bugün

erkek için maşuğu leyla eden durum, leylayı da boğan durum. normal insan işte daha ne görüyor anlamıyorum normal insan karşındaki. daha ne kadar boğabilirsin onu mu merak ediyor onu mu deniyorsun?
Öldürüyormuş efendim öğrendik !
Aşkın azı mı olur be dedirtir.

Her şeyin zirvesi aşk değil midir ki?.. E öyleyse nasıl az aşık olunur? Saçma. Aşk zaten çok çok çoktur. O kadar çoktur ki onu taşımak zordur, inkansıza yakındır.
Yalnızlıktandır.

Aşk değil, yalnızlık öldürür azizim.
Gözün ondan başka kimseyi görmeme durumudur.
içinizde ateş yakmaktır. sevmeyin bu kadar. allahı sevin, bir insanı değil.. sonra ağzımızın payını acı acı alıp oturuyoruz. eserin sahibidir aslolan, eseri değil..
Eşittir çok acı çekmektir.. Elde midir, değildir efendim.. Hesapsız aşık oluverir insan..
aşık olmanın bir üst levelidir. kaybetmenin korkusunu, gecmisin pismanligini uzerinizde hissedersiniz. ilk gozyaslarinizi akittiginizda bu levele atladiginizi fark edersiniz..
Hakedene olursanız dünyanın en güzel duygusu olandır, sanırım. Bırakın aşık olmayı sevemediğimden buralarda yazılanları okuyorum...
bir kez oldum 4 ay 20 gün sürdü.
bir kez de bana oldular 4 yıl sürdü.

mallık bende sanırım.
benim için sıradan birşeydi. hatta arkadaşlar "olum falanca kızdan sonra 1 aydır kimseye aşık olmadın. hasta filan mısın" diye dalga geçerlerdi. Ama olsundu... Sevgi amaçtı, sevgi emekti, sevgi boktan dünyaya bağlanma sebebiydi. Şimdi aşık olmuyoruz, bak ne oluyor şimdi?
Bok yemektir.
ah ah oluyoruz da bizim olduğumuz bize olmuyor sıkıntı burda başlıyo zaten. az olcan hatta oluyormuş gibi yapcan belki o zaman hayata fake atıp olumsuzluklara karşı bi nevi firewall açmış oluruz.
Çok aşık olduğunuzu sanarsınız ama öyle bir olay yok, insan bi kere olur. Sonra daldan dala herkese aşığım sanıp durmayın.
Agzina sıçılacak demektir.
salak bok konuşmayın.

sevişmek istediğiniz bedenlere, aşık olmak istediğiniz kişilikleri/ruhları yakıştırıyor, kendi halusilasyonunuza aşık olduğunuzu sanıyorsunuz.

sonra bildiğiniz gibi olduğundan emin olduğunuz ruhun bilmediğiniz yönlerini gördükçe, aşk sandığınız hormonlarınız yavaşça sönüyor.

ve ona baktığınızda eskisi gibi hissetmemeye başladığınızda, o eski hissi arıyor ve yoksunluk psikolojisine bürünüyorsunuz.

hiç bir zaman var olmamış bir şeyin eski halini arzuluyor ve içten ice durumun imkansızlığını kavrayabildiğiniz için acı çekiyorsunuz.

yani; aşk değil, salaklık acitir.
Yillar önce cok asik olmustum o da bok yoluna gitti degmezmis.
galiba en çok da aşık olmak ve aşka sahip olmak arasında sıkışıp kalıyor ruhlarımız, bu kavramların anlamını bilmeden her gün delice aşkı ararken bulduğumuz an tüketmeye başlıyoruz . Tam da bu noktada karşımıza çok önemli bir sorun çıkıyor karşımıza: “Sahip Olmak” sorunu.

Aslında “Sahip olmak” ve “olmak” açılarından bakıldığında sevmenin ikili bir anlamı olduğunu görebiliriz.

