bugün

Mükemmel şey.
görsel
görsel
görsel
görsel
görsel
görsel
görsel
görsel
bu sözler üzerine bir adam için kendini öldürmesi kötü oldu.

Edit: pardon adam demişim.
mükemmel bir kadın.
hepimizin sırça fanus'udur.

mesela bu cümleyi yazdım ya. düşündüm bayağı, başka ne yazsam diye. onu nasıl en iyi ifade edebilirim diye. olmadı.

o böyle, çok güzel. o böyle çok büyük. biraz derin düşünsem hayal gücümde bile çıt kırılıyor. uzak duruyorum kendisinden, o zaman da terk ediyor.

değişik. değişik olduğu kadar da biz, bizden biri.

o'nun içindeki bir sesin haykırışıdır mesela:

çirkin değilim ben. hatta güzelim.
geri verir ayna bir kadını, biçimsizleştirmeden.
giysilerimi geri veriyor hemşireler, bir kimlikle birlikte.
doğalmış böyle bir şeyin olması, öyle diyorlar.
benim yaşamımda da, başkalarınınkinde de.
beşte birim ben, öyle bir şey. umutsuz değilim.
bir istatistik kadar güzelim. işte rujum.
Bütün dünya ölüme düşer kapattığımda gözlerimi.
Sanıyorum kafamdan uydurdum seni.
"Benim hayatımın amacı ne ve onunla ne halt edeceğim? bilmiyorum ve korkuyorum. asla istediğim bütün kitapları okuyamayacağım; olmak istediğim bütün insanlar olamayacağım ve yaşamak istediğim bütün hayatları yaşayamayacağım. kendimi istediğim bütün becerileri edinecek kadar eğitemeyeceğim. bunları neden istiyorum? hayatımda mümkün olan zihinsel ve fiziksel tecrübelerin tüm renklerini, tonlarını ve çeşitlerini tatmak ve hissetmek istiyorum. ve korkunç derecede sınırlıyım… uğrunda yaşayacağım çok şey var, yine de anlaşılması mümkün olmayacak kadar hasta ve üzgünüm."
hani bir kitap okursunuz , sonra kitap biter iki dakika içinizde bir sessizlik bir boşluk olur , ben sırça fanusu bitirdiğim zaman çok şiddetli bir şekilde plathla konuşmak istedim , sormak istediğim çok soru vardı ona , hayatının her zerresinde hissettiği o fanusu , intihar denemelerindeki o korkusuzluğu , hayata karşı o umursamazlığı sormak istedim.

şüphesiz çok şey hissediyordu plath ve hissettiklerinin hepsini yazıya dökemiyordu , o dökemediklerini sorcaktım.
(bkz: sırça fanus)

intihar bazı insanlarda makyaj etkisi yaratır, kendisinde de öyle oldu. daha bir güzelleşti sylvia, ilelebet güzel hatırlanmak adına.
tek romanı ve çok şiiri olan 20. yy. feminist edebiyatçılardan.. 30 yaşında hayatına kendi elleriyle son veriyor. zorlu ve trajik bir hayat yaşıyor, çocukken babasını kaybediyor, hayatının aşkını buldugunu sanarken evde çocuk bakan bi ev kadını oluyor, yaşadığı bunalım ve sıkıntılarla birçok intihar girişiminde bulunuyor ve en sonuncusunda başarılı oluyor.. okunası romanı: sırça fanus, okunası kitabı: günlükler , okunası şiir kitabı: ariel..

yazarı ve kitabı sırça fanusu anlattığım video:

https://www.youtube.com/watch?v=gQU5QdKXZ3k
"Bir fırtına kuşunu sevmeliydim seveceğime seni; hiç değilse baharda göğü şenlendirir gelirdi."

L
Kardeş ruhları paylaştığımızı düşündüğüm kadın.
Tam gelip "bazılarının kendisine benzettiği ama anlamadığı gibi abarttığı yazar" diyecektim ki gerek kalmamış.
başlık altına genelde kızlar yazıyor. haberiniz olsun beyler.

edit: başlığa bakıp entel bi diyalog bekleyen yazar özür dilerim.
üzerinde en fazla araştırma yaptığım şair/yazar.

en sevdiğim şair/yazar. 1932 versiyonum..

