entry'ler (44)

aydın tava ciğer salonu

sürü psikolojisinin kaymağını yiyen ciğercidir. deli gibi önünde sıra beklemek yerine ali paşa çarşı'sının arkasında Ciğerci niyazi usta'ya gitmek çok daha mantıklıdır. kaldı ki dükkanın duvarlarında göreceğiniz resimlerden de anlayacağınız üzere edirne'ye gelen ünlüler niyazi ustayı tercih eder.

http://www.cigerciniyaziu.../unlu-misafirlerimiz.html

edirne buyuk sinagog

2013 yılına kadar restorasyonunun bitmesi beklenen türkiye'nin en büyük, avrupa'nın 3. büyük sinegogudur.

hayali arkadaş

orta ikinci sınıftayken hayali arkadaş yerine, bozuk olan derslerimi düzeltmesi için başka bir gezegenden gelen benzerimle yer değiştirmiştim. benden daha zeki ve çalışkan olan bu benzerimin derslerine vaktinde ve düzenli çalışma özelliği sayesinde sınıfımı geçebilmiştim. kendisini bir de lise iki'de çağırıdm ama gelmedi pezevenk. bereket kredili sistem vardı da sınıf tekrar etmedik.

yabancıların türk içeren atasözü ve deyimleri

bir çin atasözü der ki;

bir türk bin çinliye bedeldir, ama iki türk bi çinli etmez.

trakyalılarda h leri söyleyememe sorunsalı

yedek parça sorumlusu olarak çalıştığım yetkili serviste içinde "h" geçen plakalarda bize tatlı muhabbetler çıkaran sorunsal.

umutant - aydın, bana şu arabanın plakasını söylesene aldığın parçayı yazalım. (umutant o an arabayı görmüyordur)

aydın - 39 atay samsun xxx

umutant söylenen plakayı (39 hs xxx) girer ve: "yok olm öyle plaka. adam gibi bak şuna."

aydın: nası yok amınakoyayım yaa. sen adam gibi bak olm. (aydın söylene söylene bir daha arabanın yanına gider plakayı bir daha kodlar) al işte. dediğim gibi 39 adana samsun xxx

umutant- nası be. hani hatay'dı olm.

aydın- e ne farkediyo amınakoyayım. ikiside ala (aydın burada a ile demek istiyor) başlamıyo mu?

erkek hemşire

çok yakın arkadaşlarımdan birinin mensubu olduğu meslek grubu. adamın okul yıllarındaki fotoğraflarına, şimdiki arkadaş gubuna her baktığımda "bok vardı" diyorum. "bok vardı işletme okuyacak." iki yüz otuz iki kişilik okulun tek erkek öğrencisi, şu anda çalıştığı hastane bulunan bi kaç yüz civarında bayan hemşirenin arasında tek saplama. bir daha gelmek olsa dünyaya düşünmeden seçeceğim meslek...

selin demiratar

hiç beğenmediğim oyuncu. sürekli kaşları çatık zorlama bir oyunculuğu var. ha bi de sanırım ya gözleri rahatsız ya da acı hayat'ın etkisinden kurtulamadı. gözler hep kan çanağı her an ağlayabilirim modunda.

turkcell linin gücü turkcell in çekim gücü

edirne ili ile havsa ilçesi arasında yer alan ve e-5 ten sadece 3 km içeride olan abalar köyü için hiç bir şey ifade etmeyen güçtür. aynı güç uzunköprü ve enez'in bir çok köyü içinde bir şey ifade etmez.

milli piyade tüfeğine isim önerileri

milli piyade tüfeği gayet tatminkar bir isim. başka isim istemez. hatta kısaltınca gayette karizma bi isim oluyor.

(bkz: mpt)

türk tipi ısrar

bayramlarda tatlı ikramında çok yaşanır.

- yesenize kızım. o kadar uğraştım.
(bu arada kız kişi hamiledir)
- ay sağol teyzecim, midem bulanıyor, içim almıyor.
- a olsun kızım. var daha mutfakta.

teyzem kendini ısrar etmeye programladığından, kızın mazeretini duymaz bile, direk ısrar eder.

umut sarıkaya tipi mutsuzluk

(bkz: behzat ç de selim i canlandırmak)

zeki alasya

bugün bir en sevimli eşşoğlueşşek deme yarışması yapılsa kemal sunal'ın en büyük rakibi olur.

dokunmayın şabanıma

şaban ahu tuğba yı gezmeye çıkardığı sahne. ahu sorar:

-arabayı neden getirmedin? şaban şöförünü kastederek:

- ökkeş iti biz gezmeyelim diye arabayı kaçırmış...

ttnet

gecenin köründe (2:22 de) mesaj atarak insanları uykusundan panikle uyandırabilme hakkını kendinde görebilen şirket. lan hastası olan var, eşi dostu yolculukta olan var. bin türlü şey geliyor aklıma. ha ayrıca umrunuzda mı bilmem ama hiç kimsenin o saatte mesajı okuyup ta "aaa ne güzel yarın boyner de indirim varmış" dediğini zannetmiyorum. ama sağlam bir küfür sallayıp içinde aile bireylerinizin olduğu müstehcen rüyalara dalacağından eminim.

