bugün

başkası kırılmasın diye kendimi kırmaktan bir türlü vazgeçemiyorum. aşka da inanmıyorum artık. kimsede sadakat kalmamış. bir gün evlenirsem mantık evliliği olacak büyük ihtimalle.
cok sacma bir takintim var. beyaz ayakkabilarimi asla bembeyaz giyemem. yeni olsa bile onun eskiymis gibi gorunmesi lazim. hafif kirli gibi yani.

bembeyaz olunca kendimi kotu hissediyorum. aslinda havali duruyor ama yine de yasasin hafif kirli beyaz ayakkabilar!
Güzel bir çocukluğumun geçtiğini düşünüyorum. Kimi zaman bazı kokular beni çocukluk anlarıma götürüyor. Öyle 240p'lik bir video izlermiş gibi, net değil, ama hissettirdiği şeyler net.
Limon çiçeklerinin kokusunu çektim içime. Limon çiçeklerini ipe dizdim, kolye yaptım kendime. Boynum, bileklerim limon kokusu ile sarılıp sarmalandı.
Şehrin dört bir yanına beton apartmanlar dikilmezden evvel, henüz top oynayabileceğimiz alanlarımız varken ki zamanlardı.
Tarlalarda kırmızılı gelincikler. Yemyeşil tarlanın ortasında süs olsun diye dikilmişler gibiydi.

Ormanlarda gezdim. Sedir, ardıç, mezda ağaçları ile sarılmış topraklarda...
Seçimin üzerinden bir ay geçti ve iyi partiyle hiçbir bağlantım yok ama iyi partinin seçim şarkısı olan yüzünü güneşe dön'e bayılıyorum ve hala dinliyorum. Hatta dinlerken içimi huzur kaplıyor. Müthiş bir şarkı.
galiba bütün kâbus başa sariyo 4 sene önceye dönüyo
ya sen bit artık ya ben.
Sanırım bu aralar yine arkadaşsız kaldım :(
Bakalım zaman ne gösterecek?
çok özledim keşke arasa.
Eğer ben bi’ divan şairi olsaydım kesinlikle 7/24 acı çeken, bundan haz alan ve imkansız olan her şeyin peşinden koşan fuzuli olurdum.
Bir kar tanesiyim yapayalnız
Benim aşkım topraktır,ayazdır
Korkum bellidir,hani o eşsiz yazdır
Derdim olsa da yüzüm hep beyazdır
Hadi kendim olayım artık gel karakış.

Hedeflerimi planlarımı eşsiz hazırlarım ama uygulamaya gelince berbatım. bir sarsıntı bir patlama gücü lazım, of be..
Hayatında ilk kez babamla tanışan, evliliğe adım atan annemin, nişanlılık döneminde babamı sık sık arayıp telefon faturasının eve yüksek gelmesine sebep olduğunu öğrendim.
insan telefonda bu kadar ne konuşabilir diye düşündüm.insan gerçekten sevdiğinde, o kişinin sesini her dakika duymak isteyecek duruma mı geliyor merak ediyorum.
Özellikle de en yakın arkadaşımla dahi 'telefonda' konuşmaktan sıkılan ben buna benzer bişey yaşayacak mıyım merak ediyorum doğrusu.
çorapsız dolaşınca rahatsız oluyorum 40 derece sıcaklık olsun o çorapları giyerim.
çok özledim sözlük. az önce açtım fotoğrafına baktım, çıktım balkona, efkârın dibine vurdum. gözlerim doldu, mimikleri aklıma geldi, bir insan bu kadar mı sevimli olabilir?!

galiba komşum da benim balkondaki efkârlı hallerimi videoya aldı.
resmen sikimde değilsiniz ve kurda kuzuya yem olurum bence.
Asla dediğim ve yapmadığım çok az şey kaldı korkuyorum kendimden sözlük.
yazışmaktan sıkılıp kendimle yalnız kalmak istediğim zaman hemen telefonun internetini kapatıp net gitmiş gibi yapıyorum.

ne yapayım lan, bazen muhabbet çok uzuyor ve sıkılıyorum. sevdiğim biriyse o kişiyi başımdan savmak da istemiyorum. başka çare olmuyor.
Anın görüntüsü ve sözlük yazarlarının itirafları başlıklarını mahallenin meraklı teyzesi modunda takip ediyor hiç kaçırmıyorum.

