bugün

entry'ler (21)

aşı reddi

''Arduini, aşıların otizme sebebiyet vereceğini duymuş; “Gerçekten çok sinirlenmiştim” diyor ve devam ediyor ” Çocuğumu kötü bir şeyden korumak istiyordum.”

Solcu bir kadın olan Arduini, kendini otoriteyi sorgulayan biri olarak tanıtıyor. Bu durum onu doğrudan demokrasi ve aşı konusunda ailenin tercihini savunan popülist Beş Yıldız Hareketi (Five Star Movement) destekçisi olmasını sağlamış.''

https://mugayir.com/salgi...reddi-ve-populist-soylem/

aşı reddi söyleminin ve eylemcilerinin siyasete etkisi ve siyasetin de söz konusu hareket etkisi üzerine güzel bir çeviri yazı. türkiye'de pek fazla konuşulmasa da dünyada bir hayli tartışılıyor.

20 ağustos 2019 dolar kuru

bu denli dalgalanma sayesinde elinde hatırı sayılır para olanlar daha da zenginleşiyor. kur, dip olarak 5.20'nin altına, 6'nın da üstüne uzun zamandır çıkmıyor. 15,20 milyon dolarlık alış-satış hareketin yönünü belirliyor. ilk cümlede belirttiğim gibi 30-40 kuruşluk değişiklik, elinde 100 bin olan için pek bir şey ifade etmez ama milyon olan iyi kar edebilir.

uludağ sözlük

Girilen entrylerin neden geç göründüğüne anlam veremiyorum. Onaydan mi geçiyorlar?

mbaye diagne

Satilamadigi için forvet transferinde rahat hareket edilmemesine neden olan forvet.

13 ağustos 2019 olympiakos başakşehir maçı

Ilk maçı izlemedim ancak gecen yılki Basaksehir'in Olympiacos gibi bir takımı elemesi gerekir diye düşünüyorum.

falcao nun monaco da kalmaya karar vermesi

Diagne satilmayacaksa forvet alınması Galatasaray için mantıklı bir adım değil. Galatasaray'ın paraya forvetten daha fazla ihityaco var.

imamoğlu ile tartışan esnafın ibb de çalışması

Ekrem imamoğlu ile tartışan esnafin ağabeyinin istanbul Büyükşehir Belediyesi Halkla ilişkiler Mudurlugunde çalıştığı ortaya cikti

http://mugayir.com/imamog...e-calistigi-ortaya-cikti/

2 mayıs 2019 cumhurbaşkanlığının metro kararı

Söz konusu kararla uzun zamandır Belediyelerin inşaatlar için ödemeleri metro gelirleriyle yapması engellenerek doğrudan yıllık gelirle4inin en az yüzde 5'ini vermeleri anlamına geliyor. Kısacası, belediyelrirn daha az kaynakları olacak.

http://mugayir.com/istanb...butceden-yuzde-5-kesinti/

uygur türklerinin organlarını helal diyerek satmak

çin halk cumhuriyeti'nin uzun zamandır uygur türklerinin organlarını zengin suudilere "helal organ" diye pazarlayarak sattığı iddia ediliyor.

http://mugayir.com/cin-uy...zengin-suudilere-satiyor/

yeni zelanda ya kızıp hollanda da katliam yapmak

Hollanda'nın utrecht kentinde 3 kişiyi öldüren türk asıllı saldırganın ''motivasyon'' kaynağının yeni zelanda'daki saldırı olduğu düşünülüyor.

ayrıca bazı yabancı gazeeciler, c.başkanı erdoğan'ın mitinginde yeni zelanda saldırısı görüntülerini gösermesinin de etkili olmuş olableceğini kaydediyorlar.

link: http://mugayir.com/hollan...turkiyenin-etkisi-var-mi/

15 mart 2019 yeni zelanda cami saldırısı

Terör saldırıları ile sürekli sarsılan bir ülkede yaşıyor olmak, belki de farklı coğrafyalarda, farklı inanç ve yaşam tarzına sahip insanlara yapılan saldırılarda empati kurmanın en acı ama gerçekçi yoludur.

