bugün

Onun gideceğine asla ihtimal vermiyordum.
kara murat benim. ama sorduklarında milletin kara murat benim diye gaza gelmesinden faydalanıp sıvıştım.
Nasıl bir hayat bu ? Hayatimizi siktigi icin uzak durmamiz gereken insanlari özlüyoruz ...
Karadenizlilere ve müziklerine karşı çok önyargılıymışım. Onların ne kadar kendine has olduğunu gördüm. Umarım bi gün tekrar görebilirim.
alkol ve uyuşturucu bağımlısı bir annem var babam öldü kardeşim yok onunla uğraşması gerekn tek kişi benim geçen yanına gittim . bana ot getirmezsen evimede gelme dedi ben nerden bulayım sana neden böylesin falan derken beğenmiyorsan siktir git seni çağıran yok dedi ve çantasını alıp dışarı çıkmak üzereydi biliyorum içmeye gidiyor içtimide parası kalmayıncaya kadar hatta kolonya bile içiyor kan kusasıya kadar ve bu kadın 60 yaşında bende engel olmak için çantayı kaptığım gibi evden çıktım kredi kartları falan çantada aramış polisi şikayetçi oldu ve bu kadın benim memurluk mülakatlarına gireceğimi biliyor insan nası anne katili olur anlıyorum bu kadından uzak durmam lazım .
ama fenalaştığında durumu kötüye gittiğinde yada komşular ona ulaşamadığında beni arıyor senden başka kimsesi yok diyorlar vicdan yaptırıyorlar şimdi mahkememiz var eğer ceza alırsam bir daha yüzüne bakmayacağım. düşünende kabahat.
doğa zamanına sadıktır derler,

iş takip ajandan, dikkat ölçeğin, idrakinin ışığı, şükrüne kaynaklık eden duygu yüklediğin, hedef, alt hedef tablon, yurt dışı planların, mimarı olduğun, özünle özdeşleşen yaşam gökdelenine bakarken bestelediğin sorumluluklar şarkısı,

budalalıklarını harflere dökünce saygınlaştırmış olmuyorsun. yazmadan önce hep daha çok okumalısın, her şeyi okumaya devam et, sokak tabelalarını, dağıtılan reklam broşürlerini, parfüm arkası yazıları, insanların yürüyüşlerini, gülüşlerini, tanık ol, deneyimle, muhakeme et, merak et zira bunların hepsi yüksek ökçeli bestseller.

'ey insan! aç gözünü de düşlerden uyan. simurg'u göremesen de bari küçük bir serçeyi gör. kaf dağına varamasan bile hiç olmazsa evinden çıkıp kırlara açıl; böcekleri, kuşları, çiçekleri ve tepeleri seyret. bırak dünyanın haritasını yapmayı! daha hayattayken bir taşı bir taşın üstüne koy. gülleri ve bülbülleri göremeyip gün boyu evinde oturan adam dünyanın kendisini hiç görebilir mi?'

bir söz var ya hani, ' kitapları seviyorsun çünkü, istediğin zaman kapatabiliyorsun. hayat öyle değil, buna karar veremezsin. '

30'lu yaşlar içinde aynısı geçerli, sadece daha belirgin bir alın çizgisi değil, olmadık yerde/zamanda sorumluluklar hissiyatını check etmek, kazandıklarının yanında kaybettiklerine attığın bakışta aldığın feyz, insana dair ayrıntıların kazandığı değer, bilinç düzeyinde fark edemediğin hakikatleri paragraf misali okumak,

başkalarının çizdiği kurgudan ziyade, kurgunu çizmek, manevi tokat yerine, bilinçaltı frenlerine yer vermeden olumlama yaparak, hak ettiğinden fazlasını/iyisini verebilmek, hemen akabinde tezahürünü gördüğün insan portresine, ruhen kurduğun sevgi üzerine inşa edilmiş köprüden geçerken mantık ve kalbin birbirine sarılmasıyla, göğsünde yeşeren sıcacık bir papatya yaprağına gülümsemek.

