bugün

bokun içinden çıktım, bok kokuyorum ama mutluyum lan.
gözlerimi yumduğum an geçecek türden bir iç sıkıntısı sahibi olabilseydim hayat daha kolay olurdu. bu sıkıntı sadece kapadığım gözleri daha büyük şiddetle açmama ve sağa sola delicesine dönmeme sebebiyet verebiliyor sadece.
uzun zamandır iş güç arasında kaybolup gittiğimden siyaset ve hukuk üzerine yazılar yazamadım. yavaş yavaş tekrar yazmaya başlasam iyi olacak diye düşünüyorum.
Onca saat calis, ustune efsane bi mac yap ama hala uyumamak icin diren.
Umarim böyle salataliklar vardir aramızda, oteki turlu kendimi numunelik hissediyorum.
Şu itirafı yapmadan ölürsem ölü bedenim bile rahat etmeyecek fani dünya'da.

Zamanında sözlükte atalay diye biriyle uğraşıyordum. Adamın nickini boşver de adı atalay idi. Hatta goy goy olsun diye atalay lı başlıklar açıyordum.

Sonra kızın biri mesaj attı:
Atilla Atalay mı seviyorsunuz, ooo edebiyat bayılırım falan diye. Ben de bir şey diyemedim o anda. Ama kız hala beni atilla Atalay seviyor sanıyor. Alakası yok.
Atalay okuduysan mesaj at anahtar paspasın altında kalık beni ara!
gecen yıl dersanede bi kız vardı ismi melda soy ismi sisman. kız acaip iyi tatlı bir kızdı ama harbiden sismandı. ulan insan sırf soyismine inat olsun diye sismanlamaz amk benim bile canımı sıktı bu olay senin nasıl sıkılmadı siktirgit zayıfla. twitterda soyismini ve fotografını gördükce delleniyorum.
orta 3te iken sozlukleri wikipedia gibi saniyordum. sonradan farkettim oyle olmadigini.
Gerçekten inanılmaz güzel durduğunu düşündüğüm 2-3 dövme gördüm ama yine de muazzam yaratılmış insan bedeninin böyle boyalarla kapatılmasına karşıyım ya. Kusura bakmayın. Çoğu dövme çeşidi benim için sümela manastırının üzerindeki havari mozaiklerinin üzerine siyah spreyle seni seviyom kahpenin kızı yazılmış gibi duruyor .
insanlara anlam vermek zor , bu rahat tavırları , bazı hareketleri yaparken dudaklarının bile kıpırdamayıp hiç düşünmemeleri bugün beni baya bi zora sokuyor. Yapmadığım ve yaparken bi düşüneceğim olayların benim başıma gelişine şahit olmak sanırım en berbat olanı . En son ne zaman insanların bu kadar rahat ve umursamaz olduğunu deneyim ettim bilmiyorum fakat bugün 2 kere daha böyle olabileceklerini tecrübe etmiş oldum . Sağolun amına koyim sizin düşüncesiz genişliğiniz sayesinde üzüntüden ölücem. Eksik olmayın .
her diyalog başlangıcını ya da soruyu laf sokma, tersleme fırsatı olarak gören erkekleri ve asılma, flört etme çabası olarak gören kadınları sevmiyorum.
kaldı ki karşısındakinin amacını bilmeden ona bir yafta yapıştıran ve bu yaftaya göre karşısındakini yorumlayan insanların yanlış hareket ettiğini düşünüyorum.
aslında çoğumuz böyleyiz. karşımızdaki kişiyi tanımadan, bilmeden hemen hakkında bir yargıya varıyoruz, laf sokmak için yer arıyoruz. '' kimdir ? nasıl biridir ? hobileri nedir ? '' diye düşünmeden, değerlendirme yapmadan yeni insanlar tanımayı reddetmek ve laf sokmak için çaba harcamak sadece sinir bozucu ve yorucu...
artık birbirimizin üstüne basıp yürümeyi tercih ediyor ve kaçıyoruz. birbirimize güven duymayı reddediyoruz. ya abazan oluyor bize yaklaşmaya çalışan ya da delikanlı... tahammülümüz bitmiş. yazık...
Birilerini kaybetmeye alıştık sozluk. Güzel Abim inşallah toprağın Altında huzurlu uyuyordur.