Ama Uzun itirafları okumuyorum.
allah benim tepemden baksın.

büyük bir içtenlikle bütün sırlarını bana anlatan karşı cinsten bir arkadaşım var. karakter olarak aynıyız. fikirlerimiz de aynı. tabii aramızda bir şey olması beklenir bu durumda, değil mi? ama hayır olmaz. bana ilgi duymaya başladığının farkındayım. beni çok özel bir yere koymuş durumda ve bana zaafı var. ancak boşanma davası devam ediyor, iki çocuğu var. bu nedenle uzak duruyorum. eğer ilgili davranmaya devam ederse "gardaş" diyeceğim. "gardaş" sihirli sözcük. bunu duyan erkek sanırım koşarak uzaklaşır.

bana ilgisi olduğunu farkettiğim herkesten kaçıyorum. birinin bana sahip olması, beni elde etmesi düşüncesi beni tedirgin ediyor. sevgililerimden hep bu yüzden soğudum. sebebini de bilmiyorum. beni vazgeçilmez gören insanı kafamda bitiriyorum. uzak durulması gereken biri olarak görüyorum. hayır aseksüel değilim, heteroseksüelim. fakat korkuyorum sanırım. evli erkekleri ayartan hemcinslerimin cesaretinin ve pervasızlığının milyonda biri bende olsaydı şimdiye çoktan evliydim ve çocuklarım vardı.
Sıkıntıdan patlayacağım yok mu bunun bir çaresi.
Yılların milliyetçi muhafazakar bireyiyim. Artık yaşadığım toplumdan nefret ediyorum. Böyle riyakar, madde bağımlısı, üç kağıtçı, mana yoksunu, cahil, nefret ve korku dolu insanlarla yaşamaktan gerçekten artık nefret ediyorum.

Gençlerin evlenirken astronomik borçlanmasından, bunu kabul etmeyip seks ihtiyacını haram yollarla gideren çocukların züppe/orospu olarak etiketlenmesinden nefret ediyorum.

Yıllardır çabalamama rağmen sigaramın ücretini içim rahat ödeyememekten nefret ediyorum.

Hiçbir iş yapmamak üzere memur olmuş insanların araba değiştirme, kredi faizi, evrak takip etme/ettirme işlerini dinlemekten nefret ediyorum.

Laboratuvarda mesai saati dışında çalışmak için sorumluluğu üzerime almaktan, bunu yaptığım için müptezel gibi görülmekten nefret ediyorum.

Statümün at yarışı bağımlısı emekli işçi bir adamla aynı olmasından nefret ediyorum.

Karşı cinsle muhatap olduğumda sadece genital uzvunun alıcısı fazla olduğu için yukarıdan bakmasından nefret ediyorum.

Ya hayattan nefret ediyorum artık. Yerin dibine batın. Bokun içinden çıkmayın. Vasıflı insanların ürkekliği canınızı alsın, zihniyetinizi kurutsun artık. Yediğiniz her kuruş boğazınızda kalsın, burada da ahirette de götünüzden başınızdan çıksın Allahın belaları.

