bugün

olayın kahramanı hariç herkesi yaran olaylardır. mekan dershane zaman ders saatidir. arkadaşlardan biri fenalaşır ve hocaya el işareti yapmasıyla beraber hoca yanında biter. kıza su içirilir hava aldırılır sonuç yok. kızın hemen ön sırasındaki eleman ise

- hocam naneli sakız var vereyim mi?
+ ver bakalım belki o işe yarar.

çocuk çantasına elini daldırır ve kutuyu bulur, kıza uzattığında ise kutunun winston light kutusu olduğunu anlar. o an fenalaşan kızın bile gülmemesi imkansızdır.*
ortaokuldayken sigaranın zararlarını göstermek amacıyla "sigara içen öğretmenler" ile "sigara içmeyen öğretmenler"in yaptığı voleybol maçını sigara içenlerin hırs yapıp 3-0 kazanması.
harita odasındaki tekerlekli sandalyede oturan hoca elindeki uzun cetvelle öğrenciye vurmak isterken sandalyenin tekerleri kayar ve hoca düşer ardından sınıfın haşarısının kurduğu cümle yerdeki hocayı bile güldürür;
uçuşa kalktı benzin yetmedi.
olayımız çanakkale de bir köyde sabaha karşı o4 suları cereyan eder. delikanlının biri aşk acısıyla tüm gece içmiş ve dut gibi sarhoş olmuştur. terk edilmenin acısıyla kıvaranan genç bünyenin aklına harika bir fikir gelir. doğruca köyün camisine gidip minareye çıkar ve alır mikrofonu eline. önce istiklal marşını daha sonra son mektup şarkısını okumaya başlar. köy aahalisi gecenin köründe istiklal marşı okunduğunu duyunca önce darbe oldu sanır herkes tüfeklere davranır. ardından gelen son mektup şarkısıyla bir dumur daha yaşayan halk galeyana gelir ve camiyi basar. gencimiz eşek sudan gelinceye kadar dövülüp köyün yalağında ayıltılır.
*
vakt-i zamanında pamukkale üniversitesi'nde izzettin beştaş adında inkılap tarihi derslerine giren bir öğretim görevlisi vardı. -hala var mı bilmiyorum-

sınavlarında 2 seçenek vardı, 10 tane cümle verir, yanında da boş parantezler olurdu. cümle doğru ise "d" yazardınız boşluğa yanlış ise "y" yazardınız.

atıyorum;

1924 anayasası'nda "devletin dini islamdır" ibaresi vardır. (d)

gibi.

tabi böyesine basit değildi cümleler, en ucube ve en ayrıntı yerlerden çıkardı. velhasıl, aslında soruya doğru verme şansınız %50'ydi, yani üstün sallama yeteneğinize bağlıydı.

diğer seçenek de tek soruya cevap vermekti tabi hayvan gibi bir cevap yazmanız gerekmekteydi, sağlam bilgiye. öğrencilerin çoğu da haliyle sallama yeteneklerine güvenmekteydi.

ha bir de izzettin hoca hasta beşiktaşlıydı. isterseniz 10 cümlelik kısım yerine, tek soruyu tercih edebilirsiniz ve soruya beşiktaşla ilgili sağlam bir şey yazarsanız da geçersiniz. hatta destansı bir maçı yazın. geçmezseniz adam değilim.

neyse, gereksiz uzadı ama duruma vakıf olun diye uzattım. pamukkale üniversitesi'nde 2 vize 1 final olduğu dönemler ilk vizeyi olduk ve arkadaşın biri 10 cümlelik bölümü tercih etmiş ve "0" almıştı. olasılıkları hesapladığında bu adamın bunlara yanlış cevap verme durumu soruların hepsini "gerçekten" bilmesinden ve bilinçli olarak "yanlış" cevap vermesinden geçmekteydi ama arkadaş sallamasına rağmen böylesine büyük bir başarıyı yakalayabilmişti.

izzettin hoca notları okuduktan sonra bu arkadaşa seslendi ve bu başarısının ödülsüz kalmayacağı müjdesini verdi; "2. vizeden de aynı bölümü cevaplandırarak "0" al seni en yüksek notla geçirmezsem adam değilim"

(bkz: bu da böyle bir anımdır)
(bkz: #5445855)
şu an için hiçbir anlam ifade etmeyen, aksine, aslında çocukça saflığımla beni güldüren ilk sevgilim...