Biz bu kadar kaybetmeye alısmisken birseyler kazanmak hayal gibi geliyor. Erkekler ağlamaz dedikleri icin tuttuğum göz yaşlarımı kaybettiğim güzel insanlar icin dokuyorum. Bir deprem sonrası kaybettiğimiz çocukluk arkadaşlarımız icin, bir gece ansızın Kaybettiğimiz yengemiz icin, Savaşların en büyüğüne yenik Düşen Caner abimiz icin.

Bir de Şunları yüz yüze Konuşacak biri yanımızda olmadığı icin.
Zarardan başka bir şey gelmeyeceğini ben bugün anladım.bir tane aklı başında insan yok. komik.
bir gün bende hayat hikayemi gerçekten dinleyici olana birine anlatacağım, tüm gerçekliği ile. işte o zaman haklı Olacağım. o güne kadar bu haksızlıkla yaşamayı öğrenmeli ve hayatıma bir şekilde devam etmeliyim.
biraz seni özledim, biraz sohbetini, biraz sesini. biraz değişmeyi.
bundan 3 sene önce ekşisözlüğe başvurmuştum. 6 ay bekledim çat diye yazar oldum.
aradan 1 ay geçti pc'ye format attım.
hep otomatik girerdim haliyle şifremi unutmuşum. şifremi aldığım mailin adresini de unuttum. gitti yazarlık.

şimdi de neredeyse 2 senedir sıradayız amk.
bu saatlerde sözlük normal saatlere nispeten daha boş oluyor, o yüzden bu saatlerde yazmayı tercih ediyorum.

her şeyimi kaybettim ulan.
ailemin bana olan güvenini, inancını; çevremdekilerin bana olan sevgisini.
elimde kalan tek şey geleceğim. onun da garantisi yok. bir dakika sonrasına çıkacağımıza garanti yok amk.
ve bu beni rahatlatıyor. yapacağım şeyi düşünürken kaybedecek bir şeylerimin olmaması beni rahatlatıyor.

her şeye rağmen umudum var bir de. bir gün battığım boktan kurtulacağımı biliyorum. o gün bu masaya gelecek heheh.
şaka bir yana, bir gün gelecek ve ben şuan tepemde bana emir buyuran, hakkı varmış gibi hakaret eden orrospu çocuklarının hepsinin tepesine çökeceğim, kabus gibi. fakat bunu o kadar insani bir şekilde yapacağım ki, onların utancını izlerken keyfimden bir sigara yakacağım. bunun hayaliyle yanıp tutuşuyorum.