metro kargo

asıl merak ettiğim ortalama bir zekaya sahip, eli ayağını tutan, iyi kötü kendine malik, ağzı dili olup derdini anlatabilme, düşünme, konuşabilme gibi doğanın en üstün vasıflarına sahip olan insanı bile bir yerden bir yere problemsiz götürme konusunda ciddi sıkıntıları olan bir firmanın kendisine sadece üstünde bir adresle teslim edilmiş zavallı, masum ve biçare kargo paketini gideceği yere nasıl götürecek. yarabbim sen bizi koru.

empathy

olasılıksız'dan sonra büyük bir hevesle başladığım ama nedense olasılıksız'ı bitirdikten sonraki o "vay be" hissini veremeyen roman.

--spoiler--
öte yandan valentinus un aslında jill olduğunu çok önceden hissetsem de (hatta en başta sunucu kadını sadece eli ile tatmin etmesi de bu fikrimi desteklemişti) ameliyatla erkek olan birinin oral seksten hoşlanmasına aklım yatmayınca ben de tahmin hakkımı her sazan gibi charlie den yana kullandım. ama yine de sonuç çok süpriz olmadı.
--spoiler--

çok mu ağır olur bilmem ama resimsiz x men diye eleştirebilirim bu kitabı. sanırım benim gibi çizgi romanlara aşina olanlara konu az da olsa tanıdık gelmiştir. (bkz: dark phoneix saga) bu arada 650 sayfanın sonunda sulanan beynim yüzünden charlie ipnesine ne olduğunu kaçırdım. kitabı geri sarıp aramaya da sıktıramıyorum açıkçası. bilen, eden arkadaşlar bir mesaj atarsa sevinirim.

öğretmen replikleri

beni sınıftan attıktan sonra ben çıkarken arkamdan:

matematik sana lazım değilse sen matematiğe hiç lazım değilsin.

sarı zeybek

ilkokuldan beri okuduğum hikayelerden yada öğretmenlerin anlattıklarından olsa gerek,kendimi sevmek zorunda hissettiğim adamı bana gerçekten sevdiren belgesel.bu belgesel sayesinde okul hayatına mahalle mektebinde başlayan,yaz tatillerinde karga kovalayan,attığını vuran,herşeyin en doğrusunu bilen adamın aslında eğrisiyle doğrusuyla,içine attığı onca acısıyla, kederinden içtiği rakısıyla, etiyle tırnağıyla içimizden bir insan olduğunu gördüm ve ata'mı daha bi sevdim.

belgeseli her izlediğimde kendine ait değil de ,ülkesine ait bir yaşam süren bu adamı saygıyla anarım.

askerlik anıları

gecenin bir yarısı sancak nöbetindeyim. yan tarafta operasyon nedeniyle yatmamış, karnı acıkınca da kendine yemek yaptırmış harekat şube başkanı binbaşının sesi gelmekte.

binbaşı: oğlum yavuz* toparla şuraları. bak burdaki etlere dokunmadım. yiyin onları kalmasın.
yavuz: sağolun komtanım. karnım tok benim.
binbaşı: sana aç mısın diye sorduk mu? mcık.ye onları.
yavuz: emredersiniz komtanım.
binbaşı: nöbetçiye de ver.
yavuz: ??
ben: hehe

kadınların alışveriş merakı

ilk olarak bir erkeği (sevgilisi/kocası) birlikte alışverişe çıkmaya ikna etmek, akabinde bu erkeği delirtmek üzerine kuruludur. bir şeyler alıp rahatlamak yalandır, asıl mutluluk erkeğin çıldırdığı o anda gizlidir. bir erkeğin alışverişi şu şekildeyken:

+ aaa.gayet güzel. üstüme de tam oturdu
- evet. güzel durdu.
+ fiyatıda iyiymiş. kredi kartına taksit oluyo di mi?
- evet
+ paketler misiniz lütfen

kadının ki şöyledir:

+ aaa. gayet güzel üstüme de tam oturdu.
- evet. güzel durdu.
+ fiyatıda iyiymiş. kredi kartına taksit oluyo di mi?
- evet
+ zamanla salmaz kendini di mi? getiririm bak geri.
- salmaz efendim. zaten iki yıl garantili ne zaman isterseniz getirebilirsiniz.
+ rengi? ya rengi solarsa?
- ürünlerimiz italyan patentli bir sistemle boyanmaktadır. ve bu ödüllü bir sistemdir. asla solmaz.
+ hımm. peki fiyatta bi şey yapamaz mısınız? şu küsüratı atalım fiyattan.bi de üç değil dört taksit olsun. olur mu öyle?
- ııı... şey... tamam efendim. nasıl arzu ederseniz. paketleyelim mi?
+ yok dursun baktım sadece. biraz dolaşalım. geliriz biz gene.

(yan mağazaya geçilir, olaylar baştan tekrar edilir)