bugün

istanbul seyahat

kaza ile ankara otogarından otobüsüne bindiğim seyahat firması. bindiğim araç güzeldi allah için. travego mu diyolar ne diyolar işte ondan. ama o güzelim otobüsün içine çalışan olarak ancak o kadar çok öküz doldurulabilirdi. bu konuda takdir etmek lazım. işte 6 saaatlik yolculuktan birkaç anı;

hostes olarak güzel, bakımlı bir abla vardı. ama güzel olması mal olmasına engel değilmiş bir insanın bunu anladım ben. "güvenliğiniz için cep telefonlarınızı kapatınız" anonsundan 5 dakika geçmeden çalan telefonuyla abartısız 10 dakika telefon görüşmesi yaptı. hem de şoförün yanında. telefon sürekli çaldı durdu sonra. bi de eski telefonlardandı sanırım, kulağı tırmalıyordu sesi. allahtan şarjı bitti de kurtulduk bi süre sonra.

aradan zaman geçti biraz. sıkılan hostes ablamız şoförle sıkı bir muhabbete girdi. hani konuşulmasının dikkatini dağıttını sandığımız şoförlerden biriyle. şoför abimizin de muhabbeti iyiymiş allahı var. havadan sudan baya konuştular. ben de 3 sıra arkada bunları dinlerken uyumuşum.

gözümü bir açtım "ohaaaa" dedim kendi kendime. hayır sayın yazarlar yanlış anlamayın. aralarında bişey olmadı şoförle hostesin. zaten hostes de sızmış uyumuş kendi koltuğuna. ben şoföre oha dedim. 110 u geçmemesi gereken otobanda abartısız 140'la gidiyordu. yerler ıslak bi de. nasıl da basıyor gavurun aletine göreceksiniz. sol şeritteki mercedeslerden, bmw'lerden yol istiyor varın siz düşünün gerisini.

he bi de herkes istediği yere oturuyordu otobüste. yani yer değiştirmek serbestti. en kısa mesafeli şehirlerarası yolda bile yasak olmasına rağmen (kaza sigortası için) insanlar boyuna başka yerine oturuyordu caaanım travegomun. hostese baktım, hiç iplemiyordu bile.

neyse acısıyla tatlısıyla bir yolculuğu geride bırakıp sağ salim geldik evimize çok şükür. şimdi tek bir sefer için tüm firmaya bok atmak yanlış olur ama arada sırada bir denetçi koysalar bu kadar mallığı bir arada görmezdik. ben bi daha binmem buna, binen binsin.