bugün

entry'ler (647)

günden güne artan şeyler

Geç kalmışlık hissi.

usodabada

13 yıl aradan sonra geri dönen, kendini old boy gibi hisseden yazar.

uludağ sözlük moderasyonu

bunlardan 5 tanesi 10 kere bir araya gelse hesabımı kapat butonu yapamaz. ama bunu okuyunca hesabınızı direkt sile...

türk basını

her kürdü vatan düşmanı diye gösterdiğiniz için, tüm türkiye vatandaşlarını kürtlere soğuttuğunuz için,
her türbanlıyı, namaz kılanı, allah diyeni düzen düşmanı, kafa kesici diye yaftaladığınız için,
karşı cinsle el ele gezeni, namaz kılmayanı gavur diye yaftaladığınız için,
kişisel tercihleri yerden yere vurduğunuz için,
insanların duygularını, gururlarını rant uğruna hiçe saydığınız için,
yapıcı yerine yıkıcı olduğunuz için sizden tiksiniyorum.

(bkz: tarafsız haber anlayışı)
(bkz: haberi arka taraftan anlatmak)

sözlük yazarlarının itirafları

kız arkadaşıyla buluşmak için buğday çalıp satan kuzenim var lan.

zall

gelişmelerdeki sözlük taşınması olayını özet geçerek yarmıştır.

eve dönen üniversitelilerin facebook iletileri

hacı ben geldim pazara hazır olun pes atağk.

hicbiseyebosunaiclenmeyenadam

--spoiler--
off ne kadar kaslı, yakışıklı ve güzel gözlere sahipsiniz.
--spoiler--
burada anlatım bozukluğu var mı yoksa ben mi... lan neyse. sanki gözler kaslı ve yakışıklı hem de güzel. bilemedim böyle anlatım bozukluğu yapabilecek bir bayan user tanımam nan ben. bence hiçbişiyiboşunaiçmeyenadam'ın uy.. neyse.
(bkz: ne içtiysen aynısından istiyorum)
(bkz: her şey çok güzel olacak)

çocukken inanılan abuk subuk şeyler

işlek bir caddedeki köşede bir karton kutunun içinde yaşayabileceğimi sanmak.
o anki hayalimde resmettiğim yaşam tarzı hala gözümün önünde. çok ciddi düşünmüşüm bunu.

açıklama: "baba" demeye başladğımdan beri film izlerim. izlediğim bazı filmlerde new york'un fakir bölgelerinde bu şekilde yaşamaya çalışan insanlar vardı. niyeyse özenirdim onlara. sonrasında böyle inançlar falan.

çocukken yapılan salaklıklar

buzdolabından 2 yumurta (ç)aldım.
raftan tuz ve pulbiber aldım. bunları cebime koyup dışarı çıktım.
bahçenin dışındaki telefon direğinin dibini kazdım ufakça. bir avuç bile değildir.
sonra yumurtaları oraya kırdım. tuzu ve karabiberi üzerine serpip bir çomakla karıştırdım.
tekrar toprakla kapatıp bir şey olmamaış gibi oradan ayrıldım.
niye yaptım ne amaçla yaptım ne bekledim hala bir fikrim yok.
ayrıca en çok merak ettiğim de neden telefon direiğinin dibi? oradan elektrik alacağını falan mı sandım? alsa nolur yani?

torunusamil

nickini inatla turnusolkağıdı diye okumaya çalıştığım yazar. şöyle oldu:
turnu
turon
yok yok tornusol** *
"la olm turnusol kağıdı işte bakim ne yazıyor? kolon okuma da niklerde işe yaramıyomuş lan!" diye düşnülür.
sonra şu şekil okunarak olaya nokta koyulur.
to-ru-nu-sa-mil
heceleme bitti. şimdi çarpım tablosundan üç'leri ezberleyeyim.

sözlük yazarlarının itirafları

az önce attığım bir mesajı kontrol etmek için bir daha okudum.
"wuuu süper cümleler kurmuşum lan" diye sevinip şukela butonu aradım. sonra güldüm kendime.

platonik aşk

platonk aşklar bir dağın zirvesine benzer. tırmanırken zirveyi hayal edersin, ona ulaşmayı... zirveye geldiğinde ise o müthiş manzarayı tek solukta bitirirsin ve tekrar tırmanma isteği doğar içinde. daha da ilerisi olmadığından aşağı inmek zorunda kalırsın. geride bırakmak zorunda kalırsın zirveyi. çünkü size eskisi kadar çekici gelmez...

http://www.uludagsozluk.com/e/8231467/

birdamlaumut

biraz pesimistçe...
üzerine az da depresyon serpilmiş...
adındaki bir damla umudu bir süngere damlatıp sıkoç bırayt reklamındaki gibi o bir damlayla bütün bu olumsuzlukları silebilecek kadar da güçlü durabilen biri.
aslında onda umut bir kova ama dedim ya pesimistçe... hep kötüye yoruyor kendini.
bardağın dolu tarafını gösteriyorum "bardak nerde la?" diyo.
kızamıyorsunuz. sevdiriyor kendisini.
gidemiyorsunuz da. alıştırıyor.
küsseniz bile barışmak için gidince "haydi yoluna" demiyor gurur yapmıyor. beklemediğiniz bir yumuşak tavır ile baş ile selam edip "derhudar ol yeğenim" der gibi kabul ediyor dergahına. ve ben... şu satırımdan sonra saçmalaya başladığımı farkedip bu bol üç noktalı yazımı bitiriyorum.
seviyoruz kendisini. eksik olmasın. hemen iyileşsin keyfi yerine gelsin ve bana pizza ısmarlasın.*

sözlük yazarlarının itirafları

bir termos bardağı nesquik yaptım ve pipetle höpürdeterek içiyorum. daha doğrusu pipetle höpürdeterek içmek için bir termos bardağı nesquik yaptım.

1 termos bardağı = 4 su bardağı

edit: para bende bok gibi değil. çocukluğumda nesquik içemedim. hatta bu meretin adını bilmem de doğru yazayım diye google'dan baktım önce. bu içtiğim geçmiş yılların acısıdır. 24 yaşıma girecem. 3. sınıfa geçen kardeşimin zulasının araklanmasıdır. pişman değilim. yarın da kaldıysa bir termos içerim. bu arada boğazıma durup duruyordu. siz miydiniz ulan! imkanım olsa da size neguik zirvesi yapsam. dostlarımsınız hepiniz.

sözlük yazarlarının hayat felsefeleri

tatmadığın acılar hakkında basite indirgeme yapma.

yaran diyaloglar

köydeyiz. medyayı çok takip etmeyen, reklamı sadece kurtlar vadisinde ara verildiğinde izlyen kuzenimle diğer bir kuzenim...

kuzen: owww zaçlara bah. ne guzel lan!
diğer kuzen: sağol kank. eyw.
kuzen: hani vardı ya ricoys reklamında. "arabam nerde?", "çölde." "çölde miii?"... aynı o adamın zaclar gibin.
hemimiz: bilimum yarılma efektleriyle gülmeler falan. sandalyeden düşmedik ama. efendi gibi güldük.

sözlük yazarlarının itirafları

?=))(/&/&^+%'^+

bunu nasıl yazıyonuz nan?

do you speak english e verilen salak cevaplar

may ney miz uso. yu wat?

uuserların gelecekteki eşlerine mesajları

bu bayram köye gidiyoruz...
bitkin duruyorsun, dur bi ateşini ölçeyim...