Soyunuz size benzemesin insan olsun da kahrınızdan geberin gidin.
92 senesinin eylül ayında doğarken küvezde oksijensiz kalarak doğmuşum. hatta hemşireler, doktorlar anneme ölü doğdu oğlunuz, oksijen gitmedi tarzında bir şeyler söyleyip her an kaybetmeye hazır olun demişler. ama allaha çok şükür ki az hasarla doğmuşum. az hasarla dedim çünkü beyinde küçükte olsa bir leke kalmış. onun adına ne diyorlar bilmiyorum. sayısal zeka da, pratik işlerde, söyleneni unutma veya karıştırma dışında yan etkisi yoktu bana. hatta büyüdükçe düzelir gibi de oldum bütün bu saydıklarımda. küçükken anneme çok çektirmişim. sürekli ağlamalar, her çocuk ağlar ama benim ki baya isyan tarzında olmuş. doğumum da, büyümem de zor olmuş yani. 99 depreminden sonra ilkokula başlayacaktım. fakat o depremden çok etkilenip okula gitmek istemedim. ailem belki de seversin diye hadi bir başla diye gönderdi. başladım başlamaz olaydım, ama o gıcık ali hocayı hiç unutmayacağım. sanki okulda sadece tek ben ağlıyormuş ben isyan çıkarıyormuşcasına hep bana ters gitti. neden. çünkü ailemin tutumundan, görüşünden dolayı. tabii o zaman bunu anlamıyordum sonradan bana canım ailem anlattı. halen görürüm o ali hocayı bizim mahallede, selam verir bende sırf allahın selamı diye alırım, kendisini sevdiğimden değil yani. demem o ki hep sıkıntılı bir hayat başlangıcım oldu. ama isyan etmeyeceğim, çabalayacağım. ne beterleri var. çok şükür ki daha büyük sıkıntım olmadı. inşallah allahım rızık kapılarını hemen açar isteyen kullarına.
bu başlığın bu hale gelmesi tuhaf hissettiriyor. beş sene önce buraya geldiğimde insanlar buraya saat fark etmeksizin yazarlardı. şu an insanlar içlerini dökmek bile istemiyor diye düşünüyorum. kimse bir şey yazmak, anlatmak, paylaşmak değil de goygoy peşinde artık. canımı sıktı bunu fark etmek.

güzel giden şeylerim var hayatta, mesela yarın ayvalığa gideceğim bu bile güzel mesela. ama işin iç yüzü öyle değil.

abilerimde gördüğüm şeyleri yaşamak istemiyordum. o pişmanlık ve keşkeleri. ben öyle olmamalıyım diyordum. ama şu an o istemediğim noktadayım gibi hissediyorum. yorgunum ama dinlenemiyorum bile.

17 18 yaşımda olmak istiyorum. en azından uyuyabilirdim. uyuyarak bir şeyleri geçirebilirdim. yeniden bir inşaa başlatabilirdim. ama olmuyor 23 yaşındayım ve bu değişmeyecek bir gerçek.

içimde tutmak istemediğim bir şey daha var.

bir kız var. ailemin bile sevdiği bir kız. kendi içinde gerçekten çok iyi biri. sevgi dolu aslında. dört yaş var aramızda. onunla aynı yaşta olmayı isterdim tanıştığımızda. çünkü yaratılacak gelecek hayallerimizin bile ötesinde olurdu. en çok da ailemin sevmesini seviyorum çünkü ailem kolay kolay insanları sevmezler.

şimdi o bir hataya doğru sürükleniyor. bunu ona söylemem fark etmezdi. kendi bildiğini okuyacak çünkü biliyorum. yapısında bu var. belki ondan dört yaş büyük olmamın tek olumlu yanı bu. onun yapacağı hatayı ben daha önce üç kez gördüm en yakınımda. birinde ben de o hatayı yapanlardandım. verdiği kararın hatalı olduğunu ruhunda neyin yaşandığını ona söyleyememek canımı sıktı buraya yazmam gerekiyordu.

ona olan her duygumdsn öte, onun her zaman dostu oldum çünkü ruhu aslında o kadar narin ki, kırılmaya müsait. sanki doğmamış olan kızım gibi. o her zaman koynumda saçlarını okşadığım kız olarak kalacak. bazı şeyleri zamanında söylemek gerekiyor yoksa bir anlamı kalmıyor. bunu defalarca yaşadım ne yazık ki.

son zamanlarda pek konuşamadık bile. geçen sene konuştuğumuz zamanları hatırlıyorum. her konudan konuşuyorduk. işte tam da o yüzden ayni yaşta olmayı isterdim tanıştığımızda. birbirimize katacak çok şeyimiz olurdu.