allah izin verirse bir gün anne olacağım. o zaman geldiğinde çocuğuma dünyada olan tüm kötü şeyleri göstereceğim ki pek çoğumuzun yaşadığı hayal dünyasında yaşamasın. hayatın zorluklarını bilsin. insaflı olsun amk. insan olsun. insan gibi yetiştireceğim ben evladımı. hayatı boyunca başarılı olsun ya da olmasın, iyi bir işi olsun veya olmasın, notları iyi olsun veya olmasın, bunlar dünyevi şeyler. yeter ki insan olsun, bunun için elimden geleni yapacağım.
günlüğe bile yazamayacağım.
itiraf ediyorum.
int. üzerinden bir süre takip ettiğim birinin sevgilisinden henüz ayrıldığını öğrendim demin. ağlamış falan. salya sümük tweetler. onun beni çeken yanı da ağlarken hep "kitaplarıım" diye böğürmesi.
sonra, işte, tekrar izlemeye karar verdim.
sevindim ayrıldığını öğrenince.
ben bile mutlu olamıyorsam -o değil de- sevgilisi öyle muhteşem biriyle birlikte olup mutlu olmasın. gitsin kendine mutlu olacak bir süprüntü bulsun.
evet. mesele bu.
iyi geceler.
meraklısına not: bahsettiğim kişiye yürümeyeceğim.
ben ege ' de doğdum , ege' de büyüdüm. bir yanım egeli bir yanım karadenizli . bana hiç " kızım, bu kürt bununla konuşma, bu alevi bunla arkadaş olma, bu göçmen , bu bilmem ne" demedi ailemden kimse . hatta yine minicikken halam sabahları bir tepsi kahvaltı hazırlar bana verirdiki mahallenin delisine götürürdüm çok korktuğum halde. yangında tüm ailesini kaybetmiş bir öğretmendi. delirmişti olaydan sonra. öyle sokaklarda yatan bir adamdı çöpçü kemal derdik biz ona. bizi hep korkuturdu. "deprem olacak, zelzele olacak" derdi hep ki olmuştu da 99 depremi olmuştu. düşünsenize sabah okulda öğrenmiştim. annem televizyon izletmemişti bana haftalarca ama tanıdıklarım hep bir yerlere gidiyorlardı yardım etmek için bunları hatırlıyorum. arabalara doluşup şehir şehir geziyorlardı. aynı insanlar van depreminde aynı performansı gösterdi mi hiç bilmiyorum tabi. bir komşu kızı vardı adı bahar' dı. kürt diye çok zulüm görürdü mahalledeki çocuklardan. aslında çocuktuk ama bahar arada bir yanımıza gelip çocuk olabiliyordu. onda da bir kaç salak çocuk bahar ile uğraşıyordu. bahar ' ın doğum gününde yaş pastası yoktu annesi börek yapardı yalnızca. 7- 8 kardeşlerdi evleri pek güzel kokmazdı.
bunda bahar 'ın bir suçu yoktu. bahar ' a bir sürü şart koşarlardı çocuklar oyuna almak için. ben hiç girmezdim bu pis konulara . sonra taşındılar , mahalle kürt almıyordu içeriye ne mantıksa. bir gün üst mahallede kurulan bir pazarda karşılaştık bahar ile. yanında türbanlı genç kızlar vardı. "nişanlandım" ben dedi . pek konuşamadık bile. muhafız gibi kollarındaydı kadınlar. sanki bahar bir suç işlemişte askerler onu idama götürüyordu , kollarına girip. daha 15 anca var yaşı.

bir arkadaşımda çingeneydi. baya çingene işte. annesi gençken hizmetçisi olduğu evin oğlu ile evlenmiş ama kayın valide hazmedememiş ve ona iftira atarak sokağa attırmış zamanında. sonra o melun adam bulmuş onu sahilde. dul ve hafif delirmiş kadın ayyaş bir balıkçıya ideal gelmiş olmalı. kadını hep dövmüş , hep ona zulmetmiş. derme çatma bir evde yaşardı onlarda. varilde yıkanırlardı. evlerinden fare çıkardı. babaannesi deliydi. annesi bildim bileli hep ev temizliğine gitti, yaşlı baktı. kadını ne zaman görsem elinde hep bir pastane poşeti olurdu. kocası eve gelmez sandalda uyurdu.evlerinde mutfağa benzeyen bir yer dahi yoktu.
bu arkadaşım maalesef 15 yaşında hamile kalarak evlendi. bir de aptal mahallelinin diline düştü. kocası da kendı gibi küçüktü 17 yaşındaydı. kayın validesi dövüyormuş bizim kızı, kocası da aldatıyormuş hep. ama onun için nimetti bunlar. kocası kürttü. şimdi her şey düzelmiş ama. çocukları kocaman olmuş, ayrı evleri olmuş, araba bile almışlar. çok sevindim. ama bu kızın o deli baannesini hatırlıyorum da ben...bizi hep kovardı hep. bahçeye gizli girer, gizli çıkardık. sokakta oynarken bile bize bağırır, kovardı. oğlu bundan kaçardı aslında. 2 oğluda yanında otururdu. diğer oğluda hapse girdi çıktığında eski karısını bıçakladı, boğazını kesmeye kalkıştı biz kurtardık. baya olaylar olaylar. neyse bu deli babaanne kaldı mı yalnız? herkes gitti mi? bu şeker hastası olmuş. gözlerine vurmuş.
kör olmuş. oturmuş kaldırıma bağırıyor her gün " bakkala gidemiyorum, yardım edin. beni bir götürün bakkala ", " ben ettim allah , bana bela verdi, siz bana yardım edin allah rızası için " diye ağlıyor her gün. bir gün önünden geçiyorum yine o yalvarırken ... elinde veresiye defteri. kinliyim aslında ona. bizim kız onun yüzünden kaydı gitti aramızdan. belki okurdu diye. güzel kızdı, zeki kızdı.
önce geçtim gittim önünden bakkalın kapısına vardım. içim rahat etmedi. geri döndüm, ne istiyorsa aldım bıraktım defterle.
sonra bir kaç gün görünmedi bu meğer ölmüş evde de fareler cesetine dadanmış bile.

