bugün

türkiye'de yaşayanları sosyal hayatta uzaylı muamelesi gören insan.çayın tadından hoşlanmaması ya da kendisinin sevdiği biçimde demlenmemesinden dolayı çay içmeyen bu kişi klasik tepkilerle karşılaşır.

+ çay sevilmez mi?
+ hiç mi içmiyorsun ?
+ niye içmiyorsun?
+ kahvaltıda ne içiyorsun?
kemal sunal tabiri ile "e$ek ho$aftan ne anlar" insanıdır.
özünü kaybetmiş insandır. en kısa zamanda ağır kafein yükünden arındırılmalıdır bedeni ve gerçek keyifle tanıştırılmalıdır.
karadenizde radyasyonlu çaydan bilmem kaç yakını ölmüş insan kişisidir..
ince belli, cam bardağın gücünü de, tadını da bilmeyen insandır. ve o bırakınız ıce tea içsindir.
ne kaybettiğini bilmeyen kişisi.
Herhangi bir ortamda 'ben çay içmem, nescafe alayım ' gibi cümlelerle kendini bir şey sanan insandır.

herhalde dere veya ırmak seviyordur. (havalar soğuk ondan bu kötü espri...)
kahvaltıda oralet içen insandır. *
çernobil faciasının, çocukluk yıllarına denk geldiği şahıstır. ailesi çocuğa zarar vermesinden korkarak, çay içmesini yasaklamıştır. çocuk da buna çözüm olarak eve gelen misafirler gece sonunda kapıda uğurlanırken, sehpanın üzerinde duran çay bardaklarının dibindeki artıkları içmiştir. bir süre sonra bu durum farkedildiğinde, buna da aile tarafından bir çözüm üretilmiştir. velhasıl çay içmeden geçen bir çocukluk süreci sonrasında çay içme alışkanlığı kazanamamıştır. misafirliğe gittiği evlerde ikram edilen çay'ı 'benim pek aram yoktur' diyerek reddetmiş ve tepki almış insandır.
çok terleyen, sıcaktan bunalan yazardır. o yüzden yaz günüyle, güneşin altında, buharı tüten çayı içenleri hiçbir zaman anlayamaz.
çay sevmeyen insanı tanıyorum. lakin kendisini burada faş edip de rezil rüsva etmeyeceğim, korkmasın..
çünkü; ne olursa olsun, insan insandır!
muhacirdir.
kesinlikle şakirt olmayan insandır.
(bkz: çay şakirtin mazotudur)
çaydan başka içilecek pek birşey olmayan türkiye'de, bir de çayına kaç şeker atılacağına karışılıyorsa; canından bezmiştir.
kesinlikle doğulu değildir.
sigarayı bırakmış kişidir. artık çayı da sevmiyordur.
Türk olduğundan şüphe edeceğim insandır.
her gittiği yerde zorla önüne çay konulup zorla içirttirilen insandır, türk milleti içmemden anlamaz çünkü, yazıktır günahtır hem çaya hem de insana. sonra da ikinci bardakta ısrar edilir, gereksizdir bu ısrar ama edilir hala anlamış değilim.
hala radyasyon korkusu yaşayan insandır...
türkiye sınırlarında zor bulunan insan çeşididir.
çaya alerjisi olan insandır.
aslinda caydan degil, siyah caydan hoslanmayan kisilerdir. damak tadlarina uygun olmadigindan veya zevklerine uymadigin olsa gerek icemezler.
meyve aromali (papatya, nane, limon, kus burnu gibi) caylari severek icebildiklerinden, yanlis bir önermedir.

aslinda acik olmasi kaydiyla siyah cayi da icebilirler. kirathanelerde olsun, cafelerde olsun özellikle belirtildigi halde, asfalt tadinda cay getirilir. Bütün gün birakin agizi, girtlaktan cikmaz tadi.
herkes birbirinin sevdiği şeyi sevse, aynı zevke sahip olsa, aynı şeyden nefret etse zaten çeşitlilik olmazdı. dolayısıyla çayı sevmeyen kişi en az seven kadar normal biridir. gerçi ince belli bardakta, demli bir çayın tadı ayrıdır ama sevmeyene de saygımız sonsuz. "neden sevmiyorsun" diye sormak veya "ya çay da sevilmez mi" demek saçmadır.

tamam, ben bundan bir kaç saat önce tavuğu sevmediğini söyleyen bir arkadaşıma, "aaa, tavuk sevilmez mi" demiş olabilirim. pişmanım. tavuk da sevilmeyebilir. *
türlü sorulara, eziyetlere maruz kalan, bazen sevmediği halde o çayı içmek zorunda kalan insandır.

efendim bu benim. sevmem çayı. ice tea, nestea filan severim ama ne yalan söyleyeyim. gerçi onları da çaydan saymıyorlar ya neyse ben yine de belirteyim. ne bileyim yani sevmiyorum işte tadını filan. hoşuma gitmiyor bu çay. sanki ağzımın tadını bozuyormuş gibi geliyor bana. çok büyük zorluklara göğüs geriyorum bu yüzden. ısrarla çay içmemi söyleyenler mi istersin, "iç iç bitane ama!" diye beni zıvanadan çıkaran mı?

geçen yaz staj yaptığım yerde çaycı bi abi vardı. getiriyor habire çayları. bende kırmayayım dedim 2 bardak içtim. (hizbullah işkencesi gibiydi.. ne sen sor ne ben söyleyeyim!) adam dürbünle beni gözlüyor sanki çayım bittikçe yanımda bitiyor yeni çayla. artık habire tuvalete gitmekten ve midemin bulantısından fenalık geçireceğim. en sonunda dayanamadım:

-ya ben hiç içmiyim saolun adem abi..
-niye?
-yok gerçekten.. yeter 2 bardak.
-çekinme yaa sen artık buranın adamı sayılırsın.
-yok çekindiğimden değil ya. ben pek içemiyorum çayı.
-hıı taam ben sana ıhlamur filan getiriyim.

sonra ıhlamur ve bitki çayları seanslarımız başladı. çıldırmak üzereydim. midem allak bullak olmuştu. eve zor geldim.. midem aşure kazanı gibi olmuştu. ertesi günü 3 fincan ıhlamur ve bir nescafeyle sağ salim atlattım. bolca su içtim. staj yapmak hayatımın en büyük işkencesi gibiydi.. 25.gün sonunda pılımı pırtımı topladım ve arkama bakmadan kaçtım o sahneden.

birinde de annemin memleketi erzincan'a gittiğimizde, bizi kahvaltıya çağırdılar. bana çay doldururlarken annem sağolsun müdahale etti hemen;

-tuba'ya çay koymayın cnm o içmiyo
-aa! (bana alien görmüş gibi baktı o sırada) nasıl içmiyo?
-evet sevmiyorum ben çayı saolun.
-nassı sevmiyosun yaa? şaka mı yapıyosun?
-yoo.. sevmem tadını.
-çay içmeden nası yaşıyosun?
-valla ben onu su diye biliyordum
-he?

zırt erenköy.. içmiyorum lan içmiyorum. uğraşmayın benimle, rahat bırakın. bi huzur verin.
yaşamaması gereken insandır.
çay sevilir,çayı sevende sevilir.