bugün
- kekeme olan biri doktor olurmu11
- millet açsa neden kafeler tıklım tıklım18
- futbolcu ismiyle nick almak14
- uzağı göremeyen insan19
- ak partiliyi çok fena döven chp belediye başkanı19
- evlilik17
- bir şarkı sözü der ki11
- anın görüntüsü21
- arkadaşlar cumaya neden gelmediniz15
- sırtınızı bir sözlük kızına dayar mısınız10
- nickini google da aratınca çıkan ilk görsel17
- seni seviyoruz insan olmaya çeyrek kala8
- ali erbaş12
- bik bik moderatör olsun19
- icardi19058
- diyanet işleri başkanına audi 6 tahsis edilmesi13
- bik bik moderatör olunca bana kız ayarlar mı10
- kent lokantası niye bedava değil demek24
- antalya'ya abartılmış şehir diyen göt11
- avrupanın yarrağı yemesi yakındır21
- istanbul suriyenin başkentidir12
- 26 nisan 2024 adana demirspor galatasaray maçı46
- kültürlü entelektüel alçak gönüllü güzel kadın8
- türkiyede çok abartılan arabalar18
- nervio'nun ellerinde cenneti koklamak9
- cumaya gidenlerin çok azalması13
- pahalılıktan dolayı suriyeye dönen kadın8
- almanya8
- boşuna yaşıyorum hissi14
- icardi1905 silik olsun kampanyası30
- azerileri çok seviyorum ne yapmalıyım13
- genç kızlıktan teyzeliğe geçiş13
- yakışıklı erkeği çirkin gösterecek şeyler8
- sözlük kızlarının don renkleri19
- kanınıza rengini verir misiniz15
- aristoteles'in orta yolu10
- sözlük erkeklerinin bugünkü kombinleri15
- patiswiss14
- integralin müfredettan kaldırılması12
- bir sözlük kızı ile yakınlaşmak16
- manyak olmaya karar verdim silik olsun kampanyası14
- 22 şubat 2024 sparta prag galatasaray maçı14
- birini donuzlayarak ceza vermek9
- kalbin sadece bir kişiyi seveceği saçmalığı9
- arkadaşlar biri var18
- karınıza range rover alır mısınız8
- escort fiyatlarının güncellenmesi12
- modern kadinin ucuz ve kolay ulasilabilir olmasi17
- nervio'ya aşık olmak10
- balayını italyada yapmak isteyen nişanlı14
kıymadan değil, etin kendisinden yapılan esasen olması gereken döner tipi.
Akşam Gazetesi'nde yazıyoruz, ara sıra Çetin Altan'dan dem vurmamak olmaz. Usta postuna oturduk. Gerçi 'asıl' Milliyet'in yazarıydı, sonra Akşam'a geçmişti ama, bizim kuşağın gözünde hep Akşam'cı kaldı.
işe bakın, geçenlerde gene şu Internet sitelerinden birine yorum gönderen birisi, 'Çetin Altan diye genç bir yazar var' demiş... Ya müthiş bir zeka pırıltısı, ya da korkunç bir öküzlük. Hangisidir bilemedim.
Hani, söyleşi yapmaya giden budala 'eserlerinizi kitap halinde toplamayı düşünüyor musunuz' diye de sormuştu ya kendisine...
işte bu genç yazar, bir tarihte, 'bir yaprak döner' demişti... Bir gün bakarsın Seine Nehri'ne karşı şarabını yudumluyorsun, bir başka gün bakarsın Sağmalcılar'ın koğuş tuvaletinde, sidik kokuları içinde, sırtını o bir türlü kapanmayan kapıya dayamış, kendi kendini tatmin ediyorsun... Hayat böyledir, bir yaprak döner...
Sağmalcılar'ın yeri belli, şarabını içtiği yer de sanırım Le Depart kahvesi olmalı, belki de karşı köşede, sonradan pizzacıya çevirilip katledilen o eski ve güzelim La Perigourdine kahvesidir.
Yazar ne demektir, öyle anladım.
Çünkü hemen hemen aynı şey benim de başıma geldi. O bunu çok önceden söylemişti. Çünkü yazardı.
Bir perşembe gecesi beni gelip 'aldılar'.
Kendimi asmamı önlemek için pantalon kemerim ve ayakkabı bağcıklarım onlarda kaldı. Boyunbağım yoktu.
Sonra çıkarıp bir odaya kilitlediler, ne de olsa gazetecilik yaptığımı öğrenmişlerdi. iki iskemleyi birbirine ekleyip uyumaya çalıştım.
