bugün

(bkz: attila ilhan)
türkiyenin gelişimi için elle tutulur hiç bir şey yapmayan, dünyanın gelişimine adapte olamayan küçük bir topluluk. vatan, millet , sakarya sloganları en çok kullandıkları kelimelerdir. ülkenin en kritik dönemlerinde ortaya çıkarlar. çoğu kez ülkeye zarar verdiklerinin de farkında değillerdir. fikir özgürlüğü açısından zenginlik kabul edilebilirler.
sallara bindirilip yunanistan'a gönderilesi, abd ve saz arkadaşlarının hiç yoktan gerilim çıkarıp ülkeyi gruplara bölmekte kullandıkları en son 'operasyon araçları'... ve çoğu bunun farkında dahi olmayan güruh...
türkiye cumhuriyetine, atatürk e, laikliğe, bütün devrimlere bağlı, bölücülük, gericilik ve emperyalizm karşıtı kişi.
aşamalı dönüşüm yerine devrimi travmatik olarak icra etmeyi seven, kendi kafasına göre; kendi egosal ve siyasal çıkarları doğrultusunda; devlet erkini yitirmeme odaklı biçimde atatürkçülük, bölücülük, gericilik ve emperyalizm tanımı yapan sonra bunu topluma dayatmaya çalışan; emperyalistlerin en son oyuncağı olduğunu, pkk'nın dağda yapmaya çalıştığını şehirde yap(tır)mak için maşa olduğunu farketmeyecek, edemeyecek minör güruh... elbette milliyetçi ve anti-emperyalist hissiyatlar ve icraatlar içinde oldukları ilüzyonundalar, aksi olsa ya geri zekalı ya aleni terörist olurlardı. elbette farkında değiller aslında kimlere, nelere 'alet' olduklarının...
bizim köyün kahvesinde haberler eşliğinde asıp kesen ülkeyi kurtaran ihtiyarların mensubu olduğunu düşündüğüm grup. * * *
ülke milliyetçiliği yapan devletine sahip çıkan, ülkenin en kritik dönemlerinde ortaya çıkıp doğruları gösteren**, ülkesine devletine devrimlerine bağlı insanlar. sadece konuşurlar çünkü "aşamalı dönüşüm" ile toplumları idiotlaştırılmıştır. ayrıca amerika nın gerçek maşası olan kişiler memleket dahilinde iktidar sahibi olmuştur bu insanlar azınlık durumuna düşmüş izlenimi yaratılmıştır.
ülkenin sahibi olan türklerden oluşan güruhtur. *