odana girdiğinde masanın üzerinde, çay, kahve, kalem, defter, kitap, kemik çerçeve gözlük ve daha fazla 'müsamahaya' tebessüm halinde, yaşlanıyorsun eren diyebilmek.

pervane böcekleri gibi ışığa uçmuyorsun artık çocuk.

not : bugün tatilimin son günü ulu, yeniden koşturacağım, herkese her şeye yetişmeye çalışacağım, unutacağım, hatırlayacağım. ta ki 2021/mayıs'a kadar. sonrası allah'ın izniyle pek güzel...

yıldızlar ile örttüm üzerinizi,

iyi uykular takım elbiseli, güzel adamlar.
Gene kaçtı uykum.
bi arkadasim cocukken sobali evde yasiyormus. simfer markali sobalar var bilirsiniz. salak yaramazliktan sobaya yapismis sim'i silinmis gotunde 'fer' yaziyordu. buna bayadir yillarca gülüyordum, ta ki gerizekalı kedimi yikadiktan sonra isiticiyi acip, kucagimda isitirken tirnaklarini gecirmesi, o sirada bacagima isiticinin dusmesi ve 2-3 saniye icinde isiticiyi bacagimdan firlatana kadar.. bas parmakla isaret parmaginizi yuvarlak yaparak birlestirin, ha o kadar yuvarlak kadar sol bacagimda dizimin hemen ustunde altigen izler var anasini satayim! bildigin kucuk bal petekleri.. kim isiticinin demirini altigen seklinde yapar aklina edem ya. ölürsem altigenlerden teşhis edersiniz artik nsnskm.
neden buraya yazdığımı da anlamış değilim. Zihnimdeki çöplüğü bir yere saçmam lazım galiba.
Sizin de hayatınızın kontrolden çıktığı oluyor mu? Yani daha kötü ne olabilir dediğim anda daha kötü muazzam bir şey daha oluyor. Hayat bana karşı hep sürprizlerle dolu. O kadar yoruldum ki her şeyden, kendimden game over yazısı bekleyen mario bile içten içe o kiremite bir kafa daha atabilirdim diyecek kadar hayat doludur. Kendi hayatımdaki misyonum seçilmeyen zone. Yok kadarım kendimde. Bazı şeyler bazen geçmiyor. Ve insan bence en azından anadilinde aciz kalmamalı meramını anlatırken.
Gay'lere karşı nedenini bilmediğim bir sempatim var. Hiç bir zaman gay'lere karşı ön yargım olmadı, hatta arkadaşım olmasından gurur duyduğum biri var.
bugün aile ziyaretine gittim sözlük kısacık beraberliğimizde yasadıklarımız canlandı gözümde ve farkettim ki unutmaya başlamışım artık sadece babamla olan anılarım net şekilde duruyo hafızamda
zaten seslerini unutmuştum anıları da unutmaya başlamak ağır geldi utandım kendimden.
yakın arkadaşlarım iki tane otu çiçeği suluyorum, keyifli keyifli makyaj yapıyorum, en basit günlük eylemleri bile merasimleştirip şölen havasında gerçekleştiriyorum diye hep aradıkları iç huzura benim sahip olduğumu sanıyorlar. külliyen yanılıyorlar diyemem ama yaşamak epeyce zor bir eylem.
sessizce ağlıyorum şu an odamda. kaderime, yalnızlığıma, yitip giden duygularıma...
Kalbin iki yüzü var sevgili sözlük. Kimileri ikisini de sever kimileri ikisini de sevmez. Ben tek tarafı sevenlerdenim. O tarafta sevgiye değer insanlar var. Ama diğer tarafı da sevmeliyim çünkü benim bir parçam. Sevmeye çalışacağım. Bunun için kalbimin o tarafıyla yüzleşmeliyim. Bir nevi kalbime savaş açtım anlayacağınız. Yüzleşecek ve bu savaştan zaferle ayrılacağım.
Günlük tutmayı o kadar çok isterdim ki tam benlik bir şey nostalji olayını aşırı seviyorum. Ama içime sine sine hiç yapamadım bunu, korkum her nedense günün birinde birilerinin okuyacak olması oldu, asla tahammül edemem yazdıklarımın okunmasına. Halbuki yazdıklarımı sonradan okumaya da bayılıyorum bu ikilemle ruhum acı çekiyor resmen.
Buraya belki de bu yüzden yazıyorum bilemiyorum evet tabi tam yerini tutmuyor çok entry m var bu çok kişisel diyip siliverdiğim. insan kendine ait bir alanı olsun istiyor sahiden bu anasını sattığımın dünyasında bir özeli olsun bir bilinmezi olsun.