Ekip minibüsleri kışın buz gibi oluyor, elin ayağın donuyor, ertesi gün öğrendim. Sen de, ne kadar suçsuz olursan ol, uykusuz kanlı gözler, fırçalanmamış dişler ve uzamış sakalla en kanlı katile benziyorsun.
'Minibüse benzin parası', 'kelepçe takmamak için çorba parası' gibi uygulamalar asla yoktur bizim poliste. Bunlar geri kalmış ülkelerde görülür.
Ben de size minibüsün penceresinden bakınca neyin nasıl göründüğünü söyleyeyim: Bir anda, 'dışarıdaki' insanlardan bıçakla kesilmiş gibi ayrılıyorsun, arada derin ve kesin ve tartışılmaz bir uçurum oluşuyor. Yarım metre ötede apayrı, bambaşka, 'normal' dünya, sen hemen yakındasın ama ışık yılları kadar da uzaktasın. Sen ayrı bir gezegendesin, onlar özgür, sen çişini etmek için izin isteyeceksin, acırlarsa verirler, vermezlerse vermezler. Döverler mi, söverler mi, onun da ucu açık.
Onlar insan, sen nesnesin.
Bir nedenle bir şekilde tutuklanmış herkes bunu bilir. Yaşamayan da asla anlayamaz.
Sonra, pazar gecesi, hemen ertesi pazar gecesi, Paris'te, gene o pek ünlü Flore kahvesinde sevgilimle konyak içiyordum, birdenbire Çetin Altan'ın o yazısı kafama dank ediverdi. Sararmış olmalıyım, kız korktu. 'iyi misin, neyin var?'
Herşeyim var. Dünyanın en zengin adamı benim, çünkü yaşadım ve öğrendim.
Bunları söylemedim tabii canım, 'yok bir şey' deyip geçtim, felsefenin sırası değildi.
Böyledir, bir yaprak döner...
Cem Uzan'la, gene çok soğuk bir aralık gecesi, La Tour d'Argent lokantasında portakallı ördek yiyip Petrus şarabı içmiştik...
Dün gece belki peynirli poğaça aldırmasına izin vermişlerdir. içilmeyecek kadar kötü bir çay da ısmarlamış olabilirler. Bir yaprak döner..
Ve Cem Uzan da 'yaşadım' diyebilecektir artık ileride torunlarına... Çok zengin, çok güçlü, çok yakışıklıydı ama yaşamaya dün gece başladı. Aramıza hoşgeldi.
Bu yazıyı gırgırla bitirmeme izin verir misiniz? Beyoğlu'nda bir arkadaşımla yürüyorduk, pavyonla büfe yanyana, konsomatris fotoğraflarıyla sandviç resimleri birbirine karışmış, arkadaş dedi ki 'dansöze bak, kendine ne güzel, mesleğine ne kadar uygun bir takma isim bulmuş, Yaprak Döner...'
'Senin Allah cezanı vermesin,' dedim, 'o, dönercinin tabelası!'
engin ardıç
işe bakın, geçenlerde gene şu Internet sitelerinden birine yorum gönderen birisi, 'Çetin Altan diye genç bir yazar var' demiş... Ya müthiş bir zeka pırıltısı, ya da korkunç bir öküzlük. Hangisidir bilemedim.
Hani, söyleşi yapmaya giden budala 'eserlerinizi kitap halinde toplamayı düşünüyor musunuz' diye de sormuştu ya kendisine...
işte bu genç yazar, bir tarihte, 'bir yaprak döner' demişti... Bir gün bakarsın Seine Nehri'ne karşı şarabını yudumluyorsun, bir başka gün bakarsın Sağmalcılar'ın koğuş tuvaletinde, sidik kokuları içinde, sırtını o bir türlü kapanmayan kapıya dayamış, kendi kendini tatmin ediyorsun... Hayat böyledir, bir yaprak döner...
Sağmalcılar'ın yeri belli, şarabını içtiği yer de sanırım Le Depart kahvesi olmalı, belki de karşı köşede, sonradan pizzacıya çevirilip katledilen o eski ve güzelim La Perigourdine kahvesidir.
Yazar ne demektir, öyle anladım.
Çünkü hemen hemen aynı şey benim de başıma geldi. O bunu çok önceden söylemişti. Çünkü yazardı.
Bir perşembe gecesi beni gelip 'aldılar'.
Kendimi asmamı önlemek için pantalon kemerim ve ayakkabı bağcıklarım onlarda kaldı. Boyunbağım yoktu.
