bugün

ingiliz götü yalamakla meşgul idiler. ingilizlerle seks partileri düzenliyorlardı.
Mustafa Kara¸ Din-Hayat-Sanat Açısından Tekkeler ve Zaviyeler:

Özbekler Tekkesi şeyhi Şeyh Ata (ö.?)'nın tevkif edilmesinden sonra¸ onunla konuşan ingiliz Gizli Servisi yetkilisi Harron Armstrong¸ izlenimlerini şu ifadelerle dile getirmektedir:

"Bizler Türk din adamlarının¸ bu mevzularda faal rol oynayacaklarını asla tahmin etmiyorduk. Diğer araştırmalarımız¸ Türk mukavemet menbalarının meydana çıkarılması yolunda müspet netice vermeyince¸ vaki ısrarlı ihbarları değerlendirerek tekkeler¸ mescidler¸ camiler gibi dinî mebâni (binalar) üzerinde durduk ve din adamlarını takip ve kontrole başladık. Elde ettiğimiz malumat ve karşılaştığımız hakikatler bizleri hayrete düşürdü. Bu din adamları münhasıran telkinlerle ve maneviyatı yükseltmekle iktifa etmemişler¸ fiilî olarak da mukavemet teşkilatı içinde vazife almışlardı. Halk üzerinde tesirleri fevkalade olduğundan¸ üzerlerine aldıkları vazifeleri muvaffakiyetle ifa etmişlerdi."

Cefasını biz çektik bu memleketin. Sefasını sürdükleri yetmezmiş gibi bir de kendilerini kahraman ilan ettiler. "Allah Allah" diye cepheye koşanların çocuklarına Allah demeyi yasakladılar. Hala daha konuşurlar. Bu nasıl bi yüzsüzlük?!

görsel
Onlar için çıkartılan bir kanun bile var hatta şimdi ismini hatırlatıp kendilerini rencide etmeyelim...
kastedilen dindar ve muhafazakar insanlar ise "MiLLi MÜCADELEDE DiN ADAMLARI" kitabını okuyun nerede imiş anlarsınız.

böyle bir başlık açıyorsunuz üstüne birde onlarca tanım döşüyorsunuz. ve insanların sizi anlamasını bekliyorsunuz. atatürk'e en büyük düşman atatükçülerdir.
savaştaymışım gibi çek pampa

görsel
Badecilik oynuyor olabilirler.

Keza savaş sanatına türkler kadar yatkın değildir şeyhciler. Lawrance gibi adamlara satarlar ülkeyi.
Bolu'da genç subayların kafalarını kesiyorlardı.
Kurtuluş savaşında gündüz savaşıp akşam caddebostan sahilinde bira içen berkecanların savaştığını zanneden bir malın sorabileceği bir soru.
o arada inşallah yunan kazanır diyen şeyhleri tarafından badeleniyorlardı.
görsel

Dededen toruna nesildir bunlar. Yarın ülkenin başına bir iş gelse, kimbilir hangi deliğe girecekler.
medreselerde sinmek.
Ataları Osmanlı Dönemi yobaz birer mezhepçi oldukları için Şahkulu-Celali gibi isyanları yapanlar, Çanakkale Savaşı Dönemi aynı şekilde atalarından miras olarak devam ettirdikleri kin ve nefret ile Koçgiri ve Dersim gibi isyanlara katılmışlardır...

Demek istediğim Kurtuluş Savaşı esnasında Şeyhperestlerden çok, bıyığı ağzını kapatan dedeleri olanlar isyanlar yaparak ingiltere'ye ve Rusya'ya hizmet etmişlerdir.

Şeyhperest değilim, Şeyhperest olan insanlar da zerre umurumda değil.

Ama bu başlıkta manipülatif yalanlar yazan insanların bazılarının mezhep faşisti aleviler olduklarını çok iyi biliyorum.

Sürekli Osmanlıyı ve inançlı insanlar hedef göstermeye çalışan bazı tiplerin gelip burada söyledikleri yalanları düzeltebilecek kadar zamanım da yok.

Araştırıp neyin ne olduğundan haberdar olmak isteyen insanlar yoksa da düştükleri cehalet kuyusunun karanlığında boğulsunlar.

Sünni islam mensuplarına da en az Osmanlıya duydukları kadar nefretle dolu olanlar, ödlerinden uydurdukları şeylerle sadece oksijen hırsızı, ağzından salya akan akraba evliliği ritüellerini kandırabilir zaten.

