bugün

leblebi tozunun kolay sahip olunduğu sürpriz yumurtanın lükse kaçtığı çocukluktur.
doksanlarda yaşanmış çocukluktur. öyle ki; on kinder sürprizin bir gümüş takı seti ile aynı fiyat (10 milyon lira) olduğunu görmüştür bu bünye.
benim de içinde bulunduğum zamanlar.
magnum yemek bir lüks hatta benim için imkansız bir olaydı. hiç unutmam annem benden habersiz kardeşime dondurma almıştı, küsmüştüm ben de bana niye almadı diye bana magnum almıştı ilk kez. o dondurmanın tadını asla unutmam.

yine dişçiye giderken ben yine ağlıyorum, babam ''eğer orda ağlamazsan sana kinder alıcam söz.'' demişti. ağlamamak için ellerimi o kadar çok sıkmıştım ki, tırnaklarımın izi geçmişti avuçlarıma. o kinder, hayatım boyunca yediğim bütün çikolatalardan daha tatlıydı.

muz aldığımızda ki maaş zamanlarında yarım kilo alırdık, arkadaşlarım görmesin, canları çekmesin diye gizli saklı evde yerdim muz hakkımı. herkese birer tane muz denk gelirdi çünkü. yeni bir ayakkabı aldığımda mesela, kıskanmasınlar diye bilerek toz yapardım ayakkabılarımı.

şimdilerdeyse, ayakkabısı marka değil diye dalga geçiyorlar birbirleriyle.
bir şey alamadıysa gizli saklı yemek yerine gözüne soka soka yiyor herkes yemeğini.
kinder çikolata eskisi gibi tatlı değil, magnum eskisi gibi güzel değil.
şimdi, hiçbir şey eskisi gibi değil.
paranın gücünü erken öğrendiğiniz çocukluktur.
her şeyin ucuz, her hazzın kolay ulaşılabilir/tüketilebilir olduğu çocukluktan kötü değildir. hiçbir uzaktan kumandalı arabayı, bozuk rulmanlar ile kendi yaptığım tahta arabaya değişmezdim.
6-7 yaşlarındayken markette annemden istemiş ve hayatımın en büyük derslerinden birini almıştım.
(25 sene geçti rakamlar atmasyondur)

-anne kinder alsana bana. (toto falan yok o zaman)
-kinder mi, ne o?
-bak bu, çikolata, oyuncaklı.
-kaç para o?
-5 bin lira.
-bakarız dur, yumurta almayı unutmuşum şu karşıdaki raftan 3 tane al getir bakiim.
(eve dönerken)
-bak oğlum 3 tane yumurta artı tadelle 2 bin lira tuttu, bu yumurtaları 3 gün boyunca kahvaltılarda yiyeceksin, tadelle de ise o kinder'den daha fazla çikolata var, al bu da sana 3 bin lira cep harçlığı kendine bakkaldan naylon top alabilirsin. bu dediklerimi düşün yarın yine istersen kinder alırız.

ve ben hala kinder yemedim.
pringles'ın imkansız olduğu çocukluktur.
azıyla (maddi) çoğuyla (manevi) özlenen çocukluktur.
Nesquik'in ulaşılmaz olduğu günlerdeki çocukluktur.
bende biz çok fakiriz sanıyordum. meğer tek değilmişim la.
Magnum yemenin de imkansız olduğu yıllardır. Bu lezzetler yıllarca yedirilmedi bize ayda yılda bir alındı. O kadar mı fakirdik! Elin iki yaşında bebesi ipad kullanıyor gözümün önünde şimdi.
bayramda alınan kıyafetlerin baş ucu yapıldığı çocukluktur.
Ben yaklasık 4 yaşındayken babam askere gitmis. Annem de calısıp babama harclık yolluyormuş. Henüz bir yasındaki kardesim ve beni bakıyormuş. Annem parasını yorganların içine saklar hep. Annemin biriktirdiği Paraları alıp mahalledeki bütün çocuklara sürpriz yumurta almısım. Annem bir sure sonra paraların ve benim yokluğumu fark etmis. Sokağa baktığında cocuklarla Geldiğimi gormus tabii hepimizin elinde sürpriz yumurtalar... Bütün sürpriz yumurtaları toplamış, oturmus ağlaya ağlaya oyuncaklarını yapmıs. Sürpriz Yumurtayla ilgili anım.
Aynı zamanda toyboxunda lüks olduğu çocukluktur.
o kadar lükstü ki benim için anca eşek kadar olunca alabilmiştim. bi de pringles var. direkt zenginlik göstergesi.