bugün

Oturan köpeğe otur kemik vercem diye ısrar eden annem dönüp "ne akıllıymış bu" dedi. Anne köpek zaten oturuyor.
kucuk bi yegenm var 8 aylık belki daha da buyuktur ama tas catlasın 1 yasındadır. neyse annesi bana bırkaıp pazara gitti bende cok sevyrm keratayı. oynasırken parmagımı burnuna dogru yavasca göturdum ki gözleri sası olsun guleym biraz neyse göturdum dedğm gibide oldu gözleri sası oldu guldum cektim parmagımı duzelemdi gözleri. anam ödum patladı acıldım şamarı cocugun kafaya bi vurdum aglamaya basladı ama amacıma ulastm gözleri duzeldi. hala sokunu atamadım ustumden.

alıntıdır.
1981 de amerika da meydana gelen bir olayda randolp matika, yıldırım çarpması sonucu evinin önünde öldü. adamın dul eşi yeniden evlendi. damat pepero, düğün gecesi sigara içmek için balkona çıktı. düşen yıldırım, damadın ölümüne neden oldu. kadın sinir krizleri geçirdi. tedavi için gittiği klinikte bir doktora aşık oldu ve evlendi. bir hafta sonra hastasını ziyarete giden doktora da yıldırım çarptı ve adam öldü...

alıntıdır.
birini beklerken o kadar beklemek ki bişeler içeyim bari diye başlayan akşamda kafayı bulmak..
Beni yarıyor vallahi şu an..
mesela dişini fırçaladıktan sonra, macunun tadından rahatsız olup bir şeyler yiyen insanım ben. yarıcı olayın daniskası. evet.
efendim sene bilmem kaç, lakin son 4 sene içerisinde gerçekleşen bir olaydır. en yakın arkadaşımlan birlikte, bulunduğumuz ve yaşadığımız şehrin sokaklarında ve caddelerinde hunharca dolaşmaktayız. Arkadaşım fazlasıyla araba meraklısı, bilmediği şey yoktur arabalar hakkında. Işte dolanırken gördüğümüz arabalar hakkında bana kısa bilgiler vermekte. Gördüğü bir araba hakkında bana ilginç bir bilgi vermişti. Araba opel tigra, arkadaşla samimiliğizden dolayı bana rahatça bu araba pezevenk arabası deyiverdi. (travesti arabası da olabilir ama o pezevenk arabası dedi.) neyse o gün bitti. Ertesi gün yine dolaşıyoruz. Karşıdan karşıya geçmekteyken yine o meşhur tigra ufukta göründü. Kader, o an arkadaş telefon görüşmesi yaptığından mecburen o arabanın geçmesini bekliyoruz. Arkadaş da bana kısa kısa bilgiler veriyor yine, (aha pezevenk arabası geliyor, eheh kırmızı renk bir de vs. ) araba 7 metre ileride yavaşladı, önümüzden yavaşça geçti. Geçerken boş durmadı, bana selam çaktı. (başkası olamaz mı? O an benden başkası yoktu yok kenarında, arkadaş geri çekilmiş ben sap gibi ortada. Arkadaş ve ben şaşırmaklıyız, benle ufaktan dalga geçmeye başladı. Bu sırada ağzımdan dökülen tek cümle "arabayı kuzenim kullanıyordu." oldu. Arkadaşım o neşesi birden yok oldu. Mahcuplardan mahcup, dumurlardan dumur bir yüz ifadesi. O gün erkenden ayrıldık, arkadaş kaldıramadı. Ertesi gün tekrar buluştuğumuzda durumu anlattım arkadaşıma, eniştem o arabayı satın almış. (kendisi de araba tutkunu, 3. Arabasını tigra olarak belirlemiş. Tabi arabayı bilmiyor.)

O sıralar pek yarılmamış olsak da, bu konu açıldığında acayip yarılıyoruz.