Onlar da pek önemli değil.
namussuz bir şekilde cepheden kaçmış, tekkelere, dergahlara sığınmışlardı.

gazi mustafa kemal, 2 nisan 1922 tarihinde yanında sovyet elçisi aralov ile birlikte konya’dadır.

sovyetler birliği'nin ilk ankara büyükelçisi Semyon ivanoviç Aralov yazdığı kitapta konya'da şahit olduklarını şöyle anlatıyor;

“o gece iki medreseyi ziyaret ettik. kanlı, canlı hemen hepsi de gencecik mollalar medresenin avlusunda dizilmişlerdi.
bunların yanında geniş cüppeli, beyaz sarıklı hocalar da yer almıştı. hepsi de yerlere kadar eğilerek mustafa kemal paşa’yı selamladılar.
içlerinden biri, bunların başı ve en nüfuzlusu; mustafa kemal paşa’dan, "medrese sayısını arttırmasını" rica etti.
bu zat, ayrıca, "medrese öğrencilerinin askere alınmamalarını" da istirham etti.

hoca konuşurken mustafa kemal’in kendini zor tuttuğu belli oluyordu.
ama medrese öğrencilerinin askere alınmaması söz konusu olunca, artık kendini tutamadı ve yüksek sesle, sertçe:
“ne o, dedi. yoksa sizin için medrese, yunanlıları mağlup etmekten, halkı zulümden kurtarmaktan daha mı değerlidir? millet kan içinde yüzerken; halkın en iyi çocukları cephelerde dövüşür, yurt için canlarını feda ederken, siz burada genç, sapasağlam delikanlıları besiye çekmişsiniz!… “

mustafa kemal konuşurken gözleri daha korkunç bir hal alıyordu.
”bu asalakların askere alınmaları için hemen yarın emir vereceğim!”...

hocalar sindiler, ama yüzleri öfkeden kıpkırmızı kesildi, yabancıların yanında hükümet başkanı onları paylamıştı.

mustafa kemal paşa bize dönerek; “hadi gidelim, dedi, artık burada bizim için yapılacak bir şey kalmadı.”
ve şöyle, isteksizce selam vererek oradan ayrıldı.

mustafa kemal paşa otomobilde uzun süre yatışmadı: “savaş sona erince onlarla daha ciddi konuşacağım! her şeyden önce onları mali kaynaklarından, vakıflardan yoksun edeceğim.
yurt topraklarının büyük bir parçası, neredeyse üçte ikisi, belki daha çoğu vakıftır.
bu topraklar mollaların yaşam kaynaklarıdır.
bunların çoğu köylülerin ellerinden alınmış topraklardır. buna son vereceğiz. bir de utanmadan hükümetten yardım istiyorlar.

mustafa kemal, anadolu topraklarında, şimdi gördüğümüz dinç, sağlam delikanlıları askerden kaçıran yüzlerce medrese bulunduğunu söyledi.
bu asker kaçakları tam bir kolordu demekti.

medrese öğrencilerinin şimdiye kadar niçin askere alınmadıklarını sormam üzerine, mustafa kemal, bunları askere alınmaları için gerekli emrin verilmiş olduğunu söyledi.
bu devrimci adım, subaylar arasında büyük bir sevinç yaratmış ve bu olay son günlerin en çok üzerinde durulan bir konusu haline gelmişti.

kaynak:aralov, bir sovyet diplomatının türkiye hatıraları, çeviren: hasan ali ediz s.104-106

bu kitabı tavsiye ederim, mutlaka okuyunuz;
görsel

not: sovyet büyükelçi Semyon ivanoviç Aralov, azerbaycan ssc'nin ankara büyükelçisi ibrahim abilov ile birlikte ulu önder atatürk'ün sırdaşıydı.
atatürk büyük taarruz öncesi cepheye hareket edeceğini, bir aldatmaca yapmak için çankaya köşkünde davet vereceğini ve bu aldatmacanın kendisine 2 gün zaman kazandıracağını aralov ve abilov'a bildirmiş, durumu idare etmelerini istemiştir.
yani ekselansları aralov, 26 ağustos 1922 sabahı saat 05.00 sularında kocatepe'den afyon'a yapılacak bozkurt akınını bilen 3-5 kişiden biriydi...
onlar türkiye ye ihanet etme peşindeydi o zamanda bu ülkenin başına ne geldiyse kodumun araplarının bize bulaştırdığı cahillik ve din hastalığı yüzünden geldi.
ingiliz ve yunanlar tarafından badelenmeyi bekliyorlardı.
(bkz: hilafet ordusu)
Aradan geçmiş 100 sene. bi halt ettiğimiz yok ülkede 100 senedir övünecek başka bir şeyimiz kalmamış. Mustafa kemal'de sanırım herkese yeşil ışık yakmış. Herkes sahipleniyor. Unutmayın herkesin olan aslında hiç kimsenindir.. Adam şu an yaşasa kurduğu cümleden cumhuriyetçisi ayrı, komunisti ayrı, islamcı geçinenleri ayrı mâna çıkarırda hepsi kendine yontar. 90 yıldır yonttuğunuz yetmedimi.. O veya bu sebeplerle herkesin işine gelecek sözler söylemiş, girdiği ortama göre şeklini dizayn etmiş. Kimsede diğer tarafa girdiği zaman büründüğü şekillerden bahsetmiyor. Bu kadar mı kara sevda olur..
ingiliz gemisiyle topuklayan vahdettin'in peşinden gavur götü yalamakla meşgullerdi.