bugün

Yaşamın tüm yönlerini devlet otoritesine bağımlı kılan yönetim biçimidir. Her türlü siyasal kurumu değiştirmesi, hukuksal, toplumsal ve siyasal gelenekleri ortadan kaldırmasıyla diktatörlüğün ötesindedir. Siyasal iktidarı elinde bulunduran sınıf ya da zümrenin en baskıcı devletdüzenidir.
ilkeler çiğnenerek demokrasi adına oynanan oyunda
ülkelerdeki genel gidiş, oy verenlerin sayısının
yıllar içinde azalması, 'kararsız seçmen'lerin çoğalması.
Totaliter rejimler de, meşruiyetlerini oy vermeyi
zorunlu kılarak, darbelerini referandumlarla onaylattırarak
sağlamanın peşinde.*
soğuk savaş döneminde, hannah arendt tarafından halka yayılmıştır (1951).
(bkz: totaliterizm)
otoriter rejimden tek farkı bu rejimde halk tek bir şekile sokulmak istenir. halk mobilize olmaya çağrılır (zorlanır).
demokratik toplumlarda uygulandığı şekli; seçmen payesindeki halkın çeşitli aralıklarla oy kullanarak görevlendirebileceği; ve yine aynı yetiye sahip halkın, iktidardan alaşağı edebileceği bir varyasyonu reddeder.
daha ziyade, anarşi dönemlerini takiben "ipleri ele alan" bir kişi ve beraberindeki elit bir kadroca; yeni bir devlet rejimi benimseninceye değin, kendini idame ettirir. parti organları, veya doktrinler değişmez; sadece parti başkanı, genel başkan ve kabineler değişiklik arz eder.

(bkz: bonapartizm)
(bkz: sosyalizm)
(bkz: nasyonalizm)
(bkz: engizisyonizm)
(bkz: komünizm)

rica üzerine uygulanan edit: bahsi geçen yazımda, rejmin toplumlara etkisinden çok; hayata geçirilişinde, uygulayıcı devletlerin benimsediği düsturlar dile getirilmiştir.
(bkz: totaliter rejimlerin ülkelere yıkım getirmesi)
(bkz: monarşinin ve totaliter rejimlerin kötü yönleri)
türkiye'deki adı bugünlerde son günlerini yaşayan kemalizm olan rejim türü.

sosyalizm; işçi sınıfının baştan aşağı örgütlenmesi demek olan bir demokrasiyi öngördüğü için totaliter rejimlerle yan yana anılamaz. stalinist rusya deneyimini sosyalizm sanıp marksizm leninizm'e dil uzatmaya kalkmasın kimse.
genellikle bir diktatör ya da yarı-diktatör devlet tarafından desteklenir. ve ilginçtir, genellikle bu tür diktatörler meşruiyetini devrimlerle değil, bizzat demokratik bir araç olan seçimlerden, halk oylarından alırlar.
komünizm ve sosyalizmdir. august von hayek the road to serfdom kitabında bu hakikati çok güzel şekilde anlatır. peri masalınızı bozuyorum kusura bakmayın ama sosyalizm demek faşizm demektir, totalitarizm demektir. zira sosyalizm, totoliter rejimlerin ihtiyacı olan her şeyi harfiyen uygular. devleti üretim araçları üzerinde hakim yapar, çok partili siyasi sisteme karşı çıkar, parti-devlet bütünleşmesine sebebiyet verir, birey bilincini ortadan kaldırır... tüm bunlar totaliter rejimi doğurur. faşizme tu kaka deyip, sosyalizmi sahiplenmek 20.yy'dan kalma tuhaf bir ironidir. çünkü faşizm ile sosyalizm aynı kaynaktan çıkmış iki akarsudur.

