bugün

ergenekon

bir türk destanının adıdır. bu bağlamda sözde devleti yıkma operasyonuna ad olarak kullanılmakta olması çok manidardır; türkiyelilik kavramı türklük kavramının yerine mi geçirilmek istenmektedir yoksa?

--spoiler--
Yayımcı : Mahmut Özyürek 27 Mart 2008
Rıza Zelyut 24 Mart 2008

Size, şu Ergenekon terör örgütü denilen örgütün kimin ifadesine dayanılarak uydurulduğunu anlatacağım.

O zaman Türkiye'de hukukun nasıl siyasallaştırıldığını ve AKP'nin emrine sokulduğunu anlayacaksınız. Ve göreceksiniz ki ilhan Selçuk, Doğu Perinçek gibi isimlerin gözaltına alınması; sıradan bir olay değildir. Olayın tarikatçılarla cumhuriyetçilerin mücadelesinin yansıması olduğunu kavrayacaksınız.
Ve işin gerisinde ABD emperyalizminin bulunduğunu göreceksiniz.

***
Önce işin savcı boyutuna bakalım:
Ergenekon adı verilerek Türk kimliğinin kötü gösterilmek istendiği bu operasyondan sorumlu Savcı Zekeriya Öz'ü de Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'na şikayet ediyorum. Çünkü bu davanın iddianamesi veya iddianamenin nasıl olacağı yolunda, dinci/tarikatçı gazetelere ve burada çalışan özel görevli köşe yazarlarına bilgi sızdırılmıştır. Bunu en açık biçimde, hükümetin sözcüsü gibi yayın yapan Yeni Şafak Gazetesi Yazarı Fehmi Koru'nun yazdıklarından anlıyoruz. Fehmi Koru; nasıl bir gelişme olacağını operasyonlardan önce yazmıştır. Fehmi Koru, Bilderberg toplantılarına eklenerek Amerikan görevlisi haline getirilmiş isimlerden birisidir.

Yine Uzan'lardan alınıp Fethullahçı kesime verilen Star Gazetesi de bu sızdırılmış bilgileri kullanmaktadır.

Bu gazeteye Ankara Temsilcisi yapılan Şamil Tayyar isimli kim olduğu bilinmeyen bir şahıs, iddianameyi sanki kendisi yazmış gibi ipuçlarını köşesine aktarmıştır. Ve polis şefi edasıyla da savcılara sanki yön vermektedir.

Yine Fethullahçı sermayenin yayımladığı Bugün Gazetesi'nde, operasyon daha yapılmadan iki önemli isimle ilgili haber yapılmış ve bu manşetten verilmiştir. Yine Fethullahçı sermayenin eline geçen Sabah Gazetesi'nde Ergenekon operasyonu ile ilgili iddialar ayrıntısıyla yer almıştır. Fethullahçılar'ın, eline Taraf diye bir gazete verdikleri, sözde solcu, Amerikan kovboyu Ahmet Altan, operasyondan önce Hitler subayı gibi, ''Darbeci Kemalistler'e Türkiye'yi dar edeceğiz!'' diye köşesinde esip gürleyerek, iddianameden haberdar olduğunu açığa vuruyordu.

Demek ki bu hükümet yanlısı tarikat gazetelerine, bunların çıkarcı yazarlarına bilgi sızdırılıyor. Bu gazeteler de elde ettikleri bu bilgileri çarpıtarak dürüst, vatansever, namuslu cumhuriyetçileri karalıyorlar.

