bugün

sözlükte amak ı hayal başlığında yer alan ama asıl yazılış şekli -sözlükte her ne kadar noktalama işaretleri görünmese de- bu başlıktaki gibi olan kitap. okuyunuz, okutunuz.
filibeli ahmet hilmi'nin nacizane eseridir. okunası, okutulası bir kitaptır.

--spoiler--
ÇiFTE HAFIZLAR
Bu iki delinin birisi hakikaten hafızmış. Diğeri ise bir arabacı. Bunlara ‘Çifte
hafız’ denmesinin sebebi, arabacının diğerini her defa taklit etmesinden ileri
geliyordu.
Demir parmaklığın önüne deli seyretmeye gelen akıllılar (!), müslümanların
çoğunluğuna mahsus bir ihsan ve şefkat duygusu ile, delilere öte beri ve bilhassa
tütün, şeker vesaire getirip verirlerdi. Bundan dolayı delilerin obur ve pisboğaz
olanları, parmaklık önünde seyirciyi görür görmez giderler, her birisi kendi sahası
ile ilgili saçmalar savurarak tütün ve saire isterlerdi.
Hafız cenazelerde, hastaların başı ucunda, düğun davetlerin de aşır okuyup
cerretmeye alışık olduğundan bir seyirci görür görmez parmaklığın önüne gidip
diz çöker ve okumaya başlardı. Arabacı, hafizın gelirinden istifade düşüncesiyle
onun yanında dizçöker ve hafızın ağzından çıkan kelimeleri mümkün mertebe
taklit etmeye çalışırdı. Zavallı hafız, arasıra seyircilere:
— Bu, hafız değildir. Onu dinlemeyiniz, diyor idiyse de arabacı gözlerini
kırpıştırarak:
— Sözlerine kulak asmayınız. Zavallı delidir, derdi.
Bir gün bu yalandan hafız ile görüşürken niye hafızlık tasladığını sordum.
Bana dedi ki:
— Hafızı dinleyenlerin yüzde doksanı, okunan şeyin doğrusunun benim
okuduğum mu, yoksa hafizın okuduğu mu olduğunu farkedecek durumda değil.
Bir adam bunlara tecvidle her ne okursa Kur'an sanırlar; yalnız ve yalnız başlarını
sallarlar. Bizim hafız da okuduğunu anlayanlardan değil. Şu halde seyircilerin
çoğu, benim hafız olduğuma yemin bile ederler.
A’MAK-I HAYAL
Filibeli Ahmet Hilmi (sayfa 105-106)
--spoiler--
dücane cündioğlu'nun ilk başta hadi canım dedirten 19. yüzyılın osmanlı devleti'nin en kalburüstü adamlarının yetiştiği dönem olduğuna dair sözlerinden bir süre sonra okumuştum a'mak-ı hayal'i. işin doğrusu allah'ın isim ve sıfatlarıyla onların tecellileri üzerine kafa yormamış ve tasavvufi jargona yabancı kişilerin ancak esatiyru-l evveliyn (eskilerin masalları) gibi okuyup geçeceği bir kitap bu. çok şükür ki bergman'ın persona'sında yaşadığım anlaşılmazlık içinde iki büklüm kalma duygusunu a'mak-ı hayal'de yaşamadım. ancak kitap doğru bir çeviri ki bu çeviri ile hem seküler türkler hem de batılılar için ayrı ayrı yapılmalı bir okuma kılavuzu eşliğinde son bin yılın kült eserlerini tahtından edebilecek bir muhtevaya sahip. özellikle leylalı mecnun ve leylasız mecnunlar adlı kısımlar tek kelimeyle muazzam. ancak anlayabilmek için altyapı şart.