bugün
- sözlükte kendinize yakın hissettiğiniz kişiler9
- jose mourinho28
- sarılma ihtiyacı13
- zalbert ramstein17
- herkesle iyi geçinmek17
- aşkım ben hiç osurmuyorum bizde genetik diyen kız16
- kendini bir görsel ile anlat18
- gizli samyelin moderatör olması14
- meral akşener17
- bursa9
- kuresel ikinma'nın sevgilisi19
- dünyanın en güzel kızını tarif et17
- gideon reid morgan jj9
- anın görüntüsü13
- icardi190556
- evlendikten sonra çok daha iyisiyle karşılaşmak15
- magicovento12
- sekse doymuş erkek12
- hafta içi avm kafelerinde oturan menopoz karılar12
- dem parti'nin tc kürdistan da işgalci açıklaması9
- xdearm9
- en ilginç bilgiler11
- gizli samyel22
- küresel ıkınma9
- dinlilerin dinsizlere sürekli lakap takması12
- namaz kılmayan türk değildir12
- tatvan belediyesinde rte'nin resminin indirilmesi11
- dem parti'nin valiyi ölümle tehdit etmesi8
- dünyanın en güzel kızıyla karşılaşmak8
- albay kemal22
- kadir mısıroğlu mezarı18
- en sevmediğiniz sözlük yazarları10
- kemalistler 15 temmuzda ne yapıyordu20
- ankarayı sel aldı25
- haysenin1210
- ey müslümanlar inananlar haydi cumaya allah yoluna8
- eksi ruyalar için diktiğim tulum12
- kocasına kahvaltı hazırlamayan kadın kusurludur13
- uludağ sözlük aktrollerinin uçurulması9
- içinde hiç'a harfi geçmeyen bir cümle yazınü19
- güçlü kadınların ortak özellikleri22
- yazarların en sevdikleri diziler11
- okula gidiyorum sözlük10
- gay olanları toplum niye sevmiyor12
- yazarların cinsel tercihi15
- hangi sözlükçüyü dövmek istersiniz21
- peygamberlerin yahudi olması9
- bugün yaşadığınız en üzücü olay13
- şanlıurfa da damattan istenilenler listesi15
- dini eleştirmeyi dün düşmanlığı ile bir tutmak8
erkek için maşuğu leyla eden durum, leylayı da boğan durum. normal insan işte daha ne görüyor anlamıyorum normal insan karşındaki. daha ne kadar boğabilirsin onu mu merak ediyor onu mu deniyorsun?
Öldürüyormuş efendim öğrendik !
Aşkın azı mı olur be dedirtir.
Her şeyin zirvesi aşk değil midir ki?.. E öyleyse nasıl az aşık olunur? Saçma. Aşk zaten çok çok çoktur. O kadar çoktur ki onu taşımak zordur, inkansıza yakındır.
Her şeyin zirvesi aşk değil midir ki?.. E öyleyse nasıl az aşık olunur? Saçma. Aşk zaten çok çok çoktur. O kadar çoktur ki onu taşımak zordur, inkansıza yakındır.
Yalnızlıktandır.
Aşk değil, yalnızlık öldürür azizim.
Aşk değil, yalnızlık öldürür azizim.
Gözün ondan başka kimseyi görmeme durumudur.
içinizde ateş yakmaktır. sevmeyin bu kadar. allahı sevin, bir insanı değil.. sonra ağzımızın payını acı acı alıp oturuyoruz. eserin sahibidir aslolan, eseri değil..
Eşittir çok acı çekmektir.. Elde midir, değildir efendim.. Hesapsız aşık oluverir insan..
aşık olmanın bir üst levelidir. kaybetmenin korkusunu, gecmisin pismanligini uzerinizde hissedersiniz. ilk gozyaslarinizi akittiginizda bu levele atladiginizi fark edersiniz..
Hakedene olursanız dünyanın en güzel duygusu olandır, sanırım. Bırakın aşık olmayı sevemediğimden buralarda yazılanları okuyorum...
bir kez oldum 4 ay 20 gün sürdü.
bir kez de bana oldular 4 yıl sürdü.
mallık bende sanırım.
bir kez de bana oldular 4 yıl sürdü.
mallık bende sanırım.
benim için sıradan birşeydi. hatta arkadaşlar "olum falanca kızdan sonra 1 aydır kimseye aşık olmadın. hasta filan mısın" diye dalga geçerlerdi. Ama olsundu... Sevgi amaçtı, sevgi emekti, sevgi boktan dünyaya bağlanma sebebiydi. Şimdi aşık olmuyoruz, bak ne oluyor şimdi?
