bugün

(bkz: çiçek diriltiricileri)
mrs. dalloway kitabını türkçe'ye çevirmiş olan yazar.
nabokov un pnin romanını onun nefis türkçesiyle okudum.. öykücülüğünün yanında türk edebiyatının en sağlam çevirmenlerinden biridir...
ikinci yeni kuşağının ortak paydası gibidir nerdeyse.
yaradılanı sevmek ,turgut uyar baba'dan ötürü...
elleri öpülesice merhum insan,yazdırdıkları ve hala okuttukları için...
ki, gençlik resimlerine dikkatli bakılırsa,şairin metin ve metinler üzerinde yaptığı tüm çalışmalara hak verilir...dupduru bir güzellik...mekanı uyar baba'nın yanı olsun, bilmediğimiz bir göğe bakan bilmediğimiz durakların birinde..
ikinci yeni'nin gelini..
ülkü tamer,edip cansever,cemal süreya ile flört etmiştir..turgut uyar'la evlenmiştir..
arnavutköy kız koleji mezunu.. 50'den fazla eseri türkçeye çevirmiştir.. turgut uyar'dan bir oğlu olmuştur ve onun da adı turgut'tur..
ferhan şensoy'un istanbul'u satıyorum isimli oyununu ingilizceye çevirmiştir ablamız.
eğer secme sansım olsaydı 1 gunluğune de olsa onun yerıne gecıp hayran olduğum adamların ( edip cansever , cemal süreya , turut uyar ) bana hayran olmalarını izlemek isterdim...
cok sanslı kadın....
virginia wolf u türkçeye çeviren yazardır.
bilinçaltı akımının temsilcilerindendir.
çocukluğunda, adının, 'inci' olmasını isteyen, diyalog kuramadığı, tam bir ruh yakınlığ hissetmediği yazarları çevirmeyen, iki ciltlik 'gündökümü' adlı günceleri YKY'den çıkmış, deniz ve kıyı aşığı, virginia woolf hayranı, ikinci yeni ozanlarının hemen tamamının âşık olduğu, tüm tanıdıkları tarafından 'çok zeki' olarak nitelenen, asıl korkulması gerekenin 'yaşlanmak' değil 'uslanmak' olduğunu söyleyen, bu ayki kitap-lık dergisi'nin dosya konusu olan, turgut uyar'ın eşi çok önemli öykücü, çevirmen, aydın.
ben seni uzun bir yolda yürürken görmedim ki hiç
yağmurlar altında gördüm, kadeh tutarken gördüm de
bir kıyıya bakarken, bakarkenki ağlayan yüzünle
ve yaraşırsa ancak monet'nin
kadınlarına yaraşan giysilerinle
gördüm de
ben seni uzun bir yolda yürürken görmedim ki hiç.

öyle kısaydı ki adımların, diyelim bir yaz tatilinde
bir otel kapısının önünde, tahta bir köprünün üstünde
bir demet çiçekle paslanmış bir kedi arasında
öyle kısaydı ki adımların
şöyle bir bardak yıkayışının vaktiyle
ölçülür ve denk düşerdi ancak
ben seni uzun bir yolda yürürken görmedim ki hiç.

yok bir yanıtın nereye diyenlere
bir buz titreşimi gibi sallantılı ve şaşkın
ve çabuk bir merhaban vardır bir yerden gelenlere
o bir yerler ki, diyelim çok uzak olsun
sen gelmiş gibisindir oralardan, otobüslerden
yollardan, deniz üstlerinden topladığın gülüşlerle
ben seni uzun bir yolda yürürken görmedim ki hiç.

seni görünce dünyayı dolaşıyor insan sanki
hani etiler'den hisar'a insek bile
bir küçük yaşındasın, boyanmış taranmışsın
çok yaşında her zamanki çocuksun gene
ben seni uzun bir yolda yürürken görmedim ki hiç.

mart ayında patlıcan, ağustosta karnıbahar
mutfağın mutfak olalı böyle
bir adın vardı senin, tomris uyar'dı
adını yenile bu yıl, ama bak tomris uyar olsun gene
ben bu kış öyle üşüdüm ki sorma
oysa güneş pek batmadı senin evinde
söyle
ben seni uzun bir yolda yürürken gördüm müydü hiç.

Edip cansever
küçük prens'i can yayınları için tercüme etmiş yazar/çevirmen. belki de bu kutsal kitabın türkçe ile buluştuğu en güzel hâlini bize sunan insan. huzur içinde yatsın.
"gecegezen kızlar" adlı öykü kitabı vardır. Kitabın sadece ismi güzeldir.
siroz olduğunu öğrendiğinde,
''en hakiki atatürkçü kimmiş, öğrensinler şimdi.''
demiş olağan üstü kadındır.