ilave: (bkz: türkiye türklerindir)
kendilerine karsi cikan sahislarin bu toplulugu sadece bir parti tekelinde zannettikleri grup. Karsi cikanlar da bu yonde haklidir, zira farkinda olarak ya da olmayarak ulusalcilar bu ulkede karsisinda olduklari bircok seyin ekmegine yag surmeyi basarmistir. Ancak, bu, son on yilda buyuk bir sicrama yapan ulusalcilarin bir bolumudur. Ulusalcilar, ataturk milliyetciligini temel alan bir anlayis ile hareket ederler. Bunun en buyuk kaniti, kendini ulusalci olarak tanimlayan rahmetli attila ilhandir.
telekom'un 2 yıllık karına yabancı sermaye denen abd ve israil destekli oger firmasına satılmasına karşı çıkan (dünyada özelleştirme şampiyonu ingiltere bile haberleşme tekelini yabancı sermayeye satmamıştır, halka arz etmiştir, çünkü stratejik kurumdur), tüpraş'ın 3-30 paraya satılmasına karşı çıkan, tekel'in 2 kuruşa satılmasına karşı çıkan (292 milyon dolara satıldı, alan mey içki hiç yatırım yapmadan 2 sene sonra 900 milyon dolara sattı, statükocu olmakla suçlandılar, gördük kimin ileri görüşlü olduğunu, vatanını sevdiğini) menfaatlerine dokundukları, statükoculuk ve ulusalcılığın çok farklı şeyler olduğunu kavrayamayan ve kendisini ileri görüşlü zanneden kişiler tarafından statükoculuk yapmakla suçlanan. reform süreçlerinin tepeden inme değil, sindirile sindirile, ulusal değerler içerisinde oluşmasını savunan insanlardır.
herşeyden önce en önemli ve en öncelikli olanın türk milletinin çıkarları olduğunu ve hükümetin görevinin bunları pazarlamak değil, savunmak olduğunu bilen topluluktur.
güruh kelimesinin olumlu bir kelime olmadığını, amaçsız topluluk olan 'kalabalık' manasına geldiğini bilmeyen türkçe hakimi(!) türk insanları bünyesinde bulunduran neo-faşist güruh. şu güzel ülkede herkes 'cahil', 'odun', 'uyuşuk' bir bu sayısı beşyüzbini geçmeyecek güruh farkında, vatansever, yiğit ve akıllı?... pehh... ne olduklarının farkında olsalar öyle olmazlardı zaten... *
türk askerinin lübnan da, afganistan da değil, kandil de, gabar da, cudi de olmasını savunan güruhtur. türkiye ekonomisinin kazanımlarının elin conisinin cebine gitmemesi için mücadele eden güruhtur. egemenliğin kayıtsız şartsız türk milletinde olduğunu ve hiç bir şekilde devredilemeyeceğini bilen güruhtur.
vatanseverliği, ülke çıkarlarını düşünmeyi kendi uhdesinde, sadece kendilerinin icra edebileceği bir nevi fenomen olarak gören insanlardan müteşekkil güruh.
(bkz: populist demagoji)
ne mutlu ki bilinç sahibi türk çocuklarının, vatanseverliği eski moda bir kavram olarak yorumlayan gafillere karşı durduğu saftır.
hiç bir siyasi görüşün parçası olmayıp, sadece gururla ''türküm'' diyebilen insanlardan oluşan, ülkemizin sürüklendiği uçurumu görüp vatan diye bir araya gelebilmiş insanlardan oluşan topluluktur. kendilerine lider olarak hiç bir siyaset adamını değil sadece mustafa kemal atatürk ü kabul etmiş ve onun fikirleri etrafında toplanmışlardır.

(bkz: dip dalgasi)
vatanseverliğin bazılarınca eski bir moda olarak tanımlandığı gibi acayip çıkarımlarda bulunma 'gafletine' düşmüş, 'yeter ki benim dediğim *, ille de benim dediğim doğru ve gerçek' diyen insanları bünyesinde barındırdığı anlaşılan mükemmel(!) güruh... *
tarihin haklı çıkardığı bir ideolojiyi savunan, dediklerinin sonuna kadar doğru ve sonuna kadar gerçek olduğu apaçık olan, buna rağmen her dönemde çeşitli çıkar gruplarının hedefi olmuş ve aslında böylece haklılığı bir kez daha ispatlanmış olan ve elbette her türk çıkarlarının neler olduğunu gayet iyi idrak etmiş, boş, çirkefçe saldırılar yerine içi dolu fikir münakaşalarıyla karşılaşmayı dileyen insanlar.
''Ulusalcılık'' akımına bağlı olan kişilerdir. Tadı pek iyi olmasa da değerli uuserlara aktarayım, tarifi aynen şu olan politik akımdır. Şöyle ki: 1 paket ülkücü kesime alabildiğince kemalizm ekliyoruz. Siyaset mikserinde iyice karıştırdıktan sonra klasik CHP'ci mantıkta 45 dakika süreyle kısık ateşte pişiriyoruz. Üstüne de azcık popülizm serptik mi ''ulusalcılık'' pastamız hazırdır, afiyet olsundur *