ayrıca "devrim" amacı güden her ideoloji totaliterdir, bunu da belirteyim. bir de "sosyalizm hiç de totaliter değil bikerem" diyenlerin sosyalizmi şu amca kadar bildiklerine eminim;

http://alkislarlayasiyorum.com/icerik/24491/yalcin-cakir-quotkarim-sosyalist-bir-kadindiquot
george orwell'ın 1984'ündeki devletin sürekli yaydığı mesaj; "özgürlük köleliktir".
şimdi bakıyoruz mezkûr tayfaya aynı laflar dönüyor. hayır, anlayamadım bu özgürlükle alıp veremediğiniz ne. başlı başına sosyalistler, sosyalizmin niye totaliter olduğunu gösteriyor.

batı demokrasisi, eksiğiyle vs. işleyen bir demokrasidir. ve sonuç itibariyle birçok görüş özgürce söylenebilir. oysa sosyalizmde, demokrasi yoktur. bu soğuk savaş propagandasının esintisi olarak bizlerde baş gösteren bir fikir değil. doğrudan sosyalist ülkeleri incelemenin sonucunda varılmış hakikatler. batı demokrasisinin olumsuz yanlarını toplayıp "burada demokrasi yok" demek, seçimleri bile halkına bahşetmeyen sosyalizmin savunucuları için ziyadesiyle cür'etkar bir söz.

batı demokrasisinin hüküm sürdüğü ülkelerin dünyanın çeşitli noktalarında yaptıkları soykırımları-katliamları kimse savunmuyor. ancak o beğenmediğimiz ülkelerde, sizin idealize ettiğiniz sistemin çok daha üstünde bir özgür ortam var.

liberal demokrasiyi sindirmiş bir ülkede sosyalizmi savunabilirsiniz, ortak mülkiyeti savunabilirsiniz, che'yi idolünüz yapabilirsiniz ama sosyalist bir ülkede kapitalizmi savunamazsınız, hatta mevcut sosyalist yapı üzerinde reform yapma isteğinde bile bulunamazsınız şayet bulunursanız sonunuz alexander dubcek gibi olur. sosyalist bir ülkede "devlet benim özel mülküme karışmasın" diyemezsiniz. işte demokrasi ile sosyalizmin farkı buradadır.

internet üzerinde bir "filtre" uygulaması başlatılacağı duyurulunca türkiye'de kıyamet koptu. çünkü türkiye'de stk'lar var, hükümeti eleştirme özgürlüğü var. oysa bugün küba'da devlet internete tamamen hakim. ama bunu kimse konuşmuyor, tartışmıyor. bu tip örnekler çoğaltılabilir, örneklerin vardığı nokta sosyalizmin, beğenilmeyen batı demokrasisinden çok daha geride olduğudur.
teröre, kaosa, bin türlü soytarıya ve soytarılıklara son verecek, tarihteki tüm büyük adamları çıkartmış rejimdir.
sözlükte sosyalizmi diktatörlük olarak gören cühelanın bulunduğunu görmemize vesile rejim türüdür.

sosyalizm ve faşizm aynı kaynaktan çıkıyor denmiş...

cehaletin böylesi. okumadan bilmeden sallamak kara çalmak işte tam da böyle bir şey olsa gerek. harun yahya'nın bir amerikan tarikatinden çevirttiği kitaplardan felsefe ve siyaset öğrenmek insanı böyle rezil bir duruma düşürür.

faşizm; burjuva devletin işçi sınıfı üzerinde hegemonik haklarını tamamen kullandığı düzene verilir. şöyle ki, bir işçi devrimi vuku bulması an meselesi ise ve burjuvazi bunu engellemek istiyorsa orası en demokratik cumhuriyet dahi olsa faşizm uygulamasına geçilir. demem o ki faşizm sermayenin işçi sınıfını ezmesi için geliştirdiği bir yöntemdir. ortaya çıkışı sermayedir.

sosyalizm ise; üretici güçlerin yarattığı artı değere haksızca el koyan burjuvaziye karşı işçi sınıfının baş kaldırmasını ve devrim yoluyla muktedir olmasını öngörür. çıktığı nokta işçi sınıfıdır.