Sonra çıkarıp bir odaya kilitlediler, ne de olsa gazetecilik yaptığımı öğrenmişlerdi. iki iskemleyi birbirine ekleyip uyumaya çalıştım.
Ekip minibüsleri kışın buz gibi oluyor, elin ayağın donuyor, ertesi gün öğrendim. Sen de, ne kadar suçsuz olursan ol, uykusuz kanlı gözler, fırçalanmamış dişler ve uzamış sakalla en kanlı katile benziyorsun.
'Minibüse benzin parası', 'kelepçe takmamak için çorba parası' gibi uygulamalar asla yoktur bizim poliste. Bunlar geri kalmış ülkelerde görülür.
Ben de size minibüsün penceresinden bakınca neyin nasıl göründüğünü söyleyeyim: Bir anda, 'dışarıdaki' insanlardan bıçakla kesilmiş gibi ayrılıyorsun, arada derin ve kesin ve tartışılmaz bir uçurum oluşuyor. Yarım metre ötede apayrı, bambaşka, 'normal' dünya, sen hemen yakındasın ama ışık yılları kadar da uzaktasın. Sen ayrı bir gezegendesin, onlar özgür, sen çişini etmek için izin isteyeceksin, acırlarsa verirler, vermezlerse vermezler. Döverler mi, söverler mi, onun da ucu açık.
Onlar insan, sen nesnesin.
Bir nedenle bir şekilde tutuklanmış herkes bunu bilir. Yaşamayan da asla anlayamaz.
Sonra, pazar gecesi, hemen ertesi pazar gecesi, Paris'te, gene o pek ünlü Flore kahvesinde sevgilimle konyak içiyordum, birdenbire Çetin Altan'ın o yazısı kafama dank ediverdi. Sararmış olmalıyım, kız korktu. 'iyi misin, neyin var?'
Herşeyim var. Dünyanın en zengin adamı benim, çünkü yaşadım ve öğrendim.
Bunları söylemedim tabii canım, 'yok bir şey' deyip geçtim, felsefenin sırası değildi.
Böyledir, bir yaprak döner...
Cem Uzan'la, gene çok soğuk bir aralık gecesi, La Tour d'Argent lokantasında portakallı ördek yiyip Petrus şarabı içmiştik...
Dün gece belki peynirli poğaça aldırmasına izin vermişlerdir. içilmeyecek kadar kötü bir çay da ısmarlamış olabilirler. Bir yaprak döner..
Ve Cem Uzan da 'yaşadım' diyebilecektir artık ileride torunlarına... Çok zengin, çok güçlü, çok yakışıklıydı ama yaşamaya dün gece başladı. Aramıza hoşgeldi.
Bu yazıyı gırgırla bitirmeme izin verir misiniz? Beyoğlu'nda bir arkadaşımla yürüyorduk, pavyonla büfe yanyana, konsomatris fotoğraflarıyla sandviç resimleri birbirine karışmış, arkadaş dedi ki 'dansöze bak, kendine ne güzel, mesleğine ne kadar uygun bir takma isim bulmuş, Yaprak Döner...'
'Senin Allah cezanı vermesin,' dedim, 'o, dönercinin tabelası!'
engin ardıç
yediğinizde hindi, tavuk vs. çeşitlerini unutturan gerçek döner çeşidi.
tartı ile konulan ve bursa'da mutlaka tadılması gereken gerçek lezzet.
pide ekmeğin içine bol turşulu konulduğunda insanın damak tadını uçuran lezzet.
aslen bildiğimiz dönerdir. *
döner zaten karakter itibarıyle yaprak ettir.gap projesiyle de memleketim gelişecektir..
hiçbir dönercinin tam anlamıyla yapamadığı dönerdir.
ankara mithatpaşa caddesindeki mangal kebap'da en iyisini yiyebileceğiniz dönerdir.
gece saat 2 gibi güzel olan doyurucu yiyecek.
Enişte döner yedim.
Ankara da meşhurdur yanılmıyorsam. Fakat ekmek arası yenildiğine hiç tat vermeyecektir. Ama tabi bir iskender de düşünürsek işte o zaman enfes bir tat bırakır damakta. Ve oldukça pahalıdır. Hatta Ankaralılar bilir Aspava'dan daha pahalıdır. Gerisini siz düşünün artık..
Aman yanılıp da Abtalya Dönerciler Çarşısında yemeyin. Aman deyim, sakın.
Ankarada vardır güzeldir.
Ankarada sık sık görülendir.
güncel Önemli Başlıklar