bugün

nazik ve medeni bir vatan evladının cemaatçi haşhaşi kılıklı esrarkeş yobazlar tarafından öldürülmesi, öldürülen asteğmen kubilay ın kafasının kesilerek kafanın menemen içinde dolaştırılması; buna bir kısım ahalinin alkış tutup desteklemesi olayıdır.

olay askerler tarafından bastırılmış, yapılan soruşturma sonunda nakşi tarikatına bağlı şebeke çökertilip olaya fiilen karışanlar dahil çokça kişi idam edilmiştir.

siktiğimin orospu çocukları sabah namazında camiye girip menemen'i evliyaların kuşattığını, şeriat gönderi altına girmeyenlerin kellelerinin gideceğini söyleyip halktan da birilerini toplamış sonra isyan etmiştir. ellerinde kurusıkı silahlar olan eğitim bölüğü ile olaya müdahale etmek zorunda kalan kubilay yobazlarla konuşmak istemiş, şerefsiz ibneler isyana devam etmiş, bunun üzerine gözdağı vermek için açılan ateşte vurulmayınca bir de kendilerine kurşun işlemediğini düşünmüşler, bundan cüret alan akıl yoksunu amcık ağızlılar kubilay ile birlikte olayı yatıştırmaya çalışan bekçi hasan ve şevki yi de şehit etmiştir.

eminim bu hasta ruhlu köpeklerin aklanmasına uğraşacak, başka açıdan baktığını söyleyip atama, şehitlerimiz kubilay, hasan ve şevki ye bok atmaya çalışacak tipler televizyon ve gazetelere çıkacaktır. biliyoruz ve görüyoruz, uygar bir devletin aydın vatandaşlarının olması birçok kişinin işine gelmemekte, bugün bile bizi bu ve bunun gibi adi gündemlerle oyalayarak medeni, okumuş vatan evlatlarını katletmeye devam etmektedirler. bunun adı hainliktir, tümünün yedi sülalesini sikeyim!

not: özellikle sert bir dil kullandım, küfür de edebi bir değerdir; derdimizi ölsek de anlatamadığımız için bir de bu şekilde deneyeyim istedim.
bugün yıl dönümüdür. maalesef tarih tekerrür etmiş ve dün yayınlanan bir videoya göre iki askerimiz şeriatçılar tarafından yakılarak şehit edilmiştir*. kubilay şehit edildikten sonra "menemeni haritadan silin" emri gelmişti. günümüzde ise olay örtbas edilmeye çalışılıyor, belki de dışarıda birilerinden emir bekleniyor.
*
islami terörün ilk önemli eylemidir. atatürk onu şiddetle bastırdığı için yobazlar 50 yıl başkaldıramadı. bugün türkiye'yi esir alan islami teröre karşı da çok sert tedbirler alınması gerekiyor. ama karşıdevrimci devletle bu zor.
orul orul orospu çocuğu olanların yaptığı eylem.. o günden bu güne hala var memlekette bu oçlardan. hem de bir yığın.
genç teğmenin kafasını daha canlıyken bağ bıçağıyla gövdesinden ayıran derviş mehmet isimli şahıs bülent arınç'ın dedesidir.
Asteğmen Mustafa Fehmi Kubilay'ı şehit edenlerden biri eski başbakan yardımcısı Bülent Arınç ın dedesidir.
savaşlar yüzünden sürekli göçmek zorunda kalan bir türk ailesinin çocuğu olarak dünyaya geldi, kendisini devletine adadı ve elin yabancı düşmanı tarafından değil de vurmaya kıyamadığı ülkesinin gericilerince şehit edildi.

ruhun şad olsun.

--spoiler--
Annesi Zeynep Hanım, aile seceresini gazeteci Feridun Kandemir’e şöyle anlatır: “Ben de merhum babası da Giritli, Kandiyeliyiz. Babasının oradaki lakabı ‘Karavan’ idi. Ona ‘Karavan Hüseyin Efendi’ derlerdi. Girit’i çok severdik, orada doğmuş, büyümüştük, Girit’ten başka yer yok sanırdık. Bir sabah babası gelip de ‘Burada artık yaşayamayacağız, gitmeliyiz’ dediği zaman şaşırmış kalmıştım. Tanıdıklarımızdan, akrabalarımızdan bazılarının Girit’i terk etmemiş olmalarına rağmen oradan ayrılmak aklıma gelmiyordu, zevcemin sözlerini gene şaka sandım.

