bugün

ilkokul yıllarından beri zihninizi meşgul eden ve ölene kadar da sizi asla bırakmayacak olan detaylar silsilesi.

(bkz: haşlanmış yumurta kokusu)

(bkz: beslenme çantası)

(bkz: su matarası)

(bkz: kara tahta)
en başta önlük ve yakalığın geldiği ayrıntılar bütünü.
silgiyi ortasından delip iple boynunuza asan anne.

hayır mal hissettirir insana kendını, sanki beynin yok her eline aldığın şeyi kaybetmeye meyillisin gibi.
bitlenmek tabi ki. bit, bitli kızlar, annenin çığlığı, kaynak su, ayy bit şampuanları, kaşıntı... bundan daha büyük bir kabus yok bence. hatta ayrıntıda kalabilecek bir şey değil kendisi.
(bkz: siyah önlük)
açımasızca döven soy adı su olan öğretmen... çok güzel de bir kadındı ama çok kötü döverdi... sanırım eşi ile sorunları vardı... ah bu kadınlar tatmin olamadı mı canavara dönüşüyorlar...
kızların kafasına takılan o kocamaaann kurdela yüzünden ilk okuldaki kimsenin yüzünü hatırlamayız. birde etek açma modası vardı yeni yeni kendini keşvetmeye başlayan küçüklerin oyunu.
bir arkadaşım teneffüste sıralardan birine tükürmüştü de tenefüs sonunda öğretmen ona bu yaptığını yalatmıştı. sanırım ölene dek unutamayacağım bir ayrıntıdır bu.
beşinci sınıfta öğretmen birisi soruyu bilemediğinde başkasına sorar o kişi bilirse, bilen bilemeyene tokat atardı.
bu kadar iğrenç cezalar veren öğretmene dair her türlü anı bellekten silinmeye çalışılmaktadır.
(bkz: reşat nuri güntekin ilköğretim okulu)
spor ayakkabının üzerine giyilen beyaz iri fırfırlı kısa çoraplar. spor ayakkabı cırt cırtlı olurdu bide, fırfırlarda spor ayakkabının üzerine güzelce yerleştirilirdi ve acayip bir tarz peşinde koşulurdu aman allahım!
matematik derslerinde tahtaya çıkıp öğretmenin '' hadi şu problemi şilte çözsün'' dediği anlar. *
sınıfa müfettiş geldiğinde sınıf öğretmeninin gereksiz kasması, bunalımlara girmesi, stres olması..
duzgun yazamayan arkadasiniza ogretmenin kalemi eline iple baglamasi. o ben degilim, gercekten arkadasimdi.
ishal olmus ogrencinin siraya birakmasi ve sinifin igrenc bir sekilde kokmasi, bu da ben degilim.
iki sira arasina elimin sıkısması ve sirf arkadasim okuma yapiyor diye ses cikartmam. sonunda ogretmen yuzumun kizardigini gorunce ne oldugunu sormasiyla iskencenin son bulmasi. of allah'im ne salakmisim simdi hatirlayinca anladim.
derste işemek veya kusmak.
beşinci sınıfta, matematik dersinde gerizekalı mode on idir... herkesten önce problemi çözüp, hocaya gösterip, tahtada çözmek gibi aptalca bir hevesin peşinde koşmaktadır siktimin bünyesi... zaten ezelden beri iki doğru çizgi çekemeyen kişiye hız da eklenince rakamları, sanki yeni türemiş bir yazı dilininkine aittir... ve hoca bunu görür görmez;
- beş senedir sana doğru düzgün yazı yazmayı öğretemedim ben yahu der ve patlatır bir tane... tam da aşık olduğunuz kızın önünde...

o değil on beş sene oldu ben hala güzel yazamıyorum... bok vardı dövecek, kız yüzüme bakmadı be bir hafta...
sınıf örtmeni.

bak şimdi..

kendini bildi bileli kilo problemleri çeken bir insan olarak yarım , bütün savunma mekanizmalarını çok iyi uygulayabilen bu yüzden kilosuyla değil yaptıklarıyla gündeme gelen bir çocuktu.