sosyalizm; devlet üretim araçlarının hakimi olsun anlayışı üzerine kurulu değildir. devlet kapitalizmi ile sosyalizm birbirine karıştırılıyor. mevzuyu harun yahya'dan öğrenen zevatın cahilliği paçalarından akıyor, iktisat ilmi ile hiç bir alakaları olmadığı için bu zevat keynesgil müdahaleci iktisad prensiplerini ve devletçiliği sosyalizm sanabilirler. mazur görmek lazım, ama buradan kalkıp sosyalizme kara çalmaya kalkarsa ağızlarının payını vermek her komünist için hak olur.

bu meseleye açıklık getirmek için sosyalizmin devlete bakış açısından bahsetmek şart. meraklısı için lenin yoldaş'ın üniversitede ders olarak verdiği devlet buradan okunabilir:

http://www.kurtuluscephesi.com/lenin/devlet2.html

özetlemek gerekirse der ki yoldaş lenin; devlet toplumda sınıflar ortaya çıkınca yaratılmış, bir sınıfın diğer sınıfa tahakküm aygıtıdır. devletin adı ister krallık isterse demokratik cumhuriyet olsun toprak ve fabrikada özel mülkiyet mevcutsa orada sömürü vardır ve orada devlet sömürünün devamlılığı içindir.

sosyalizm bu devleti yıkacaktır. sosyalistlerin düşman oldukları devlet budur. devrimden sonra kurulacak işçi demokrasisi, üeten sınıfların baştan aşağı örgütlenmesine dayanır ve üretim araçları bu örgütündür. biz buna yarı devlet diyoruz. devrim tüm dünyada tamam olduğunda ve bir sınıfın diğerine tahakkümü ve üretim araçlarında özel mülkiyet tamamen ortadan kalktığında biz bu yarı devleti de çöpe atacağız. biribirine üstünlük sağlayan sınıflar ortadan kalktığı için sömürünün güç unsuru olan devlete de gerek kalmayacak çünkü.

biliyoruz ki insanlık kölelik devri öncesinde devlete gereksinim duymadı. ne zaman ki bir sınıf diğerini sömürmeye başladı sömürülen sınıfı kontrol etmek için devlet doğdu.

daha fazla malumat isteyen engels'in; aile özel mülkiyet ve devletin kökeni adlı yapıtına bakabilirler.

sosyalizme totaliter diyen zevat batı demokrasisini göklere çıkartmış. söz söyleme hürriyeti demokratlık ölçüsü değildir. demokrasiyi belirleyen üretici güçlerin kendi kendilerini idare edip etmediğidir. sosyalist düzende siyasi partilere yer yoktur evet. çünkü onlar burjuva demokrasisinde belirli sınıfları temsil ederken halkı manipüle eden araçlardır aynı zamanda. işçi demokrasisinde sınıflar yok, azınlık bir sınıfın diğer sınıfları aldatmasına gerek yok. güç gerçek sahibinde zaten. çok partililik yok ama muhalefet her zaman var.

son olarak, stalin tarafından açıkça devlet kapitalizmine götürülen ve tek ülkede sosyalizm düşüncesi ile marksizm leninizm'den kopartılan sscb deneyimine bakıp kimse sosyalizme dil uzatmaya onu eleştirmeye kalkmasın.

komik oluyorsunuz.
merkeziyetçi bir devlet yapısı ve radikal bir ideoloji üzerine kurulan, içinde bulunduğu sosyo-ekonomik yapının bütün üyelerini ve kurumlarını dönüştürmeyi hedefleyen, bireysel özgürlükleri ortadan kaldıran siyasal sistemler olarak tanımlanır.
kokuşmuştur.
"yeni türkiye" nin yeni rejimidir. yapımda yayımda emeği geçen herkesin.... neyse... geçmiş olsun

http://www.cumhuriyet.com.../MiT_devleti_doguyor.html#
diktatörlüğün, despotizmin, oligarşinin, monarşinin yakın arkadaşıdır.
şaçma sapan bir rejimdir. halk açısıdan özenilecek hiçbir yanı yoktur. bellenmedik bir kuru göt var, onu da teslim etmek gibi birşey bu.
(bkz: an itibariyle Türkiye)