Yazarın notu: yha mblden yzıyorm, o yzdn yrmams olblr .s.s
bugünkü hürriyet gazetesinde, uyuşturucudan gözaltına alınan kenan imirzalıoğlu ile özge özpirinççi'nin sadece gözlerinin sansürlenip, isimlerinin k.i. ve ö.ö. olarak yazıldığını görmek.

ben onun kenan olduğunu bilmiyordum zaten, iyi ki hatırlatmışlar.
gece yatarken kuş kafesin kapısını açık bırakmak ve güne kanat sesleriyle uyanmak.
bursa görükle deki mopaş markette yaşanmış olaydır.

sevgili kedim ve aynı zamanda biricik oğlum kuddusi'nin maması ve kumu bitti babası olarak şaypa dan mecburen kum almaya gittim ancak orada kalmamıştı bende hemen yandaki mopaş'a girdim ürünlerin nerede olduğunu bilmediğim için hemen mağazada görevli bir kadına "pet ürünler nerede acaba" diye sordum...

bu güzel ablam aldı beni götürdü pet ürünlere... yani ben öyle sanıyordum. ancak rafa baktığımda karşımda bunlar vardı. görsel
geçenlerde ailecek çarşıya dolaşmaya çıktık. Annem ve benden küçük iki kardeşimden büyük olan bir mağazaya girdi. Ben, babam ve küçük olan kardeşim caddede beklemeye koyulduk, derken babam polis arkadaşlarını gördü ve küçük kardeşimle yanlarına gitti. Ben de yalnız kalmamak için arkalarından gitti. Babam ve polisler 5 dakika kadar konuştu ve o sırada polislerden biri benimle diyalog kurdu.
(+:polis, -ben)

+n'aber genç, okuyor musun sen? (burada gayet samimi bir soru soruyor)
-sağ olun komiserim, üniversiteye geçtim.
(bu sırada ben hariç herkes gülüyor.)
+güzel güzel, nereyi kazandın zart zurt...

+iyi günler genç *
-size de iyi günler :-)

Biraz uzaklaştıktan sonra babam konuşmaya başlıyor:
+oğlum ne yaptın sen? *
-ne yaptım baba?
+üniversiteye geçtim denilir mi hahahaha
- ... .s

Benden on dakika boyunca ses çıkmadı, o an üniversiteyi kazandım diyememişim. Kırmızı bir suratla çarşıda dolaştım. Belki ben yarılmadım ama ortamda bulunan 7 kişi bir güzel yarılmıştı. tabi ben de yerin yarılmasını diledim.
söz konusu klima kumandası.

çalıştığım iş yerinde klima sürekli açık ancak akşam en son çıkan adam klimayı kapatıp öyle çıkıyor. o gün de ben en son çıkan adam oldum... ışıkları vs. kapattıktan sonra aklıma klima geldi ancak ara ara bir türlü kumandasını bulamadım. ben de gittim şalterden kapattım ve sabah ilk gelen arkadaş kumandayı aramasın diye not yazdım;

"klimanın kumandasını bulamadığım için şalterden kapattım. sabah geldiğinde şalterden açıp devam edersin..."

iş yerine geldim öğlen gibi, arkadaşımın yüzü bir güleç, bana bakıp kahkaha atacak neredeyse. lan n'oldu dedim;

- hahahha abi sen nasıl adamsın ya. notu bıraktığın yerin hemen altında çekmece var, oraya baksaydın kumanda oradaymış...

+olum baktım yoktu lan?!

- hahahahhaha tamam abi yoktu.

ulan taşak meselesi haline geldik iki dakkada... fazla da üzerinde durmadım mevzunun ama bir yandan da düşünüyorum en az on kere baktım o çekmeceye, yoktu amına koduğmun kumandası...

neyse iki gün geçti olayın üstünden. patron geldi dükkana, yarım saat durdu muhabbet falan derken telefonu çaldı, gitmesi gerekti...

- beyler benim gitmem lazım, cüzdanımı almışım, anahtarlar tamam...

+ telefonunuzu da unutmayın isterseniz...

- heeh tamam onu da aldım. ehehhe geçen gün telefon diye klimanın kumandasını almışım zaten...

+ neey?