GiRiT’TEN ANAVATAN’A

Nihayet tam otuz sene evvel bir gün bu şaka hakikat oldu ve derlenip toplandık, bir vapura atladık, yola çıktık. Zevcemin Girit’te emlâki, arazisi vardı. Aynı zamanda rençperlik ederdi. Halimiz vaktimiz yerinde idi. Ayrılırken neyimiz var neyimiz yok düşünmeden satabildiğimizi sattık, satamadıklarımızı öylece bıraktık. Evvelâ izmir’e geldik. izmir’de beş ay oturduk. Sonra Adana’ya gittik. Adana’da yerleşmek istedik. Olmadı, 7 ay sonra Kozan’a gittik. Kozan’da bir müddet boş oturduk, sonra zevcem gene rençperliğe başladı. Girit’teki kadar kazanamıyorduk. Fakat rahattık, her gün bin hakaret ve tehlike içinde yaşamaktan kurtulmuş temiz, mesut bir yuva kurmuştuk.

Kozan’a gelişimizin dördüncü senesi ‘O’ dünyaya geldi (1906). (Zeynep Hanım burada hıçkırıklarla sözlerine devam eder) Ali vardı, fakat bir erkek evlat daha istiyordum. O dünyaya gelince ben de babası da çok sevindik. Çok sevindik, çok sevindik… Kim derdi ki bugün ona ağlayacağım.

Gürbüz bir yavru idi. Küçüklüğünde hiçbir hastalık çektiğini hatırlamıyorum. Yalnız bir defa hafif sıtma geçirdi. işte o kadar… Adını Mustafa koymuştuk. Kozan’da onu mektebe vermedik, zaten yaşı da müsait değildi. Altı buçuk yaşında iken Kozan’dan ayrıldık, Aydın’a gittik. Bütün akraba ve taallükatımız da Girit’ten gelmiş, Aydın’a yerleşmişlerdi, hâlâ da oradadır. Aydın’da ilk defa onu mektebe verdik. Zaten Aydın’a gittiğimiz günden beri ‘mektep, mektep’ diye kıyameti koparıyordu. Mektebe giden çocukları gördükçe, ‘Beni de mektebe gönderin’ diye ağlardı. Mektebin de en çalışkan çocuklardan biri idi… Geceleri defter ve kitaplarının başında geç vakitlere kadar dersine çalışırdı. Ekseriya biz yattığımız halde o hala çalışırdı. Sokakta arkadaşlarıyla oynamayı sevmezdi.

Aydın’da 4 sene okudu ve diplomasını aldı. O gün sevincinden çıldıracaktı. Hiç unutmam geldi, boyunlarımıza sarıldı, ellerimizi öptü ve köşeye geçerek büyük, yaşlı başlı bir adam hal ve tavrı ile: ‘Amma daha okuyacağım, daha çok, çok okuyacağım’ dedi. Peki sonra ne olacaksın? dedik. Uzun uzun düşünde, birden bire: ‘Ben de hocam gibi muallim olacağım’ dedi. Daha o vakitten muallim olmayı kafasına koymuştu. Aklının erdiği kadar muallimliğin iyiliklerini, meziyetlerini anlatır dururdu.”

‘AÇ BIRAKIN FAKAT OKUTUN!’

Zeynep Hanım’ın anlatımına göre Aydın işgal edilince Antalya’ya yerleşirler. Kubilay’ın burada babası vefat eder. Sıkıntı çekerler. Kubilay’ı okutamazlar. Terzi yanına çırak verirler. Kubilay buna çok üzülür ve ‘Beni aç bırakın fakat okutun’ der. Kubilay 2 ay buraya devam eder. Sonra kaçar ve okula yazılır. Düşmanın izmir’de denize döküldüğü Antalya’da duyulduğunda Kubilay sevincinden bayrak elde eve koşar ve ‘Anne gözün aydın, bugün bayram var, kurtulduk’ der. Sevincinden gece uyuyamaz. Ondan sonraki hali de değişir ve daha neşeli olur.

Artık izmir’e gitmeye karar verirler. Bir hafta sonra da yola düşerler. Büyük oğulları iş bulamaz, sıkıntı çekerler ama Kubilay’ı okuldan mahrum etmezler. Onu yatılı okula verirler. Ali’leri de bir sürü sonra iş bulur ve durumları düzelir. Bu arada Kubilay da bir süre sonra bir hadise sonucu Bursa’ya gönderilir. Burada okulunu bitirir ve Aydın’ın Sultanhisar kasabasına öğretmen olarak atanır. Daha sonra Aydın Gazipaşa Mektebi’ne geçer. Kendisi gibi öğretmen olan Vedide Hanım’la evlenir. Bir yıl sonra Vedat Aktuğ (Ö: 2002) dünyaya gelir. Annesini de yanına aldırır. Annesi yanlarında 14 ay kalır. Kubilay eşiyle anlaşamaz ve ayrılır. Bu olay hem annesini hem de kendisini üzer.

