bugün

Toplumumuzda düğün, sünnet, cenaze gibi sosyal olaylardan sonra ve esnasında cemiyete verilen yemektir. islam dinine göre yapılma zorunluluğu olmamakla birlikte, özellikle cenaze sonrası verilen 40. gün, 52. gün yemekleri Türk kültürüne ait olduğu bilinmektedir. Bu yüzden Türk-islam sentezinin bir ürünü olduğu düşünülmektedir. Toplumları birleştirici etkisi olduğundan güzel ananelerdendir ve terk edilmemiştir.
Olay bir araya gelen cemaatin mevlid dinleyip, akabinde yemek yemesi ile icra edilir.

Mevlidi dinlemeyip, yemeye abanmaya gelmiş topluluğun yüzdesi hatırı sayılır rakamlardadır.
Lisedeki din hocamın gereksiz olduğunu dile getirdiği ve: "ulan adamın babası ölmüş, oğlu bir yemekli mevlid yapmadı hayırsız evlat derler ama yemekli mevlidi yapınca mevlidi takmazlar kebaba konsantre olup oohh kebap da yağlıymış mis gibi derler" dediği sosyal ortam.
Bir gece önceden kazanlarla yemekler yapılır, ertesi gün tüm cemiyet söylenen saatte şekere üşüşen karınca misali yemeğe otururlar. Burada tanıyan, tanımayan herkesin masalara oturma yemek yeme hakkı vardır. Adı üzerinde bu bir hayırdır. Tabi davetliler için yüzlerce masa, sandalye kiralanır, bir adet güneş enerjisi deposu da kiralanır suyla doldurulur ve bir nevi sahra lavabosu haline getirilir. Yok yemeği, yok kalıp buzu, limonatası, kuran okuyacak hocası derken kendi içinde bir sektör bile oluşturur bu mevlidler.
Mevlüd yapacaksan yemekli döt gibeceksen emekli.