neyse keşkeleri bırakalım öyle değil mi. verdiği karar kendi benliğinin değil. hata yapıyor. farkına da varacak daha sonra. sadece canı yanmasın. kendimi kontrol edemeyeceğim tek şey canının yanması. özledim, özleyeceğim de birbirimizin ruhunu bildiğimiz o küçük kızı.

tanrım, lütfen iyi davran ona.
Son bikaç ayda dostum dediğim insanların aslında sıradan arkadaşlarım olmanın ötesine geçemediklerini gördüm. Neden böyle olduk bilmiyorum ama bu hiç hoş değil.
Bazen çok yalnız hissediyorum sözlük.
Bunları her bişeyinen anlattık. (#39517818)
Rasyonel bakıldığında bana uygun olmayan birini seviyorum sanki, ya da boş kalınca oyalanacak daha iyi bir düşünce bulamıyorum o'nun dışında.
Güzel manzara bi kere...
Selam şekerler.d

Birkaç birşey diyeceğim, bi de veda edeceğim.

Ben bu hesabı 2014 ekim ayı gibi açtım. Hayatımın yazmaya ihtiyaç duyduğum bi dönemindeydim. Hep yazmaya ihtiyacım oldu hayatım boyunca gerçi ama sözlükte yazmaya karar verdim o ara, Kalem kağıt kesmedi ve benim gibi loser’ların ilk durağı olan uluda yazar olmak en kolayıydı. ilk yazdıklarımı görseydiniz sabırla okuyarak beğenerek yazar yapıyorlar zannettiğimden nasıl da kasmışım. sonra kendimden utandım da sildim ilk on entry’mi.

Zaman zaman çok bunaldım burada. Çok garip tiplere denk geldim hesabımı silesim geldi ama kıyamadım. Hesabı silmek de, hesabı sildikten sonra tekrar buraya gelmek de gayet normal şeyler ama hesabımda çok anım, çok yazım, kendimden çok şey birikmişti bu yüzden kıyamadım. Kapatmaya En yaklaştığımda bile yapamadım. Burası bana hep kürkçü dükkanı oldu. Bağ kurdum ister istemez burayla, bendekalanlar’la. He nickimden hiç hoşlanmıyorum, nasıl depresif bi ergen olduğumu hatırlatıyor bana orası ayrı. * ama değiştirmedim onu bile nedense.

Bazı insanlar beni çok etkilediler. Aklımda uzun süre yer ettiler. Bazılarını zamanla unuttum. Bazılarına baya kızdım ama onu bile unuttum. kızdıklarımın çoğunu affettim içimde. şimdi neredeyse hepsi gözüme çok iyi insanlar olarak görünüyorlar. Bazıları daha da iyi. Sevecenliğim had safada, kindar modum off şu an çünkü artık bi zahmet tatsızlıkları unutayım.

Burada çok insan tanıdım, çok insanla konuştum. Ne yazık ki şu an hiçbiri hayatımda yok. Buna dikkat çünkü sizin de muhtemelen böyle olacak. Tarayıcıdan çıktığınız an yalnızsınız, hayatınızla baş başasınız. Ne kötü di mi.

Aslında sözlük bugün çok mutsuzdum. Çok sorguladım bazı şeyleri. Akşam saat yediye kadar hiç aklımda yoktu bu. Ama artık gemileri yakmam gerekiyor, çünkü burası yeterince iradeli ve disiplinli olmayı öğrenememiş, hassas mizaçlı, mutsuz anlarını kendini internetle uyuşturarak geçiştiren, bağımlılık edinmeye meyilli benim gibi insanları sandıklarından fazla olumsuz etkileyebiliyor. Üstelik zaman en değerli şeyimiz.

Bi bilseniz ne kadar zaman kaybettim. Hayatında zamanı benim kadar israf eden az insan görmüşsünüzdür diye düşünüyorum.

Aslında bu entry’de bol dram yapacaktım çünkü çok doluydum, gelin görün ki her şey aklımdan uçtu gitti şu an. Ama itiraf ediyorum ki, şu an ağlıyorum.

Sizi çok seviyorum * hoşça kalın.