not:insanın içine oturmayacak, oturamayacak pastadır. Zira bu kadar küçük bir pasta zaten bünyeye kısa süreli bir mide bulantısından fazla bir zarar veremez *****
kendisini kolay lokma zannedip yemeye çalışanların midesine oturacak topluluktur. *
ancak yerken dikkat edilmesi gereken politik pastadır? çünkü ulusalcılık adamın midesine oturur, öyle yemek kolay değildir. ne parti politikası haline getirilen ülkücü milliyetçiliğe benzer ne de atatürk ten sonra dönüştüğü şekliyle basiretsiz chp mantığına. saf atatürk milliyetçiliğidir. aman dikkat edin motoru bozmayın.*
Küreselleşme süreci ile tek tek bireylerin ve genel olarak toplumların yaşayışında köklü bir takım değişiklikler meydana gelmiş, birçok kavram yeni bir takım anlamlar kazanmaya başlamıştır. Fransız devrimiyle ortaya çıkan ulusçuluk kavramının yapısında da özellikle 20. yüzyılda bir takım değişmeler meydana gelmiştir. Diğer bir deyişle küreselleşme sürecinin ivme kazanması ulusalcılık anlayışının yeni bir yön kazanmasına ve dünya vatandaşlığı kavramının ortaya çıkmasına neden olmuştur. Ortaya çıkan bu dünya vatandaşlığı kavramı, ulusalcılık anlayışıyla çelişiyor gibi bir görüntü çizmektedir. Bu iki kavramın çelişip çelişmediğini anlamak için ulusalcılığın ne olduğunun sağlıklı bir şekilde ortaya konması gerekmektedir. Bu noktadan hareketle, biz ulusalcılık nedir, nasıl olmalıdır ve küreselleşme sürecinde dünya vatandaşlığı kavramıyla çelişmeyen bir ulusalcılık anlayışı nasıl geliştirilebilir sorularına yanıt aramaya çalışacağız.

Ulusalcılık ve ulus kavramlarının tanımı her anlayışa göre yeni bir şekil kazanmakta, adeta herkes kendince bir ulus ve ulusalcılık tanımı yapmaktadır. Ulusalcılık kavramını ne olduğunu saptayabilmek için ulus kavramının ne olduğunu tam olarak ortaya koymalıyız. Ulusalcılığı bazı kesimler ırk temelinde, bazıları din temelinde, bazıları dil temelinde açıklamaktadır. Örneğin Ziya Gökalp[1] ulusu şu şekilde tanımlamıştır: "Ulus, ne ırka, ne kavme, ne coğrafya'ya, ne siyasete ne de kişisel isteğe bağlı, bir topluluk değildir. Ulus, dilce, dince ahlâkça üç güzel sanatlarca ortak olan, yani aynı eğitimi almış bireylerden birleşik bulunan bir topluluktur." Karl Marx[2] ise ulusu ekonomik sınıflar olarak tanımlamaktadır. Fakat bu açıklamaların birçoğu gerçekçilikten uzaktır ve ulusalcılığın amaçlarını gerçekleştirmesi önünde önemli birer engel oluverir. Eğer ulusun tanımını aynı topraklar üzerinde yaşayan insanlar olarak tanımlarsak, ulusalcılığın tanımı da kendiliğinden ortaya çıkıyor: Bu noktada ulusalcılık; aynı topraklar üzerinde yaşayan insanların dil, din, ırk, mezhep farkı gözetmeksizin ortak çıkarları için çalışmak ve bu çıkarların korunması için mücadele vermek olarak tanımlanabilir. Ulusalcılığın tanımı ülke toprakları içinde yaşayan herkesi kapsayıcı olmalıdır. Bu tanımda kapsayıcılık kelimesi kilit roldedir. Çünkü ancak bu şekilde tanımlanmış bir ulusalcılık anlayışı ulusalcılığın amaçlarına hizmet edebilir. Peki, nedir ulusalcılığın amaçları? Ulusalcılığın birincisi evrensel boyutta ikincisi ulusal boyutta olmak üzere iki önemli görevi vardır. Bu görevlerden uluslar arası alanda olanı devleti, adeta bir kurtlar sofrası olan uluslararası arenanın emperyalist güçlerinden korumak, toplumun kendi yazgısını kendisinin belirlemesini sağlamaktır. Ulusal bazda da görevi ülke içindeki halkı dili, dini, ırkı, mezhebi ne olursa olsun bir araya getirmek, onları tek bir vücut halinde aynı amaç etrafında toplamaktır. Bütün halkı tek bir vücut haline getirmek amacındaki ulusalcılık anlayışının temelinde ise hümanizm yani insana sadece insan olduğu için değer verme yatmalıdır. insana insan olduğu için değer verme gayesindeki ulusalcılık anlayışının tanımında ne ırkta birliğe, ne dinde birliğe ne de mezhepte birliğe gerek vardır. Ahmet Taner Kışlalı[3] ulusun temelini din ve ırkın neden oluşturamayacağını şu sözleriyle çok güzel ortaya koyuyor: "Eğer ulus temelini oluşturan öğe ırk olsaydı, Slav ırkından olan ve aynı dili konuşan Sırplar, Boşnaklar ve Hırvatlar, düşman değil kardeş olulardı. Ulus kavramının temeline dini yerleştirirseniz ne olacağını gene Bosna'nın dramı gösteriyor…” Araplar aynı dili konuşmasına, aynı ırktan gelmesine ve aynı dinin mensubu olmasına rağmen ayrı uluslardır ve ayrı devletlerdir. Yani başta da belirttiğimiz gibi ulus aynı topraklar içinde yaşayan, diğer bir deyişle aynı yolun yolcusu insanlar olarak tanımlanmalıdır. Bu noktada ırk, dil ve din birlikteliği olarak sunulan "objektif millet anlayışının yerine ilk defa Ernest Renan (1823-1892) tarafından 1882 yılında yayınlanan Qu'est-ce qu'une nation (Millet Nedir) isimli eserinde ortaya atılmış.