ölmüş olmasına rağmen arkasında bıraktıkları halen daha yanımızda. hayatınız dönem dönem belli buhranlardan geçiyorsa, o buhranlarda mutlaka ona uğruyorsunuz.

en azından ben sık sık uğruyorum.

iyi ki varmışsın, iyi ki geçmişsin bu dünyadan.
"Şimdiki zaman benimle hep sonsuz. Ve sonsuzluk her zaman akan, değişen, eriyen. hayat şu saniyede. O saniyeyi Kaybettiğinde ölür. Ve her yeni saniye yeni bir başlangıç olamaz. Kaybettiklerinden hesaplamalısın. Aslında Bir bataklık gibi, baştan umutsuz."
Büyük bir kısmımızın Nilgün Marmara sayesinde tanıdığı;

öbür dünyadaki zevcem,
bir satırıyla, bin nasihat veren hatun,
yavrusuz anne,
dünyaya sürgüne gönderilmiş insan.

Her şeyden önce bu dünyadan kendi isteğiyle çekip giden bir anne o.
Oğlu bir yaşında, kızı da iki yaşlarındaydı ve uyuyorlardı o gitmeye hazırlanırken. Sut ve ekmek bırakmıştı onlara.
Odalarının kapısının altlarını bantlarla kapatmıştı, sonra defalarca yemek pişirdiği fırının gazıyla zehirledi kendini, çekip gitti.

Nilgün Marmara hasebiyle uzun zamandır okumak istediğim bir yazardı Sylvia Plath. Nihayet son 2-3 haftadır içinde bulunduğum boş vakitten dolayı, okuma fırsatı buldum. Son 2 gündür de üzerine düşünmekteydim onun ve hayatının. Biraz önce yine araştırırken, 7 yıl önce oğlunun da kendini astığını öğrenince çok üzüldüm.Belki de 1 yaşında annesiz kalmaktı 46 yıldır içini kemiren, bilinmez...

''...bir fırtına kuşunu sevmeliydim senin yerine
bahar gelince gökyüzünü basarlar hiç değilse...'
https://youtu.be/vs2oIRsSnQw
“Yazıyorum çünkü içimde susturamadığım bir ses var.”
tüm dünlerimin sümüğü
çürür kafatasımdaki oyukta

ve midem kasılsaydı
hamilelik ya da kabızlık gibi
açıklanabilir bir olaydan ötürü

anımsamazdım seni

yahut yeşil peynirden bir ay misali
nadir görülen uykudan ötürü
menekşe yaprakları kadar besleyici
yiyecekten ötürü
tüm bunlardan ötürü işte

ve bazı ölümcül çimenli avlularda
göğün ve ağaç tepelerinin bazı boşluklarında

bir gelecek kayboldu dün
kolayca ve yeri doldurulamazca
bir tenis topu misali alacakaranlıkta

sylvia plath ın 18 nisan şiiri...
39'da yazdığı sırça fanus ile amerika'nın ilk feminist şiir kitabını oluşturdu. bazı kitapları, aldatan kocasının 'çocukları kötü etkiler' gerekçesi nedeniyle kendisi tarafından yakıldı.
her kadının kafasında bir parçasıyla yaşayan kadın.

merak ediyorum, o hızla nerede durdun?
görsel
yüzyılın melankolik prensesi.
Bazi insanlar sadece ruhsal bozuklugua sahiptir. Bazilari ise sahip olduklari bu bozuklugu oyle guzel seylere alet ederler ki keske ruh hastasi olsam dersiniz. Vu da onlardan biri. Hayranlik duyulasi bir varlik. Varlik, cunku ben insansam o insan olamaz. Daha ust bir kademede olmali.

Ressam, yazar, sair... tanimlayacak kelime yok. Her sey.
benim yerime becerikli bir büyücü olsaydı seni çıplak elleriyle havada yakalayıp
bir elinden ötekine aktara, aktara soğutabilir ve tanrısız, mutlu, sakin kılabilirdi sonunda.

zarif bir dokunuştur kendisi...