lisede dadaşlığı ile övünen erzurum'lu kürt düşmanı bir arkadaşım vardı o da şimdi bir kürtle evlenmiş. kocasına da çok aşıkmış. büyük konuşuyormuş sıpa. sarışın , baya uzun boylu, incecik, yeşil gözlü bir kızdı. " ben polis olacağım" diye ahkam keserdi hep. şimdi çocuk yapmış bir de tesettüre girmiş.

yakın bir kürt arkadaşımda türkçe öğretmeni olmak istiyordu ilk sene kazandı ve gitti. o da çok güzel bir kızdı. harika bir yüreği vardı. sağlam yazardı.

üniversitede yine ege bölgesi içerisindeydim. sınfımızın %70 i doğulu idi. inanın o çocuklardan daha iyisini bulamazsınız. ne yazık ki çoğu ufacık tefecik kalmış tiplerdi. biraz uzun olsalar bizim ege' nin kızları gelin giderdi onlara. en çalışkanlar, en azimliler ve en efendi olanlar onlardı. bize göre çok masum, çok çocuk ve çok saflardı lakin... ne zor şartlarda okuyorlardı biliyor musunuz ? bir çoğu öyleydi.

ermeni bir abi ile tanıştım bir gün. oturun dinleyin saatlerce. evet saç sakal kaptan mağara adamına benziyordu biraz. 2 metre boy ama konuşma? ama kültür ? eğitim ? hayaller? yaptıkları...

suriyeli bir veled tanıyorum bir de adı muhammed. çalışkanlığı ile çok övünüyor. bir insanın çalışkanlığı ile övünmesin de ne kötü olabilir ki ? bu çocuğun günlüğü 15 lira idi. yine çok çalışkandı. şimdi başka işe girdi günlüğü 30 lira oldu sevinçten ölüyor. çocuk diyor ki "adımı öğrenin , beni unutmayın allah aşkına" . tek istediği sevilmek. adı üstünde çocuk o. o daha bir çocuk. çok çok çalışıyor, kendini paralıyor ki patronu, iş arkadaşları onu çok sevsin. gıpta ediyorum bu çocuğa ben.

daha dün fatih' e , fındıkzade' ye gittim evet taksim'e de gitsem durum böyle ortalıkta yüzlerce suriye'li dilenci çocuk var. peşinden koşuyorlar, yalvarıyorlar, burger king' te açık alanda boşalan masalarda kalan yiyecekleri varsa yiyorlar. ama siz düşünün, onlar daha çocuk! annem daha dün anlattı. inanın karşılarında bır kahvehane var. orada hafif kırık, psikopat bir adam var. annemlere sataşmaz ama dün bir suriyeli çocuğu çok kötü dövmüş. bunların kaçı var ki haberlerde ? insaf etsin herkes. bu tüm milletler için geçerli. nijeryalı' da olsa afgan ' da olsa , dünyanın neresinden gelmişse gelmiş . insanlara sabır gösterin. genelleyip , ötekileştirmeyin. en az sizin kadar düşünebiliyor onlarda.