burak başkan

görüldüğü üzere ulusalcılığın ne olduğunu bilmeyenlerdir ulusalcılık kavramını tartışanlar... madem ki küreselleşme sürecinde bu insanlar geri kafalılar... küreselleşmenin temelden sarstığı ulus devletler de federatif devlet yapısına bürünsünler... türkiye'nin federatif yapıya bürünmesinin ne gibi sonuçlar doğuracağının farkında mı bu ulusalcı olmayanlar? ulusalcılık düşüncesini adam gibi eleştirmek yerine, hakaret edercesine eleştirmek ulusalcılık düşünüşüne sadece tek pencederen bakanlara mahsustur. bu da ulusalcılığı eleştirirken kullandıkları kelimeleri en başta kendilerinin yaptığının kanıtıdır. at gözlüğüyle bakarlar... önemli olan ulusalcılık akımını doğru anlayabilmektir. ulusalcılık şemsiyesi altında, şovenist yaklaşımlarla hareket edenler yok mudur? vardır elbette ancak o güruhu referans alarak ulusalcılık'ı eleştirmekten öte kötülemek, aşağılamak en az o güruh kadar şovenist yaklaşım içerisinde bulunanların işidir.
yıllarca batının aşağılamalarına maruz kalmış, kabul edilemez politikalarla onuru hiçe sayılmış,
özellikle dünyaya açıldığımız yalanlarıyla uyuşturulup batının eline oyuncak edildiğimiz 80'li yıllarda doğmuş, yıllarca emperyalist uşağı iktidarlarca yönetilip, içerdeki aşağılık kompleksi ve başkalarına duyulan hayranlıkla kendini inkar edenlerden tiksinerek yetişmiş ve artık birşeylere nokta koymak niyetinde, küreselleşme tuzağına karşı ulusal duruşu savunan türk gençleri ve diğer onur sahibi türk insanlarının oluşturduğu topluluktur.
memleketin faydasına olsun olmasın,ota boka her şeye karşı olan, sonra çıkıp "bakın biz bu böyle böyle olmalı demiştik de bizim dediğimiz yapılmadı ama ne oldu sonunda biz haklı çıktık" diyebilen, vatan, millet, sakarya edebiyatına sık sık başvuran, memleket satılıyor, şurası şuna peşkeş çekilecek, burası buna verilecek, vatan elden gidiyor şeklindeki birçok komplonun ve daha nice safsatanın mimarı topluluk...
gereksiz insan. ülkeye ciddi zarar veren ve en son icraatları(!) hrant dink'in katline vesile olmak suretiyle türkiye'nin kaderi ile oynamak olan kımıl zararlıları... ülkenin asıl faşistleri... yok çağdaşmışlar, bizim değerlerimizi koruyorlarmış, atatürkçüymüşler falan. hadi oradan. yüzeysel gazmanlar sizi; bu ülkeye en büyük zararı 'ulsalcıyım' 'milliyetçiyim' diye mental mastürbatif naralar atan uyuşuk sömürülmüşler veriyor; önce beyniniz özgür olsun, zavallılar...