Şimdi Savcı Öz'e soruyorum: Bu, adalet midir?
++TUNCAY GÜNEY++
Ergenekon suçlamasında dayanak noktalarından birisi de Tuncay Güney'in ifadesi;
Tuncay Güney'i iyi tanırım. Onu size anlatayım da şu Ergenekon çetesinin nasıl uydurulduğunu anlayın: 1995-96'da ben Akşam Gazetesi'nde yazardım o ise muhabirlik yapıyordu. Gazetenin Genel Yayın Yönetmeni Behiç Kılıç idi.
O dönemde sert bir ANAP-DYP rekabeti vardı. Özer Çiller; Behiç Kılıç'a bir fotoğraf gönderir ve bunun gerçek olup olmadığını bir gazeteci gözüyle incelemesini rica eder. Fotoğrafta Mesut Yılmaz bir toplantıdan çıkmaktadır ve arkasında da Abdullah Çatlı gözükmektedir. Bu fotoğrafı, Afyon'dan milletvekilliği yapmış bir DYP'li, ANAP Lideri Mesut Yılmaz'a karşı kullanılması için 20 bin dolara birisinden satın almıştır. Behiç Kılıç, Mustafa Dolu gibi gazetecilerin incelediği bu fotoğrafın kurgu (sahte) olduğu anlaşılır.
Ve nereden geldiği araştırılınca da Tuncay Güney'e ulaşılır;

Bu fotoğraf sahtekarlığı hakkında Mesut Yılmaz'dan başka Yaşar Okuyan'ın da bilgisi vardır. Tuncay, Fethullah Gülen' in Zaman Gazetesi'nde çalışmış (yetişmiş) birisidir. Oradan; Mehmet Ali Ilıcak aracılığıyla Akşam'a aktarılmıştır. Bu sahtekar, Kuzey Irak'a gideceğim, Talabani ile röportaj yapacağım diye Akşam Gazetesi'nden iyi bir para alır; gider; Bir hafta sonra döndüğünde; Talabani'nin çok ötelerinde, ilgisiz bir yerde göründüğü bir fotoğraf vardır elinde.
Röportajı da oturmuş; masa başında yazmıştır.

Bu yüzden ikinci kez hırpalanır;
Tuncay; bununla da yetinmez;
Akşam Gazetesi'nin arşivinde bulunan Susurlukçular'la ilgili meşhur fotoğrafı çalar, Radikal Gazetesi'ne satar.
Ve bu anlaşılınca da kaçar;
inanmayan varsa Tercüman Gazetesi Başyazarı Behiç Kılıç'a veya Akşam Yazarı Mustafa Dolu'ya sorabilir.
Tuncay Güney; şimdi Kanada'da imiş;
Ve Yahudiliğe hizmet etmekte imiş;
Tanrısal israil'in kurulması için çalışıyormuş.
Yani Nil'den Fırat'a kadar uzanan toprakların Yahudi egemenliğine geçmesi için mücadele eden bir gönüllü imiş o. Dünkü; Yeni Şafak Gazetesi Tuncay'ın Yahudileştiğini haber olarak verdi de Ergenekon Savcısı'na sormadı: ''Ey Zekeriya Bey; böyle sahtekar ve yabancı ajanı birisinin ifadesine dayanarak sen nasıl iddianame hazırlarsın?''
Behiç Kılıç, diyor ki:
''Tuncay; sersem sepelek bir tipti. Bize Fethullahçılardan, Amerikan Elçiliği'nden, bazı askerlerden güya haberler getirirdi.
Belliydi ki isteyen istediği gibi kullanıyordu.''
Bağlantıyı görüyor musunuz?
Fethullah mektebinde yetiştirilen ve şimdi Yahuduliğe hizmet eden bir sahtekar var karşımızda.
Bu kişiden alınan ifadeler kullanılarak, Veli Küçük üzerinden Cumhuriyet Gazetesi ve işçi Partisi terör örgütü üyesi gösterilmeye çalışılıyor.
Olayın Amerika'da pişirilip, Fethullahçılar üzerinden polise (Polisteki Fethullahçı isimleri Aydınlık yayımlamıştı) ve adliyeye (Şu Van savcısı Ferhat Sarıkaya'yı hatırlayın) intikal ettirildiğini acaba anlayabiliyor muyuz?
Ve okuyucularıma bir soru:
Savcı Zekeriya Öz, Tuncay Güney'in kimliğini anladıktan sonra iddianamesini değiştirmeli mi değiştirmemeli mi?
--spoiler--

allah yardımcımız olsundur.