kaynak:varlık dergisi (ağustos 2003)

görsel
kendisine yazılan şiirleri okudukça, yaşamış en şanslı kadın olduğunu düşündüğüm kişi.
Yazma işini salt kağıda dökmek olarak düşünmeyen nadide yazarlarımızdan. Tanıdığımız alıştığımız rahat ve akıcı anlatımının fonunda, üsten okuyuşta hiç belirti vermeyen çetin bir ağır işçilik var.Her yapıtında üstünkörü yüzeysel bir okuyuşta kendini ele vermeyen kstmanlar yer alıyor. Kağıt üzerindeki ince işçiliğini bu ağır işçilikle çatıştırıyor, bu çatıştırmadan damıtıyor yazınsal verimini uyar.
adamdır.
gecegezen kızlar adlı öykü kitabı facia olan kadın yazar.
tomris uyar için bir şiir kurma çalışması

seni sonsuz biçiminde buldum o biçimi almıştın
sandviçlerle, kötü şehirle, terle başbaşa kalmıştın

yürüdü üstüne herkesin neonu, herkesin babaannesi
herkesin en eski olan kökü, en eski hanesi

yeşili bozup suya çevirdin, akşamı sonsuz uzattın
ne buldunsa o akşama uygun, ne buldunsa ona kattın

perdeler uzundu, rüzgar kısa, masalar üç bacaklı
masalar dört bacaklı, rüzgarlar uzun, perdeleri kısalttın

sen bir atmacanın en uzun çığlığısın her tür gökte
göğü büyüttün, otobüsleri aldın, şehirleri ufalttın

yıkılan bir kedi bir süre olarak doldurur sesini
seversin bir kanaryanın sesinden çok kendisini

denizi ve ormanı, açlığı ve başkaldırmayı ayırmadın
bırakılmış bir köşebaşının en güzel tanımıdır adın

seversin diye söylerim her şeyi, sana uygun olsun
çünkü her şeyin birbirine uygununu sen bulursun

gel ellerini ver en güzel ellerini öyle
ruhum, ateş yüreğim, kokum, birlikte öyle

turgut uyar
bir şiirin ilk dizesidir bu kadın!
hem turgut uyar'ın, hem cemal süreya'nın, hem de edip cansever'in aşık olduğu şanslı kadın.
"cemal süreya bana yazdığını söylediği şiirlerini bir kızgınlık anında geri almış, başka birine ithaf etmişti. doğrusu, benim için büyük bir yıkım değildi, nasılsa şairlerin 'aşk'ı dile getirme yordamının kendilerine özgü olduğuna ve aşk-nesnesine göre değişmeyeceğine inananlardanım. ithafsız aşk şiirlerini yeğlerim zaten. ama son yıllardaki karşılaşmalarımızdan birinde cemal, kitabın yeni basımında şiirlerini yeniden bana adayacağını söylediğinde tepem attı. okurlarını keyfince yanıltmayı kendine nasıl yedirebiliyordu? kahramanca karşı çıktım bu öneriye, nedenlerini sıralayarak. sonra haince ekledim: "bilirsin, ben ıskarta mal sevmem.""
turgut uyar; tomris'e en güzel dizelerinden birini yazmıştır.

"bir bozuk saattir yüreğim hep sende durur"

Tomris

senin için alışılmış şeyler söyleyemem sana yaraşmaz
kış gecesi amcamızdır bahar yakından kardeşimiz
alır başımı erzincan'a giderim seni düşünmek için
dörtlükleri bozarım çünkü dağlar ne güne duruyor
kıyılar ve eskimeyen her şey seni anlatmak için

bir bozuk saattir yüreğim hep sende durur
ne var ki ıslanır gider coşkunluğum durmadan
durmadan
dağ biraz daha benden deniz her zaman senden
hiçbir dileğimiz yok şimdilik tarihten coğrafyadan

kimselere benzemesin isterim seni övdüğüm
seni övdüğüm zaman
güzel bir çingene yalniz başına dolaşmalı kırlarda
seni övdüğüm zaman
edip canseverin yaş değiştirme törenine yetişen öyle bir şiir hediyesiyle, doğumgününü kutladığı kadın. Kadın. bu şiirle ilgili de, haydar ergülen'in güzel bir yorumu vardır hatta.

"sevgili tomris uyar, sizi hep o şiirle düşünüyorum. edip cansever sizin için yazmış zaten, kocaman bir şiir, kocaman bir güzelleme: yaş değiştirme törenine yetişen öyle bir şiir, diye. alçakgönüllü bir adı var. öyle de. ama değil de. o şiirde her zaman bir sınır ihlali korkusunu sezdim. abartmamak hüneriyle, sanki yüksek bir dağı ovada yürütür gibidir edip bey. bilir çünkü, dağ abartınca yüksek olmaz, dağ olduğu için yüksek durur. bence ikiniz de yüksek dağcılık okulundan mezun olduğunuz için, ulaşılmaz geliyorsunuz bize. ve biz dağın eteğinde eğlenirken, siz çoktan dalmış oluyorsunuz yüksek denizcilik okulunun derinliklerine. edip bey , "ben seni uzun yolda yürürken gördüm müydü hiç" diye sorarken, sizi dağın en derininden, denizin en yüksekliğinden başka bir yere konduramıyor. kimse de görmemiştir, kimse de konduramaz, ama edip bey başka, o sizi uzun bir şiir olarak gördü hayatta ve sonu asla bir romana çıkmayacak o keçiyolunda: hikaye bir inattır çünkü. doğrusunu isterseniz ben de öyle gördüm, orada gördüm sizi.
benim görüşüm o kadar uzun boylu değil elbet. hem edip bey uzun boyludur, hem şiir, hem de görüşü. bana gerek yok. edip bey her şeyi önceden söylemişti:

'bir adın vardı senin, tomris uyar’dı. adını yenile bu yıl, ama bak tomris uyar olsun yine' "
çok şanslı kadındır vesselam... her kadına nasip olmaz bu kadar yürekli, aşkı onurla taşıyan ve en güzel şekilde anlatan adamların aşkı.
güncel Önemli Başlıklar