bugün

Bu Türkiyeden bi cacık olmaz.
bir insan beynini kendine düşman etti mi hiç kimse ona beyni kadar zarar veremez. hiç kimse insanın korkularını beyni kadar iyi bilemez. beyni kadar korkularını gün yüzüne çıkaramaz, o insanı çöküntüye sürükleyemez. beynin küsmesi zordur ama küstükten sonra barışması daha da zordur. benim beynim bana uzun yıllardır küstü sözlük. bugünlerde barıştık. bir daha asla onu üzmeyeceğim. biz beraber huzur içinde yaşamayı öğrendik ve biz değil ben olduk artık. gerçek beni buldum. bugün sırf bu sebepten benim hayatımın en güzel günü ama barışı sağlayamazsak yine sıradan olacak. bu sefer asla düşmanlığa izin vermem. inşallah olmaz bir daha asla olmaz.
Her akşam yaptığım gibi sözlüğe girdim. Bişeyler okuyup zaman gecireyim düşüncesiyle. Ama nerde Atatürk düşmanı kendini bilmez fahişe çocuğu varsa burda. Sözlüğün tadı yok hiç.
evde şeker yok, son paramı şekere veremiyorum. çay içemiyorum lan 1 gündür şeker yok diye...
buraya itiraf yazınca bir bok olmuyor. *
hiçbir zaman tamamen doğru, dürüst, kimseye kötülüğü dokunmamış bir adam olduğum iddiasında olmadım. olamam da zaten. ama beni en çok şaşırtan şey doğru, dürüst ve kendisine kötülüğüm dokunmasın diye çabaladığım insanların dönüp bunların tam tersini yapmışım, büyük bir suç işlemişim gibi davranmaları oldu. yarın bir gün kalkıp senin yüzünden böyle oldu bu duruma sen sebep oldun derlerse hiç şaşırmam. galibiyetin tadını çıkarsınlar.
Çok zor geliyor.2 gündür 2 saatlik uyku ile duruyorum ama uykum yok
Ayrıca onsuz anlarımı fotoğraflıyorum.
öyle süslü cümlelerle uzun uzadıya yazamayacak kadar yorgunum, özledim.
imac kullanan ve seven fakat iphone düşmanı bir insanım. değişik bir vaka oldum apple ikilemde bırakıyor adamı.
Hala dalin kullanıyorum.
itiraf edilmesi gereken çok şey var da daha kendime söylerken çekiniyorum, kaldı burada bir yığın it kopukla paylaşayım. Ama söz güneş batıdan doğduğu sabah paylaşcam.
Her sene cumhuriyet bayrami'ni kutlamamak icin bir bahane bulan, yoksa da kasitli cikaran bir hukumetin yonettigi, bir ulkede yasiyorum ama sesimi duyuramiyorum.
alışkanlıklar köle ediyor insanı kendine. sanırım bendeki yazma tutkusu da alışkanlığın bu kötü huyundan, bilmiyorum.

aşık oldum, önce resmini çizmeye çalıştım, çizemedim. tasvirini nasıl yapacağımı düşünürken gözlerinin, edebiyata yöneldim. yapamadım tasvirini, ulaşamadı yazılarım o güzelliğe. ama o yazılarda daha saf bir şey bıraktığımı anladım. hiç bilmediğim yanlarımı keşfettim. yıllar geçtikçe daha da fark ettim. sırf bu yüzden belki, daha çok sevdim ben gözlerini sevdiğimin. edebiyat hayat ateşimin sönmesini engelliyordu. edebiyat yapmamı sağlayan tek şeyse o'ydu.

kimi zaman vardı, kimi zaman yoktu. bir zaman sonra ise hiç olmadı sevdiğim. sevmeye alışmışken birini, çok zor olsa da bıraktım. ama yazmaktan uzaklaşamadım. hayatı yazmaya başladım ben de. insanı, anlamı ve anlamsızlığı... eskileri yazmaya başladım. tek çıkarım vardı: iyi hissediyordum. hayallerim değil yazdıklarımdı beni hayata bağlayan.

bu kadar şeyden sonra kağıtlara dökülen hayallerin yerini kağıtlara yazma hayalinin alması... bir zaman sonra hayata bağlanmaktansa hayattan kopardı beni edebiyat. gittikçe farkında oldum varoluşumun, hiçliğimin.

edebiyat ateşimdi. aydınlatıyordu. dibe vurana kadar anlayamadım aydınlatırken erittiğini, eridiğimi.

hayal ettim, umut ettim, çabaladım, yazdım, farkında oldum, kanıksadım, eridim.
bugün çoğu namazı kılmadım.
biliyorum bu yüzden bu huzursuzluk.
allahım sen yardım et bana ya.
herkesin durağan bir dönemi vardır ya hani, o dönemdeyim. hiçbir şey yapasım yok. herkesin "biri var mı?" veya "seni ne zaman baş göz ediyoruz?" sorularından da sıkıldım. annem ve babam da sıkıldılar.

arkadaşlarım ve ailemle mutluyum ben. hem de aşırı dozda mutluluktan komaya girecek kadar. size hiç ciğerli ciğerli bacım veya gardaşım diyen oldu mu kan bağınız olmadığı halde?