sizin nasıl parmağınıza kıymık girse rahatsız oluyorsunuz... ama bazılarınız "yaşasın kürtler, aleviler, ermeniler öldürülüyor" diye sevinebiliyor, aklım almıyor. insanı insan olduğu için sevin. her kürt bölücü değil, her suriyeli hırsız vs değil, her çingene çingene gibi yaşamıyor. geçmişinde bu kökler olan çok tanıdığım var. değişim insanın içindedir. sene oldu 2015 . insanların katledilmesi değil eğitilmesi, şartlarının iyileştirilmesi, onlarla ilgilenilmesi gerekiyor. bir çoğunuzun nenesi dedesi köylerinden göç etmeseydi bugün sizlerde bir çok gelişmeden uzakta, farklı bir şekilde yetişmiş olacaktınız. insanların sizin kültürünüzde olmasını beklemeyin. belki bizlerde göremeyiz ama inanıyorum bir gün sahiden bu dünya yaşanılabilir bir yer olacak. siz o güne kadar kimseyi ötekileştirmeyin, küçümsemeyin, şımarıklık etmeyin, ön yargılı olmayın ve ırkçılığın bitmesi için mücadele edin yeter, barış kendiliğinden gelecektir.
toplu taşıma araçlarında birbirleriyle konuşan insanları dinlemekten acayip zevk alıyorum. hatta öyle ki bazen telefonumun ses kaydını açıp sesleri kaydedip canım sıkıldıkça dinliyorum. önemli yerlerin altını çizmiyorum ama. telefonumun kayıtlar kısmında bir sürü gereksiz kayıt bulabilirsiniz yani. bazen yetişmem gereken acil bir yer yoksa tramvayla son durağa kadar gidip, son durakta inip, geri dönen tramvaya binip gelmiş olduğum yere geri döndüğüm de olmuyor değil. zaten turnikelerden çıkmadığınız sürece hiçbir ücret ödemiyorsunuz. o yüzden sınırsız toplu taşınabilirsiniz. (toplu taşınmak?) aslında bunun merakla ya da başka herhangi bir şeyle alakası yok. yani var ama büyük ölçüde meraktan kaynaklanan bir hobi değil bu. merak daha çok yanında oturan ve durmadan mesaj yazan insanın telefonuna göz ucuyla bakmak gibi durumlarda varlığını belli ediyor. bu öyle bir şey değil ama.bu daha çok insanları anlamaya çalışmakla ilgili sanırım.

somut bir örnekle açıklamak gerekirse, geçen gün tramvaya bindim; 3-4 adet (adet?) 18 - 19 yaşlarında genç kendi aralarında bir konuyu tartışıyorlardı. ister istemez değil isteyerek dinledim. kulak misafiri falan olmadım yani baya bildiğin "kulak verdim" bunları dinliyorum. biri diyor ki, beşiktaş alt yapıdan bir arkadaşı varmış bir kız mevzusu yüzünden bıçaklamışlar bunu, ölmüş çocuk. cenazesi varmış oraya gidecekmiş. diğerleri şaşırdı tabi, niye falan diyorlar yani anlam veremediler bir kız yüzünden çocuğun ölmesine. ben de bir yandan üzüldüm bir yandan da olayın aslını tüm ayrıntılarıyla öğrenmek amacıyla dikkat seviyemi bir tık artırarak dinlemeye devam ettim. gençlerden biri "ben hayatımda hiç, bi erkek için kavga eden kız görmedim yauu hep erkeklerin başına geliyor böyle şeyler. ya dayak yiyoruz ya da böyle ölüyoruz. ölmüş gitmiş işte yazık boşuna." falan diyince diğeri "sen olsan napardın?"a bağladı direkt. hararetli bir şekilde kendi kız arkadaşları üzerinden konuyu tartışıyorlar ama öyle bağırarak ya da yüksek sesle değil. hatta kısık sesle desem daha doğru olacak. duymakta güçlük çekiyorum yani, konuşmanın bazı kısımlarını kaçırmış bile olabilirim, orada ona bi' sinirim bozuldu zaten ama konumuz o değil. neyse bu arada gençlerden 3.sü de olaya müdahil oldu ve "sanki kızla evlenecekti (bu kısımda şahsa hak vermedim dersem yalan olur, günümüz gençlerinin büyük bir kısmı öylesine birbirleriyle zaman geçirip buna "çıkmak" diyorlar. hakkaten, sanki evleneceksiniz pehehe. çok aşıksınız aynen hıı çok inandık biz de ) --sırf gurur olsun diye boş yere kafa tutmuş canından olmuş allah rahmet eylesin." gibisinden cümleler kurunca hemen arka tarafta ayakta duran orta yaşlı,kel ve göbekli abimiz lafa karıştı. "senin kız arkadaşın yok mu bak kendin de düşün bu durumda ne yapardın herhalde savunacaksın" falan diyor. diğeri "ölecek kadar bıçaklanmam herhalde. bacağımdan falan bıçaklanırım" diye mizah yapıyor. bak bak, kavgada adama "hacım ordan bıçaklarsan ölürüm şöyle sağ boşluğuma doğru şaaparsan, hah tam oraya." mı diyeceksin. hayret bir şey. bu arada ben hâlâ dinliyorum tabi ki, asla bıkmadım. bunlar biraz daha tartıştılar ama bu kısımda volumu o kadar düşürdüler ki, bardak falan kullansam yine duyamam o kadar diyeyim. konuşma devam ederken inmem gereken durağa geldiğimi fark edip -ne yazık ki- indim. daha sonra ne oldu bilemiyorum muhtemelen müşterek bir fikirde buluşamadılar. ama o abimiz yine de konuya dahil olmuş oldu, aksi halde gece uyuyamaz çünkü dert olur, günah. zaten bu abilerden her toplu taşıma aracında en az 1 tane bulunur ve gerektiği zaman konuşmaları bölüp müdahale ederler. başıma geldiğinden diyorum. hem de bir kere de değil. dur hatta anlatayım, ayrıntı vermezse ölecek hastalığım var çünkü benim. ne diyordum?