Bok yemektir.
ah ah oluyoruz da bizim olduğumuz bize olmuyor sıkıntı burda başlıyo zaten. az olcan hatta oluyormuş gibi yapcan belki o zaman hayata fake atıp olumsuzluklara karşı bi nevi firewall açmış oluruz.
Çok aşık olduğunuzu sanarsınız ama öyle bir olay yok, insan bi kere olur. Sonra daldan dala herkese aşığım sanıp durmayın.
Agzina sıçılacak demektir.
salak bok konuşmayın.
sevişmek istediğiniz bedenlere, aşık olmak istediğiniz kişilikleri/ruhları yakıştırıyor, kendi halusilasyonunuza aşık olduğunuzu sanıyorsunuz.
sonra bildiğiniz gibi olduğundan emin olduğunuz ruhun bilmediğiniz yönlerini gördükçe, aşk sandığınız hormonlarınız yavaşça sönüyor.
ve ona baktığınızda eskisi gibi hissetmemeye başladığınızda, o eski hissi arıyor ve yoksunluk psikolojisine bürünüyorsunuz.
hiç bir zaman var olmamış bir şeyin eski halini arzuluyor ve içten ice durumun imkansızlığını kavrayabildiğiniz için acı çekiyorsunuz.
yani; aşk değil, salaklık acitir.
sevişmek istediğiniz bedenlere, aşık olmak istediğiniz kişilikleri/ruhları yakıştırıyor, kendi halusilasyonunuza aşık olduğunuzu sanıyorsunuz.
sonra bildiğiniz gibi olduğundan emin olduğunuz ruhun bilmediğiniz yönlerini gördükçe, aşk sandığınız hormonlarınız yavaşça sönüyor.
ve ona baktığınızda eskisi gibi hissetmemeye başladığınızda, o eski hissi arıyor ve yoksunluk psikolojisine bürünüyorsunuz.
hiç bir zaman var olmamış bir şeyin eski halini arzuluyor ve içten ice durumun imkansızlığını kavrayabildiğiniz için acı çekiyorsunuz.
yani; aşk değil, salaklık acitir.
Yillar önce cok asik olmustum o da bok yoluna gitti degmezmis.
galiba en çok da aşık olmak ve aşka sahip olmak arasında sıkışıp kalıyor ruhlarımız, bu kavramların anlamını bilmeden her gün delice aşkı ararken bulduğumuz an tüketmeye başlıyoruz . Tam da bu noktada karşımıza çok önemli bir sorun çıkıyor karşımıza: “Sahip Olmak” sorunu.
Aslında “Sahip olmak” ve “olmak” açılarından bakıldığında sevmenin ikili bir anlamı olduğunu görebiliriz.
Aslında bu her zaman kendime sorduğum bir sorudur: Sevgiye sahip olunabilir mi? Eğer bu olabilseydi, sevginin maddesel bir biçim alması ve onu alıp saklamanın mümkün olması gerekirdi. Sevgi bir soyutlamadır. Gerçekte var olan ise, sevme eylemidir.
Sevmek, yaratıcı bir etkinliktir.
Bir insana ya da bir şeye ilgi duymayı, onu tanımak istemeyi, onu anlamayı, doğrulamayı ve onun yanındayken sevinç duyabilmeyi doğurur. Bu ister bir insan, ister bir resim, isterse bir ağaç olsun sevme eyleminin özellikleri hiç değişmez. Sevmek, sevilen insanı ya da nesneyi canlandırmak, onun yaşam duygusunu arttırmak anlamına gelir. Aynı zamanda, kişinin kendisini de canlandıran, yenileyen ve hareketlendiren bir süreçtir.
işte bu noktada çok aşık olmak devreye giriyor. Eğer sevgi, “sahip olmak” türünde ele alınacak olursa, kendinin kılmak, denetimi altında tutmak anlamlarına gelecek ve böylece de canlandırmak ve hareketlendirmek yerine, boğucu, engelleyici ve kısırlaştırıcı bir eylem haline dönüşecektir. Çoğu kez çok aşk olarak belirtilen şey, sevme beceriksizliğini ve sevememeyi gizlemek için kullanılan maskeden başka bir şey değildir.
insanlar sevmeyi beceremediklerinde en çok aşk maskesini kullanırlar. “Kıskanıyorum o yüzden böyle giyinmeni istemiyorum, çok aşığım o yüzden bu davranışını onaylamıyorum.” gibi cümlelerle aşk maskesi altında sevgiyi tüketirler. Denetimleri altında sevdikleri insanları boğarak, engelleyerek, sevgiye sonsuza dek sahip olma yanılsamasını yaşarlar.