Hala Yeni Zelanda'da yapılan ''terör'' saldırısında hayatını kaybedenlere yönelik şüpheniz varsa hayat hikayelerine bakın. Bu insanlarla üç yıl önce bombalı saldırılarda hayatını kaybedenler arasında ne kadar benzerlik olduğunu göreceksiniz.

''insanlar kardeştir'' dersem çok mu ileri gitmiş olurum?

http://mugayir.com/yeni-z...kaybedenlerin-hikayeleri/

mubi

30 gün boyunca eğer abone değilseniz sitesinde günün filmini izleyebiliyorsunuz. eğer ücretli aboneyseniz ise bu süre içinde kullanıma açık filmleri istediğiniz yerde izleyebiliyorsunuz.

platformun güzel yanlarından birisisi çok sayıda dil ve altyazı tercihi sunuyor olması. benim gibi sürekli yeni bir dil öğrenme hevesine sahipseniz altyazıları vs. ile kendinizi geliştirebilirsiniz.

fiyatı da sunduğu kaliteli yapımlara uygun denilebilir.

klasiklerin yanı sıra çok sayıda festival filmi arşivine de sahip, ancak dediğim gibi 30 günde 30 film aktif olduğun için sadece onları izleyebiliyorsunuz.

netflix

içerik/fiyat karşılaştırması yapıldığında Netflix'in aktif olduğu ülkelere göre yetersiz içerik, pahalı fiyat politikasına rağmen türkiye'de piyasayı kontrol edecek noktaya geldi.

- batı ülkelerinde asgari ücret ve alım gücü daha yüksek olmasına rağmen tr'ye göre daha ucuza netflix abonesi olabiliyorsunuz.
-içerik olarak tr'ye göre o kadar farklılık gösteriyor ki (dizi değil, filmlerde) iki farklı platform mu var demek insan kendini alamıyor.
-son dönemde uhd pakete üye olmalarına rağmen 480p kalitesinde film izlemek zorunda kalan çok sayıda kişi var. sorun netflix'ten değil de iss sağlayıcılardan kaynaklanıyorsa da netflix'in devreye girip, bu insanlar bana para veriyor, size de veriyorlar adam akıllı hizmet sağlayın diye baskı yapması gerekiyor.

sigara haramdır

diyanete tepki gösteren ve hala kendine müslüman diyebilen insanlar ikiyüzlüdür.

islam inancı bireyin, daha doğrusu kulun islamın yayılmasına ve tabii ki devletin devamlılığına zarar verecek her türlü alışkanlık, hal ve hareketi yasaklar. bugün sahip olunan teknolojik ve bilimsel altyapı, sigaranın çok zararlı bir alışkanlık olduğunu açıkça ortaya koymakta. sigara kaynaklı hastalıklarla cebelleşen yakın, tanıdığı olmayan neredeyse yok. hal böyle iken islam inancının devlet nezdinde temsilcisi diyanetin ''sigara'' ile ilgili verdiği hükmün islam dışı olduğunu iddia etmek pek de akla yatkın değil.

inancınızın gerekleriyle çok oynamayın, bozulabilir.

deistlerin korkak tavuk gibi olmaları

korkaklık görmediği hatta varlığını bile kanıtlayamadığı bir yaratıcı ve o büyük olanın adına dünyaya iyilik, güzellik, mutluluk getiren(!) peygamberlerin dinlerini yanmamak, işkence görmemek için inanıyormuş gibi yapanlara yakışır.

adolf hitler

söylendiği gibi üstün zekaya ve politik dehaya sahip olmayan kişilik. şans bazen kapıyı kırar ya, iste hitler'in durumu da buna çok güzel örnek oluşturur.

hitler'i yaratan versay ve alman toplumunun daha doğrusu avrupa'nın genlerine işlemiş hrıstiyan inancıdır.

hitler olmasa zaten avrupa genelinde yükselişte olan popülizmin almanya'daki lideri, hitler'in söylediklerinin aynısını kullanacaktı.

hitler halihazırda var olan nefret ve siyaseti devam ettirmiştir.

din eşittir ahlak mı problemi

din ve ahlak eşit değildir. ahlak eşittir tabu önermesi daha doğru olacaktır.