çalışkandı , el yazısı güzeldi , kompozisyonlardan hep 100 alırdı , güzel de şiir okurdu. defterleri diğer örtmenler tarafından sınıfta örnek olarak gezidirilirdi de. laf dinleyen , uslu bir öğrenciydi üstelik. yani ideal öğrenci modunda yavru ceylan gibi sekerdi okul içinde.

bir gün , lanet olasıca kader ağlarını ördü ve sınıfta mutlu mesut hoplayıp zıplayan yarım için kendi bilmez sabinin teki ''patates'' dedi. mallıkta arkadaşıyla yarışan diğer çocuk ''yarım kilo domates'' diye tamamladı bunu. o zamana kadar hemcinslerinin aksine ota boka ağlamamış yarım , birden ağlamaya başladı. -gitti gül gibi savunma mekanizmaları- o salak erkek çucukları da bunu kullanmaya başladı ve sürekli yarım ile dalga geçtiler.

örtmen de kendi çapında bir cengaverlik yapayım , kızcağızı ipsiz kaldığı derin kuyulardan kurtarayım diye azarladı çocukları. azarlamaz olaydı. ''siz onun kadar tatlı patates gördünüz mü ?'' deme gafletinde bulunan örtmen , bundan sonra ''tatlı patates'' olarak hitap etmeye başladı ve bu bütün okulun diline dolandı..

hattaaa , sosyetik bir örtmen olduğu için kendisi , el kadar sabilere marifetmiş gibi bir de yıllık çıkarttı ve o yıllığa bunu yazdı.

sonra ortaokulda eskaza bu yıllık ne olacağı o zamandan belli salak kız arkadaşların eline geçti ve ortaokul hayatım ayrı karardı.. zaten ilkokul örtmeni hala o okuldaydı ve gördüğü her an ''tatlı patates'' diye hitap etmeye devam ediyordu.

- yaaarııım , sende biritni sipiirs kaseti yok mu ?
* yok , niye ?
- ahaha , duydunuz mu kızlar , yarım'ın kaseti yokmuş.
+ ahaha yazık ya. alsana kızım. ups ay did it egen.
* biz babamla bidıls dinliyorduk aslında , olur onu da dinlerim bi.
+ ne dinliyormuş ?
- bidıls. o neyse.. aaay sene sonu gösterisinde sıpays görlü yapalım taaam maa?

normal koşullarda hiçbir şeyi duymayan , okulda görevi de belli olmayan musuki hocası bu sıpays görls'lü konuşmayı duydu ve sene sonunda bunu sergilememizi istedi. ne hikmetse adamın bu fikri gidip ilkokul örtmenimle paylaşacağı tuttu ve o sene spice girls şarkıları eşliğinde veliler el çırptı.

ne var bunda diyenler için , yarım süt beyazı bir tene sahipken , örtmenin isteği üzerine o zenci kız olmak zorunda kaldı.. hayır o kadar dedim , hiç alakamız yok diye ama nerdee..

** rüya - ılgın - gizem , bunu okuyorsanız allah cezanızı versin! britney spears'mış.. tövbe yarabbim. **
ilkokul 5. sınıfta köyden taşınmak ve akabinde gelişen hanzoluklar.

örnekler;

1- yağmurlu havalarda pantolonu çorabın veya çizmenin içine tepip öylece unutmak.

2- beden eğitimi dersine eşofmansız gelmek, uyarı üzerine haftaya okula önlüksüz gelmek.

3- testlerde 30 da 25-29 yapıp , şüphe üzerine sözlüye kaldırılmak, - o karadeniz şivesinden beklenmiyor olsa gerek -

4- uçan tekme atan sınıf arkadaşlarına güreş teklif etmek, bazen zorla uygulamak.

5- sınıf başkanı olmak isteyip tarım kolu * başkanı olmak.
sınıfta bana aşık bir kızın olmasıydı.***
önümde oturan çocuk sümüklerini yerdi, ıyyyyk hiç gözümün önünden gitmez...
leblebi tozu. onlarca kez boğulma tehlikesi geçirdim bunu yerken. neyse ki orta okula geçtiğimde kantininde yavaş yavaş öldüren şeylerden satılıyordu. böyle bir anda boğanlardan değil.
rutubet kokan küçük sınıfta suçsuz yere yediğin ilk tokat.
oyy oy..
spor kolu çatışmaları tabi ki..
+ sınıfın ortasında pedini düzelten çılgın hoca

--spoiler--
hala menepoza girmediğini kanıtlama derdinde miydi neydi * )
--spoiler--

+ çılgın hoca tarafından yeşil tahtaya kafası vurulan küçük veletler

+suryani arkadaşa gevur diyen lalelide dukkanları olan bi vanlı arkadaş
--spoiler--
o vanlı arkadaş sekiz sene sonra bana asılır oldu * hiç değişmiş gibi durmuyor. amanin bo bana da terörist demesin * )

--spoiler--
güncel Önemli Başlıklar