- hahaha vallahi ya sorma, eve gittim cebimden bi çıkardım kumanda... gül gül öldük. sabah da erkenden geldim bıraktım çekmeceye aldım telefonumu...

o günden sonra hiç bir şey eskisi gibi olmadı... kumanda, ben, arkadaş ve klima hiç bir zaman birbirimizin yüzüne ciddi bakamadık... ne zaman göz göze gelsek gülüyoruz amına koyim... hele patron geldiği zamanlar, oooh sabah programı gibi dükkan...
zaman: 2 yıl önce
yer: karadenizde bir köy evi
sebep: kız isteme töreni.
olay:arkadaşımın istenme töreni vardır. misafirler gelmeden önce, kızın ailesi tarafından; damat kişisine tuzlu kahve yapılacağı konuşulmuştur. erkek tarafı gelir, kahveler hazırlanmaya başlar. evin çok yaşlı kişisi daha önce hiç kahve içmediğinden, kahvenin tadı acı ve garip gelmiştir.
tuzlu kahvenin kendisine geldiğini söyler. mekanda bulunanlar olayı anlayıp, kahkaha atarak günü tamamlar.
ve ortada torunlara anlatılacak bir hikaye kalır.
yaran olaylardir. motorlu testereyle iki bölünmek gibi.
kendime makarna koyup bilgisayarın başına geçtiğim sırada sokaktaki çocukların birinin aldığı cipsi diğerlerine vermedikten sonra hep bir ağızdan tempolu olarak "boğazında kalsın boğazında kalsın" şeklinde bağırdıkları sırada yediğim makarnanın boğazımda kalması. öksürürken kahkaha attığımız ilk orada gördüm.
yanlışlıkla Sevdiğin kızın ablasına faceden teklif etmek. en yaran olay budur. baya benziyorlardı o ayrı.
dün başıma gelmiş bir olaydır:

dersten çıkıp zümre başkanımı beklemeye başladım kendisine acil vermem gereken evraklar vardı. neyse efendim kaşla göz arasındA BiLGiSAYARIN BAŞINA GEÇMiŞ HOCAMIZ MYNETTEN HABERLERE BAKIYOR. BEN DE görür görmez bu adam n'apıyor demeden koptum gittim yanına. hocam bi bakar mısınız dedim ama o anda oradan uzaklaşmak için neler vermezdim. çünkü tam da o anda denk gelen haber aynen şuydu :

'' diplomalı bakireler ''

ah o hocamın haberi anında geçmek için gösterdiği çaba, benim kızarmam....
bir arkadaşınızın babannesinin nivea'ya yıllardır niveyağı demesi ve bu markayı böyle bilmesi.*
+ Kırmızı don uğur getiriyormuş..
- Getirir tabii! Uğur'u da getirir, Ahmet'i de getirir, Berk'i de!
küçüktüm, ufacıktım, direğe tırmanırken orgazm oldum. pipimin acısına üzülecekken defalarca tırmanasım geldi.
Gulbey isimli arkadasla yolda yurunmektedir.
Yolun kenarindaki hali sahada mac yapilmakta yandaki lunaparktada halk eglenmektedir. Hali sahanin onunden gecerken gulbey konusmaya baslar.
- kanka bak simdi kavga cikar bu hali sahada.

Gulbey cumlesini bitirdigi anda hic sebep yokken mac yapanlardan birisi digerine yumruk atar.

Lunaparkin onunden gecerken yasim cocuk un gozu kucuk bir cocuga takilir. Cocuk atvye binmistir. Gulbey konusmaya baslar.

- ufacik cocugu atvye bindirmisler. Bu gider vurur bi yere simdi.

Gulbey sustugu anda cocuk elektrik diregine hizli bir sekilde carpar atv ile.

Gulbey karsidan gelen arabayi isaret eder yasim cocuk'a.

- kanki su eleman cok hizl....
- sus agzini sikerim gulbey.
lise son sınıfta bir bölüm dersiydi. haliyle öğretmeninden öğrencisine herkes önlük giyiyordu. sınıfta kayserili bir arkadaşımız vardı. gafların adamıydı gerçekten ve gökhan bizi yine yanıltmadı. o sırada nöbetçi olan gökhan sıkılır ve atelyeye gelir. hoca eğilmiş devre elamanı ararken gökhan gelir, erdi zannederek nöbetçi kartını iplerinden sıkıca kavrar ve '' lan erdi domalmış nörüyon lan orda'' diyerek hocanın götüne iki tane sallar. hoca arkasını döndüğü zaman hem gökhan, hem hoca, hem de bütün sınıf kıpkırmızı kesilir. kimisi gülmekten kimisi utançtan...
nüfus cüzdanımı değiştirmek için nüfus müdürlüğüne gittiğimde oradaki memurun kıllık yaparak sürekli bahane uydurduğu en sonunda tüm isteklerini yerine getirdiğimde en son :
-''fotoğrafta sakalın yok sakalını kes gel'' dediğinde
-(mersinde ağustos sıcağında) resimdeki ceketi de giyip geleyim mi? dediğimde

adamın bön bön yüzüme bakıp: ''o kadarına gerek yok'' demesi!
10 saniye önce olan bi olaydır, kendi içimde tuttum bütün kahkahamı ama burayada yazma gereği hissettim bi yandan.
çalıştığım şirkette çay ocağında görevli olan kadınla aramızda geçen muhabbet

