaf, sabrizan'a şöyle der: kendim olmaktan sıkıldım.

iran sinemeası ve kiyarüstemi'yi hep sevdik. filmlerini orijinal adlarıyla bilmenizi tavsiye ederim, orijinal dilleriyle de izlemenizi.
(bkz: copie conforme)
73 yaşındaki iranlı yönetmen senarist ve yapımcıdır. (bkz: iran yeni dalgası) akımının öncülerindendir. 1997 de altın palmiye almıştır.
Bugün hayatını kaybetmiş iran'lı yönetmendir. Etkileyici fotoğraflara ve filmlere imza atmıştır. Önceki yılların belli dönemlerinde ve 2016 ocak-şubat ayında cermodernde fotoğraf sergisi yayınlanmıştır. Işıklar içinde uyusun.
efsane iranlı yönetmen. malesef bugün yaşamını yitirmiştir...
Hayatımda filmlerinin yeri çok büyük olan Yönetmen vefat etmiş. içten içe bir gün tanışmanın hayalini kurardım, ancak bir insanı tanımak için ille de temas kurmak gerekmez, bunu hepimiz yaşayarak öğreniyoruz. ölüm gerçek, Kiyarüstemi de "ölümü güzelleyen" adamlardan biriydi.
“Derin bir şok yaşıyorum ve büyük bir üzüntü içindeyim. Kendisi dünya hakkında çok özel bir bilgiye sahipti ve bilgiyi Jean Renoir’ın sözleriyle anlatırsak “Gerçeklik her zaman sihirdir”. Bu cümle Kiarostami’nin tüm çalışmalarını anlatıyor.
Bazıları filmlerine minimalist derler, ama tam tersidir. Taste of Cherry ve Where Is the Friend’s House? gibi filmlerindeki her sahne güzellikler ve sürprizlerle dolar taşar, sabırlı ve az görünen bir mükemmeliyetle çekilmiştir.
Abbas’ı 10-15 yıldır tanıyorum. Çok özel bir insandı. Sessiz, şık, alçakgönüllü, ne dediğini bilen ve iyi bir gözlemciydi. Hiçbir şeyi kaçırdığını düşünmüyorum. Yollarımız nadiren kesişse de, onunla buluştuğumda hep mutlu oldum. Gerçek bir beyefendi ve büyük bir sanatçımızdı.”

Martin Scorsese
Siyah camların ardında bir şiirin naif dizesi gibi ömrünü geçiren iranlı büyük yönetmen. yakalandığı kolon kanseri ile uzun süre mücadele etti. Sonunda ise kanser denen illet, ölüm denen zorba galip geldi. Ruhu şad olsun. Onun ve ‘öteki tarafa’ geçmiş tüm güzel insanların.