geçen sene falan bi arkadaşımla tramvaydayız. nasıl oldu hatırlamıyorum ama konu bi şekilde evlenmekten açıldı. iki kişiyiz dip dibeyiz ayaktayız ve sessiz bir şekilde konuşuyoruz. buna rağmen arkadaki orta yaşlı amca kutsal görevini yerine getirmek amacıyla dönüp; "erken evlenmeyin çocuklar sakın sakın erken evlenmeyin hata edersiniz.bakın ben sizden en az 20 yaş büyüğüm bu sözümü unutmayın" dedi. bir an kaldım, bi adama bakıyorum bi arkadaşıma bakıyorum. o da gülmemek için üstün bir çaba sarf ederek bana bakıyor. ne diyeyim bilemedim. "yakınlarda düğün yok abi keyfini bozma" dedim. güldü bu. yanında da arkadaşı olduğunu düşündüğüm başka bir adam var, tuttu bunu çevirdi, arkaya doğru götürdü. artık nasıl bıkmışsa; giderken bize mahçup bir tavırla "kusura bakmayın ne yapayım bu da böyle işte..." bakışı attı.

daha sonra birkaç kere bu olayın muhabbetini yaptık aramızda. 1 hafta sonra falan başka bi arkadaşımla otobüsteyiz. en arka üçlüye oturduk. yanımıza da aynı kategoride bir amca oturdu. neyse, yine konuşuyoruz. aklıma geldi, bu olayı anlattım işte tramvayda adam bize böyle dedi falan. "insanlar alakaları olmayan konularda dahi kendilerini yorum yapmak zorunda hissediyor bu da bizim milletin özelliği herhalde" dedim. "yani orda durdu bizi dinledi sonra da erken evlenmeyin diye öğüt verdi" dememle yanımızda oturan muhterem amcanın bana dönüp "hakkaten niye öyle bir şey yaptı acaba, tanıdık mıydı ki :Ddddd" demesi bir oldu. ilk önce dalga geçiyor sandım ama daha sonrasında dinlemediğim başka şeyler de anlatmaya başlayınca olayın trajikomikliğiyle yüzleştim. adamın yüzüne yüzüne gülmemek için can çekişerek indim sonra. bu da böyle bir anekdot idi.