Okuyup yazdıklarımı beni çözecekler benim anlamsız Sevinç’lerime hüzünlerime avuntularıma gülecekler öyle mi ikircikli buymuş diyecekler diye korkum, aslında ben çok basit ve düz bir insanım ama birkaç gizem yapınca kafalarında öyle süslüyorlar ki seni yaşamını düşüncelerini insanlar, bu da ayrı hoşuma gidiyor.

Bilmiyorum belki ilerde bir kasa falan alırsam zaten içine para dolduracak kadar param olacağını pek sanmam bende günlüklerimi doldururum içine, sonra ölmeye yakın son kez okuyup yakarım ha yazdıklarımı ne dersiniz.. güzel olurdu. Umarım ölümüm ani olmaz sözlük ahaahs.
Kendim ne yazık ki sigara içen birisi olmama rağmen neden bilmiyorum, sigara içmeyen kadınları daha çekici buluyorum.

ilk kez içmeyen bir sevgilim de var ve gerçekten etkileniyorum bundan. Güçlü bir imaj veriyor bana.

Biliyorum genellemeler doğru değil ama öyle işte.
Çok yalnızım.
yaptığım her şey ailem mutlu olsun diyeydi.kendi menfaatim için en ufak bir girişimde bile bulunmadım.
Artik yazmaya hevesim yok. Bugun zaten ölü gibiyim. Dibe vurdum sanirim. Bu dibi kac kez gordum..
insanlarla konuşurken komiklik adına gerizekalıca şakalar yapıyorum sanıyo. Daha acısı insanlar şaka yapıyorum sanıyo
itirafımdır. Cafe de garsona sade kahve lütfen, yalnız içine azcık şeker atarsanız çok sevinirim demişliğim vardır. Tabi garson çok pis güldü ve az şekerli kahvenizi getiriyorum dedi. Evet salak bu çocuk geri zekalı.
Bazen hayal dünyasına dalıyorum. Essy ve ben, ellerimizde bıçak, eldiven, alnımızda ter, kurban etlerini hakkaniyetle pay etmek için birbirimizle yarışıyoruz. Kimsenin hakkına girmeden omzumuzdaki meleklere sevap yazdırırken aniden başımızı kaldırıp göz göze geliyoruz. Kendimden geçiyorum. Kapkara gözlerinden nur akıyor. ''Seninim haşin mü'min erkeğim, en güzel bayram sensin bana'' diyip elindeki bıçağı börkeneğe saplıyor.
Falan filan.
Aşk konusunda ağır bataklığa sapladım ikimizi de. Şimdi en azından bi çare arıyorum. Herşey hayırlısını bir bulsaydı.
sözlükten tiksiniyorum ama sosyal medya kullanmıyorum ve bazen boş uğraş işime geliyor bundan dolayı küçük ölü vakitleri bu rezil yerde heba ediyorum.

aslında bu entry başkasının olsa okurken, küçük ölü vaktini burada harcayacak kadar silik olma git hobi edin derdim fakat buraya harcadığım vakit ayırmak istediğim muhteşem hobiler için yeterli değil.

işte yanılsamalar, yanılsamalar... teşekkürler.