Ç: çaycı abla
S: susamcık

Ç : maşallah tek başınıza kapatıyosunuz mutfağı. ( gülerekten)
S : evet ya malesef kilo aldım şu sıralar.
Ç : yok yok o kadar da değilde kızlar vermez sonra.
S : ney?
Ç : kız vermezler yani.

çayımı aldım, paşa paşa geldim. moralim mi bozulsun yoksa güleyim mi bilemedim derken sözlüğe sarıldım.
yaşım 14-15, msn'in yeni yeni meşhur olduğu dönemler, bayram vakti annanemlerde sıkılmışım internet kafeye gittim, oturdum bilgisayarın açılmasını bekliyorum. yanımda da 40-45 yaşlarında bi dayı oturuyor kelli felli, göbekli bildiğimiz bir dayı. tabi o dönemler mırc(bilmeyenler için, çok odalı chat sitesi) diye bi illet var. dayımız girmiş siteye birileriyle konuşuyor, bende yanda bilgisayarın açılmasını bekliyorum, içimden de vay abaza falan diyorum. sonra baktım ki dayı gay odasında, alla alla dedim yanlış girmiş heralde, dayıya baktım bana baktı kafamı çevirdim hala bekliyorum. sonra bi daha baktım, dayımızın nicki '' tuzlu44'', orda ufak bi hıkk sesi çıktı benden dayı gene pis pis baktı bana, ben yine kafamı çevirdim dayı da devam etti. aradan bi 10 dk geçti ama ben meraktan kuduruyorum, küçük çocuğum la, merak da var ergenlik de var, özele saygı diye bişey yok tabii ki. ardından son bi kez daha kafamı çevirdim ve dayımızın yazdığı şu cümleyi okudum ''eee ibrahim kıllı mı? ''. hörrpçhs diye bi hınkırmayla kahkahamı bastırmaya çalışsam da artık herşey için çok geçti, dayımız kırmızı kesilmişti, kalkıp başka bi masaya geçti. ben de bütün gün salak salak sırıttım. tabi o zaman kim ne bilsin homofobinin kötü bişey olduğunu.
bundan bir kaç sene önce, senenin ilk aylarıydı. gece beni bir diş ağrısı sardı. anamdan doğduğuma pişman etti. sabah uyanır uyanmaz diş doktorum halil beyi aradım. kendisinden randevu talep ettim. bu arada telefona kendisini değil yeni sekreteri cevap verdi. öğlen sonu saat üçte randevuyu aldım. çalıştığım mekandan bir hayli uzak olduğunu için bizim alt komşu haydar amcanın külüstür. arabasını emanet aldım. bu arada allah ın rahmetine kavuştu. haydar amca baba adamdı mahallenin gençleri öksüz kaldı. her neyse esas yaran olaya dönelim. tabi dişçinin kabinine geldim ve zile bastım. kapıyı koca gözlü kısa boylu tombiş bir kız açtı. * dedim kibarca oda bana selam dedi kibarca. pek kibar olmadı ama o kıza allah var selam demek yakışıyordu. bekleme salonuna geçtim. sırada üç kişi var. benim randevu saatim gelmiş hala bekliyorum. içimden şerefsiz dişçi demedim desem yalan olur. uzun bir bekleyiş sonunda nihayet koltuğa uzandım tedavi edilmeyi bekliyorum. o arada halil bey hastasını yolcu ediyordu. yanıma yanaştı sekreter bakıyım dedi. hemen dişlerimi gösterdim. baktı sararmış dedi. içimden sende sike sürülecek akıl yok dedim. neyse sonunda dişimi çekti. ayağa kalktım. fermuarım açıkmış sekreter yani meryem göz işareti yaptı. yemin billah bir erkek olarak utandım. o kadın olduğu halde yüzü bile kızarmadı. hafifçe elimi fermuarıma uzattım ve çektim. tabi o arada biraz sohbet ettim. meryem le bana aniden hayatında kimse varmı sorusunu sorunca şok oldum. yaşında ufaktı bu olayı değil sözlüğü başkasına anlatacak kadar büyük değildim. hayır