çünkü, eğer bir tanrı inancınız yoksa size gökten ahlak kurallarının indirilmiş olduğuna inanamazsınız. bunun yerine zaman içerisinde ahlak halini alan tabular söz konusudur. bu varsayımı desteklemek için toplumların ahlak kurallarına bakmanız gerekmekte.

sözlük yazarları ne iş yapıyor

yüzden fazla ceo ve üst düzey yöneticiye ait özel telefon numarasına sahip biri olarak şunu söylüyorum; hanımlar, yüksek gelirli meslek grubuna mensup olan hiçbir bey 01:00 sonrası uludağ sözlük'te zorunlu yazarlık hizmetini yapmaz. çoğu bedelliden faydalnıyor zaten.

sen ne iş yapıyorsun diyenler için. benim mesleğim ceo ve üst düzey yöneticilere belli aralıklarla toplam mal varlıklarını mesaj olarak atıyorum. zengin de olsalar gün içinde attığım mesajlara bakmaları 20 saniye almıyor.

sex education

ilk bölümü oldukça iyi olan dizi, ikinci ve üçüncü bölümleri netflix üyeliğim bittiği için izleyemedim.

uzun zamandır yeminli olduğum için izinsiz yayın yapan siteleri ve içerikleri kullanmıyorum.

hayatında hiç bisiklet sahibi olamamış çocuk

zengin değildik.

8 yaşındayım. istanbul'a üç yıl önce taşınmışız. çocukluktan kaynaklanıyor herhalde, her yerde bisiklet görüyorum. evdeki durumu pek idrak edemiyorum tabii o zamanlar, babamı sıkıştırıyorum; bisiklet al.

her defasında verdiği cevap tamam oğlum ve ben de her defasında inanıyorum. bisikletim olacak gibi delice seviniyorum.

yıllar geçiyor, belki yüz defa ''tamam oğlum'' diyen babanın söylediklerinin doğru olmadığını farkına varıyorum. o zamanlar yoshiro ozzu filmi izleseydim belki farklı bir tavır alabilirdim. çocukça duygularla babama küsebilirdim. ama içimde buruklukla babamın işten eve gelme saatini heyecanla bekledim.

istanbul'a taşınmamızın üçüncü yılında babam memleketine dönme kararı veriyor. tabii küçük çocuk olarak benimde gitmem gerekiyor. malum dede, nine vs var. birinin yanaklarını sıkmaları gerekiyor.

maddi durumu ''zengin değildik'' diye özetlemeye çalışınca, zenginlik dışında çok fazla sınıf olduğunun farkına varılmıyor. fakirdik işte.

kirada oturduğumuz daire üç katlı binanın ikinci katında, 99 depremi sonrası istanbul'daki psikolojik durumu da özetleyen bir şekilde balkon ve pencerelerin hizasını pazar tahtaları yerleştirilmiş, deprem esnasında sert zeminle teması minimuma indirmek amacıyla tabii.

işte o dairenin oturma odasının penceresinin hemen dibinde bir incir ağacı vardı. pencereyi açtığında içeriye ağacın dalları girerdi. ailemizden kimsenin şu dalları kesin dediğini duymadım. neden mi? yazın incir yemekten ellerimiz yapış yapış oluyordu.