Ben iki ayaklı karşı cinslerime haddinden fazla özel anlamlar yüklemeyi bırakalı çok oldu. ayrıca aşk sadece soyun devamı için vardır bence. bir nevi süslenmiş prosedür. yani öyle ölürüm, biterimlik bir durum yok.

ruh ikizim var bir de. yeter. allah'tan belamı mı isteyeceğim? john nash'in tabiriyle sıvı alışverişinde bulunmak için birini hayatın merkezine koymaya gerek yok. zamanı gelince helal süt emmiş bir türk oğluyla evlenirim.

burada böyle "bir kulunu çok sevdim, o beni hiç sevmiyor" diye ağlayanlara acıyorum. Vaktiniz mi çok, aklınız mı yok? 23 yaşındayım ve bir erkek için ağlama kotamı doldurdum.

gençler, dostluk bakidir. bu kubbede baki kalan hoş bir seda duymak istiyorsanız, dostlarınıza sarılın. bir gün elin oğlu/kızı süprüntünün birine sarılırsa dağılırsınız. Hiç gerek yok.
hayatımdan hiç memnun değilim aslında. o kadar tekdüze, o kadar can sıkıcı ki. yani bir insanın hayatı iyi şeyler olarak da farklılığa uğrayamıyor mu? hep yıkımlar üzerine mi atraksiyonlar kurulu? aslında hiçbir şey olmasa da yaşıyorum. ama böyle yaşadığımda uzun yaşamak gibi bir gayem olmuyor. buna bağlı olarak sigaranın bende içilmeyecek hiçbir sebebi kalmıyor.
10 ay sonra karşıma çıktı. daha merhaba demeden ağzından bir cümle döküldü.
-bir kez sarılalım mı?

sarıldık. eskiden olduğu gibi sarıldık. sonra çenemi tuttu kaldırdı kafamı. 'surat asmak yoktu unuttun mu?' dedi. salak gibi
-her şeyini unuttum,dedim.

ilk defa gözünün içine baka baka yalan söyledim. yüzündeki tek bir kıvrımı bile unutmadığım adama 'her şeyini unuttum' dedim. o da yalan söylediğimi biliyordu. hiçbir şey demedi. bir kez daha sarıldı, burnunu saçıma dayadı,kokladı ve öptü saçımı.
sonra arkasını dönüp gitti. ben de gittim, buna gitmek denirse.
Hayatta iyiler vardir ve kotuler.
Birde bunlarin arasinda kalmis olanlar.

Iyiligi secerseniz eger butun kotlugu siz yasarsiniz. Eger kotulugu secerseniz ve vicaniniz yok ise butun kotulugu siz yapar yine keyfinize bakarsiniz. Simdi secim sansinizi duzgunce yapabilirsiniz. Bence dogru karari vereceksiniz.

Iyilik mi? Kotuluk mu? Make your choice..
aylar sonra ilk kez tabu oynadım. çizim kısmında 'venedik' çizdim ve takımım bildi. böyle saçma şeylerden gurur duyuyorum. o değil de, efsanevi oynuyorum, evet. özellikle normal tabu ve kuklayla anlatım kısmı. hayatta en iyi oynadığım bir kaç oyundan biri. o kadar hoşuma gidiyor ki, buraya yazıyorum salak gibi. bu tarz bir insanım.
Karar verdim sözlük, haftaya eve gidiyorum. Annemin düzeninin özledim, kaldığım yerler de kötü değil ama artık gitme vaktim geldi.
ilginç 2 dakikadır kimse yok...

ilk entryi girdim ya la sözlük yazarlarına bir günlük reklam alanı ...

o değil de hayatımda ilk defa ana haber bültenine çıktım ama

youtube den izlemek zorunda kaldım...

akmar pasajına baskına gelen polisler de iyi çekememiş beni...

bileydim selam neyin yollardım.

ahanda videosu

http://www.youtube.com/watch?v=fGCuTC16Np4

lan o değil de elif şafak kitapları denmiş...

hükümet yalakası o kadının korsanını satmıyoruz ki biz. (korsan kitap sattığımız anlamı çıkartacak savcıya selam olsun))
en çok yakalanan kitaplar onunkiymiş...

valla sabahattin ali kürk mantolu madonna daha çok yakalanmıştır.

neyse...

elif abla öptüm çok çok
ara bulucu olup komisyon almıyorum, yanaşıyor üzmemek için yaklaşmıyorum, dalsam yumruk manyağı yapacağım alttan alıyorum.. iyilik meleğiyim sanki amk
keşke terör sorunu olmayan,
iktidara gelen partinin önemi olmayan, hedeflerin 100 yıllık yapan,
isteyenlerin rahatça ibadet edebildiği, isteyenlerin rahatça içki içtiği,
sen bizden değilsin diye insan ayıplanmayan,
sevisti diye kadınlara orospu gözüyle bakılmayan,

açlık fakirlik gibi sorunu olmayıp ruslar gibi almanlar gibi ingilizler gibi salak salak videolar çekip internete koyan bir ülke olsak.
Çok uzun entry gördüğümde önce yazarın karmasına bakıyorum.
Yüksekse okuyorum, değilse okumaya değer görmeyip bakmadan geçiyorum.
işte bunlar hep önyargı.
hasta olmak ve kulaklığın tek tarafını halletmiş olmak kötüdür.
bana bol şans dileyin.