üçlü prize baktıkça onu hatırlıyorum ve gözümden yaş gelene kadar gülüyorum. ondan daha da beteri, geceyarısı tuvalete kalkan babama annemin "ne yapıyosun bu saatte?" diye tepki göstermesi. babamın maximum hareketi yaparak "sıçıyosam sebebim çok" diye haykırarak muhteşem bir sentez yapması.

biri bu adamı durdursun.
maykıl amca öldü. malumatınız. pop'un kralı. saygıyla anıyoruz.

ben bir bakım evinde kalıyorum ve geneli deli buradakilerin. bildiğin deli yani bir abartma falan yok.

neyse;

sabah sigara odasına gittim sigara içmeye. bir tane deli de sigara içiyordu yanıma yanaştı ve;

+başın sağolsun (gayet üzgün)
-ne oldu? (kim öldü lan )
+iyi adamdı üzüldüm (baya üzgün)
-kim öldü? (şaşırmış)
+arkadaşın vardı hani maykıl o ölmüş (bana acıyan gözlerle bakıyor)
-maykıl mı? (kim lan bu maykıl diye bir arkadaşım yok ki)
+hani arkadaşın yok mu? sarkıcı olan maykıl ceksin seni n arkadaşın değil mi?
-ehehe he he evet sağol vay aq ölmüş he (gülmek ve üzülmek arası)

arkadaş mıchael jackson'u benim arkadaşım sanmış. yani cidden öyle sanmış. baya beni teselli ediyordu falan.

sen de öldün he? allah taksilatını affeylesin.
arkadaşın pitbull abimizin you know i want you şarkısını seslendirirken cümleleri birbirine karıştırıp "you know i want me" demesi. ingilizcesi olmayanlar için çevirelim,

şarkıda "you know i want you" ve "i know you want me" denmekte. anlamı "seni istediğimi biliyorsun" ve "beni istediğini biliyorum"dur. arkadaş muhteşem bir sentezle "beni istediğimi biliyorsun" gibi bir cümle kurmuştur. ne diyelim helal olsun.
lisede ingilizce dersi. diyalog konuşmasını hoca benle sıra arkaşıma vermiştir.

arkadaşım: - vate pute zikirote en kupuro..

hoca: - oğlum sen japonca mı konuşuyorsun.

tüm sınıf kısa devre.
kay mi hard.

bağlantıyı kurun rica ediyorum, bir yerlerden hatırlar mısınız fuck me hard?...

sadece gülün...
muştayken yaşadığım bir olay;
caddenin yoğun olmasından dolayı trafik levhaları yerleştirilmiştir ve kurala uyulmaktadır ve aynı zamanda polisler trafiği gözetlemektedir. bir araç hızlıca geçmektedir..polis de haliyle durdurur;
+ kırmızı ışık yanıo amca görmedinmi, niye geçiyosun?
- vay yeni aldııız? vala görmemişm. heyirli ola güle güle kullanasın, vınnn..
adres çubuğuna yanlışlıkla "itosözlük" yazmak.

bu mallığımın ardından, ilahi mesaj doğrultusunda itüsözlük'e bakmamaya karar verdim.
d spor'da tenis maçı yorumlayan kişinin, "türkçe terimler kullanın" temalı bir maile karşılık "çevirebildiğimizi zaten çeviriyoruz. forehand passing shot yerine elin önüyle vurulan geçiş şutu mu diyelim?" şeklinde tepki göstermesi.
kuzenimin anısıdır. sanırım izmirde bir şehir efsanesidir ayrıca...
izmirde toplu taşıma araçlarında kullanılan, kent kart tı sanırım ismi, bir elektronik bilet var imiş. yaşlı bir teyzemizde bu biletten edinmiş ancak nasıl kullanacağını bilmiyor kadıncağız. kadın otobüse binerken gözler herkesi ve bilet okuyucuya yaklaştırıldıgına çıkan bip sesinden sonra geçer herkes. ama teyze bu olayı biraz yanlış anlar, otobüse biner ve kartı söföfün yüzüne tutar okusun diye. söför de anlayamaz durumu ve biiip der. teyzemde kartı cebine koyar, gider yerini alır.
kuzenin oğullarının sünnetindeyiz. sünnet de dualı. başımda tülbent var dolayısıyla. hoca kuran okuyor filan. sonra akrabanın çocuğu geliyor(7 yaşında) ve bana şu cümleyi söylüyor:
-aynen kocakarılara benzemişsin!
tabi ondan sonra kim takar hocayı, duayı. karizmanın çizildiğine mi yanayım, çok güldüğüm için milletin ters ters bakmasına mı? boş yere o kadar süslenmişim.*
antalyada ziyaretçilerin turist ağırlıklı olduğu bi otelde lobide otururken sizi turist zanneden bir türk vatandaşının masadaki çakmağı istemek için yanınıza gelip;