incire doyduğumuz günlerden birinde babam alışık olmadığımız bir şekilde gündüz vakti ourduğumuz evin sokağında beliriyor. bana, black narcissus aşağı gel diyor. şaşkınlıktan biraz önce bahsettiğim pazar tahtasının üzerine atlayacaktım neredeyse.

aşağı iniyorum, babamın yüzünde çocukça, müzipçe bir gülümseme; ''gel benimle'' diyor. eli omzunda etrafa her zamanki meraklı gözlerle bakıyorum; geçen dövdüğüm ali, dayak yediğim deli kardeşler, iki bisikletleri olan eryamanlar.

ana caddeye giriyoruz. babamla sıra sıra dizilmiş kahvehanelerin önünden geçiyoruz;
+selam
-aleyküm selam
+selam
-aleyküm selam

ana cadde denilince benim aklıma önünde sıra sıra bisikletler olan iki mağaza geliyor. her gün mina ve müzdelife arasını gidip geliyorum. renk renk, büyük küçük onlarca bisiklet...

birinci mağazanın önünden geçiyoruz. gözlerim bisikletlerde kalıyor.

ikinci mağazanın önünden geçiyoruz. gözlerim bisikletlerde kalıyor.

babamın bisiklet almasını zaten beklemiyordum ki? bir şeyler taşıtmak için çağırmıştır zaten.

biraz daha yürüyünce gitgide yaklaşan çekiç sesi işitiyorum. çok geçmeden nereden geldiğinin anlıyorum; eskiciden.

eskiciye giriyoruz. babam eskiciyle selamlaşıyor. daha önce buraya hurda getirip karşılığındr aldığım parayla az meymuz almamıştım hani. eskicinin benim için meymuz dışında bir anlamı yoktu, ta ki bugüne kadar.

babamın eskiciyle konuşması, şakalaşmaları ve ilginç bir şekilde ikide bir bana dönüp bakmaları garip geliyor. eskici bana yaklaşıyor ve yanağımı eliyle çimdikliyor. ah canım yandı.

eskici içeriye giriyor. babam bana içi parlayan gözlerle bakıyor, benim de yüzümde çocukça nasıl sessizce gülünüyorsa öyle bir gülümseme var. çocukluğun evrensel sembolü...

birkaç çocuk ellerinde demir veya bakırla eskicinin dükkanına giriyorlar. bende onların içeriye girişlerini takip ediyorum. çocukların kapıyı açmalarıyla eskicinin görünmesi bir oluyor. ama yanındaki de ne? çocuklardan tam görülmüyor. aaa o da ne bir bisiklet ve ilginç bir şekilde gülümseyen bir yüz tarafından benim olduğum yere doğru getiriliyor. babama, eskiciye ve son olarak bisiklete bakıyorum. bisiklet ve eskici yanımda duruyorlar, bisikletin selesini tutan eskici gülen yüzüyle bisikleti bana doğru yaslıyor. ellerim bisikleti kavrıyor. allahım neler oluyor? yoksa? babama bakıyorum sırtını dönmüş, eliyle yüzünü siliyor galiba ben de pek önemsemiyorum zaten bisikleti hareket ettiriyorum. eskicinin güle güle kullan demesiyle kalbim yerinden fırlayacak gibi oluyor...

önde ben ve mavi boyalı bisikletim, arkada babam geldiğimiz yeri takip ederek geri dönüyoruz. yol boyunca sıra sıra dizilmiş bisikletlere göz ucuyla bile bakmıyorum. elimdekine ilk dakikalarında nasıl ihanet edebilirim ki?

ara sokağa girince babam biraz hızlanıyor ve yanyana yürümeye başlıyoruz. bir ara bisikletimden ayırdığım gözlerle babamın yüzüne bakıyorum, kıpkırmız gözlerle karşılaşıyorum.

mavi boyalı bisiklete binen bir çocuk gördüyseniz ya da görecek olursanız bilmenizi isterim ki o
çocuk benim.