Bir süre sonra da askere alınır. Yedek subay olarak önce istanbul Harbiye’de eğitim görür ve daha sonra Menemen’e gönderilir. Burada çiçeği burnunda yedek subayken o talihsiz olay olur. 23 Aralık 1930 günü sabah erkenden 29 kişilik birliğiyle -belinde tabancası bile yokken- olaya müdahale eder. Gericiler Kubilay’ı önce kurşunla yaralar, sonra da başını alkışlar arasında keser.
--spoiler--
Yobaz derviş ve yancilarinin katlettiği genç cumhuriyetin aydınlık evladıdır. Sırf kan akmasın diye manevra fişeği olan silahlarla olay yerine gitmiş ve burada iki bekçiyle birlikte şehit edilmiştir. Karanlık ve aydınlığın ezeli ve ebedi savaşında hayatini kaybetmiştir. Ruhları şad mekanları cennet olsun. Saygı ve minnetle anıyoruz.
üzücü bir olaydır.
89 yıl önce bugün manisa'dan menemen'e gelen irticacı nakşibendi köpekleri tarafından şehit edilen cumhuriyetin asteğmeni...

mustafa fehmi kubilay şehadet mertebesine yanındaki iki silah arkadaşı ile birlikte yükseldi.
görsel

bekçi şevki ve bekçi hasan da aynı gün irticacı nakşibendi köpekleri tarafından şehit edildiler.
görsel

ayaklanmanın gerisinde ingiliz gizli servisi ile irtibatlı nakşibendi tarikatı sofileri şunlardır;
-laz ibrahim,
-derviş mehmet,
-şamlı mehmet,
-sütçü mehmet emin,
-nalıncı hasan,
-küçük hasan.

işte güya müslüman olan bu şerefsiz kancıklar, aslında ingiliz gizli servisine hizmet eden nakşibendi tarikatına ve nakşibendilerin manisa'daki gavsları olan şeyh esad adlı ite bağlılardı.

işte, menemen'e gelen bu nakşibendi köpekleri cumhuriyet devrimlerine saldırdı.
asteğmenimiz mustafa fehmi kubilay'ı canice, vahşice ve kalleşçe şehit ettiler.
bekçi hasan, kubilay'ın cansız bedenini linç etmek isteyen nakşibendi köpeklerine bir bozkurt gibi saldırdı, birkaçını vurduğunda paniğe kapıldı nakşibendi köpekleri.
ardından bekçi şevki yetişti, cenk ettiler yobaz köpeklerle.
ikisi de şehit oldu.

"bana kurşun işlemez" diyerek halkı galeyana getiren nakşibendi köpeği derviş mehmet kubilay'ı şehit ettikten sonra çıkan çatışmada bir jandarma erimiz tarafından alnının çatından vurularak itlaf edilmiş, bana kurşun işlemez diyen şerefsizin öldüğünü görenler de dağılarak kaçışmış ama cumhuriyetin istiklal mahkemelerinden kaçamamışlardır...
görsel
görsel

cumhuriyet bugün 3 kahraman evladını katletti.
ve biz bugünü hiç unutmadık.

kinimiz, öfkemiz ve intikamımız hala taze, hala diri.

ulu önderin kurduğu bu cumhuriyeti ne yaparsanız yapın yıkamayacaksınız.
başaramayacaksınız.

bugün aynı nakşibendi köpekleri her yerde.
hatta devlet kademelerinde.
bakınız burası çok önemli, 89 yıl önce menemen'e gelen nakşibendi köpekleri manisa'dan gelmişlerdi.
bugün batı anadolu'da nakşibendilerin en yoğun faliyette oldukları yerler yine manisa ve akhisar...

ama biz sizin kim olduğunuzu biliyoruz.

cumhuriyeti kuranların naciz vücutları toprak olsa da, cumhuriyetimiz ve devrimleri ilelebet payidar kalacaktır...
görsel

ne mutlu türküm diyene...

#tarih
(bkz: kör testere)
devletin bekası için kurbanlık gönderilmiş bir kişi daha.

detaylar 5816 ya tabi.