-Çıkmaaaık *

diyerek çakmak istemesi. *
akabinde masadaki herkesin gülmekten sandalyeden düşmesi.
bursada bir alışveriş merkezinin ortasında akülü arabasına teyip bağlayıp kolbastı çalarak gezen 5 yaşındaki çocuk...
popmundo oynayanlar bilirler, "ilk kez bilimsel atılım gerçekleştirdim" diye bir başarı vardır. bu başarı hakkında bir çaylaktan alınan mesaj sandalyeden düşürür,

"nasıl bilimsel atılıyoruz?"
yıllar önce abla kişisinin mutfak işlerine merak sarmasıyla kek öğrenmeye kalkışması, annenin tariflerini dinlemeyip yemek kitabına başvurması, "3 fincan un"u küçük kahve fincanı değil de bildiğin kupa olarak algılaması ve akabinde tüm ailenin kakaolu granit kavramıyla tanışması.

aynı ablanın salata yapma isteğiyle evde konserve mısır tükenişinin çakışması, mısır bulamayınca evde patlatılmak üzere bulunan kuru mısırları önce haşlamaya kalkışması, sonra mısırlar yumuşamayınca kendisine "bi de yağda deneyeyim" komutu vermesi. yağda havuç ve biberlerin arasında kişilik bölünmesi yaşayan mısırların haliyle patlaması. kendisine "mısırları normalde nasıl patlattığımızı da mı hatırlamadın?" diye bir soru yöneltilmesiyle, soruda bahsedilen eylemi o ana kadar aklına getirmemiş olduğunun yüz ifadesiyle anlaşılması. salatanın yalan olması.
aklından zoru olan ve köyünden 15 km uzaktaki ilçesine sı sık bisikletiyle giden kişinin bir gün yaklaşık 100 km uzaktaki istanbul'a da gitmesi. daha da komiği bisikletiyle radara girmesi.
10 yaşındaki kuzenin 'yokedici x' * adında bir facebook hesabı alması. o tiple nasıl yok etcekse. çocuk aklı işte.
kalabalık bir yerde otobüs durağında beklerken bir otobüs'ün durağa hızla yanaşması ve o anda yaşlı bir teyzeye çarpmaktan son anda kurtarması bunun akabinde teyzenin kendinden geçip yere düşmesi, kocasının "doktor, doktor" diye bağırması, oradan birinin ben doktorum diyerek teyzenin yanına gelmesi, bir kaç kontrol yaptıktan sonra " bir şeyi yok sadece bayılmış, bir kaç tokatla ayıltmak yeter demesi" bunun üzerine kocasının bağırarak
" duruuuuuuuuuuuuuuuuuuuuuuuuuuuuuuuuuuuuuuuuuun " demesi ve akabinde " ben bu anı 40 yıldır bekliyorum, bana bırakın " demesi ve ellerini açıp gökyüzüne bakarak " şükürler olsun " demesi.
1.5 yaşındaki kuzen evde babamla oturmakta. bilgisayardayım, kafama esiyor salona gidiyorum falan filan. babamın yanına gittiğimde gördüğüm sahne ise şöyleydi, kuzen babamın kucağında, elinde ojeyle falan oynuyor, babam kuzenden görebildiği kadarıyla televizyon izlemeye çalışıyor ve bombayı patlatıyor...

- git hadi git, kokuyo, annene git de ki anne ben sıçtım altımı temizle. git, koş, sıçtım ben de. altını temizlesinler sonra gel, sıçtın sen, sıçtım ben de.

o nasıl telaş baba...
otobüste kart sistemine geçilmiştir. yaşlı teyze kartı cihaza okutmak yerine şoförün suratına tutar. şoför:

-biiiiiipp.. tamam geç teyze.

yolcular iptal.