Aslında bu her zaman kendime sorduğum bir sorudur: Sevgiye sahip olunabilir mi? Eğer bu olabilseydi, sevginin maddesel bir biçim alması ve onu alıp saklamanın mümkün olması gerekirdi. Sevgi bir soyutlamadır. Gerçekte var olan ise, sevme eylemidir.

Sevmek, yaratıcı bir etkinliktir.

Bir insana ya da bir şeye ilgi duymayı, onu tanımak istemeyi, onu anlamayı, doğrulamayı ve onun yanındayken sevinç duyabilmeyi doğurur. Bu ister bir insan, ister bir resim, isterse bir ağaç olsun sevme eyleminin özellikleri hiç değişmez. Sevmek, sevilen insanı ya da nesneyi canlandırmak, onun yaşam duygusunu arttırmak anlamına gelir. Aynı zamanda, kişinin kendisini de canlandıran, yenileyen ve hareketlendiren bir süreçtir.

işte bu noktada çok aşık olmak devreye giriyor. Eğer sevgi, “sahip olmak” türünde ele alınacak olursa, kendinin kılmak, denetimi altında tutmak anlamlarına gelecek ve böylece de canlandırmak ve hareketlendirmek yerine, boğucu, engelleyici ve kısırlaştırıcı bir eylem haline dönüşecektir. Çoğu kez çok aşk olarak belirtilen şey, sevme beceriksizliğini ve sevememeyi gizlemek için kullanılan maskeden başka bir şey değildir.

insanlar sevmeyi beceremediklerinde en çok aşk maskesini kullanırlar. “Kıskanıyorum o yüzden böyle giyinmeni istemiyorum, çok aşığım o yüzden bu davranışını onaylamıyorum.” gibi cümlelerle aşk maskesi altında sevgiyi tüketirler. Denetimleri altında sevdikleri insanları boğarak, engelleyerek, sevgiye sonsuza dek sahip olma yanılsamasını yaşarlar.
aptallıkdır. kendine saygısı olmayan benim gibi aptalların eylemidir. kafamı sikiyim.
genelde kendiniz için fazla olduğunu düşündüğünüz insanlara karşı beslediğiniz duygu.

aklınızdan geçirmiyorsanız da bilinçaltında yatan sebep tam olarak bu.

sonu genelde hüsran olur.

o yüzden hiçbir zaman, hiçbir şeye fazla bağlanmamak lazım.

eşya, insan, hayvan, bitki... ne olduğu önemli değil. en öne kendini koyacaksın her zaman.
sonu bilinmez bir karanlığa bile bile atmasıdır insanın kendisini. canı yanarken bile tek dileğin; canana zarar gelmemesi olmasıdır. çok aşık olmak çok hayal kırıklığı çok uykusuz gece çok zor günlerdir çoğunlukla. çünkü kendisine çok değer verilen insan bu değeri kaldıramaz, çoğunlukla sıkılır. ve siz o buruşturulup kenara atılmış değeriniz ile bir köşeden sinsi sinsi izlemeye devam edersiniz işte. sonu genelde böyle biter. çok uzun sürecek sandığınız mutlu günler geçer de, mutsuz günler geçmek bilmez işte. ama elbet hisleriniz de kırıla kırıla biter, bitmeli.
Öyle aşık olmak ki aşkından duvarların kireçlerini kemirmek.
böyle hislere sahip insanların bu konuda hiç darbe almadıklarını düşünüyorum. şanslılar ve umarım da şanslı kalırlar ancak bir darbeye bakar çok aşık olma işi. bir darbede olaya bakış tamamıyla değişiyor, o hüznün riskini alamıyor insan.
18 yaşından sonra zor olduğunu düşündüğüm eylem. işin içine menfaatler girince masum duygular koşarak uzaklaşıyor.
aşık oldukta çok olması kaldı. peh peh opeh