bugün

entry'ler (27)

tales of the black freighter

Watchmen içindeki bir yan karakterin okuduğu çizgi romandır bu. Bir korsan hikayesidir. Watchmen'e paralel gider. Filmde atlandı tabii. Animasyonunu yapmışlar. Gerard Butler seslendirmiş, iyi de yapmış. Hemen hemen olduğu gibi aktarmışlar hikayeyi, kendilerine hakim olup sonunu dürtmeselerdi daha da iyi olurdu bu animasyon.

brief encounter

yılışmadan, leş duygu sömürüsü yapmadan imkansız* aşkı anlatan bir filmdir. duru, sade ve soğukkanlılıkla aşkı yoğun bir şekilde betimlemiştir, izleyenlere her zerresiyle aşkı hissettirir.

ingilizce bilen sözlük yazarları

işin acı tarafı büyük çoğunluğu ingilizce bildiğini sanmaktadır bunların.

humphrey bogart

casablanca'yla akıllarda yer edip, The African Queen'le oscar alsa da kanımca en iyi performansını The Treasure of the Sierra Madre'da sergilemiş, paranoyak ve açgözlü biri nasıl oynanır cümle aleme göstermiştir.

in the heat of the night

Yapıldığı zamandaki ırkçılığı oldukça yalın anlatan bir filmdir. 60'lar, zenci bir polis güneydeki bir kasabada tatildeyken bir cinayeti aydınlatmak zorunda kalır... Kalın kafalı güneyli ırkçılar cinayeti çözemiyorlar, zenciden yardım istemek zorunda kalıyorlar. Oyuncuların performansları müthiş. Özellikle (bu filmle olmasa da)oscar ödüllü zenci Sidney Poitier ve filmde sakız çiğnemesine hasta olduğum yerel polis şefi rolündeki Rod Steiger karşılıklı döktürmüş.

filmde amerika'nın sembollerine rastlamak mümkün: Amerikan arabaları, konfederasyon bayrağı, southern rock, coca cola, damla modeli polis gözlükleri, Mississippi Nehri, pamuk tarlası ve bu tarlada çalışan zenciler, en gereklisi de redneck'ler...

william wyler

ben hur, Mrs. Miniver, The Best Years of Our Lives, The Letter, Detective Story, Roman Holiday gibi filmlerle aklımda kalan yönetmen 12 kere en iyi yönetmen oscar'ına aday gösterilmiş, üç kere de bu ödülü almıştır.

witness for the prosecution

mahkeme filmleri denince ilk akla gelen, bu türü sevenlerin mutlaka izlemesi gereken film. sonuna doğru hiç beklemediğiniz yerlerden şaşırtır. marlene dietrich ve charles laughton müthiş oynamıştır.

humphrey bogart

filmlerinde eli boş durmaz bu adamın, eğer bir iş yapmıyorsa mutlaka sigara içer. akılda kalıcı, efsane sigara içişi vardır lakin gırtlak kanserinden ölmesinin nedeni allah'ın hikmeti değil, sigara tiryakisi olmasıdır.

peter lorre

1904 doğumlu macar aktör 1964'te ölmüştür. ezik kötülerin en iyisidir.

bette davis

kalın sesini etkileyici kullanabilen aktrislerden. dominant kadın figürüni başarıyla sergilerdi.

detective story

1951 yapımı William Wyler'ın yönettiği, Kirk Douglas'ın baş rol oynadığı sağlam bir film noirdir.

touch of evil

film noir'in iyi bir temsilcisidir bu film. garip kamera açıları ve ışık oyunları bolca mevcuttur.

stalag 17

Billy Wilder'in yönetmenliğini yaptığı film, daha sonra bir çok filmde kullanılacak when johnny comes marching home adlı şarkının hoş bir versiyonunu içerir.

harvey

herkese "aşırı" iyi davranan bir akıl hastasının hikayesidir. başrolünde James Stewart'ın oynadığı 1950 yapımı bu film, izlediğim en iyi James Stewart filmidir benim için. insanı mutlu eden, mutlu bir filmdir.

benjamin anthony foster

dünya kupası elemeleri için milli takıma çağrılmış ingiliz kaleci.

açık isteyen var mı açık

karaborsacı nidası. müşteri kapmak için söylenir.

jbenchmark

ceptelefonun performansını ölçen java uygulaması.
http://www.jbenchmark.com/

opera mini

çektiğiniz fotoğrafları upload edip anında paylaşmanızı sağlayan java harikası, cep telefonunun vazgeçilmezi.

dead space

belki gelmiş geçmiş en korkutucu oyun değildir ama ölü taklidi yapan yaratıklarıyla ve ses efektleriyle korkutmayı başaran oyundur.

film noir

sigara bu tür filmlerin vazgeçilmezidir.