eee? buradan nasıl bir çıkarımda bulunmamız gerekiyor derseniz; valla şu an ben de anlayamadım ama herhalde toplu taşıma araçlarında insanları dinlemek her ne kadar zevkli olsa da dinlediğimizi alenen ortaya koyan muazzam yorumlarımızı kendimize saklarsak daha iyi olacak gibi.
çok özledim anasını sikeyim.
Yüzsüz gibi de mesaj attım.
Sikeyim yüzünü de zaten, gururunu da.
Ne olur gurursuz olsam, şuursuz oldum çok mu?
Özledim abi, köpek gibi özledim. Geçmiyor, amına koydumun şeyi geçmiyor.
Herkes bişeyler yazıyor buraya. Hayat çok önemli değil lan. Göynünüz rahat olsun yeter. Hadi eyvallah.
çok yorgunum.ama hayat değil keselenmek yordu beni.evet hamama gittim.
Avatarimdaki resmi yagli boya yapiyorum.
Bu ne iğrenç bi hava allah yat kulum kalkma diyo resmen.
Sevgili sözlük, 2012 de girdiğim en son entryden sonra, işe girdim, nişanlandım ve evlendim. Anlayacağın çok uzun zaman geçmiş sana içimi dökmeyeli.

işe girdim...Hayatın ne olduğunu fena halde öğrendim. Çok yoğun çalıştım, hatta köpek gibi çalıştım, yatıp dinlenmeye fırsat bulamadım ve anladım ki; para kolay kazanılmıyor. Babamın parası ne kadar kolay harcanırdı, hey gidi hey...Gece ara koridor ışığını yakıp uyurdum ben, şimdi kendi evimde boşa yanmasın diye sürekli kontrol ediyorum her yerin ışığını... Sonuç olarak köpek gibi çalıştım ama karşılığını da aldım, 1,5 yıl sonra Üretim Müdürü oldum, şimdi masa başında keyfime bakıyorum...

Nişanlandım... Çok çok büyük problemler oldu, babam sevgilimle tanışmak istemedi, annem önceden bildiği için "Vay sen benden nasıl gizlersin!" diye annamden boşanmaya kalktı filan derken, bir şekilde işi tatlıya bağladım ve tanıştılar. Sonra ne mi oldu, isyenmeyen damat, sevilen damat oldu. Herkes onun gözünün içine bakar oldu...Ben de sinir sahibi oldum..Migren ataklarım arttı, mide hastası oldum...Neyse, sonraki süreçler bildiğin alışveriş kısmı..Koşturduk tam 6 ay kadar...Bu süreç içinde bu kadar zorluğa rağmen, evlenmekten vazgectiğim anlarım oldu. Üstelik düğüne son 2 hafta kala iyice sıklaştı bu hisler. Sebep belliydi, ailemden ayrılmam! Gecelerim ağlamakla geçmeye başladı, babam bir gece yakaladı ağlarken, "Kızım bu kadar üzülüyorsan, gitme." dedi. O da olmadı. Anlayacağın saçmaladım ki ne saçmaladım.

Evlendim...Hayatımın aşkı, 5 yıllık sevgilim artık canım kocam olmuştu. ilk 6 ay rüya gibi geçti, 7. ayda hiç kavga nedir bilmeyen ben,5 yıldır bir kere tartışma yaşamayan biz kavga ettik. Bilgisayarında gördüğüm bir foto yüzünden ortalığı birbirine kattım, haklıydım. O zaman anladım ki, rüya bitti. ilk kez o zaman evlendiğim güne, babamla annemi evlenebilmek için soktuğum duruma, aşkıma, kör olan gözlerime lanet ettim. Bundan sonraki süreçte, ben eski ben olamayacağımı da biliyorum. Artık ona eski gözümle, eski hislerimle bakamıyorum. Hala çok seviyorum, ölümüne seviyorum ama birşey oldu, birşey öldü sanki yüreğimde, anlatamıyorum. Unutamıyorum da. Her seferinde yüzüne vuruyorum, ben ne kadar bunu yapmaya devam edeceğim, o ne kadar sus pus kalacak karşımda, bilmiyorum.

Sonuç olarak, çok boktan zamanlar geçirmiş olmama rağmen, işim de evliliğimde şimdilik güzel gidiyor. inşallah bu şekilde devam eder herşey.

Bitti. Oh!