kimse yok neden? hiç öylesine sordum numaranı versene? ohaaa içimden tabi doktorda var ne yapacaksın numaramı? hiç öylesine istedim. tamam öyleyse ben gidiyorum allah kolaylık versin deyip çıktım. arabaya bindim 3 km ya gittim ya gitmedim. telefon çaldı aha kesin haydar amca dan fırça yedim. derken teli açtım kim olsa iyi sekreter meryem. alo ne oldu hanımefendi? hiç mavi sana karşı bir şeyler hissettim yarın buluşalımmı? telefonu kulağımdan çektim. ohaaa lan ohaaa dedim. olur niye olmasın ne zaman nerede? yarın sabah saat yedi de olurmu? hiç düşünmeden olmaz dedim hayatımda bir kez yedide uyandım oda sünnet olacağım gündü. uykumdan değil meryem angelina jolie bile alıkoyamaz bu kadar net. hayır olmaz dedim geceleri sabaha kadar ekşi de yazıyorum sabahları uyanamıyorum. ne dese iyi bu günde yazma erken uyu sabah uyanırsın. hadi lütfen kırma beni mavi ne olursun? yine içinden belanı ne lan bu dedim ve teli kapattım. aradan yarım saat geçti yine aradı. ne dese iyi saat 10 da gel buluşalım. tamam hadi yarın 10 da nereye geleyim? benim evin önüne senin ev nerede? kazım amcanın dükkanın hemen karşısı. bu sefer kendimi tutamadım. sokayım kazım amca'na dedim tabi içimden. adresi versene? adresi mesajla yolladı yanınada gülücük koymuş mal. sabah oldu hayır oldu uyandım. meryem in evine doğru yola koyuldum. mesafe bir saat vardı. nihayet buldum evi hemen evden çıktı beraber kayfe içmeye gittik. bu arada kızla ilgilenmiyorum ama yan cebime koy demeyi de unutmuyorum. allah var kendisine biraz tav oldum. parlayan gözleri gördüm o da ondaydı. kahveleri içtik. dışarısı buz gibi alttan bir don bir şort bir pijama bir de pantolon giymişim ama üşüyorum. meryem le biraz yürüdük ayrılırken ne yapsa iyi sarıldı öptü. aklımı başımdan aldı mübarek o soğukta bir iyi geldi valla hamam suyuna eşdeğerdi. o sarıldı ben sarıldım o öptü ben öptüm iş tama artık sevgiliyiz hayatımda ilk kez bu kadar kısa sürede bir bayanla sevgili oldum. ertesi hafta yine buluştuk bu arada telden arasıra konuşuyoruz. evlilik planları yapıyor meryem ben acele etme demekten kendimi alıkoyamıyorum. bir hafta sonra doktor kabine de yoktu. beni oraya davet etti. gittim ilk defa dişçiye diş ağrısı için değil başka bir şey için gidiyorum. bu beni mutlu etmişti. meryem zaten dünden mutlu. mutlu mutlu kahvelerimizi içtik youtube yi açtı ismail yk nın bir şarkısını koydu. hayatımda dinlemem bu adamı ama ortam bozulmasın diye şarkıya eşlik ettim. yedik içtik sıçmadık çok usluydum çekingendim. bana iyi bir masaj yaptı. zaten hayatında yaptığı en güzel şey masajdı. iş bitti oradan ayrıldım. ertesi telefon geldi meryem acil gel konuşmamız lazım. tamam aşkım geliyorum önemli bir şey yoktur? inşallah hayır ama önemli bir konu var sana anlatmam lazım. neyse hemen gittim. yine yalnızda keyfi yoktu. ne var hayatım ne oldu? mavi sana bir şey anlatacağım ama kızmıyacaksın? yok anlat kızmam. ne anlatsa iyi başkasından hamileymiş yeni öğrenmiş hamile bırakan adamda ortalarda yok. ayağa kalktım pc yi açtım mahsun kırmızıgül ün bu http://youtu.be/... şarkısını açtım ve arkama bakmadan gittim. allah var son kısmı beni de yarmadı.