Aslında “Sahip olmak” ve “olmak” açılarından bakıldığında sevmenin ikili bir anlamı olduğunu görebiliriz.
Aslında bu her zaman kendime sorduğum bir sorudur: Sevgiye sahip olunabilir mi? Eğer bu olabilseydi, sevginin maddesel bir biçim alması ve onu alıp saklamanın mümkün olması gerekirdi. Sevgi bir soyutlamadır. Gerçekte var olan ise, sevme eylemidir.
Sevmek, yaratıcı bir etkinliktir.
Bir insana ya da bir şeye ilgi duymayı, onu tanımak istemeyi, onu anlamayı, doğrulamayı ve onun yanındayken sevinç duyabilmeyi doğurur. Bu ister bir insan, ister bir resim, isterse bir ağaç olsun sevme eyleminin özellikleri hiç değişmez. Sevmek, sevilen insanı ya da nesneyi canlandırmak, onun yaşam duygusunu arttırmak anlamına gelir. Aynı zamanda, kişinin kendisini de canlandıran, yenileyen ve hareketlendiren bir süreçtir.
işte bu noktada çok aşık olmak devreye giriyor. Eğer sevgi, “sahip olmak” türünde ele alınacak olursa, kendinin kılmak, denetimi altında tutmak anlamlarına gelecek ve böylece de canlandırmak ve hareketlendirmek yerine, boğucu, engelleyici ve kısırlaştırıcı bir eylem haline dönüşecektir. Çoğu kez çok aşk olarak belirtilen şey, sevme beceriksizliğini ve sevememeyi gizlemek için kullanılan maskeden başka bir şey değildir.
insanlar sevmeyi beceremediklerinde en çok aşk maskesini kullanırlar. “Kıskanıyorum o yüzden böyle giyinmeni istemiyorum, çok aşığım o yüzden bu davranışını onaylamıyorum.” gibi cümlelerle aşk maskesi altında sevgiyi tüketirler. Denetimleri altında sevdikleri insanları boğarak, engelleyerek, sevgiye sonsuza dek sahip olma yanılsamasını yaşarlar.
aptallıkdır. kendine saygısı olmayan benim gibi aptalların eylemidir. kafamı sikiyim.
genelde kendiniz için fazla olduğunu düşündüğünüz insanlara karşı beslediğiniz duygu.
aklınızdan geçirmiyorsanız da bilinçaltında yatan sebep tam olarak bu.
sonu genelde hüsran olur.
o yüzden hiçbir zaman, hiçbir şeye fazla bağlanmamak lazım.
eşya, insan, hayvan, bitki... ne olduğu önemli değil. en öne kendini koyacaksın her zaman.
aklınızdan geçirmiyorsanız da bilinçaltında yatan sebep tam olarak bu.
sonu genelde hüsran olur.
o yüzden hiçbir zaman, hiçbir şeye fazla bağlanmamak lazım.
eşya, insan, hayvan, bitki... ne olduğu önemli değil. en öne kendini koyacaksın her zaman.
sonu bilinmez bir karanlığa bile bile atmasıdır insanın kendisini. canı yanarken bile tek dileğin; canana zarar gelmemesi olmasıdır. çok aşık olmak çok hayal kırıklığı çok uykusuz gece çok zor günlerdir çoğunlukla. çünkü kendisine çok değer verilen insan bu değeri kaldıramaz, çoğunlukla sıkılır. ve siz o buruşturulup kenara atılmış değeriniz ile bir köşeden sinsi sinsi izlemeye devam edersiniz işte. sonu genelde böyle biter. çok uzun sürecek sandığınız mutlu günler geçer de, mutsuz günler geçmek bilmez işte. ama elbet hisleriniz de kırıla kırıla biter, bitmeli.
Öyle aşık olmak ki aşkından duvarların kireçlerini kemirmek.
böyle hislere sahip insanların bu konuda hiç darbe almadıklarını düşünüyorum. şanslılar ve umarım da şanslı kalırlar ancak bir darbeye bakar çok aşık olma işi. bir darbede olaya bakış tamamıyla değişiyor, o hüznün riskini alamıyor insan.
18 yaşından sonra zor olduğunu düşündüğüm eylem. işin içine menfaatler girince masum duygular koşarak uzaklaşıyor.
aşık oldukta çok olması kaldı. peh peh opeh
güncel Önemli Başlıklar